Avrupa’ da Müzik, Türkiye’ de Siyaset: Fazıl Say Bunu Hep Yapıyor… Salih Zeki Çavdaroğlu
Toplam Okunma: 3694 | En Son Okunma: 22.11.2024 - 04:41
…Yukarıdaki marjinal satırlar bir politikacı veya köşe yazarına ait değil. O ifadeler Avrupa’ da isim yapmış, ancak ülkemizde ise daha ziyade sık sık siyasi açıklamalarıyla tanınan piyaniste, yani Fazıl Say’ a ait. …Üstelik Türkiye’ nin siyasi haritasına baktığımızda gelenekçi yapının yüzde 70’ lerde olduğunu, bunun dışındaki yüzde 30’ luk kitlenin içinde ise Fazıl Say gibi düşünenlerin ise yüzde 5’ i geçmediğini anlamak için kâhin olmak gerekmemektedir…
Avrupa’ da Müzik, Türkiye’ de Siyaset: Fazıl Say Bunu Hep Yapıyor… Salih Zeki Çavdaroğlu
“… Mustafa Kemal Atatürk,bugün bu saatte yaşıyor olsaydı, muhtemelen: `AKDENİZ`DEKİ ORDULAR!! İLK HEDEFİNİZ, ANADOLUDUR! İLERİ!`emrini verirdi…”
“..Ülkenin deniz kenarındaki hemen hemen bütün şehirleri AKP`nin elinden geri alındı dünkü seçimde…
Ülkenin batısı Yunanistan doğusu Afganistan gibi… İnsanları da öyle… “
“… Ezici bir üstünlükle. Güneydoğu, Kürtler,… Çok haklı olarak DTP de karar kıldılar.. Onlarınki de ezici üstünlük…”
“… Atatürk:`Ben halkı niye dinleyeyim? Halk beni dinlesin!` diyen, cesur tip bir liderdi…
“… Deniz bey, ` Toplanalım psikolojisi`nde size destek vermekteyiz… `Bölünmeyelim,ufalmayalım,ezilmeyelim, mahvolmayalım` psikolojisi… Ne sizin parti başkanlığınız, Kemal Kılıçdaroğlu`nun İstanbul liderliği , umurumuzda değildi … Derdimiz endişelerimizdi… Ve onlar hala varlar…”
“…AKP`nin yoğun olduğu yerler özellikle… Kadınlarımız etekle dolaşamıyor, marketlerde bira bile satılmıyor, bilim ve sanat zaten yok… tarikatlar çoktan almış başını gitmiş, dinci siyaset başa geçmiş… Neden??? Neden karşı siyaset üretilmemiş? Neden sahaya çıkılıp bu mücadele verilmemiş?? Neden? …”
Yukardaki marjinal satırlar bir politikacı veya köşe yazarına ait değil. O ifadeler Avrupa’ da isim yapmış, ancak ülkemizde ise daha ziyade sık sık benzeri siyasi açıklamalarıyla tanınan piyaniste, yani Fazıl Say’ a ait.
Türkiye’ de siyasî konjonktür ne zaman hareketlense, piyanistimiz Fazıl Say’ ı iki eli kanda bile olsa, gündeme inanılmaz bir heves ve heyecanla dahil olduğunu görüyoruz.
Yukarıdaki cümleler de 29 Mart seçim sonuçlarının belirginleştiği saatlerde, Fazıl Bey ’ in alelacele eline kalemi alıp, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a yazdığı uzun bir mektupta dikkat çeken, imlası tartışmalı ve Türkiye gerçekleriyle bağdaşmadığını düşündüğümüz bir takım subjektif tesbitler.
Piyanistimizin bu ifadelerini, cümle cümle ve toplu olarak irdelediğimizde :
Bir yerel seçimin ,Türk-Yunan savaşı ile kıyaslanması, CHP’ li seçmeni Türk, diğer partilere oy verenleri ise Yunan ordusu, Baykal’ ı Atatürk’ e, Erdoğan’ ı’Venizelos un yerine koymak ne demektir?
