Yardımcı Doçentlik Ana Ünvan mıdır?.. Y.Doç.Dr. Göktan Ay
Toplam Okunma: 9071 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 07:36
… Peki, doktora / sanatta yeterlik yapan kişi, nasıl olur da, (üds den geçerli puanı aldığı için) Yardımcı Doçent olmadan, Doçentlik bilim sınavına girebilmektedir. Önce Y.Doç. olup, belli süre çalışıp, dosya oluşturup Doç. sınavına girmesi gerekmez mi? Gerekmez ise Doçentlikten sonra neden Profesörlüğe başvurmak için beş yıl şartı konmuştur?
Y.Doç. lik Ana Unvan mıdır?
“Her geçen yılın bir ağırlığı/sorumluluğu vardır” Y.Doç.Dr. Göktan Ay
Bilgi yolunda doğruları ekleyerek değil,
yanlışları eleyerek yürümeliyiz.
Karl R Popper
YÖK Eğitim Komisyonlarının, geçmiş dönemlerde biriken sorunların çözümü için geceli gündüzlü çalıştıklarını biliyorum. Belki yazdığımız bu konuda kendilerine ulaştırılmış olabilir. Bizler de, yeni kurulan üniversitelerimizin istikrarı, aynı sorunların yaşanmaması, bu yoğunluk içinde gözden kaçmaması için, bildiğimiz/yaşadığımız/paylaştığımız* önemli bazı konuları yöneticilerimize aktarmayı bir görev sayıyoruz.
Bilindiği gibi 1982 YÖK yasası ile Türk üniversite sistemi baştan aşağı yenilenmiştir. (Zamanla aksayan taraflarda, bir çok kez kanunlarla veya yönetmeliklerle değiştirilmiştir ve değiştirilmeye devam edilmektedir.) Lisans düzeyinde eğitim yapan hiçbir okul bağımsız kalmamış, başta konservatuarlar olmak üzere üniversite çatısı altına alınmıştır. Bu arada unvanlarda elden geçirilmiş ve hiçbir ülkede olmayan Y.Doç. kadrosu ihdas edilmiş, bütün dünyada en önemli aşama olarak görülen Dr. öğretim görevliliğine indirilmiş, Y.Doç. liğin önüne de bilim sınavından önce ÜDS, baraj olarak getirilerek bu günkü yığılmanın ve sorunların içine düşülmüştür.**
Durum;
2547 sayılı kanunda lisansı bitiren bir öğrenciye, yüksek lisans yapmak için, gereken şartları getirdikten sonra, kabul edilme tarihinden itibaren ders ve tez dönemi için 2 sene süre verilmiştir. (4 yarıyıl)
Yüksek Lisans: (Bilim uzmanlığı, yüksek mühendislik, yüksek mimarlık, master): Bir lisans öğretimine dayalı eğitim-öğretim ve araştırmanın sonuçlarını ortaya koymayı amaçlayan bir yükseköğretimdir. (Tanımlar Md.3)
Doktora/sanatta yeterlik yapmak isteyen öğrenciye, yüksek lisansı bitirdikten, gereken şartları yerine getirdikten sonra, kabul edilme tarihinden itibaren ders ve tez dönemi için 3 sene verilmiştir. (6 yarıyıl)
Doktora: Lisansa dayalı en az altı veya yüksek lisansa veya eczacılık veya fen fakültesi mezunlarınca Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından düzenlenen esaslara göre bir laboratuvar dalında kazanılan uzmanlığa dayalı en az dört yarı yıllık programı kapsayan ve orijinal bir araştırmanın sonuçlarını ortaya koymayı amaçlayan bir yükseköğretimdir. (2547/Madde 3)
Sanatta Yeterlik: Lisansa dayalı en az altı, yüksek lisansa dayalı en az dört yarı yıllık programı kapsayan ve orijinal bir sanat eserinin ortaya konulmasını, müzik ve sahne sanatlarında ise üstün bir uygulama ve yaratıcılığı amaçlayan doktora düzeyinde lisans üstü bir yükseköğretim eşdeğeridir.(2547/Madde 4)
Sorun;
Böylece bir öğrencinin her iki programı bitirmesi için azami süre 5 yılı bulmaktadır ki, bu hala eğitim aşamasıdır. Bu öğrenci tez sınavına bir konu ile girmekte ve savunmasını ona göre vermektedir. Demek ki, ilk öğretim üyesi kadrosuna (Y.Doç.) başvurması için en az, 5 yıl geçmesi ve çalışmaları ile dosya oluşturması (yabancı dil şartını yerine getirerek) gereklidir.
Peki, doktora / sanatta yeterlik yapan kişi, nasıl olur da, (üds den geçerli puanı aldığı için) Y.Doç. olmadan, Doç. lik bilim sınavına girebilmektedir. Önce Y.Doç. olup, belli süre çalışıp, dosya oluşturup Doç. sınavına girmesi gerekmez mi? Gerekmez ise Doç.likten sonra neden Prof. başvurmak için (bilimsel çalışmaları içeren dosya dışında, yabancı dil seviyesi ve 2. bir yabancı dil dahi istenmemektedir.) 5 yıl şartı konmuştur? Kişi, sene beklemeden doğrudan Prof. sınavına girse olmaz mı!.. Doç. olan kişi çok fazla çalışma yapıp pekala 5 yıl beklemeden o sınavı da verebilir. Demek ki, pedagojik olarak bir sene konulmuştur ki yetişme içine sindirilerek, yavaş yavaş olsun diye…
Çünkü, her yıl, her görev; bir çalışma, bir tecrübedir…Her yılın bir ağırlığı vardır….
