Toplum Belleğinde Çalgı Formları ve Kemençe Örneklemi… Dr. Gözde Sarı
Toplam Okunma: 9702 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 11:42
Çalgılar çıkarabildiği sesler/tınılar açısından işgördüğü müziğin gelişimiyle doğru orantılı olarak gelişirken, şekilsel değişimin müzikal değişimle aynı oranda olduğunu söylemek pek de mümkün görünmemektedir… Konumuzu oluşturan armudî kemençenin hemen 1000 yıldır çeşitli kültürel coğrafyalarda, çeşitli isimlerle ama aynı biçim ve yapıda toplum belleğindeki yerini aldığı görülür…
Toplum Belleğinde Çalgı Formları ve Kemençe Örneklemi… Yrd. Doç. Dr. Gözde Çolakoğlu
Tarih boyunca kuşaktan kuşağa iletilmiş kültürel öğeler dil, gelenek ve göreneklerle birlikte gerek maddi, gerekse manevi açıdan toplum belleğinde özde aynı kalan birçok varlık yaşamaktadır. Müzikal açıdan düşünüldüğünde ise geleneksel olma yükseltisine erişmiş müzik/dans türleri, besteciler/icracılar ve konumuzu oluşturan çalgıların kültürün önemli bir dalını oluşturduğu görülmektedir.
Çalgıların tını ve biçimlerindeki değişikliklerin yavaşlığı, geleneksel müziğin toplumsal belleğiyle doğru orantılıdır. Çıkarabildiği sesler açısından çalgılar, işgördüğü müziğin gelişimiyle doğru orantılı olarak gelişirken, şekilsel değişimin müzikal değişimle aynı oranda olduğunu söylemek pek de mümkün görünmemektedir.
Müziğin günlük yaşamın bir parçası oluşunda çalgılar en önemli etkenlerden olup, toplum belleğine biçimleriyle birlikte kaydedilirler. Örneğin Doğu Karadeniz Bölgesi kemençeyle, Güney Ege bölgesi ise sipsiyle adeta özdeşleşmiştir. Azerbaycan denildiğinde bellekteki ilk görüntü tar iken, İskoçya denildiğinde gayda olur. İspanya’da ise gitardır. Bağlama çalgısı dediğimizde aklımıza ilk gelen çalgının bilinen şekli yani klasik biçimidir. Eskiden dut ağacını oyma tekniğiyle yapılan bağlamanın imalat işleminin bugün yaprak ağaç dilimlerinin birleştirilmesi tekniğine dönüşmesine karşın biçiminin genel görünümünde bir değişiklik yoktur. Bu durum toplumsal hafızaya sadakatin belirgin bir örneğidir.
Bugün elektronik mikrofonlar aracılığıyla ortaya çıkarılan çerçeve çalgılarda bile (örneğin çerçeve keman, çerçeve ud) çalgının klasik görünümü, yani asıl çalgının ana biçimi esas alınmaktadır. Oysa çerçeve halindeki bir çalgıda şekil pek de önemli olmayıp, herhangi bir şekli seçmek mümkündür.
Çerçeve ud
Çerçeve keman
Toplum belleğinde çalgıların yeri konusu tellere tırnak teması ile çalınan armudî kemençe örneklemi üzerinden ele alındığında ise; aynı biçim ve yapının çeşitli coğrafi bölgelerde, çeşitli isimlerle bellekte yer ettiği görülür. Yunanistan ve Ege adalarında lyra, Hırvatistan’da lijerica, Bulgaristan’da gadulka, Türkiye’de sanat müziğinde kemençe, Kastamonu ve Fethiye çevresinde tırnak kemane olarak adlandırılan ve bölgelerinde bu adlarla belleklere yerleşen çalgılar toplumsal müzik belleğinin belirgin örnekleridir. Ancak bu toplumlarda yaşayan bireyler, farklı bir toplumda kendi çalgısıyla aynı biçim ve özeliklere sahip bir çalgıyı ifade ederken; o çalgıyı kendi toplumunda verilen adıyla anmaktadır.
Bu makalede armudî formda ve tellere tırnakla temas edilerek çalınan pek çok çalgıdan bahsedilse de; başlıkta kemençe isminin kullanılması gibi; kemençe çalan biri Yunanistan’da gördüğü lyra için Yunan kemençesi terimini kullanmaktadır. Yunanistan’da Türk müziğinde çalınan kemençe için kullanılan terim politiki lyra yani İstanbul lyrasıdır. Bu gibi çoğaltılabilinecek örnekler çalgıların ismen ve şeklen toplum belleğindeki yerlerini ispat etmektedir.
Geleneksel ve Modern Lyralar
Bulgar Gadulkası
Hırvatistan lijericası
Kastamonu Kemanesi
Armudî biçimde ve tellere tırnak temasıyla çalınan çalgı ailesinin atası olan rebec de; toplum belleği açısından aynı işlevsel özelliği sergilemektedir. Rebec tarihçiler tarafından orta çağı simgeleyen bir unsur olarak kullanılagelmiştir. Bu çalgı 11. yüzyıldan itibaren dini kitaplarda, kilise üzerlerine yapılan oymalarda, günlük kullanım eşyalarında simge unsuru görevini görmüştür ki; bu işlevi semiolojik (gösterge bilim) önemini vurgulamaktadır.
