Bir Gidişin Yıldönümünde Şekip Ayhan Özışık (1931-1981) … İnal Karagözoğlu


Toplam Okunma: 3793 | En Son Okunma: 19.11.2024 - 13:17
Kategori: Değerlerimiz

Bugün, bir müzik insanımızın sonsuzluğa gidişinin yıldönümü. Şekip Ayhan Özışık, 1981’in 17 Nisanı’nda yummuştu hayata gözlerini… Elli yaşındaydı ve bu kısa sayılacak hayatını uduyla ve ellinin üzerinde yapıtıyla renklendirmişti… Şekip Ayhan’la ilk karşılaşmam, İleri Türk Musikisi Konsevatuvarı Derneği’nde olmuştu. Yıl 1955. Dernek’in yeri o tarihlerde, Beşiktaş’ta Akaretler’deydi. Bu müzik yuvasının kurucularından Hüseyin Saadettin Arel’i daha yeni yitirmiştik…

Bir Gidişin Yıldönümünde Şekip Ayhan Özışık(1931-1981)… İnal Karagözoğlu

Bugün, bir müzik insanımızın sonsuzluğa gidişinin yıldönümü. Şekip Ayhan Özışık, 1981’in 17 Nisanı’nda yummuştu hayata gözlerini… Elli yaşındaydı ve bu kısa sayılacak hayatını uduyla ve ellinin üzerinde yapıtıyla renklendirmişti.

Ne zaman bir müzikçimize ilişkin bilgi edinmeye çalışsam hep birbirinden kopyalanmış bilgilerle karşılaşmışımdır. Basılı kaynaklarımız hem az hem de içerikleri sınırlı. ‘Hemen ulaşılabilen bilgi kaynağı’ diye övgüler düzdüğümüz genelağ (internet) ise, hiç de öyle dendiği gibi değil. Bu durumun bizde daha da böyle olduğu kanısındayım. Sanatçılarımız için bir bilgi mi arıyorsunuz, onların ürünleri üzerinden para kazanan pek çok kişiye/yere ulaşabilirsiniz de o ürünleri ortaya koyanlara ilişkin bilgi bulamazsınız. Bulsanız da kırık dökük şeyler… Müzik alanında durum daha da kötü… İşte bu olumsuzluk Şekip Ayhan Özışık için de geçerli. Ne acı…

Şekip Ayhan’la ilk karşılaşmam, İleri Türk Musikisi Konsevatuvarı Derneği’nde olmuştu. Yıl 1955. Bu müzik yuvasının kurucularından Hüseyin Saadettin Arel’i daha yeni yitirmiştik. İçimizde bu yitirişin acısı, gönlümüzde müziğin güçü, hüzünlü bir çalışmadır gidiyordu…

Dernek’in yeri o tarihlerde, Beşiktaş’ta Akaretler’deydi. Binanın en üst katında… Girişi, orta boy oda büyüklüğünde bir yerdi. Ve orada hemen her zaman, Şekip Ayhan’ı, orada kucağında udu, çevresinde kümelenmiş arkadaşlara yeni bir çalışmasını dinletirken bulurdum. Derslerden önce… Dinlettikleri, ya yeni bir bestesi ya da üzerinde çalıştığı çok çok yeni nağmeler olurdu.

Şekip Ayhan’ı, bazen de elinde bir kemanla görürdük. Bir gün, yine kemanıyla bir şeyler dinletiyordu, birden merdivenin başında hocamız Laika Karabey belirdi. Özışık, yaramazlık yaparken yakalanmış bir çocuk gibi hemen kemanı indirdi, ayağa kalktı ve Laika Hanım’ın ikazını dinlemeye hazır bir duruma geçti: Karabey, “Ben sana kemanı bırak demedim mi” diye çıkıştı, yalnızca ud çalmasını bir kez daha tembih etti. O günden sonra Şekip Ağabey’i kemanla hiç görmedim.
*
2 Şubat 1931’de doğan Şekip Ayhan Özışık, Ankaralı bir sanatçımızdı. Müziğe daha altısındayken başlamıştı. On bir yaşındayken okumak için İstanbul’a geldi, lise öğrenimini Haydarpaşa Lisesi’nde yaptı, bu ara kendi kendine ud çalmayı öğrendi. Müzik öğrenimine Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde Emin Ongan’la başladı, İleri Türk Musikisi Konservetuarı’ında Laika Karabey’le 1958’den sonra da Ankara Radyosu’da İzzettin Ökte’le sürdürdü.

1966 yılında tekrar İstanbul’a gelen Özışık, o yıl girdiği İstanbul Radyosu’nda ölümüne kadar ud sanatçısı olarak çalıştı.

