Kıymet Bildiklerim… Ersin Antep


Toplam Okunma: 2603 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 20:09
Kategori: Fikir Yazıları

Kıymet Bildiklerim köşesinin konuğu Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Daimi Şefi, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Öğretim Üyesi, Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın Kurucusu ve Şefi, Devlet Sanatçısı Prof. Rengim Gökmen… Son yıllarda bitip tükenmez enerjisiyle ürettiği çalışmaları, basında da sıkça yer almaktadır. Müzikal becerisini eleştiri yazılarımızda ifade ediyoruz. Bu yazıda, bürokrasi başta olmak üzere, müzik dışında kalan konulardaki becerilerini aktaralım.

Dürüstlüğü yanında, tevazusu, eleştiriye ve öğrenmeye açıklığı ile rahat iletişim kurulabilen sanatçı, girişimci, önyargısız ve çalışkan bir yaradılışa sahiptir.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın 2006 yılına kadar herhangi bir konserine gittiyseniz, görmüşsünüzdür. Salon müteahhidin işgüzarlığından ötürü aralarında mesafe kalmayan sıraların olduğu rahatsız koltuklu, kör ve işitmekte güçlük çekilen akustiği ile Cumhurbaşkanlığı’nın adına yakışmayacak bir haldeydi. Köhneleşen odaları, çürümeye yüz tutan tarihi org’u, yakışmayan sanatçı dolapları, giderilmeyen arızasından ötürü terk edilmiş kayıt stüdyosu ve taşeron firmanın bekçisinin haraç topladığı park yeri ile pejmürde haldeydi. Sözde projelerin ve resmi yazıların biri geliyor, biri gidiyordu. Gelgelelim salona bir türlü istenen kazma vurulup, gereken tadilatı başlatabilecek bir güç bulamıyordu. Önce 1989-1993 yılları arası, sonra 2001-2005 yılları arası CSO’da düzenli olarak konser takip ettik ve yazılar yazdık. Ancak bir arpa boyu ilerleme sağlanamadı. Gökmen daimi şef olduktan sonra; Doğuş Grubu’nu ikna ederek ya da şart koşarak, salonun baştan sona tadilatını üstlenmelerini sağladı. Bu çok külfetli ve büyük bir projeydi. 2007-2008 sezonunda proje nihayet uygulamaya geçmiş oldu ve tadilat başladı. CSO da, gezici orkestra gibi Ankara’nın ve civar şehirlerin salonlarını daha fazla gezdi. (Bildiğim kadarıyla salon, bu sezon başında konserlere açılacak.)

Gökmen’in bir diğer yönü; gelişmiş olan empati kabiliyetidir. Karşısındakinin yerine kendini kolayca koyar ve rahat iletişim sağlar. Karşısındaki herhangi bir rahatsızlık hissetmeden, sağlanmış samimiyet içinde kendini rahatça ifade eder. CSO Daimi Şefliği görevini devraldıktan bir süre sonra biliyorsunuz; Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’ne atandı. Rengim Gökmen; daha önce sanırım SODEP’in hükümet olduğu dönemde de uzun süre aynı Genel Müdürlük görevini –asaleten- yürütmüştü.

Gökmen’in bu kez görevi kabulünden önce, hatırlarsanız Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne atama ile ilgili Bakan Atilla Koç döneminden kalma hukuki sorunlar devam ediyordu. Ertuğrul Günay dönemindeki atamalarda bu hususa dikkat edildi. Dikkat de edilmeliydi. Zira Opera-Bale Genel Müdürlüğü’ne atanacak kişinin vasfının diğerlerinden daha özel olması gerekiyordu. Tahminim; Bakan, daha önce SODEP’teyken çalıştığı Rengim Gökmen’i atadığı takdirde hem rahat çalışacağını, hem de hukuki sorun kalmayacağını düşünerek karar verdi.

