Sultan III. Selim Katledilişinin 200. Yılında Anılıyor…


Toplam Okunma: 12465 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 06:51
Kategori: Kongre.simp.panel

1761-1808 yılları arasında yaşamış, 1789-1807 arasında ise padişahlık yapmış olan 3. Selim, İslam Araştırmaları Merkezi’nde “Nizâm-ı Kadîm”den “Nizâm-ı Cedîd”e: Ölümünün 200. Yılında III. Selim ve Dönemi” başlıklı uluslararası sempozyum/konser ile anılıyor. 22-23  Aralık 2008 tarihlerinde gerçekleşecek sempozyumun müzik ile ilgili tek bildirisini İTÜ TMDK öğretim üyesi Prof. Şehvar Beşiroğlu sunacak. AVAZE Kadınlar Topluluğu’nun 3. Selim bestelerinden oluşan konseri ise 23 Aralık saat 18.30 İSAM’da… Sempozyum Programı:

1. GÜN 22 ARALIK PAZARTESİ

Açılış Konuşmaları 10.00
Seyfi Kenan
M. Akif Aydın

I. Oturum: 10.30

Kemal Beydilli, III. Selim: Aydınlanmış Hükümdar
Mehmet Öz, Kanun-i Kadim: Osmanlı Gelenekçi Söyleminin Dayanağı mı,
Islahat Girişimlerinin Meşrulaştırma Aracı mı?

Öğle Yemeği 12.30

II. Oturum: 14.00
Suraiya Faroqhi, III. Selim Döneminde Esnaf
Mehmet Genç, III. Selim’e Sunulan Islahat Layihaları Üzerine Düşünceler
Erol Özvar, III. Selim Dönemi Osmanlı Ekonomisi

III. Oturum: 15.45
Cengiz Kırlı, Toplumsal Denetim ve İstatistik: Esnaf Kefalet Defterleri Işığında III. Selim İktidarı
Seyfi Kenan, III. Selim Döneminde Eğitimde Arayışlar
Aysel Yıldız, Nizam-ı Cedid Veya Nizam-ı Yezidciler: Yönetici Sınıf Ve Reformlar
Akşam Yemeği 19.00

2. GÜN 23 ARALIK 2008 SALI

IV. Oturum: 10.00
İlhami Yurdakul, III. Selim’in İlmiye İslahatı
Tuncay Zorlu, III. Selim Dönemi Osmanlı Teknolojisi
Enes Kabakcı, Napolyon’un Mısır’ı İşgali ve Sonuçları
Yüksel Çelik, Mısır’da Osmanlı-İngiliz Rekabeti (1798-1807)

Öğle Yemeği 12.30

V. Oturum: 14.00
Güneş Işıksel, II. Selim’den III. Selim’e Osmanlı Diplomasisi : Birkaç Saptama
Alaaddin Yalçınkaya, III. Selim Döneminde Dış Temsilciliklerin Kurulması
Mustafa Aydın, III. Selim Zamanında Kafkaslar

VI. Oturum:

Abdullah Uçman, Ebûbekir Ratib Efendi ve Nemçe Sefâretnâmesi
Kaşif Yılmaz, III. Selim’in Divanı ve Edebi Yönü
Şehvar Ş. Beşiroğlu, III. Selim’in Bestekârlığı

17.30 - 18.00
Kapanış ve Değerlendirme
Kemal Beydili
Mehmet Genç

18.30 – 19.30
III. Selim Eserlerinden oluşan konser. AVAZE Kadınlar Topluluğu

Tarih: 22-23 ARALIK 2008,

Yer: İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Üsküdar / İstanbul

**************************

İlgili Bilgiler:
Kültür Adamı III.Selim’i Anıyoruz
Sultan III. Selim 24 Aralık 1761’de doğdu. 1774 Ocak’ında ilimlere ve sanatlara aşık olan babası III. Mustafa uzun süren bir harbin getirdiği yenilginin kahrından öldü. Rusya’nın Suvorof’tan sonra karşımıza çıkan Rumyansef gibi bir generali Küçük Kaynarca Antlaşması’na doğru giden gelişmeleri başlatmıştı. Doğrusu, 18’inci yüzyılda Rusya ve Avusturya’nın karşısında karada yer yer gerilemeler, zaman zaman da direniş ve mevzii zaferlerle imparatorluk tutunabiliyordu.

Osmanlı 1699 Karlofça Barışı’ndan beri askeri teknolojisini Avrupa standartlarında yenilemeye başlamıştı. Topçuluk düzeni, süvari kuvvetleri yenileniyordu. Askeri modernleşme tamamlanmış değildi, ama kısmi neticesi de görülüyordu. 1768’de Polonya’nın işlerine Rusya’nın karışmasından dolayı Osmanlı Rusya’ya harp ilan etmişti.

