Türk Müziği “Alaturka Anlayıştan” Kurtulabilir mi?.. Y.Doç.Dr. Göktan Ay


Toplam Okunma: 3465 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 21:09
Kategori: Fikir Yazıları

Ülkemizde Türk müziği (TSM,THM) alanında “Devlet toplulukları/koroları” yanında yüzlerce “amatör topluluk” vardır. Devlet toplulukları; çoğunlukla eğitimli elemanları, belli bir mekanları, çalışma saatleri olduğundan; daha düzenli, akıcı, tatmin edici, yüksek müzik zevki sunması beklenmektedir…

Amatör topluluklar ise; herhangi bir meslekte çalışan/çalışmayan, müziği seven insanların hiçbir zorlama altında olmadan, haftada 2 gün bir araya geldikleri, notalı/notasız eser geçtikleri topluluklardır.

TRT ise, son yıllarda konservatuar mezunu sanatçıları ile; okul olma, örnek/doğru icra etmenin merkezi olarak görülmektedir.
Biz, müziğimizin “alaturka”* olmadığını, sürekli söylüyoruz, yazıyoruz. Davranışlarımız, algılamalarımız, uygulamalarımız “alaturka” dır.
Aşağıda verdiğim örneklerde, genelleme yapılmıştır ve bana göre “alaturka davranışlardır/anlayışlardır”, müziğimizin gelişmesi ve paylaşılması içinde bir an önce terk edilmelidir.**

İcraatlardan bazı örnekler;

1/ Belki herkes tarafından bilinen, kendisinin de yüzlerce kez okuduğu 3-5 eseri, 10-30 yıllık solistim demesine rağmen; notaya bakarak, gözlerini ayırmadan okuyanları,
2/ Çalgıları arka plana atarak, solistleri ön plana çıkararak müziğe hizmet ettiğini zanneden program yapımcılarını,
3/ Türk halk müziği programı için; sapla-samanı, kuyuyu, kuzuları, çeşmeyi vazgeçilmez dekor yapan/sayan programcıları,
4/ Eserin başından itibaren gözlerini kapatarak eser sonunda açan solistleri,
5/ Seyirciyle hiç temas kurmayan, “nota sehpası ve nota” ile eser okuyarak, televizyon konseri yaptığını zannedip radyo konseri yapan solistleri,
6/ Örnek konser salonlarında, 50-100 kişiyle konser yaptığını, müziğe hizmet ettiğini zanneden yöneticileri,
7/ Çok güzel konser salonu yapılmasına rağmen, nota sehpası, telsiz mikrofon v.b. cihazları eksik bırakan yöneticileri,
8/ Çekimli konserlerde, açış yapan sazende yerine başka bir kişiyi gösteren kameramanları,
9/ Kilosuna/boyuna göre giyinmeyip, sürekli bir tarafını çekiştiren bayan solistleri,
10/ Bütün gün gezdiği ayakkabılarla, (boyasız, matlaşmış) sahneye çıkanları,
11/ Sahnede oturmasını bilmeyen sazendeleri,
12/ Pantolonu getirip, askıdan çıkarıp, konser öncesi giyen ancak, askı izinin kaldığı pantolonla konser yöneten şefleri/yönetenleri,
13/ Konser repertuarında dengeyi sağlayamayan yöneticileri, şefleri, solistleri,
14/ Mikrofon kullanmayı, ellerini nereye koyacaklarını beceremeyen solistleri,
15/ Fırsat verildi diye uzun uzun taksim/açış yapan sazendeleri,
16/ Belli isimlerle gönüllere kazınmış eserleri okuma cesaretini gösterip, üzerinde çalışmadığı için iyi performans göstermeyen isimli solistleri,
17/ Ağızlara sakız olmuş eseri, “çok dinlediniz ama bir de benden dinleyin” diyen solistleri,
18/ Prova yapmadan sahnede yer alıp, kaş göz işaretleri ile seyirciyi kandırdıklarını zanneden sanatçıları,
19/ Toplulukla beraber eserleri baştan sona okuyan şefleri/yönetenleri,
20/ Prova saatine saygı göstermeyen kişileri,
21/ Türk müziği topluluklarında ritme yer vermeyen (dozunda/yerinde) anlayışları,
22/ Çalamadığı/söyleyemediği halde kişileri konsere çıkaran yöneticileri/şefleri,
23/ Solist eseri seslendirirken konuşan, gülen, işaretleşen, sakız çiğneyen koristleri,
24/ Sahnede seyirciler arasındaki yakınlarına el sallayan kişileri,
25/ Basılı program olduğu halde, konser sırasında sunucu kullanan kurumları,
26/ 3-4 saatlik programlar yaparak, sanatı sevdirdiklerini zanneden kurumları,
27/ Türk müziğinde eserler, anlam bakımından kıta ve 4 lüklerde ifade bulduğu halde, hala eserlerin birinci mısrasını programlara yazdıran kurumları,
28/ Türk müziği eserlerini; TSM de (Besteci, güfte yazarı, makamı, usulü) THM de (kaynak kişi, derleyen, derleme tarihi, notaya alan, yöresi) programda belirtmeyen kurumları,
29/ Programlarında toplulukta görev alanları, çalgı gruplarını belirtmeyen kurumları,
30/ Çalgı gruplarında yer alan kişileri, uzun uzun şiirlerle takdim etmekte devam eden kurumları,
31/ Şeflerin/Yönetenlerin en fazla 2 defa “bis” yapmaları gerekmesine rağmen, 5-6 defa bis yapanları,
32/ Protokol çağrılı olduğu halde, gerekli titizliği gösteremeyen, salonda kaos yaratan yöneticileri,
33/ Konser öncesi, kuruluş adına konuşma yapmaya çağrılan ve kendisini konuşmaya kaptıran yöneticileri, misafirleri,
34/ Adını “koro” olarak yazan gruplarda, sesleri kadın/erkek seslerine göre gruplamayan, sahneye yerleştirmeyen şefleri,
35/ “Koro” olarak gruplandırılmamış toplulukları yönetenlerin, ünvanlarını “yöneten” değil, “şef” diye yazdırmakta ısrar edenleri,
36/ Birbirlerinin konserlerine gitmeyerek, destek vermeyen, ama sıra kendilerine gelince “gelmediler” diye sitem edenleri,
37/ Faaliyette bulunan diğer kurumların etkinliklerine gitmeyen yöneticileri,
38/ Bir bahane ile, bağlı olduğu kurumdan ayrılarak, yeni bir dernek kurup “ayrışan”, “birlik” olamayan anlayışları,
39/ Kişiler ve kurumlar adına dedikodu üreten, sürekli olumsuz eleştiriler yapan, sanatçılar arasına nifak sokmaya çalışan, kendini ispatlamamış, sözde müzik insanlarını,
40/ Konser sonrası yapılacak teşekkür plaketleri ve çiçek verilmesini ağzına gözüne bulaştıran yöneticileri gördükçe “geleceğimizi sağlıklı olarak düşünmeden” duramıyor, “müziğimizin geleceğinden endişe etmek istemiyor, aksine inşa etmek istiyoruz…”