Bir görüşmemizde, yaşadığı tereddüt sonrasında evet diyebilen Gökmen’e şunu sordum: “çok yoğunsunuz. Bu görev sizi sahneden uzaklaştıracak mı?”. Kendisi de şu cevabı verdi: “Bunu bir vatani görev olarak görüyorum. Kendimi 2-3 yıl askerlik yapmış sayacağım. Bu arada yıllık konser ortalamamı sürdüreceğim. Genel Müdürlük geçici, ama şefliğim kalıcı!” dedi… Geçici süreli bir vatani görev olarak görüyordu. Bir de kendi itirafı: “görev ve sorumluluk ile ilgili konularda hayır demeyi beceremediği”ni de aktarıyor.
Gökmen, diğer emsallerinin tersine, Genel Müdür olarak, önceki projeleri devam ettirmeyi uygun buldu. Ancak çok önemli 3 somut kurumsal çalışma daha gerçekleştirdi:
Birincisi; emeklilik gibi sebeplerle boşalmış olan, sanat kurumların belini büken eksik kadrolar için, uzun yıllardır aşılamayan prosedürleri aştı ve yeni sanatçı sınavlarını açtırmaya muktedir oldu.
İkincisi; bir türlü açılamayan, Genel Müdürlük’ün adeta yıllık programını vekaleten yürüttüğü Ankara Opera-Bale Müdürlüğü’nü kurdu. (Bu özel ve önemli kadro yapılanması; dedenin uzun yıllardır baktığı çocuğun, nihayet babasına, baba şefkatine kavuşması kadar anlamlıdır.)
Üçüncüsü ise; Samsun’a Opera-Bale açarak, hızla faaliyete geçmesini sağlamasıdır. (Samsun’da bu sezondan itibaren sanatsal çalışmalara başlanacak.) 2007 Eylül’ünde, Rengim Gökmen’in yardımcıları ve müdürleri ile yaptığı basın toplantısında sıraladığı birçok proje ile ilgili ayrıntıya henüz gerçekleşmediği için burada yer vermiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile ilgili bir geri dönüşüm daha yapalım… Orkestra yıllardır üçte iki, hatta -son dönemde- beşte üç kadro ile çalışıyordu. Daimi Şefliği sırasında Gökmen, çeşitli kademelerdeki bürokratlara konunun önemini anlattı ve sınavla yeni elemanlar alınmasını sağladı. Konunun şahitleri, mevcut CSO yönetimidir. Esasen bürokratlara bu kadroların neden önemli olduğunu anlatmak hayli güçtür ve hatta karşılaşılan bazı komik sahneler, fıkra haline gelmiştir. (Bizzat eski Bursa Senfoni Orkestrası Müdürü’nün kuruluş aşamasında karşılaştıkları ve şahsıma anlattığı bürokratik uygulama ve söylemlerdeki trajikomik durumlar yanında, eski CSO üyesi Prof.Koral Çalgan’ın gerçek olayları da içinde barındıran bir müzik fıkraları kitabı bulunmaktadır.)

Müzik çevresinde özel kuruluş pek azdır. Bu kurumlar, bilgi, görgü, bilinç ve tecrübesinden ötürü Gökmen ile çalışmak istemektedir. Yola çıkanlar, bir etkinlik düzenlemek isteyenler; aslında karşılarında belli kişileri bulurlar. Zira dalımızda nicel ve nitel üreten sanatçı sayısı pek fazla değildir. Bu sebeple, gelişim ve nitelikli çalışma yapmak isteyenler, Gökmen gibi biriyle çalışmak ya da onu aralarında görmek istemektedirler. Toplantıları yılda bir kez yapılan Vakıf Danışma Kurulları’nda görev almak; Gökmen gibi sanatçılar için manevi ayrıcalıklı bir konumdur ve maddi karşılıksız gerçekleşmektedir. Getirisi ise, yalnızca maddi kazançtır. Müzik yazarı Kemal Küçük de, eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman vasıtasıyla Doğuş Grubu’na bir çocuk senfoni orkestrası kurdurmak istediğinde; şef tercihi Rengim Gökmen olmuştu. Gökmen yönetim prensibi, organizasyonu ve çalışma disiplinini kabul ettirerek teklifi güçlükle kabul etmişti. Öğrencisi olan 3 şef adayının da resmen görevlendirilmesini sağlayarak, hem tecrübe kazanmalarını, yetişmelerini, hem de maddi destek bulmalarını sağlamış, müzik eğitiminde pek az hocanın yaptığı gibi kollamıştı. (Öğrencileri demişken; her biri dalında başarılı icracılar olup, Rengim Gökmen ile çalışmadan önce müzik çevresinin takdirini kazanan solistik konserler vermiş olan sanatçılardır.)

Gürer Aykal resmen CSO’dan ayrıldıktan sonra, bu konum için en güçlü aday; Rengim Gökmen olarak görünmüştü. O sıralar İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’ndaki görevinden özel bir hükümle Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’na geçmiş bulunan Gökmen; resmi seçimde gönülsüz oy kullanan CSO üyelerinin en çok oy verdiği şef olmuştu. Ataması Cumhurbaşkanı olarak sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından yapılmıştı. Sayın Sezer doğal bir tepkiyle önüne gelen kararnamelerdeki atamaları ince detayına kadar inceler, soruştururdu. Hükümet onun hangi atamalara imza atacağını bilirdi. Bu nedenle de, CSO şefliğine Gökmen seçildiğinde, köşke çıkar çıkmaz imzalanacağı biliniyordu. Öyle de oldu. Nihayet Sezer ve hükümet aynı isim konusunda uyuştu:

Rengim Gökmen… Siyaset ve bürokrasi hayatımızdan topluma sıçrayan kutuplaşma sürecinde, her kesimin uzlaştığı, sayılı isimlerden biri olarak Gökmen; sanat dünyamızın değerlerinden biridir.




Hoşgeldiniz