Bu savaşın en kötü olayı 1770 Temmuz’unda donanmamızın Çeşme Körfezi’nde Rus donanması tarafından ablukaya alınıp yakılması olur. Çeşme Faciası’nın tek önemli olayı Cezayirli Hasan Paşa’nın kendi komutasındaki gemileri kurtarması ve Limni Adası civarında Rus donanmasını püskürtüp boğazları müdafaaya almasıdır. Cezayirli Hasan Paşa bu olaydan sonra kaptanıderya tayin edildi ve donanmada da ilk reformlara başlandı.

Osmanlı klasiklerini okudu
III. Selim’in mahzun bir veliahtlık dönemi vardı. Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak için her şeyi planlamaya başladı ve galiba aydın bürokrasinin her şeyi gerçekleştirebileceğini düşündü. Nizam-ı Cedid takımının adı büyük kendileri kifayetsizdi ve galiba birkaç akıllı adamı da öbürküler saf dışı etti.
Sınıf tırmanan insanlar bazen mucizeler yaratır, bazen de adamakıllı çığrından çıkarlar. At sahibine göre kişner. III. Selim Han etrafını dizginleyen bir lider olamadı. Büyük Petro başta Prens Mençikof dahil bütün adamlarını sopadan geçirirdi. II. Mahmut Han ise o kadar zahmete ihtiyaç duymaz, cellada teslim ederdi. Reform devrine şiddet lazımdır.

Uzun veliahtlığı sırasında amcası I. Abdülhamid yumuşak karakterli, müstebit olmaktan uzak biriydi. Cariyesine yalvaran aşk mektupları yazan tek hükümdar odur. Böyle mutedil karakterli bir padişahtan ileride II. Mahmud gibi bir şedid acımasız oğlunun çıkması ilginçtir. III. Selim aydın bir veliahtlık dönemini yaşadı. Musikide memleketin en sevilen bestekarıydı ve bizzat kuzeni II. Mahmud’u da çok etkiledi. Ama II. Mahmud ne kadar göz dolduran bir hattatsa, III. Selim o derece de kötü yazısı olan bir hükümdardı.

Osmanlı klasik eserlerini okudu, politika ilmine merak sardı, politika ilmini öğrenmek için safdil bir gayretle Fransa Kralı XVI. Louis ile dahi mektuplaştı. Hükümdarın bilgisi dışındaki bu mektuplaşma o zaman ağır bir suçtu. Nitekim III. Selim’den 70 yıl önce böyle bir fiilde bulunan Rusya veliahdı Aleksi Petrovic, babası Büyük Petro’nun gözünün önünde işkenceyle öldürülmüştür. I. Abdülhamid ise iyi bir insandı, yeğenine kıymayı bile düşünmedi. Bu fiili bir ihtarla men etti.

III. Selim 7 Nisan 1789’da tahta geçti; Buzu bozgunundan sonra Rusya Tuna’nın kuzeyinde ilerlemeye başladı. General Suvarof, İsmail Kalesi’nin kuşatmasını inatla sürdürdü ve ani bir hücumla aldı. Padişah böyle bir ortamda tahta çıkmıştı ve kararını uyguladı; Nizam-ı Cedid teşkilatını kurdu, muhteşem bir eser olan Selimiye Kışlası’nı inşa ettirdi. Bu kışla bugün de Birinci Ordu merkezidir. Türkiye’de askerliğin ve askeri ihtiyaçların ne kadar önde geldiğini gösterir. Bu nedenle emekli ordu komutanlarını sivil polislere kolundan sürükletmek tarihi realite ve geleceğimizin inşasına tamamen ters, akıl dışı davranışlardır.

Halk, Nizam-ı Cedid askerinin talimi, mühimmatın alımı, yeni dökümhaneler ve silah imalathanelerinin kurulması için konan aşırı vergilere her zaman olduğu gibi tepki gösterdi. Ama fitneyi üreten kesimler daha da gürültücüydü. Nitekim dönemin popüler tarih yazarı Yayla İmamızade risalesinde bu gibi provokatörleri; “Nizam-ı Cedid’in karşısında laf söylemeyi kâr bilen bir alay taharetini bilmez”ler diye ifade eder.
Bir müddet sonra Rumeli Kavağı’nın muhafızı olan Laz uşakları başlarında zabitleri ile şehre yürüdüler. III. Selim tahttan indirildi, Kabakçı Mustafa ve hempaları amcası oğlu şehzade Mustafa’yı IV. Mustafa olarak tahtta çıkardılar. Osmanlı tarihinin en karışık bir yılı geçti. Kabakçı Mustafa ve hempaları arasında Aygır İmam diye bir tip de vardı. Sahanda üç okka pastırma üzerine 40 yumurta kırmış, yedikten sonra çatlayarak ölmüştü.

