Bu Ülke Yeni İnsanlar Yetiştirmiyor mu?.. Göktan Ay


Toplam Okunma: 3469 | En Son Okunma: 22.11.2024 - 01:18
Kategori: Fikir Yazıları

Ramazan ayında iletişim araçları, zamanlarının çoğunu dini konulara ayırdılar…İlahiler, dini içerikli besteler/konuşmalar ekranları doldurdu…Her çadırda ve her kanalda müzik adına birileri çaldı, söyledi, söyleşiler yapıldı… Ama dikkat ettiniz mi? Her programda ve Ramazanda olduğu gibi, aynı yüzler, kişiler, aynı konuları gündeme getirdi…Farklı bir durum, söylem görülmedi… Bu ülke yeni bilim insanı, sanatçı, uzmanı,v.b. yetiştirmiyor mu? Neden yeni yüzlere, fikirlere imkan tanınmıyor?..

Daha önce bir yazımda belirtmiştim; bu ülke yeni bilim insanı, sanatçısı, uzmanı,v.b. yetiştirmiyor mu ki, yıllar geçse de hep aynı kişiler ekrana çağrılıyor… …Ülkemizde o kadar renkli, üretken, hoş sohbet insanlarımız var ki, biz görevli olarak gittiğimiz yerlerde onlardan, sohbetlerinden, fıkralarından, eserlerinden zevk alıyoruz…

Müzik eserleri nasıl ki iyi çalınmaz, iyi okunmazsa dinlemesi işkencedir, “ayetler” de, “ezan” da öyledir. Madem ki ramazan dolayısı ile insanlara iyi bir takım değerleri empoze etmek istiyorsunuz, o zaman çağırdığınız müzik gruplarına ve solistlerine de önem vermek durumundasınız…Hele izlenme oranınız yüksek ise, programı her elemanı ile en iyi şekilde yapmak durumundasınız..

Bir kişiyi aynı görüşleri ile bir ay içinde 4 defa, ayrı kanallarda göstermek, İl amirlerini (konu ile ilgili olsun olmasın)konuk etmek, yayıncılık, ülke üretimine katkıda bulunmak olmasa gerek….

Aynı sorun, gazetelerde köşe yazılarında, ek ilavelerde; bir masa etrafında toplanan, ne konuşulduğu/ne verdiği belli olmayan, konuğun kişiliğine/ birikimine göre şekil değiştiren programlarda da devam ediyor…

“…………….Son yıllarda basın dünyası özellikle magazinel konular yazanlar için güvenilirliğini tamamen kaybetmiş durumda. Çok da haklı olarak. Kişisel çıkarlar, beklentiler, maddi olanaklar, sevgili kayırmalar, eski dertlerden, kişisel kavgalardan dolayı yazılan intikam yazıları ve bilinçli olarak çıkar gözetilecek kişiyi yükseltmek veya yok etmek üzerine kurulu taktikler.

Bunlar zaten konuşulan, artık okurun da bildiği, o sebepten de okurken “Bırak ya, her yazılana inansaydık” tepkisine sebep olan durumlar…………………..”*

Değerli yöneticiler; ülkemizde pırıl pırıl, kişilikli, ahlaklı, alanlarında işini iyi yapan kişiler var…Bunları tespit etmek için bir piar çalışması gerektiriyor…Ajanslar bunun için para alıyor…Hep ismi olsun/gündemde olsun/aykırı olsun derseniz kültür ve sanata hizmet etmiş olmazsınız. TV lar “eğlendirirken eğiten” kurum özelliğini korumalıdırlar… Ortam ne olursa olsun “sanat programlarını” diğerlerinden ayırmak, ülke insanına cevap verebilmek, sadece eğlendirmek çizgisinden uzaklaşmak gerekli…

Yine müzik programlarını sunan arkadaşlar da kendi içlerinde dönüyorlar..Kabul günleri gibi, ama konuşulanlar incir çekirdeğini doldurmuyor, hep kısır konular…Yeni bir sesi, uzmanı, derlemeciyi, besteciyi, doktoru v.b. konuk etmek akıllarına/işlerine gelmiyor…Tamam popüler birileri olsun, ama yanında bir de alanda parlayan kişilere imkan verin…İnanın izlenme oranınız eksilmez artar!

