Şarkı/Beste Yarışmaları Sonuçlarının Toplum Yansımaları… Ayhan Sarı
Toplam Okunma: 5452 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 20:46
Daha düne kadar geleneksel müziğimize olan resmi ilgisizlikten yakınırken şimdilerde görülmeye başlanan şarkı / beste yarışmaları sayısındaki artış, bir yandan memnuniyet verici ifadelere neden olurken, diğer yandan ise bu yarışma sonuçlarının gerek halk, gerekse müziğin içindeki kişilerdeki hatırlanma yansımaları merakla beklenir olmuştur. “Sözkonusu yarışmalardan akıllarda kalan şarkı nedir?” Sorusu sorulduğunda 1990 yılındaki TRT Şarkı Yarışmasında birinci gelen bestesi Osman Babuşçu’ya, sözleri Güzide Taranoğlu’na ait “Kanımda kıvılcım”(*) sözleriyle başlayan eserden başka bir şarkıyı anmak pek de mümkün görünmemektedir…
Kimi resmi kurum veya sivil toplum örgütlerince düzenlenen şarkı/beste yarışmalarının kimi söylem ve sloganlarla düzenlenip, çağın ve halkın nabzını tutamıyan jurilerin ellerine bırakılması sonucu -bak biz yaptık- gururu ötesinde bir sonuca ulaşmadığına geçen yıllar içinde tanık olunmaktadır.
Bu juriler eseri seçmesini mi bilmiyorlar, eser mi gelmiyor, varolanların arasında kendilerince iyisini mi seçmeye çalışıyorlar veya seçilen şarkıların tanıtımında, pazar bulmasında yetersizlikler mi sözkonusudur?
Veya bu iş bitti de, kimilerince anlaşılan anlamdaki geleneksel müziğin son çırpınışlarını mı yaşamaktayız? Yoksa “dünyadaki hemen tüm yarışmalarda ödül alanların kaderidir bu…” deyip işin içinden sıyrılmalı mıyız?
Bu yarışmaların başarıya ulaşmasında juri seçimi ve ödüllü şarkı/şarkıların tanıtımı büyük önem taşımaktadır. Çünkü yarışmaları düzenleyenler her türlü sanatsal sorumluluğu işi bildiğine inandıkları kişi ve bu kişilerin tanıdıklarına devretmektedirler. Görülen odur ki yeni kriterler belirlenmesine ve jurinin oluşturulması sürecinde görev yapacak ikinci bir üst sanat kuruluna ihtiyaç vardır. Halk tarafından benimsenecek şarkıyı seçmek ayrı bir yetenektir.(**) Bu yeteneğe sahip juri üyelerini isabetli bir şekilde tesbit edebilmek, yarışmanın başarısını arttıracaktır. Çünkü geleneksel müziğimizde çağın gereklerine ayak uyduramıyan, kişisel ilişkilerini işine yansıtan, müziğimize bakışı ön yargılı birçok uğraşanımız bulunmaktadır.
Juri seçim kriterlerinden, ödüllü şarkıların tanıtımına değin bu yarışmalarımızın artık sorgulanması gerektiğini söylemek hiç de yanlış bir tesbit olmayacak, aksi durumda ise yeni geleneksel müzik repertuarımızın çok yakın zamanda yarışma birincileri/ikincileri vs. mezarlığına dönmesi riski doğacaktır…
____________________________
(*) İlgili Yarışmada şarkıyı seslendiren solistimiz Ayşegül Durukan Uludağ Sözlük’te bakınız nasıl betimlenmiş: “1990 yılında “kanımda kıvılcım” isimli eserle TRT’nin şarkı yarışmasını kazanan kadın şarkıcı. Aynı yıl yarışmada erkek dalında ise Yildirim Bekci kazanmıştır. Ayşegül Durukan gerçekten güzel sesi ve o güne kadar pek alışılmadık bir yorum tarzı ile bir anda dikkat çekti. Yarışma ödülü olarak TRT’de kadrolu olarak çalışmaya başladı. Fakat koronun gediklisi bir kaç yelloz bu farklı ve yeni yorumu hazmedemediği için dedikodu çarkları çalışmaya başlayınca istifa etti. Çok kısa bir süre sonra da eşiyle Amerikaya yerleşti. Kendisinden yadigar kalan bir kaç kaset ise, gözbebeği gibi korunma mertebesine ulaşmıştır.
(**)… Bu ödüllü şarkıların halk tarafından benimsenmemesini bir yana bırakınız, işin profesyonelleri tarafından bile hatırlanma olasılıkları yoktur. Buna Konservatuarlarımız ve Devlet Korolarında görev yapan sanatçılarımız da dahildir.