Kitle Kültürü ve Popüler Kültür İlişkisi… Göktan Ay
Toplam Okunma: 16262 | En Son Okunma: 23.11.2024 - 14:06
…Eskiden sanatçılar, kudret sahibi kişilere hizmet ederlermiş. Ama şimdi öyle mi? Artık, her sanat dalı halkın malı olmaya, halk kültürü öne çıkmaya başlamıştır… Popüler kültür ile kitle kültürü bazen yaklaşarak, bazen de uzaklaşarak, toplumları olumlu/olumsuz yönde etkilemeye devam ederler…
Kitle Kültürü Ve Popüler Kültür İlişkisi… Y.Doç.Dr. Göktan AY
“Söz ağzımdan çıktı mı bana hakim olur,
söyledikçe ben ona hakim olurum.”
Montesquieu
Kültür; doğanın yarattıklarına karşılık, insanoğlunun yarattığı her şeydir (1) demiş Marx. Kültür; sözcük olarak “Cultura” dan gelir ve ilk defa Fransa’da kullanılır, sonra bu sözcük Almanya’ya geçer. Daha sonra İspanya, İngiltere ve Slovenya dillerine geçer.
Kültür, aklın bazı fakültelerinin amaca elverişli düşünsel çalışma ve pratiklerle geliştirilmesidir. (2) Türk Dil Kurumu’nun çeviri ödülünü kazanan Can Alkor(1969) kültür=ekin karşılığını kullanmış, bazı yazarlarımız tarafından destek görmüş, ancak yaygınlık kazanmamıştır.
Kültür’ü tanımlamak oldukça zordur. Belli bir kişinin “felsefe, müzik, spor, yabancı dil” kültüründen söz açtığımızda, onun bu dallarda başarılı olduğunu anlarız. Kültür, bir bilinçlenmedir. Bu nedenle spor, halk, kitle v.b. bahsetmek mümkündür.
Kültür sözcüğü genel olarak 4 ayrı anlamda kullanılmaktadır;(3)
Bilimsel alandaki kültür: uygarlık
Beşeri alandaki kültür: eğitim
Estetik alandaki kültür: güzel sanatlar
Maddi ve manevi alandaki kültür: üretme, tarım, çoğaltma ve yetiştirmedir.
Kısaca kültür; tarihi ve süreklidir, toplumsaldır, idealleştirilmiş kurallar sistemidir, ihtiyaçları karşılayıcı ve doyum sağlayıcıdır, değişkendir, bütünleştiricidir.
Toplum kültürü akademilere, her toplum üzerindeki etkisi ve hem de ciddi bir inceleme konusu olduğu için ulaşmıştır. Ancak kitleler; tv, radyo, basın, dergi, dedeftiklik-çizgi romanları, filmler yolu ile devamlı değişim içindedirler. Halkın kendi el emeği, göz nuru olan, yıllarca üzerinde çalıştığı ürünler, makine çağına girilmesiyle çok kolay bir şekilde yapılmaktadır. Bu, hiç bir zaman el emeğine olan ilgiyi azaltmamaktadır. Ancak, bazı şeyleri elde etmek için daha az çaba sarf edilmektedir. İnsanlar filmin bulunması ile sinema salonlarına koşmuş, tv ve videonun, cd bulunması ile evlerine, küçük dünyalarına çekilmişlerdir. Ancak; evde film izleme, sinema salonundaki film izleme zevkini kesinlikle vermemiştir.
En iyi bilgisayar bile, son gelişmelerin iyi mi, kötü mü olduğunu söyleyemez. İnsanoğlu her şeyi makineye bağlarsa ne ile meşgul olacaktır. Belki de çağdaş sonrası dünya, insanoğluna her şeyi sunar ya da hiç bir şey sunmayabilir. Ancak, kitle iletişim araçları, bir yerde özgürlük getirirken, diğer yandan insanoğlunun kendi kendini yönetmesine büyük bir tehdit getirir.
Ernest Van Der Haag, tüm kitle kültürünün altını çizen iki durum olduğundan bahseder. çağdaş insan, bol zamanını eğlence ile geçiştirmeye çalışırken, kendisine yabancılaşırken, kendi özünü de kaybetmemeye çalışmaktadır. Sanayi uygarlığının yarattığı tedirginlik; tarihsel romanlar, radyo, tv programları ile yatıştırılmaya çalışılmaktadır.
Bir insan kendisini, yaşamını anlamsız bulduğu için kötü hisseder; eğlenmek içgüdüsü duyar, bunu sevinçle izler ama sonradan kendisini daha da kötü hisseder.
Bu kitle kültürüne giden olumsuz bir yoldur. Kitle kültürü ile ilgili bazı hatalı uygulamalar şunlardır;
1/ Kitle kültüründen anamalcılık sorumludur: kesinlikle yanlıştır. kendine özgü, teknik araçların çıktığı yerde, ister istemez, ister ağır, ister hızlı, birdenbire çıka ama asla anamalcı olamaz.