“………………Varsa yoksa dizi, yarışma, gevezelik ve sabun köpüğü…Program repertuvarları çok daraldı. “İsteyene tematik kanallar var” diyecekler ama bunun kültürel bir gettolaşma tehlikesi doğurduğunu da unutmamak gerek. Yani hiç ciddi bir şey seyretmeyen yurttaşı ne yapacağız? Dünyadan haberi olmayan, ama televizyon seyrederek bol bol eğlenen bir çoğunluk demokrasi için iyi bir malzeme sayılmaz. Sonuçlarını da yaşamaktayız……..”**

Çok değerli sanatçılarımız Avrupa’nın değişik ülkelerinde festivallere katılıyor, ülke içinde özellikli konserler veriyor ancak bir haber değeri dahi taşımıyor, ekranlara gelemiyor…Bunun yanında, dışarıda yaşayan vatandaşlarımızın çalışmaları/söylemleri ve yabancı sanatçıların çalışmaları hep “değerli” bulunuyor… Popüler kişileri akıllı, her şeyi bilir, doğruluk timsali, sözü güvenilir v.b. kabul edip ekranları açmak, diğerlerini yok saymak/görmemek doğru olmasa gerek…

Sözümüz özellikle TV sahiplerine ve program müdürlerine; biliyoruz, kültürlüsünüz, okumuşsunuz, sorumluluk almışsınız, başarılı olmak, iyi izlenmek istiyorsunuz…

Ama taklit programlarla bunu başaramayacağınızı artık görmelisiniz, farklı olmalısınız…
Yeni ve gerçekçi bir kültür/sanat anlayışı içinde çeşitlemelere gitmek, ulusal iletişim aracı olmanın gereğini yapmak çok zor olmasa gerek…

“Dün bizim gazetede vardı. Hem de şu başlıkla: “TRT Kral TV’ye rakip oluyor!”.. Bu tartışma uzun zamandır süre gelir. TRT daha çok eğlence programı yayınlasın; vur patlasın çal oynasın dizilerden yapsın, ciddi programlardan belgesellerden vazgeçsin; özel kanallarla rekabet etsin… İzlenme oranını ve reklam gelirini artırsın. Bu son olaydaki gibi bir müzik ve eğlence kanalı kursun…

İyi de… Ne var bunda?

Ne yok ki?..

‘Bir ülkede devlet TV’si olmalı mı olmamalı mı?’ tartışması ayrı; eğer varsa o devlet TV’sinin nemenem bir şey olması gerektiği tartışması apayrı konulardır…

Ben tabii ki olması gerektiğini savunanlardanım. Eğer bir ülkenin kurucusu, ‘ilelebet payidar olacağını’ iddia ettiği devletinin “temeli milli kültürdür” demişse; milli kültürün temel taşıyıcısı eğer sanatsa… O zaman o ‘taşıyıcı sanat’, vahşi kapitalizmin sınırsız liberal itiş kakışı içindeki acımasız rekabet ortamı kurallarına ve ‘sınırsız sorumsuz’ kanallarla eli kolu bağlı boy ölçüşmek üzere Cengel Ormanlarına terk edilemez… Nasıl devlet opera ve balesi, devlet müzeleri, devlet lise ve üniversiteleri, ‘kâr odaklı vahşi rekabete’ terk edilemezse, devlet de televizyon ve radyo işinden çıkamaz…….”***
“Arabesk yaşam tarzı ve televole kültürü çevremizde yepyeni bir dünya yarattı ve mankenler saltanatı başlattı. Önemli sanat haberleri arka sayfalarda neredeyse görünmeyecek yerlere kakalanırken, bir mankenin ayağı takılıp düşmesi, baş sayfalarda manşetlerde verilir oldu.” ***

Gelin “bir, iri ve diri olalım”, bu yanlış/popüler düşünceleri bir an önce yıkalım, ülke gerçekleri/ kalıcı değerlerinde, “ ulusal kültür çizgilerinde” kararlı olalım, yozlaşmaya prim vermeyelim…
Başka Türkiye yok…

*Tatari, Tuğçe; Bu köşeye kim, neden, nasıl haber oluyor?, Akşam Gazetesi,11.10.2008
**Şahin, Haluk; 4 büyük eğlence kanalının program repertuvarı çok daraldı, Milliyet TV,11.10.2008
**Saydam, Ali; İletişim fırsatı böyle harcanır, Akşam,. 13.10.2008
  *** Dormen, Haldun; Sürç-ü lisan ettikse, Popüler Psikiyatrı Dergisi, Mart-Nisan 2008




Hoşgeldiniz