Kültür Çıkmazı… Ersin Antep
Toplam Okunma: 3068 | En Son Okunma: 24.11.2024 - 06:36
Kültür sanat kurumları ve merkezleri istenen ve gereken düzeye, istikrara, geleceğe kavuşamadı. İstanbul-AKM’nin aşağısındaki “Kültür Çıkmazı” tabelası, bir ironinin sembolü. Devlet’in kültür politikasında yıllardır gözlenen başıboşluk, amaçsızlık ve özensizlik; çeşitli kolay yıkımlara sebep olabilir. Yönetimlerin kültüre sırf bu nedenle dahi büyük önem vermesi, yatırım yapması gerekir. Bu konuda Eskişehir çok önemli bir örnek olarak karşımızda duruyor.
“Kültür” kelimesinin kökeni “inşa etme” ifadesine dayandırılabilir. Bir başka deyişle; üretime… Anlamı da; “tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü” olarak açıklanabilir. Toplumsal bellek ve değerler bütünü desek sanırım yanlış olmaz.
Kültür bir bakıma insanın ile toplumun düşünce ve bilinç gözünün açılmasına ya da açık tutulmasına fayda sağlar. Kültürün var olmadığı toplumda insanlar; tekdüze, sığ bakışlı ve kolay kandırılabilir haldedirler. Kültür kurumlarının varlığı bu konuda sağlıklı zeminin teminatı anlamına da gelir.
2008 “Avrupa Kültürler Arası Diyalog Yılı” olarak ilan edildi. Bizim de yıllardır girişimlere siyasal iyi niyet beslediğimiz; Başbakan düzeyinde katılmamızdan anlaşılabilir. Bu girişimle ülkeler arasındaki diyalog ortamının neden ekonomi ile değil de, kültür ile kurgulandığının da iyi anlaşılması gerekmektedir.
Devlet’in kültür politikasında yıllardır gözlenen başıboşluk, amaçsızlık ve özensizlik; çeşitli kolay yıkımlara sebep olabilir. Yönetimlerin kültüre sırf bu nedenle dahi büyük önem vermesi, yatırım yapması gerekir. Bu konuda Eskişehir çok önemli bir örnek olarak karşımızda duruyor. Önce Anadolu Üniversitesi Rektörü, sonra da Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in yaptıklarını ve bu yaptıklarıyla şehri değil, şehrin ve insanlarının kaderini de değiştirdiğini sanırım Türkiye’de bilmeyen yok. Şu an 2 senfoni orkestrası, opera yanında, tiyatroları bulunan şehir ve yaşayanları ile öğrenim görenleri; kültür-sanatın bir yerleşkenin kaderini nasıl değiştirdiğinin en güzel ispatıdır. Eskişehir’i ve Büyükerşen’i doyasıya alkışlıyorum.
Bizdeki durum…
Geçen yıllardaki gibi orkestraların kapatılarak belli yerlerde birleştirilmesi yerine, ülkenin her yerinde ve güçlü biçimde kurulup desteklenmesi gerekmektedir. Kültürün kısa vadeli maddi değil, uzun vadeli manevi kazancının olduğu unutulmamalıdır.
Kültür alanında belli noktalarda daha dikkatle olunmalıdır. Örneğin AKM’nin tadilata alınması sürecinin öncesinde sanat kurumlarının icra ve idari mekânlarının belirlenmiş olması icap ederdi. En azından şimdi, AKM’deki kurumların geçici yerleşkelerinin tereddüt kalmayacak şekilde planlanması ve gerekli protokollerle sağlam çözüme gidilmesi gerekmektedir. AKM’nin tadilatının da şansa bırakılmayacak şekilde titizlikle takibi ve yanlışlıkla işçilerden birinin bilinçsizliği sonucu zarar görmesi ve hatta tüm binanın yıkılmak zorunda kalması gibi en olmadık senaryoya dair önlem alınacak özene sahip olunmalıdır.
TRT sanatçılarının ise Bakanlık’a bağlanmasının aceleye getirilmeden, ne gibi sonuçların doğuracağı kamuoyunca sağlıkla tartışılmalı ve sonuçlandırılmalıdır.
Öte yandan da Devlet kademesinde kültür üst düzey yöneticilerinin, alan dışından kişilerden ziyade, bilgi ve tecrübesi ile kamuoyu tarafından yetkin kabul edilen kişilerden olması tercih edilmelidir.
Bugün itibariyle yerel yönetimlerin kiracısı olan sanat kurumlarının (Bursa, İzmir, Antalya, Adana Çukurova Senfoni Orkestraları vb. gibi) ise; mekân sahibi yapılması, sonrasında işleyiş ile ilgili denetim ve etkinliklerin artışı yönünde çalışmaların hızlanması gerekmektedir.
Son çıkan yasalarda kurumları madden destekleyecek düzenlemelerin firmalara albeni sunmamasından ötürü ortaya çıkan düğümün, daha bilinçle kurgulanmış esaslarla aşılması ve güçlendirmesi sağlanmalıdır. Bu konuda yeni tasarılarla şirketlerin KDV oranından belli yüzdelerin kültür-sanat kurumlarına aktarılması yönünde bilinçli çalışma yapılmalıdır.
Sanatçılara…
Sanatçılar içinde kurumlar ile ilgili yasa tasarıları konusunda gerek bürokratları, gerek milletvekillerini ve gerekse idarecileri yönlendirecek birikime sahip kişilere ihtiyaç bulunmaktadır. Her kurumdan temsilcilerin, bir koordinatör görevi üstlenmesi; birçok konuda ilerlemeye yol açacaktır. Son olarak bir soruya cevaben sanatçıların hangi sendikalara üye olabileceği yönünde de bilgi aktaralım. 2001 yılında kurulan, şu an için Ankara ve Marmara Şubeleri bulunan Türk Kültür Sanat Sendikası (http://www.tkss.org.tr/) ile 25 Ocak 2008’de kurulan ve Birleşik Kamu İşgörenleri Konfederasyonu bağlısı olan Kültür Sanat-İş Sendikası’na üye olunabilir. Sağolsun! Devlet Çoksesli Korosu Sanatçısı Bahar (Kocaili) Pancaroğlu yıllardır bu konularda çalışır, durur. Belki Pancaroğlu da bazı konularda bizleri yönlendirebilir.