Ancak piyanistimiz kaş yapayım derken göz çıkarırcasına, Atatürk’ ün o meşhur komutunu ters yüz ederek; yani ” Ordular ilk hedefiniz Anadolu’ dur” demesi, ister istemez 9 Eylül 1922’ de denize dökülen palikaryanın, Anadolu’ya çıkmasını hatıra getiriyor. Zaten Piyanistimiz Fazıl Say da bu sakat mantığıyla Ege’ yi Yunanistan’ a , Anadolu’ yu Afganistan’ a benzeterek maksadını iyiden iyiye ortaya koyuyor. Her halde bu benzetme akl-ı selim sahibi İzmir’ lilerce de kabul edilecek bir iltifat değildir. Çünki Ege’nin incisi İzmir’imizin halkını Yunanlıya benzetmek, en azından o şehire “ Gâvur İzmir” yakıştırması yapmak kadar, gaflet, dâlâlet ve hatta hıyanet çağrıştırmaktadır.
Bu günlerde Türkiye’ ye gelecek ABD Başkanı Obama’ dan özerk bir yönetim isteyeceklerini deklare eden ayrılıkçı DTP’ nin güneydoğuda aldığı sonuca da yorum getiriyor ve “ Kürtlerin çok haklı olarak ezici bir üstünlükle DTP’ de karar kıldıklarını” büyük bir keyifle ve onurla ifade etmekten de geri durmuyor.
Seçim sonuçlarından büyük keyif duyduğu imajını verse de, beyefendi nihayet antidemokratik söylemini, bu güne kadar hiçbir resmî kaynakta yer bulmayan, üstelik bu devletin kurucusu Atatürk’ e ait olduğunu öne sürdüğü bir cümle ile sürdürüyor ve âdeta “ Şecaat arzederken , sirkatini söyleyen” kişiyle benzeşiyor ve şu sözleri pervâsızca dillendiriyor:
“… Atatürk:`Ben halkı niye dinleyeyim? Halk beni dinlesin!` diyen, cesur tip bir liderdi… “
Bu Atatürk’ e atılan büyük bir iftiradır. Vakta ki o günün konjonktür ve rejim şartlarında öyle söylenmiş olsun, bugünün Türkiyesi’ nde bunun tercümesi, “sandık, mandık hikâye, darbeyle falan bu cahil halkı gütmek gerekir” den başka bir şey değildir.
Sayın Deniz Baykal da, bir anlamda kendisine serzenişte bulunan, hatta siyasal beceriksizlikle suçlayan Fazıl Bey’ i onaylarcasına “düşüncelerini daha da bir ilgi ve dikkatle değerlendireceklerini” söyleyerek , sineye çekmiştir.
Bir sanatçının da ülkenin yönetimi ve buna ilişkin yapılan seçimler hakkında bir şeyler söylemesinden daha doğal bir şey olamaz.
Ancak siz Türkiye’ nin oylarını lâik- antilâik, varoş-kent, ilerici-gerici gibi keskin hatlar ve bölücü gruplara ayırırsanız, tıpkı yaptığınız müzikte görmediğiniz kabulü, siyasi görüşünüzde de bulamazsınız.
Üstelik Türkiye’ nin siyasi haritasına baktığımızda gelenekçi yapının yüzde 70’ lerde olduğunu, bunun dışındaki yüzde 30’ luk kitlenin içinde ise Fazıl Say gibi düşünenlerin ise yüzde 5’ i geçmediğini anlamak için kâhin olmak gerekmemektedir.
Cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimliğini taşımasına rağmen, İngiliz, Fransız ve Alman coğrafyalarında, o coğrafyanın sosyal hayatı, kültürünü yaşayanların bu gerçeği anlamamalarını da saygı ile karşılıyoruz.
Böyle bir hayatın Türkiye’ de de illâki yaşanması gerektiği ütopyası içinde olanların, istedikleri şartların bir türlü gerçekleşmemesi halinde, ya buna rıza göstermeleri veya ülkeyi terketmekten başka şanslarının kalmadığı da ortadadır.
Sonuç olarak, bu topraklarda yaşayan insanların siyasî,sosyal ve kültürel anlamda verecekleri kararlara herkesin saygı duymalarından başka çare yoktur. Yakın geçmişte Fazıl Say ‘ ın bu günkü düşüncelerine benzer söylemler ile yöntem belirleyen parti ve liderlerin uğradıkları yenilgiler, hatta bir çoğunun siyasi mevta haline gelişleri gerçeği bütün tazeliğiyle belleklerimizde yaşamaktadır.
