Türkiye’de Müzikolog Ol(ama)mak… Vural Yıldırım


Toplam Okunma: 4383 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 15:19
Kategori: Cevabi Yazılar, Fikir Yazıları

Sayın Ayhan Sarı Türkiye müzik alanının önemli bir sorununu kendi üslubu ile gayet güzel anlatmış: http://www.musikidergisi.net/?p=425 … sanırım Sayın Sarı’nın sorularına yanıt verecek bir muhatab bulmak zor… Türkiye müzikologları, “akademisyen” müzikologlar ile müzisyenler arasında sıkışıp kalan ve iş olanakları olmayan bir konumdadır. Genç adaylara bu konuda yardımcı olacak bir kurum olmadığı gibi, kendi bölümleri de onları dışarıda tutmaktadır…

Türkiye’de Müzikolog Ol(ama)mak… Vural Yıldırım

Sayın Ayhan Sarı Türkiye müzik alanının önemli bir sorununu kendi üslubu ile gayet güzel anlatmış. Son günlerde aynı konu üzerinde ben de düşünüyorum. Sanırım Sayın Sarı’nın sorularına yanıt verecek bir muhatab bulmak zor. Çünkü Türkiye’de müzikolog kadrosu sorusundan önce müzikolog var mı? Sorusu daha anlamlı olur diye düşünüyorum…

Evet son dönemlerde artan kontenjanlar ile müzikoloji bölümlerine yoğun bir talep var. Fakat bu bölümlerde varolan dersler, dersleri verenler ve bölüm üyelerinin niteliği öncelikle tartışılmaya açılmalıdır. Bu arada Sayın Sarı’nın da bahsettiği gibi Gültekin Oransay’ın kurduğu bölümün istisna olduğunu söylemek gerekir.

Müzikoloji bölümlerinin programlarına bakıldığında ders isimlerinin öğrenciler açısından dikkat çektiği görülür. Fakat bu dersleri almaya başlayan öğrencilerin daha sonra “hayal kırıklığı” yaşadıkları, yaptığımız konuşmalardan ortaya çıkmaktadır. Derslerin isimleri ile alakası, kısacası içeriklerinin dersi verenin durumuna göre değiştiği bilinen bir gerçektir.

Ders programları yapıldıktan sonra dersi verecek kişinin bulunması önemli bir sorundur. Aslında olması gereken; varolan öğretim üyesine göre ders açılmasıdır. “Sen bu dersi verebilirsin!” mantığı bölüm öğrencilerinin geleceği açısından oldukça sakıncalı bir durumdur.

Bir başka konu ise, bölümlerde varolan çalışanların temel müzikoloji eğitiminden uzak farklı alanlardan olduklarıdır. Özellikle son dönemlerde açılan bölümler ve bazı “köklü” bölümlere bakıldığında öğretim üyelerinin müzikoloji formasyonundan uzak oldukları görülür. Böyle bir durumda bölüm çalışanlarının toplam literatür üretimlerine bakıldığında yok denecek kadar az olduğu görülür.

Müzikoloji bölümlerinin internet sayfalarında bahsettikleri iş olanaklarının da sadece laftan ibaret olduğu Sayın Sarı’nın yazısından anlaşılmaktadır. Türkiye müzikologları “akademisyen” müzikologlar ile müzisyenler arasında sıkışıp kalan ve iş olanakları olmayan bir konumdadır. Genç adaylara bu konuda yardımcı olacak bir kurum olmadığı gibi, kendi bölümleri de onları dışarıda tutmaktadır. Her müzikolog adayı akademik yaşam içinde olamayacağına göre, müzik alanındaki imkanların yeniden gözden geçirilmesi gerekir.

Ülkemiz müzikoloji bölümleri, müzikoloji eğitimi veren kurumlar olmanın ötesine geçme çabasında olmalılar. Bir başka değişle müzikoloji bölümlerinde ders vermenin ötesinde, müziğin araştırılması vb. konularda çalışılmalı, literatür oluşturulmalı ve bir müzikoloji akımı oluşturabilme hedefi ile hareket edilmelidir.

Müzikoloji bölümlerinin tam donanımlı öğretim üyeleri ile, alanın tüm sorunlarına yanıtlar arayan, müzikolog adaylarını çok yönlü yetiştiren ve müzik kültürüne katkı sağlayan bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Müziğin içinde bulunduğu sıkıntının biraz da müzikolojinin “kısırlığı” ile paralel olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Müzikoloji alanında çalışanlar olarak karşımızda duran en önemli sorun; müziğin entelektüellerini yaratamamak sorunudur.
_________________________________

Vural Yıldırım-Müzikbilimci




Hoşgeldiniz