2/ Amerika’da kitle kültüründen sorumludur: pek değil, yine yukarıdaki sebeplerden.
3/ Demokrasi kitle kültüründen sorumludur: bu hatayı yapan ilk kişi belki de Tocpeville idi. Bu fikir, seviyeyi düşürmek yolu ile bayağılığın başka tür bir yararlı sistemle telafi edilmesi gerektiğini düşünen demokratlar ve bedelin çok yüksek olduğunu düşünen anti-demokratlar tarafından paylaşılmıştır.
Bazı insanlar iletişim araçlarının etkisini gidermek için onları ev içine sokmamayı daha gerçekçi bulmaktadırlar. Onlara göre bu araçlar insanın ilgisini dağıtmakta, onları izlemek için adeta zorlayıcı olmaktadırlar. Bu da çağdaş dünyada insanları 2 kategoriye ayırmaktadır; Olumlu tavır, olumsuz tavır. Montaigne, 16. yy da bireyin durumunu incelemiş, yalnızlık olayından çok etkilenmiştir. Bireyin yalnızlıktan kurtulması ancak eğlence ile mümkündür. Çünkü, çeşitleme; daima teselli eder, gevşetir ve dağıtır, onunla savaşamazsan, kaçarsın, kaçarken yakanı sıyırtır, yönünü değiştirirsin. Bu şekilde yeni, başka, güvenceli bir çıkış yolu bulabilirsin.
“…Öğretmenler de durumdan şikâyetçi…
Bir ödev verdiklerinde, öğrenciler eve gidip ödevdeki konuyu Google’a taratıyor ve ilk bir iki maddede yazılı olanları basıp ödev diye getiriyorlar. Geçenlerde İngiliz Brighton Üniversitesi’nden Tara Brabazon, bilgiye Google’dan ulaşmayı “atıştırarak beslenmeye” benzetti.
Brabazon’a göre, “Yeni kuşak öğrenciler bilgiyi nereden geldiğini bilmeden ve üzerinde düşünmeden kullanıyorlar. Bu da onların beyinsel faaliyetlerini ve düşünme kapasitelerini köreltiyor.”
“Öğrenciler bilgi çağında yaşıyorlar, ancak doğru bilgiden yoksunlar” diyen Brabazon, kendi öğrencilerine okuldaki ilk yıllarında Google kullanmayı yasaklamış…”(4)
16.yy dan sonra bu tedirginlik, her yerde, ferahlık arayışı, büyük bir istek halini almıştır. İşte Pascal; insanoğlunun kendisini tüketen tedirginliğe tamamen teslim olmasına karşı çıkmıştır. Ona göre, kendini tüketme bir avareliğin sonucudur. Montaigne’e göre ise avarelik yaşamı sürdürmeyi garantiye almaktadır. Amaç; her şeyin iyiye gittiğini, daha iyi olacağını ifade etmektir.
Kaynaklara göre eskiden sanatçılar, kudret sahibi kişilere hizmet ederlermiş. Ama şimdi öyle mi? Artık, her sanat dalı halkın malı olmaya, halk kültürü öne çıkmaya başlamıştır.
Toplumbilim, bugün çerçevelenmiş, az soyutlanmış, toplumsal sektörlerin çözümlemesidir. Sorun çağdaş toplumbilimin toplumsal kültürle ilgilenecek şekilde teçhiz edilip edilmediğidir. Robert E Park’a göre; insanlar haber okumayı daha kolay bulmakta, öğrenmekten çok eğlenmeyi ön plana almaktadır. Lois B.Wringht’e göre; eğer çağdaş Amerika kültürü incelenmek isteniyorsa, önce orta sınıf ve burjuva sınıfı incelenmelidir. Toplumbilimciler, iletişim araçlarının olumlu oldukları kadar yok edici özellikleri olduğunu maalesef çok geç fark etmişlerdir.
“Kate Moss adındaki kadın moda ikonuysa ve bu işi yapanlar arasında bir numaraysa marifet kendisinde değil, onu seçenlerde..
Haşlanmış papates suratlı kadını giydirip, boyayıp öyle bir sunuyorlar ki..
Göğüsleri sahanda yumurta gibi duran, ayak kemikleri fırlamış, kısacık boyunun üzerinde köşeli kafa taşıyan kadın bambaşka bir şey oluyor..
Dünya üzerindeki tekmil erkek milletinin ağız suyunu akıtıyor.
Xxxxxxx
Kate Moss’la ilgili haberlere baktım.. Mısır Apartmanı bütün metinlerde geçiyor.. Galerist’in tanıtım sitesinde de var..
Mehmet Akif’i ölümüne kadar ağırladığına dair tek bir not yok.. Kendimizden bu kadar haberdarız işte..
Sen kendini bilmezsen, sarhoş moda ikonu Kate Moss nerden bilsin?