Oysa bir sanat adamı, entelektüel birikimi ve siyasi ideolojisi ne olursa olsun ve ne kadar dar bir kitleye hitabederse etsin, siyasî, ideolojik, kültürel anlamdaki karşıtlarını aşağılayıcı ifadelerle eleştirmesi, olsa olsa kendisine karşı beslenen antipatiyi biraz daha büyütmekten başka bir fayda sağlamayacaktır.
Bu davranışındaki en önemli etken de herhalde müzisyen kimliği ile Avrupa da kazandığı popülariteye, ülkemizde bir türlü ulaşamamasıdır. Beklediği bu ilgiyi yaptığı müzik karşılığında alamamasının ezikliğini, siyasi ve ideolojik ifadeleriyle giderebileceği gibi yanlış bir seçeneğe yönelmiştir.
Türkiye’ nin müzik âleminde binlerce müzisyenden herbirinin de Say gibi inandığı siyasi görüşlerinin olmaması mümkün değildir. Ancak bu müzisyenlerden hemen hiçbiri, inandığı veya karşısında olduğu ideolojiler hakkında kamuoyu önünde bu kadar pervasız bir propaganda veya karalama yapmadılar. Doğrusu da zaten buydu; zira bir sanatçı ancak yaptığı işle gündemde olmalı, en azından kendisini dinleyenlerin içinde , kendisi gibi düşünmeyen insanların da bulunduklarını unutmamalıydı.
Fazıl Say’ ın yaptığı ve “Çağdaş Türk Müziği” olarak adlandırılan ve kitlesel anlamda ülkemizde bayağı marjinal grubun dinlediği bir müziktir.
Bu müzik türü, yaklaşık 80 yıldır devletin bütün imkânlarının kullanılmasına, zaman zaman da bütün baskı ve zorlamalarına rağmen, milletçe bir türlü kabul görmemektedir.
Daha önce Ahmet Adnan Saygun, Nevit Kodallı, Suna Kan ve Hikmet Şimşek gibi müzisyenlerce, bu müziğin alternatifi “Geleneksel Türk Musıkîsi” ve onun mensupları ve hatta onu dinleyen zümrelere karşı yöneltilen hor görme ifadelerine anlaşılıyor ki Fazıl Say da soyunmuş…
________________________________________
________________________________________
Fazıl Say’ın Mektubu… (Mektubu aramaya ihtiyaç duymamak amacıyla Musiki Dergisi tarafından eklenmiştir…)
Mustafa Kemal Atatürk, bugün bu saatte yaşıyor olsaydı, muhtemelen: “AKDENİZ’DEKİ ORDULAR!!İLK HEDEFİNİZ, ANADOLUDUR! İLERİ!!!”emrini verirdi…
Ülkenin deniz kenarındaki hemen hemen bütün şehirleri AKP’nin elinden geri alındı dünkü seçimde…
Ege, Akdeniz tamamen…
Karadeniz’in ve Marmara’nın da çoğu…
Büyük kısmı CHP de toplanarak…
Batı Anadolu . (İzmir mesela) kilitlenmiş durumda…Ezici bir üstünlükle.
Güneydoğu,
Kürtler,…
Çok haklı olarak DTP de karar kıldılar..
Onlarınki de ezici üstünlük…
Orta ve Doğu Anadolu ve tabiki Ankara ve İstanbul’un milyonlarca nüfuslu varoşları ,
iktidar partisi AKP de…
Bu da %39 demekmiş tam olarak…
AK Parti’yi zor bir 3 yil bekliyor..
Ama unutmayın: Tayyip Erdoğan usta bir liderdir..
En azından bu elindeki %39 u asla kaybetmiyecektir,
ve siz gelip %39 dan fazlasını almadığınız sürece de
biz burada boşuna dil döküyor olacağızdır…
Ülkenin batısı Yunanistan
doğusu Afganistan gibi…
İnsanları da öyle…
Atatürk:”Ben halkı niye dinleyeyim? Halk beni dinlesin!” diyen, cesur tip bir liderdi…
Bu ama,”tarihe not düşen” büyük liderlerin uslubudur..
