Atatürk “Çok Sazlılık Çok Seslilik Değildir” Demişti… M.Barlas


Toplam Okunma: 3337 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 15:17
Kategori: Basından

Atatürk’ü ölümünün 70′inci yıl dönümünde yine anarken, rahmetli Ferit Celal Güven’in yıllar önce bana anlattığı bir Atatürk hatırasını düşündüm. Adana milletvekili ve gazeteci (Türk Sözü’nün Başyazarı) Ferit Celal Güven Ankara Halkevi Başkanı’yken (1934-46), bir halk müziği konserine Atatürk de gelir. Sahnede bir saz çalmakta, Ankaralı Seymenler de nağmelerin eşliğinde zeybek oynamaktadırlar.

Atatürk gösterinin bitiminde sahnedekileri alkışlar.

Ancak ayrılmadan önce Ferit Celal’i uyarır:

- Bu tek sesli müziği artık geride bırakmalı ve çok sesli müzik de yapabilmeliyiz, der.

Bu uyarı üzerine birkaç hafta sonra yeni bir konser düzenlenir.
Bu defa sahnede bir saz değil, en az 10-15 saz halk müziği parçaları çalmaktadırlar.
Bu konserin de şeref konuğu olan Atatürk’e, gösterinin bitiminde Ferit Celal Güven “İstediğiniz gibi çok sesli müzik yaptık. Artık sahnede bir saz değil, en az on saz olacak” der.

Atatürk güler:
- İstersen yüz tane saz koy, hepsi aynı sesleri çıkartırsa yine tek sesli olur bu müzik, diye hafif azarlar Ferit Celal Güven’i…

Aradan geçen Atatürksüz 70 yılın ertesinde, Türkiye artık çok sesli müziği de, her alandaki “Çok seslilik”i de biliyor.
Neticede çok sesli müziğin kurucularından ve kuramcılarından olan J. S. Bach da tek konulu bir dünyanın müzisyeniydi. Ona göre her şeyin ve müziğin de merkezinde Lutherci bir Allah anlayışını yorumlamak yok muydu?

Yani asıl sorun “Tek konululuk” meselesini aşmak noktasında.
Dünyadaki ve yurttaki bütün sorunların o andaki iktidardan kaynaklandığını sanmak gibi bir tek konululuk da olabilir bu, bütün problemlerin Atatürk çizgisinden çıkmaktan kaynaklandığını düşünmek de bir başka tek konululuk örneği olabilir.

Değişimin yaşamın her alanını şiddetle etkilediği ve Bilişim Devrimi’nin dünyayı değiştirdiği bu çağda, araştıran, sorgulayan, sebep-sonuç ilişkilerini irdeleyen, tabu tanımayan bir çok sesliliğe ihtiyacımız var.

Bir “Mustafa” filminin bile Ortaçağ skolastik ortamı çizgisinde tartışıldığı bir 21′inci yüzyıl çok sesliliğinden mutluluk duymak mümkün değildir.

Bu duygular içinde Atatürk’ü bir kez daha sevgi, saygı ve minnet duyguları içinde anıyorum.
____________________________________________

10.11.2008/Sabah
http://www.sabah.com.tr/2008/11/10/haber,E93023C17D424873AE906B46560E2C12.html




Hoşgeldiniz