Çeng veya Çenk… Ayhan Sarı


Toplam Okunma: 7325 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 04:22
Kategori: Araştırma Yazıları, Yazarlarımız: A.Sarı, Çalgılar

Türkler’ce çenk veya çeng, diğer dillerde ise çeşitli adlar verilen bu çalgı günümüzdeki arp’ın yakın akrabası ve ilkel şeklidir…. Sümerlilerin İÖ 2500 yılına ait okunur durumda olan bir tabletlerinde İstar (hayat tanrısı)ın onuruna yazılmış bir ilahide şu sözlerle rastlanır: “Çalgı benim adıma şa-li-ne-lu (çek telli) çalıyor. ” En kalın sesi çıkaran telin uzunluğu “üç ayak” yani ortalama bir metredir…

ÇENG veya ÇENK… Ayhan Sarı

Kanun için “İsa’dan Önceki yüzyıllardan beri varolan çenk’in zaman içinde yataylaştırılıp alt kısmına bir tını kutusu eklenmiş şekli” denilebilir. Yalnız, Türkler’ce çenk, diğer dillerde ise çeşitli adlar verilen bu çalgı günümüzdeki arp’ın çok daha yakın akrabası ve ilkel şeklidir. Zaten telli çalgıların başlangıcının ikinci aşamasına gidildiğinde tüm çalgıların Yunan mitolojisinde “lir” denilen ilkel çenk konumunun çeşitli esinlemelerle ortaya çıkarılmış şekillerinin ayrıca geliştirilmesiyle türemiştir. Örneğin bu çalgıya İÖ 4000 yılı sonlarında Sippar harabelerinde rastlanılır. Sümerler küçük “harpa”ya “mirutu” derlerdi. “Eşirtu” denilen diğer bir arp benzeri çalgı daha var dı ki 10 telli idi.

“Zagsal” denilen büyük arp tipi ise yedişer yedişer üç küme olarak düzenlenmiş 21 telli idi. Sümerler’de zagsal “tanrıya şükür” anlamına gelir ve dualara bu çalgıya eşlik edilirdi. En kalın sesi çıkaran telin uzunluğu üç ayak yani ortalama bir metredir ki uzunlukları kanunun en kalın üç teli ile hemen aynı uzunluktadır. Asurca’ya zakkal; çaggal olarak, Babil’de zaggal, Keldaniler çifte harfi burundan söyledikleri için onlara “çangal” olarak geçmiş ve hala kullanılmaktadır. Farsça’ya geçerken çangal “çeng” durumuna gelmiştir. Sümerlilerin İÖ 2500 yılına ait okunur durumda olan bir tabletlerinde İstar (hayat tanrısı)ın unsuruna yazılmış bir ilahide şu sözlerle rastlanır:

“Çalgı benim adıma şa-li-ne-lu (çek telli) çalıyor. ”

Kızıl şehrinde 6. ve 7.yy’a ait oyma tekniğinde yapılmış bir tahta heykel yere oturmuş ilkel bir arp çalan bir kadını betimler. Figürün çalış şekli ve tutuşu geç devirlerden farklı olup çalgı bu şekliyle Osmanlılardaki çenge benzer ve omuza dayalı olarak sağ el çalar durumda, parmaklar ise telleri çekmektedirler. Mesudi (ölm.957) İran’ın yalnız Horasan eyaletinde yedi telli zang (çeng) kullanıldığını ora halkının en gözde çalgısı olduğunu belirtir.

A.Şükrullah (14.yy sonu 15.yy başı) çengi şöyle anlatır:
“Eksik çalgıların en kamilidir. Çanağı konik ve tepe kısmı at boynu gibi iri bir baş biçimindedir. Bu eğri kısım farz-ı mihal (almuş gibi sayalım ki) doğrultulacak olsa çam kozalağının konik biçimi belirmiş olurdu. Çanağının yekpare zerdali ağacından (kanunda da aynı ağacı belirtmişti.) olması tercih edilir. Boyun yeri ile beraber dört karış (90cm) uzunluğundadır. En geniş yeri bir karıştır. (22,5cm) gitgide daralır. Oyukluğun en derin yeri dört açık parmaktır (14 cm). Sap da zerdali ağacından olur v üç karış (67,5 cm) uzunluğundadır. Çanağın dış yüzüne parlak cila sürülür. Çeng 24 kirişlidir (kanundaki ses sayısı). 25 olunca katılan kiriş kalın sesler tarafından bulunur ve bam teli de denir. Çalgı sol kol altında unutularak çalınır. Kirişleri sağ el çalar, sol düzene kor; düzeme bittikten sonra sol el tiz kirişleri sağ elde kabaları (kalın sesleri) çalmaya başlarlar.

Seydi (16.yy başı) kitabının “Der Beyan-ı Ta’lim-i Çeng“ bölümünde:
“Eğer bir kişi çeng öğrenmek isterse tizi den nerm’e sekiz kılı sağa dokuzuncu kılı rast ahengine çeke.
Sekizinci kılı dügah ahengine çeke
Yedinci “ segah “ “
Altıncı “ çargah “ “
Beşinci “ pençgah “ “
Dördüncü “ hüseyni “ “
Üçüncü “ hisar “ “
İkinci “ gerdaniye “ “
Bir kıl kalır anı dügah onun tizisine çeke muhayyer olur.
Ve döne gerdaniyeden aşağı kılların sekiz sekiz birbirine uyuştura aksine ta rast perdesine değin.
Bu imdi bir asıldır. Belki asıllar dahi bunun gibidir. Hemen meşgul olmak gerek, idmanla kolay ve âsân olur. “

Burada dokuz telden söz ediliyor. Sonuç olarak “değişik boyda olanları vardı” demek olası.

Meragalı Abdülkadir (1360y-1435) Cami-ü l-Elhan’da:
“Üzerinde deri gelmiştir telleri gerilirse ses tizleşir, gevşetilirse pestleşir. 24 teli vardır. Bazen 35 tel bağlanır ve tam aralıklarla akordlanır”.

Aynı çağdan Ahmed Dai “Çengname”sinde aynı bilgileri verir ve “örülmüş at kılından perdeleri” ve tellerin ibrişim (ipek iplik)den olduğunu söyleyerek oturarak çalındığını belirtir.
16. yüzyıl’da yaşamış olan tarihçi Gelibolulu Mustafa Ali çalgılar açıklamasında “erkek-dişi çalgılar” deyiminden sözederken çalgıların erkek veya kadın tarafından icra edilişini değil, kamil veya kamil olmayan, yani her makam değişiminde tel akordlarının düzenlenmesi gereken veya veya gerekmiyen çalgıları anlatmaktadır. Yoksa burada kastedilen mana -kimi yazarlarımızın basit mantıkla anladığı gibi- bayan tarafından icra edilen çalgı anlamına gelmemektedir.
Görüldüğü gibi çeng benzeri çalgıları yüzyıllardır hemen dünyanın her yerinde görmek olası.

Çeng Osmanlılarca kullanıldığı müziğin gereklerini tam olarak karşılayamadığından, –örneğin makama göre tüm tellerin yeniden akordlanması gereği nedeniyle- gözden düşmeye başlamış, 18.yy da ise tamamen unutulmuştur.

________________________________________

Kaynak: Ayhan Sarı “Ud, Tanbur, Kanun, Kemençe, Ney ve Kudüm” (Kanun: Akrabaları-Çeşitleri), 1985, İzmir




Hoşgeldiniz