Kendisinden sonra
öyle bir lider gelmedi…
Büyük bir bağlama üstadı olan Arif Sağ’ın:
“Ben sazımı ne dinleyeyim? Sazım beni dinlesin!”
demesi gibi…
Aynı şekilde,Arif Sağ’dan daha iyi bağlama çalan henüz yok…
Ludwig Van Beethoven ,sağırlığında bile bütün insanlığa kendini dinletmekte…
Niye???
Deniz bey,
“Toplanalım psikolojisi”nde size destek vermekteyiz…
“Bölünmeyelim,ufalmayalım,ezilmeyelim, mahvolmayalım” psikolojisi…
Ne sizin parti başkanlığınız,
ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul liderliği ,
umurumuzda değildi …
Derdimiz endişelerimizdi…
Ve onlar hala varlar…
Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğü…
Düşünün ki bir Sezen Aksu var,
sürekli Tarkan ve Ajda Pekkan’ı eleştiriyor,
“Kirli söylüyorlar” diyor(yolsuzluk yapıyorlar der gibi misali örnek),
“dürüst değiller” diyor (playback yapar onlar der gibi keza) vesaire…
Ama eninde sonunda halk da Sezen Aksu’ya soracaktır:
“Peki ya sen ne yaptın?” diye…
Biz de sadece beklemedeydik,
Kılıçdaroğlu kazansaydı neler yapacaktı diye…
Yöntemi ama: “Müthiş bir şey” değildi! Hem de hiç değildi…
Zaten kazanamadı da…
Yazık oldu, görmek isterdik,
“gelse ne yapardı?”yı…
Sayın Baykal,
Eskişehir,Ordu ve İstanbul-Şişli’nin laik oy olmasına ,
ama seçim haritasındaki renginin farklı olmasına
üzülmediniz mi siz??
Artık ne zaman Türkiye’nin sol-laik oy bölünmesinden kurtulacağız??
Ne zaman??
1980′ler ve 90′lar da kaç kere fırsat tepildi bu sebepten???…
Sırf bu bile “huzursuzluk”…
hepimizde…
Ben Eskişehirli olsam mesela :
şehrimde mucizeler yaratmiş bir Büyükerşen’den asla vazgeçmem.
Ama Türkiye genelinde DSP’nin %2 oy alacağını da bilerek…
Hazin bu… Sorumlusu sizsiniz…
Anadolu şehirlerinde ise endişeler iyice artmakta,
Elazığ??
Sıvas?? (Aşik Veysel’in Sıvas’ı…
uzun ince bir çıkmaz sokaktayım!!
benim sadık yarim %2 CHP!!)
laiklik tamamen unutulMuş durumda…
Neden???
AKP’nin yoğun olduğu yerler özellikle…
Kadınlarımız etekle dolaşamıyor,
marketlerde bira bile satılmıyor,
bilim ve sanat zaten yok…
tarikatlar çoktan almış başını gitmiş,
dinci siyaset başa geçmiş…
Neden???
Neden karşı siyaset üretilmemiş???
Neden sahaya çıkılıp bu mücadele verilmemiş??
Neden??
Var mı iktisadi açılımlarınız??
bu şehirlerin insanlarına hitap etmek konusunda?
Eğer yoksa, CHP’nin başına ,sizin yerinize, “iktisadi ve gerçekçi fikirleri-projeleri olan” birisini istiyoruz.
Açık ve net…
Çünkü ülkemizin de, hayatlarımızında, en kritik , en belirleyici yıllarndayız…
Varsa fikirler,
ne ala ,
uygulamaya geçilmesini hemen isteriz…
Deniz bey,
Mevzubahis konusu olan şey yaklaşik 2o-3o milyon insanın endişeleridir..