Kısa zamanda Hareket Ordusu’ndan 100 sene evvelki benzerlik tekrarlandı. Rusçuk ayanı yani o bölgeyi idare ve savunmadan sorumlu Alemdar Mustafa Paşa kendisine başlı diğer Rumeli ayanları ile başkente geldi. Rumeli III. Selim’i istiyordu. Saraya saldırdılar.

200 yıl önce katledildi
IV. Mustafa 28 Temmuz 1808 günü yani bundan 200 sene evvel sanatkar padişahı en adi bir biçimde katlettirdi. Şehzade Mahmud’u da takip etmeye başladılar ama onu Cevri Kalfa başta olmak üzere saray kadınları katillerin elinden kurtardı. Hanedanın son erkeğini kurtarmak için Cevri Kalfa kendini öne atmıştır, tabii ki unutulmadı. Şehirde Cevri Kalfa okulu, çeşmesi, camii var ve Valide Nakşidil Sultan’ın türbesinde, onun yanıbaşında gömülü.

Alemdar Mustafa Paşa yeniçerilerin ayaklanmasında Sadaret konağının barut deposunu uçurarak helak oldu. Dedikodulara göre II. Mahmud kimseye borçlu kalmak istemedi ve bu katliama göz yumdu ama ondan sonra aslan kesildi. Vaka-i Hayriye dediğimiz yeniçeri katliamı başlamıştı.

Bir asır önce Rusya’da Büyük Petro’nun tüfekçi askerini katletmesi gibi bir olay ama dahi tarihçi Cevdet Paşa’ya sorarsanız; “Büyük Petro’nun strelitzleri ortadan kaldırması Rusya’nın sırtından bir uru kazımak gibidir. Halbuki yeniçeri devleti aliyenin yüreğinde bir seratan, yani kanserdi; onun kazımasıyla çok şeyi değiştirmek gerekti.”

Bu hafta Topkapı Sarayı’nda Sultan III. Selim Han’ı, katledildiği temmuz ayının başında mütevazı bir bilimsel seminer ve bir konserle anacağız. Ne olursa olsun müşfik bir reformatördü ve 18’inci yüzyılın renkli bir Osmanlı kültür adamıydı.

İlber Ortaylı
MİLLİYET
6.7.2008
________________________________________

Nizam-ı Cedid Kavramı…
Yeni Düzen anlamını taşıyan Nizam-ı Cedid deyimi, Osmanlı Devleti’nin gerileme devrinde, askerin ıslah ve yenileştirilmesine karşılık gelir. III. Selim’den önce Nizam-ı Cedid kavramının kullanıldığı görülmektedir.

1689-1691 yılları arasında sadrazamlık yapan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa döneminde, Hristiyanların, Musevi ve Kıptilerin cizyelerinin tek elden toplanması, Cizye Kalemi’ne kayıt ve tescil edilerek, hem tahsilatın emektar ve mutemet cizyedarlar tarafından icrası, hem de devlete fazla irad temini için yapılan yeniliğe Nizam-ı Cedid Tertibi denmiştir.
1717 yılında İstanbul’a gelen Fransız subayı De Rochefort’un, sadaret kayslahat projesinin tercümesinde, yapılacak askeri yeniliğe Nizam-ı Cedid denmiştir.

Eski usül ve teşkilatı ifade eden Nizam-ı Kadim’e mukabil,ileri bir düzen kurma faaliyetini ifade için kullanılan Nizam-ı Cedid tabiri ise III. Selim zamanında yaygınlaşmıştır. III. Selim’in 1790 Ziştovi ve 1792 Yaş antlaşmalarıyla Avusturya ve Rusya ile harbe son verdikten sonra, devleti düştüğü zorluktan kurtarmak için yapmayı kararlaştırdığı harekat da Nizam-ı Cedid adıyla anılır.
Nizam-ı Cedid’i iki anlamda inceleyebiliriz

1. Dar Anlam: Avrupa usülünde yetiştirilmek istenen talimli asker
2. Geniş Anlam: Yeniçeriliği kaldırmak veya hiç değilse faydalanabilecek şekle getirmek, Avrupa talim usülünü yeni kurulan askeri kuvvetin baskısı ile kabul ettirmek, ulemanın çağdışı düşüncesine karşı koyup nüfuzlarını kırmak, Osmanlı Devleti’ni Avrupa’nın ilim, sanat, ticaret, ziraat, teknik ve sanayide yaptığı ilerlemelere ortak etmek için gelişen yenilik hareketlerinin bütünü.

III. Selim, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları’ndan sonra, pek çok ıslahat yapmaya karar vermişti. İşe başlamadan önce, devlet adamlarının bu konudaki fikirlerini öğrenmek istedi. Böylece hem onların devlete ait düşüncelerini ve askeri ıslahat hakkındaki görüşlerini öğrenmek imkanı bulacak, hem de istihdam edeceği ekibin bilgi derecesini ve kabiliyetini öğrenip, onları faydalı olabilecekleri sahalarda çalıştıracaktı.