Amerikalı pragmacı filozof Charles S. Peirce ile İsviçreli dil bilimci Ferdinand de Sauussure’nin 1930’lu yıllarda kurucusu olduğu, Yunanca’da işaret bilimi anlamına gelen ve işaretlerin ne olduklarını, ne mana taşıdıklarını, bunları yöneten kuralların içeriklerini, neler olduklarını inceleyen bu teoriye göre rebec çalgısı dönemi ifade eden önemli bir gösterge olmuştur. Saussure ve Peirce’ye göre bir otomobilin benzin göstergesi örneğinde olduğu gibi, göstergelerle temsil ettikleri varlıklar arasında belli ölçüde organik bir bağ veya bağlantı bulunmalıdır. Göstergelerde belirtilen ve belirteç arasında genellikle bir sebep-sonuç ilişkisinden söz edilmesi mümkündür. (İzbul, 1980, s. 60) Bu bağlamda rebec orta çağ için önemli bir semiolojik unsurdur ve ona bu vasfı veren güç, yüksek ihtimalle dönem içerisinde Bizans ve Avrupa saray müziğinde ve dini müzikte kullanılmasıdır.
Bizans İmparatorluğu’na ait fildişi kutu resmi
Moissac’daki St. Pierre Kilisesi’nin ana kapısına oyulmuş rebec heykelleri
Rebec çalan Hz. Davud Kabartması
Portada De Las Platerías De Santıago De Compostela katedraline oyulan rebec betimlemelerinin yakın görüntüsü
Rebecin orta çağdaki semiolojik özelliği Yunanistan’da özellikle adaların toplumsal yaşantısının sembolü olan, ayrıca Selanik ve Drama şehirlerinde yerel halk tarafından icra edilen lyra çalgısı için de geçerlidir. Çalgı halk arasında ve turizm sektöründe geleneksel Girit ruhunu vurgulayan semiolojik bir unsur olarak varlığını sürdürmektedir.
11.07.2007 tarihinde Girit’in başketi Herakliyon’daki Dedalu Caddesi’ndeki bir turistik eşya dükkânından alınan çakmak
Bu aileye mensup çalgılardan olan ve Rum mübadelesi sonucu 18. yüzyılda İstanbul ve Kastamonu çevresinde çalınmaya başlanan kemençe ve tırnak kemane de o dönemde belleklerde Rum çalgıları ve dansa eşlik çalgıları olarak yerlerini almışlardır. İstanbul’daki kemençeyle ilgili ilk belgeler Hızır Ağa’nın rebab, keman, keman-ı kıptî ve ıklığdan bahsettiği Tevhim ül-makamat fi tevlid en nagamat (1749) adlı yazma eseri (Hızır Ağa, v.21b, 28a) ve çeşitli görevlerle ülkeyi ziyarete gelmiş yabancı seyyahların seyahatnameleridir. Bu seyahatnamelerde armudî kemençenin lyra adıyla anılması; yurt dışından gelmiş gezginlerin çalgıya kendi ülkelerinde duydukları ve bildikleri adla hitap ettiklerini, yani belleklerindeki biçim ve görüntüde ısrarlı olduklarını göstermektedir. Eldeki tarihi belgeler kemençenin 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın ikinci yarısında daha çok kahvehanelerde ve meyhanelerde icra edilen eğlence müziğinde, özellikle köçekçeler, tavşancalar ve Rumeli havalarında kullanılan bir kaba saz olarak çalındığını kanıtlamaktadır. Kemençe daha önce Türk müziğinde görülmemiş olan armudî biçimi ve tellere tırnak temasıyla çalınma tekniği bağlamında toplumsal belleğe yerleşmiş, fasıl musikisinde yer etmesi ve burada belleklere yerleşmesi ünlü kemençe icracıları Vasilâki ve Tanbur Cemil Bey vasıtasıyla gerçekleşmiştir.
Yerel olarak ise Kastamonu çevresinde bir düğün, dans ve eğlence çalgısı olarak bilinen tırnak kemane çalgısı da kemençe ile aynı dönemde kendi bölgesindeki biçim ve icrasıyla belleklerde yer etmiştir ve günümüzde bu yerini aynen korumaktadır.
Sonuç olarak; armudî formdaki yaylı çalgı farklı bölgelerde, farklı adlarla icra edilirken, her bölgede oraya has bir isim, biçim ve icrayla çalınmaktadır. Kemençe örneklemiyle kimi temel çalgıların isim, biçim ve icralarının toplumların belleğinde yer ettiği ve yakın coğrafya toplumsal belleğinin belirgin özelliklerden biri olduğu tespiti, belki de çalgı şekillerinin kıvrım hareketlerinin ayrıntılı araştırılması ihtiyacını doğuracaktır. Bu örnek toplumsal belleğin şekillere ne kadar bağlı olduğunun da göstergesidir.(*)
_________________________________________________
(*) Bu yazı, 21-22 Nisan 2008 tarihinde gerçekleştirilen Yıldız Teknik Üniversitesi, Müzik ve Bellek sempoyumunda G.Çolakoğlu tarafından sunulan bildiri temel alınarak hazırlanmıştır(Ocak 2009).