Oradan çıkmış.. O kıyafeti ile Esma Sultan Yalısı’nda şerefine verilen partiye gitmiş..
(Esma Sultan’ı da anlattırmayın bana.. Umurunuzda olduğunu da sanmıyorum ama..)
Kadın parayı almış, işini yarım yamalak yapıyor.. Umurunda mı şerefine verilen parti?
Ama bizim “cemiyet ünlülerinin” çok umurunda olduğu ertesi gün gazete sayfalarına düşen fotoğraflardan belli..
xxxxxxx
O dönemin cemiyet kadınları da bugünkülerden farklıydı.. Kimse Terry Moore ile yarışmaya kalkmamıştı..
Köksüzlük budur.. Çürüme budur..” (5)
“…1950 yılından beri bana acılı kebap- lahmacun yedirten, devamlı gırtlaktan çıkan gürültüyü otantik müzik diye dinleten, kızlara ‘bacı’ dedirten kültürün sallandığını görüyorum. Yozlaşma başladı. Gençlerin rol modeli İbrahim Tatlıses değil. Özcan Deniz ile Mahsun da yemiyor. Kulağında küpe, uzun saçlı, Türkçe ile Kürtçesi karışmış rock söyleyen müzisyenler daha popüler. İşte bu yüzden yıllardır sesi soluğu çıkmayan, çıkamayan başka bir kültür sivrildi. Ki bu kültürü sevenler de milyonlarca halis Türk vatandaşı. Balkanlı diyoruz ama 300 yıl önce nereden gitmiş Balkanlar’a. Anadolu’nun tam ortasından. Bu kültürün içinde Avrupalılar’ın bile hayranlıkla dinlediği ‘klarnet’ sesi var, beyaz ama hep güler yüzlü insanların söylediği türküler var…”(6)
Bugün popüler ve kitle kültürü vardır ki, sürekli tenkide uğramaktadır. Bazıları ürüne, bazıları da sisteme veryansın ederler. Popüler kültür ile kitle kültürü bazen yaklaşarak, bazen de uzaklaşarak, toplumları olumlu/olumsuz yönde etkilemeye devam ederler.
Çözüm yine insana düşmektedir…
“Kibrit Suyu
Cüsseler vardır işte, sanatından da meşhur
Altın derinde tutsak, teneke doğuştan hür
Muhabbet âşka zekât, sevgi îmana öşür
Çöplükte eşinenin, aynıdır çıkmaz huyu
Köküne yan bakanın, köküne kibrit suyu!
Göğsünden görgüsüzün, yüzü pakmış bana ne?
Hür yaşarım ezelden, zincir kırdım kime ne?
Özneyim ben cümlede, ey virgülüm! sana ne?
Güzel ninni yazmışlar, uyu gardaşım uyu (!)
Hak binayı yıkanın, köküne kibrit suyu !
Tarihten formülize, mayamız hamurumuz
Birleşik duvar örer, bulaşmaz çamurumuz
Aynı denizde katre, gerekmez simge rumuz
Asfalta kanmayalım, köşe başında kuyu
Şirazeden çıkanın, köküne kibrit suyu!
Yüreğim solda atar, bileğim güçlü sağda
Her yöne koşarız biz, şehirde köyde bağda
Kimi sessiz sedasız, kimi boğulur yağda
Sevdamız şaha kalktı, büyü bozuldu büyü
Irmağa ters akanın, köküne kibrit suyu!
Akıl hocası olmuş, geçmişten sabıkalı
Konuşan toplum ister, sese kulak tıkalı
Gülmez oldu yüzümüz, her dem ağıt yakalı
Rotasız denizdeyiz, görülmez oldu kıyı
Buna dudak bükenin, köküne kibrit suyu!
İtibar etmem artık, fili yutmuş yılana
Nakarat ha nakarat, zihnimiz tok yalana
Göçenlere hak rahmet, vurgumuz sağ kalana
Ölçüp - biçip - tartalım, Rabbim vermiş beş duyu
Fitne fesat sokanın, köküne kibrit suyu!
(Ali Rıza Malkoç 13/02/2008 Bursa)
_______________________________________
(1) Güvenç ,Bozkurt; Kültür Kavramında Bütüncülük Sorunu Üzerine Bir Deneme, Hacettepe Basm. Ankara
(2) Le Petit Roberta sözlüğü “Colture” maddesi
(3) Ay, Göktan, Halkbilim (Folklor), Pan Yayıncılık, İstanbul, 1999
(4) Dündar, Can, Tatlı bela: Google,Milliyet Gazetesi,18.06.2008
(5) Duman, Selahattin, Mısır Apartmanı’nın adı bile Kate Moss’tan büyük, Vatan Gazetesi, 21.06.2008
(6) Işıklar, Aykut; Balkan Kültürü ve lahmacun, Bugün Gazetesi, 30.06.2008