Ve bu endişeler gerçekten ciddi boyuttadır…
Bu şaka bir rakam değildir…
3o milyon :
3 kere Macaristan,
5 kere İsviçre
16 kere Estonya eder…
Bu muhim bir güçtür…
Ve bizler ,atılım görmek istiyoruz…
Ötekileşmekten kurtulmak,
Ergenekon vs gibi paranoyalardan
ve şeriat gibi travmalardan çıkmak ,
normal bir ülkede mutlu bir şekilde yaşamak istiyoruz…
Türkiye’nin öteki yüzü de aynı şeyleri istiyor elbet…
Var mı ikisini toparlayacak gerçekçi bir iktisadi fikir???
Piyano ile “Ney” fevkalade güzel beraber müzik yapabilir Deniz bey…
Yeter ki beste iyi olsun…
Ve buradaki iyiden kasıt ,
iki enstrumanı da cok iyi tanımaktan geçer…
Piyano ile Ney beraber müzik yaparken,
nelere dikkat edilmesi gerektiğini bilmekten geçer…
Ortaya bir ilk çıkabilir
ve bu muhteşem olabilir…
Varoşlar ???
Ordaki insanlar için ne yapacaksınız???
Su anda tamamen toplanmiş olan laik birlikten alacağınız destek ile büyük şehirlerimizin( adini bile duymamış olduğumuz semtlerinde yasayan ) yeni sahiplerine
neler sunmak istiyorsunuz?
Var mı “eğitim projeleri”niz??
İşsizliğe çözüm??
Kültür sanat projeleri??
Bunlara destek olacak “sivil toplum örgütleri”…
ya da “sponsorlar” ???
O insanlara AKP’den daha fazla şey sunacak mısınız ???
bu 3 yıl içinde???
Güneydoğu’da oyunuz sıfır!
Sıfır aslında iyi bir başlangıç noktasıdır…
Tabi fikirler varsa…
Kürtlere nasıl yardımcı olacaksınız?
Kürt sorununa nasıl çözümler getireceksiniz???
Deniz bey,
Bu mektubumu okuyan insanlar muhtemelen
mektubun altına kendi sorularını da ekleyeceklerdir…
Ve size sorulacak cok soru var..
Ama bir sey gerçek:
Yapmak zorundasınız…
Yapamıyorsanız da yerinizi
en saygın bir şekilde
bu işlerin üstesinden gelebilecegine inanan
genç bir yeteneğe bırakın…
Bizler uzun zamandır “inanç” görmedik..
Cok uzun zamandır…
seçim mitingleri sırasında,Tayyip Erdoğan’ın dil sürçmeleri sonucu çıkmış yanlış cümleleri üzerinde (kronometre ile tutmak zorunda kalmıştım) tam 52 dakika konuştunuz..
Sürekli bir “eşek” tartışması…
Katır… At… İnek…
Her mitingde…
Kendimi haftalarca 3 yaş zekasının içinde buldum
ve cok sinirlendim bu duruma…
Size oy veren %24 bu zekanın çok üstünde.
Bunları bilin isterim..
Bu yazımın altına muhtemelen yüzlerce kişi kendi eleştirilerini de yazacaktır…
Hepsini okuyun…
Size verilen %24 oy asla “size” değildi…
Toplandik biz…
Endişelerimizden ötürü…
(Bu betimlememin kısmen haksız olduğunu biliyorum, burada Belediye seçimleri söz konusu olan…Çok başarılı cok değerli Belediye başkanlarınız da kazananlar arasındadır… Haksızlık yapmak istemezdim..Ama antalya örneği , bu seçimin genel itibariyle mahalli değil siyasi oldugunun en güzel örneğidir.Senden benden daha laik ve şehrine cok güzel hizmetler hediye etmiş bir başkan idi Menderes Türel… ta ki , AK Parti’ye antalyalıların şu ortamda daha fazla oy veremeyeceği asıl gerçek olandır…)
Her zaman dostlukla…
saygıyla içtenlikle
__________________________
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi
Tarih: 01.04.2009
__________________________
Baykal’ın Cevabı:
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı(CHP) Deniz Baykal, seçimlerin ardından dünyaca ünlü müzisyen Fazıl Say’ın kendisine hitaben yazdığı mektuba yanıt verdi. Baykal, “Fazıl Say gibi değerli bir sanatçının görüşlerine saygı duyar, değer veririz” dedi.
__________________________
http://www.stargazete.com/politika/baykaldan-fazil-sayin-mektubuna-yanit-179374.htm