Hocamız Ercümend Berker’in Ardından… Y.Doç.Dr. Göktan Ay
Toplam Okunma: 4731 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 23:47
1976 Mart ayında,”Istanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı” için sınava geldiğimizde, seçici kurul üyesinden memuruna kadar koşturan, heyecanlı insanları görünce, stresimiz 2 kat artmıştı. Öğrenci olarak kabul edildiğimiz açıklanınca; o muhteşem binada, ilköğretimden yüksek bölümlere kadar herkesin birbirini tanıdığı, paylaştığı, sorumluluk yüklendiği, saygı gösterdiği bir 4 yıllık eğitim dönemine girmiş olduğumuzu anlamamız elbette zordu…
Ne tür bir sorumluluk altına girdiğimizi bilmiyorduk. Değerli hocamız, kurucu Başkan Ercümend Berker ile beraber çok değerli sanatçılar derslerimize girmeye başlamış, onların verdiği heyecanla dersler ve zaman hızla akıp gitmeye başlamıştı. Ben, o zamanda hızlı, çalışmayı seven bir kişi olduğum için hocalarımla sürekli ders dışında paylaşımlarda/isteklerde bulunurdum.
Hocamın, “Türk müziğini aslına göre icra etmek ancak Batı’nın gelişmiş sistemlerinden, örneklerinden faydalanmak, bir orkestra düzeni içinde yorumlamak, meşk sistemi ile yürüyen Türk müziğini eğitimin içinde disipline ederek sunmak” fikirlerini bütün öğrenciler olarak paylaşıyor ve destekliyorduk. Batı ve Türk müziğinin bir birbirinin karşıtı olmadığı, iki türünde birbirinden faydalanması gerektiği konservatuarda yaygın görüştü.
3 sene içinde 100 kişilik “Atatürk Korosu” kurulması sırasında, “yürütücü” ve “korist” olarak görev almıştım. Hocamız, kıyafetlerin seçimini de, genel düzeni de benden istemişti. (Cumartesi günleri dahi okuldan ayrılmıyor, çalışmalar yapıyorduk. Kantinimiz adeta, teneffüslerde ve boş zamanlarda “sıra gecesi” haline getiriliyor, bazı hocalarımızda aramıza katılıyorlardı. Birçok arkadaşımız sahnelerde çalışıyordu.)
Bu koro; THM,TSM ve çok sesli eserler ile muhteşem konserler verdi…THM; Sn. Nida-Neriman Tüfekçi, TSM; Sn. Ercümend Berker, Çoksesli; Sn. Demirhan Altuğ şefliğinde; koro sahnede kalıyor, sazlar v e şefler değişiyordu. Sesler batılı anlamda, koral düzene göre yerleştirilmişti. Hocamızın en büyük arzusu, bu koronun kadrolu bir hale getirilmesiydi, ancak bu mümkün olamadı. Zaten konservatuarla birlikte, “İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu” Prof. Sn. Nevzad Atlığ yönetiminde Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak kurulmuştu.
Hocamız; koalisyon hükümetlerinin gel-gitleri sırasında yaşanan sancılı dönemlerde arkadaşları ile beraber çok iyi savunmalar yaptı. Özellikle konservatuarda siyasi bazı fikirlerin yerine, müziğin yeşermesi konusunda yönetim olarak bizlerden sürekli destek aldı.
Bize derslerde, yazdırdığı “Koro” dersi notlarını nedense bastırmadı, halbuki böyle bir esere ihtiyaçta vardı. Ben, her hocama söylediğim gibi, hatıralarını/yaşadıklarını yazması gerektiğini, Türk müzik tarihinin bu şekilde oluşturulacağını sohbetlerimizde hatırlatmayı görev sayıyordum kendime göre…
Yine, alandaki yayın boşluğunu gidermek amacı ile, ücretli asistanlık yıllarımda, “Sanata Çağrı” adı ile bir dergi çıkartmaya karar vermiştim. 1. sayı çıkınca, hocama da bırakmıştım. Beni çağırttı, dergiyi göstererek “bu ne demek oluyor?” dedi, (benim anladığım şekilde “sen daha yenisin! anlamında) Bende anlattım dilimim döndüğü kadar ve bu defa “Aferin, yapacağım bir şey var mı? Abonelik başlattın mı?” diyerek gönlümü almıştı.