“İvan Petroviç Pavlov, 1917 yılının 17 Ekim sabahı, laboratuarına her zamankinden biraz geç gelen asistanına neden geciktiğini sorar.
Asistanı; “Efendim, bolşevikler ihtilali başlattılar” der. Pavlov ise kızgın bir üslupla,
“ihtilalden sana ne” sözleriyle asistanını azarlar.
Çünkü Pavlov, her gerçek bilim adamı gibi kendi konusundan başka bir şey düşünmemenin gereğine inanmış bir bilim adamı. İhtilalden, sokaklarda yürüyüşler yapan Bolşeviklerden ona ne.. Gerçek bilim adamları neden Nobel alıyorlar, neden bilim tarihinde çalışmaları ve hayatları ders konusu oluyor, hiç düşündünüz mü? Bizim bir kısım üniversite hocalarımızın sokaklarda yürüyüş düzenlemelerinin, askeri göreve çağıran pankartlar, dövizler taşımalarının ve bütün bunları Atatürk adına, Kemalizm adına seslendirmelerinin, bilimsel çalışmalarımıza, batılılaşmamıza (!) nasıl yardımcı olacağını doğrusu anlayamıyoruz. Ben sırası gelen profesör oluyor derken boşuna söylememişim”***
Genel durum şudur; yüksek lisans, doktora/sanatta yeterlik ve Prof. ünvanı almak için “süre” vardır, ancak Doç. lik için yoktur. Dolayısı ile Y.Doç. dosyası ile Doç. dosyası arasında da bir fark yoktur.
O zaman akla şu ikilem gelmektedir. “Y.Doç.” liğin unvan sıralamasında yeri yoktur, o halde “ana kadro” değildir.
Doktora/sanatta yeterlik yapan kişi, ÜDS almışsa, süreye bağlı kalmaksızın, rahatlıkla Doç. olabilmektedir. Peki her dosyanın karşılığında bir unvan alınıyor ise, yeni unvan için bir öncekinden sonra yapılan çalışmalarla dosya oluşturulması, onun hazırlanması içinde süre gerekmez mi?
Bu gibi rahatsızlıklar ve tıkanmalar, öğretim üyeleri arasında huzursuzluğa yol açmakta, çalışma şevkini kırmakta, üretimi kesmektedir. 20 basılı eseri olup, Y.Doç.likte kalmış, emekliliği gelmiş, birikimli çok değerli öğretim elemanları vardır…
Sonuç;
Yıllardır akademik alanda konuşulan/paylaşılan/sorgulanan ancak düzeltilemeyen Y.Doç. konusunun, gerçekçi bir bakışla, yeniden değerlendirilerek düzeltilmesi, sayısı 10.000 aştığı resmi rakamlarla belirtilen,
a) Y.Doç. unvanının kaldırılması, (Yığılmanın çözümü için geçici maddeler devreye sokulabilir)
b) Doktora/Sanatta yeterlik’in tekrar öğretim üyesi sınıfına dahil edilmesi,
c) “Sanatta yeterlik” ünvanını kullanımına izin verilmesi (Sy.), “radikal çözüm” olarak görülmektedir.
Bu aşamada mümkün değilse, Doktora/sanatta yeterlik dahil 5 seneyi doldurmadan Y.Doç., Y.Doç. ünvanından sonra 4 seneyi doldurmadan Doç. olmanın engellenmesi, Y.Doç. likten Doç. liğe geçişte ÜDS nin (%30) ve Bilim sınavının (%70) ortalaması alınması düşünülebilinir.
Çünkü 2547 sayılı YÖK ana/geçici kanunlarında Y.Doç. için 4 yıl, Doç. için 8 yıl, Prof. için 15 yıl eğitim ve öğretimde bulunmuş olmak şartları vardır.
Bu kararların akademik hayatı rahatlatacağı ve çok yararlı olacağı kanaatindeyiz.
________________________________
* Üniversitelerimizde düzenlenen sempozyumlarda, görevli olarak katıldığımız seminerlerde, ülkemizin çeşitli kurumlarında görevli arkadaşların katılımı ile verimli sohbetler yapılıyor, sorunlar paylaşılıyor ve çözümler üretiliyor.
**YÖK tarafından üniversitelere gönderilen yeni yazı şöyledir;
“Yardımcı doçent kadrolarında başvurularda Üniversitelerin akademik kadrolara atama için aranan kriterler kapsamında Yükseköğretim Kurulunun belirlediği kıstaslar çerçevesinde yapılan merkezi yabancı dil sınavlarından belirli bir puan alma şartı getirilse bile söz konusu kadrolara atamalarda her hangi bir ayrım yapılmaksızın 2547 sayılı Kanun’un 23. maddesinin (b) fıkrasının 2 numaralı bendinde belirtilen yabancı dil sınavının yapılması gerektiğinin üniversitelere duyurulmasına Genel Kurul’un 06.11.2008 tarihli toplantısında karar verilmiştir.”
*** Öztürkmen, Ömer; Karıncalardan Özür Dilerim, İhlas Gaz. A.Ş., Haziran 2004, syf.38