Özışık, besteci olarak adını, ilk bestesi olarak bilinen sözlerini de kendisinin yazdığı rast şarkısı ‘Belki Bir Sabah Geleceksin’le 1958 yılında duyurdu. Bilinen elli beş şarkısı olan Şekip Ayhan, değerli bulmadığı çalışmalarını ise yakmıştır. Saadettin Kaynak ile Yesari Asım Arsoy’dan etkilenmiş olan Özışık’ın kimi yapıtları fon müziği olarak filmlerde kullanıldı. Onun hoca olarak emek verdiği müzikçiler arasında başta Ilgaz Benekay ile Ümit Mutlu gelir.

Şekip Ayhan Özışık, bir süredir yakalanmış olduğu gırtlak kanserine ne yazık yenik düştü. Onu, 17 Nisan 1981 günü İstanbul’da yitirdik; Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yatıyor.

*
Bu müzik insanımıza ilişkin anılarımı, 21 Mayıs 2007’te yazdığım ‘İki Güzel Ruh’ başlıklı bir anı yazımla tamamlamak istiyorum:

«İki Güzel Ruh

‘Bir Garip Orhan Veli…’ Bu başlık geçenlerde bir blog sayfasında çıktı karşıma. Bu başlığı, hele de tepeki İstanbul’da Boğaziçi’nde Bir Garip Orhan Veli üstbaşlığını görünce, yıllar önceye gittim.

1981… Yarımca Belediyesi’nde çalışıyorum o zaman. Yıllar sonra eylemli müzik uğraşlarına merhaba demişim; bu kez, İzmit Musiki Derneği’nin üyesiyim. Nisan’ın 17’sinde bir acı haber bizleri de üzüntülere boğuyor: Şekip Ayhan Özışık ölmüş!… Değerli bestecimiz, ardında elli beş yapıt bırakarak göçüp gitmişti… Bir müzisyen için pek genç yaştaydı, ellisini yeni doldurmuştu.

O yıllarda, İzmit Musiki Derneği’nin müzik hocası, koromuzun yöneticisi, Mithat Özyılmazel’di. Laika Karabey ile onun öğrencilerinden Tülin Yakarçelik’in de öğrencisi olmuş bir akademik hoca… Yakarçelik, Şekip Ayhan Özışık’ın İleri Türk Musikisi Konservatuvarı Derneği’nden arkadaşı; ve ikisi de Laika Karabey’in öğrencisi… Ben de, büyük bir rastlantı, başında Karabey’in bulunduğu İleri Türk Musikisi Konservatuvarı’nın, Türk Müziği alanında pek önemli yeri olan bu akademik derneğin sıralarında oturma onuruna erişmiş birisiyim. 1955-61 arasında… Yakarçelik’i de Şekip Ayhan Özışık’ı da daha o yıllardan biliyorum, tanıyorum. Böyle bir kesişmeler var…

Özışık’ı yitirişimizin üzerinden az bir zaman geçmişti; bir gün Yılmazel, İzmit Musiki Derneği’nin o yılki yılsonu konserinde Özışık’ın henüz duyulmamış olan bir şarkısını ilk kez bizim seslendireceğimizi söyledi. Buruk bir sevinç duyuyoruz…

Ve birkaç hafta sonra da İstanbul Türküsü’nü geçmeye* başlıyoruz:

Makam: Hicaz
Usul : Düyek, aksak
Beste: Şekip Ayhan Özışık
Güfte: Orhan Veli Kanık

İstanbul’da, Boğaziçi’nde,
Bir garip Orhan Veli’yim;
Veli’nin oğluyum,
Tarifsiz kederler içinde.

Urumelihisarı’na oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:
“İstanbul’un mermer taşları;
Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları;
Gözlerimden boşanıyor hicran yaşları;
  Edalı’m,
  Senin yüzünden bu halım.”

“İstanbul’un orta yeri sinama;
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş, bana ne?
  Sevdalı’m,
  Boynuna vebalım!”

İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim.
Bir fakir Orhan Veli;
Veli’nin oğlu,
Tarifsiz kederler içindeyim.

*
İnanıyorum, iki güzel ruh orada bir yerlerde buluşmuştur.»
_________________
Yarımca, 17 Nisan 2009
* geçmek: (-i, -den) Birisinden meşk etmek; meşk: Yazı veya müzikte alışmak ve öğrenmek için yapılan çalışma, el alıştırması; meşk etmek: Alışmak ya da öğrenmek için çalışmak.




Hoşgeldiniz