Ümit Arif Ozsoy’un dediği gibi; Bir ulusun büyüklüğü adının başına “yüce”, “büyük” sıfatlarını getirmekle olmuyor; büyüklük topraklarında birlikte yaşadığı insanlara verdiği değerle, birbirine gösterdiği hoşgörü ve saygıyla ölçülüyor.

Tarafsız ve sağ duyulu olarak, kurum ve şahıs gözetmeden, çok konser izleyen ve hazırlamış bir kişi olarak, akademik bir bakışla dile getirdiklerimi, bir kez daha düşünmeye ve uygulamaya ne dersiniz?..

Unutmayalım ki sorumluluk; sanat adına iş yapan her kişiye/kuruma düşmektedir.
________________________________
*”Alaturka” en kısa anlamıyla: Türk’e özgü, Türk’e has anlamına gelmektedir.
**İstanbul Türk Müziği Günleri, şahsımın önderliğinde, bu tür yanlışlıkları kurumlara anlatarak, uygulatarak başarıya ulaşmıştır. Bütün kurumların ortak olarak imzaladığı kurallar vardır. Her yıl konser sırasında yapılan değerlendirmeler göz önüne alınmakta ve başarı/doğru uygulama sonucunda, kurumların, gelecek seneye konser tahsisi yapılmaktadır. Önümüzdeki yıl aynı anlayışla, 17. İstanbul Türk Müziği Günleri, toplulukları ve solistleri ile, Istanbul’un her semtinde uygulanacak programlarla, 2010 boyunca, Türk Müziği’nin kalbi olmaya devam edecektir.




Hoşgeldiniz