1982 YÖK yasası hazırlığında, haberler geliyordu, ”konservatuarlar dahil hiçbir yüksek okul bağımsız kalmayacak” diye. Bizim Mimar Sinan Üniversitesi’ne bağlanacağımız, ancak, hocamızın da, hukuk müşaviri olması nedeniyle İTÜ’ne bağlanılması konusunda temasta olduğu söyleniyordu. Sonunda İTÜ gibi, köklü bir kurum içinde kalındı.
Bu arada, binanın yetersiz olması nedeniyle, sürekli Ankara ile görüşmeler yapıldığını anlatırdı özel sohbetlerde. Maçka’daki Teknik Lise/Okul binası için uğraşıldı, sonra, Rüştü Üzel Kız Meslek Lisesi’nin ön binasının tahsis edilme sözü alındığı söylendi, ancak bunlar gerçekleşmedi.
Önemli bir proje olarak, konservatuarın kendi binasına kavuşması için bir yarışma açıldı. Proje belli oldu, hatta ihale edildi. Zannediyorum, Maslak kampüsünde 30 dönüm yer ayrıldı konservatuar binası için, ihaleyi Enka almıştı, ancak, devletten gelen küçük ödenekler nedeniyle bu proje de gerçekleşemedi.
“İnşallah önümüzdeki dönemde, Rektörümüz Prof. Dr. Muhammed Şahin’in, Maçka kışlasındaki Yabancı Diller Yüksek Okulu’nu taşıması ve burayı Miam la birlikte Konservatuara tahsis etme projesinin gerçekleşmesi ile, konservatuar kendine yakışır, tarihi ve kültürel bir mekana sahip olmuş olacaktır…”
Hocamız; sıcak, samimi, babacan, Türk müziğini çok seven, batı müziğini dışlamayan bir kişiydi. Özellikle Konservatuar Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı olduğu yıllarda, Danışma Kurulu oluşturmuştu. Her hafta toplanarak, konservatuarla veya müzikle ilgili işleri görüşürlerdi, yönetim kuruluna tavsiyelerde bulunurlardı. Bence bu çok faydalı oluşum üniversiteye bağlanınca ortadan kalktı…
Hocamız ve arkadaşları konservatuarı kurarak;
a/Türk müziği eğitimi disiplin altına alınmaya,
b/Konservatuarlardaki Türk müziği karşıtı fikirlerin azalmasına,
c/Eğitimde Türk müziği makamlarının/dizilerinin okutulmasına,
d/Müziğin bir bilim dalı olduğunun idrak edilmesine,
e/Araştırmalar ve yüksek lisans, doktora-sanatta yeterlik tezleri ile çok faydalı f/ilgilerin toplanmasına,
g/Eğitimde yapılan uygulamaların, disiplin içinde konser salonlarına taşınmasına,
h/Mevcut Türk-Batı müziği ikileminin yumuşamasına,
ı/Alanda ünvanlı akademisyenlerin yetişmesine,
i/İcra ve üsluplarda şan tekniğinden yararlanılmasına,
j/Çalgı metotlarının, solfej ve nazariyat kitaplarının yazılmasına,
k/Çalgılarda standardizasyona gidilmesine, çalgıların geliştirilmesine,
l/TRT ses ve saz sanatçılarının, MEB müzik öğretmenlerinin, Üniversiteler alan öğretim elemanlarının, MEB Halk Eğitimler uzman öğretmenlerinin yetişmesine/yayılmasına imkan sağlamışlardır.
Emeği geçenlere şükranlarımızı bir kez daha sunmak isteriz.
Sayın hocamız; siyaset bakımından çok zor bir dönemde Konservatuar kurma işini başarmıştır…Bu konuda kendisine destek olan siyasetçileri, uzmanları ve sanatçılara ne kadar teşekkür etsek azdır.
Bugün törende arkadaşları, öğrencileri ve mezunları ile gördük ki; sevilmek, geriye eserler bırakmak, iyi bir insan olarak anılmak ne güzel…
Sayın Hocamız, siz rahat olun, biz konservatuar mezunları; sizin açtığınız yolda, birlik ve beraberlik içinde, üreterek, etik olarak, yolumuza devam ediyoruz.