Layiha veren devlet adamlarını, ayrıldıkları gruplara göre şöyle isimlendirebiliriz:

1. Kanuni devrindeki kanun ve nizamlara dönüldüğü takdirde, ordunun düzenleneceğine inanan ve kendilerine muhafazakar diyebileceğimiz grup
2. Avrupa savaş usüllerini ve talimlerini, “eski kanun ve nizamdır” diye kabul ettirmek isteyen, kendilerine telifçi diyebileceğimiz grup
3. Yeniçerilerin asla ıslah edilemeyeceğine inanarak, yeni bir askeri ordu kurulmasını savunan ve kendilerine “inkılapçılar” diyebileceğimiz grup.

Nizam-ı Cedid Ekibi
Yeni bir ocağın kurulmasına karar verilmesinin en mühim sebebi, yeniçerilerin ıslah edilmesinin çok zor olmasıydı. Bu ıslahat düşüncesini benimseyen III. Selim henüz tahta çıktığı sıralarda bu düşünceyi benimsemiş olan, açık fikirli ve yenilikçi taraftar bir ekibi toplantıya çağırdı. Bu ekibin başına da Rumeli Kazaskeri İsmail Paşazade Esseyid İbrahim İsmet Bey’i getirdi.
Yayla İmamı Risalesi’ne göre, Nizam-ı Cedid programı 72 maddeden oluşmuştur. Osmanlı Devleti bu ıslahatı yaparken Fransa’dan yardım istemiş, 1796 yılında konuyla ilgili olarak top, humbara dökümcüsü, top kundağı ve tüfenkçi işçileri gelmişti. Ayrıca, bir süre sonra Fransa’dan General Menand başkanlığında ve amele başı Bamilo ilen gelen heyetle birlikte Prusya’dan da subay ve danışmanlar geldi. Bunlardan Albay Von Goetze, 1798′de III. Selim’in isteği üzerine Osmanlı kara birliklerinde incelemelerde bulundu.

Merkezi Teşkilatta Nizam-ı Cedid’in Yeri
Yeniçerilerin kuşkulandırılması, düşmanlıklarının kazanılması ve işin daha baştan bitmesi gibi mahsurlar içerdiğinden Nizam-ı Cedid ayrı bir ocak değil de Yeni Asker, Bostancı, Tüfenkçi Ocakları adıyla Bostaniyan-ı Hassa Ocağı’na bağlandı.

Nizam-ı Cedid Ordusu
III. Selim’in topladığı bir mecliste, Sultan Süleyman devrindeki düzene dönülürse işlerin kolaylaşacağı fikri taraftar bulunca, ilk önce ocağa haftalık belli düzende talim yapılması fikri sorulmuş ancak ocak ağalarından olumsuz yanıt alınmıştır. Bunu üzerine Nizam-ı Cedid ordusunun kurulmasına karar verilmiştir. Yeniçerilerin tepkisini çekmemek için ise Bostancı Ocağı’na bağlı Bostancı Tüfenkçisi adı altında kurulmuştur.

İlk kışla Cezayirli Gazi Hasan Paşa’ya ait olan Levend Çiftliği’nde kurulmuş, daha sonra artan destekle beraber önce Üsküdar’da daha sonra da Üsküdar merkez olmak üzere Anadolu’da ortalar kurulmuştur. Bugünkü Selimiye Kışlası’nın temellerinin atıldığı Üsküdar Kışlası’na bağlı olan Anadolu’daki ortalar şöyleydi:Ankara Ortası, Bolu Ortası, Kayseri Ortası, Kastamonu Ortası, Kütahya Ortası, Kırşehir Ortası, Amasya Ortası, Sivas Ortası, Aydın Ortası, Çankırı Ortası, Çorum Ortası,Aksaray Ortası, Menteşe Ortası, Seydişehir Ortası, Niğde Ortası, Hamid Ortası, Manisa Ortası, İçel Ortası ve Karaman Süvari Ortası.

Bu ortaların kurulmasıyla beraber Nizam-ı Cedid Ordusu’nun mevcudu 230000′e yaklaşmıştır. Askerler 25 yaşını geçmemiş, yiğit, asil, ve temiz ailelerden seçilir; bunlara önce usul ve erkan öğretilirdi. Ocakta her bir üye arasında kefalet sistemi geliştirilmişti; böylece firarlar engelleniyordu. (Wikipedia)
_________________________________________
Bkz:  http://www.musikidergisi.net/?p=679 (III.Selim’e saygı konseri)
 http://www.isam.org.tr/index.cfm?fuseaction=objects2.detail_content&cid=374&cat_id=3&chid=29




Hoşgeldiniz