Korku Oyunu… Umur Talu
Toplam Okunma: 3006 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 22:33
Düşünce her türlü eleştiriye kapalıdır, felsefe yoktur. Tek felsefe bireyin yok oluşudur. Kapalı sistemdir bu. Özgün sanat yoktur. Usta çırak ilişkisi içinde taklit vardır. Bir bakıma gelenek de yoktur. Usta, yaşantısını kimseyle paylaşmaz. Batıya olduğu kadar Doğuya da kapalı bir sistemdir bu. Orta Doğu’dur, Kenar ‘Batı’dır. Ne Doğu’dur, ne Batı’dır… Kendisine doğru kazılan bir tünelin içindeki bilinmeyen düşmanı korkuyla bekler.
Bizim ‘ilk günah’ımız belki de budur: Kapalı sistem yaratıklarının dış dünyaya karşı beslediği korkudur. Yaşama korkusudur.
Dünyayı bir savaş alanına çevirdikten sonra her yandan düşman saldırısı bekleyenlerin korkusudur . Bir şehre kapanıp bütün ülkenin saldırısını bekleyen sarayın korkusudur bu. Sarayı kaleye çevirenlerin korkusudur. Kardeşleri tarafından öldürülmeyi bekleyen Sarayın korkusudur.
Her davranışın devlete yöneldiğini sanan paranoyak yöneticilerin korkusudur.
Kültür korkusudur. Matbaadan, şiirden, resimden, felsefeden, hatta dinden korkmaktır bu.
Halk Partisi’nin Köy Enstitüleri’nden korkmasıdır .
Demokrat Parti’nin modern resimden korkmasıdır.
Bazı solcuların modern edebiyattan, modern sanattan korkmasıdır.
Halkın içinde sivrilen esnafın, eşrafın, mollanın halktan korkmasıdır.
Korkunun sonucu yabancılaşmadır.
Yeni yazarların kelimeler icat ederek azınlık olma telaşıdır, toplumsal sorunlara eğilerek kendini tanıma korkusudur.
Kavram kargaşası yaratarak temel kavramlardan uzaklaşma çabasıdır. Temel kavramların onu bir hiçe indireceği korkusudur.
Korku ortadan kalkarsa postunu kaybedeceğinden korkan tekke şeyhinin korkusudur.
Bunun izin müeyyideler gevşektir; herkes korkmalıdır ama ceza da uygulanmamalıdır.
Müeyyide hayatı zehir edecek kadar korkutmalıdır, ama isyan ettirecek kadar kesin olmamalıdır.
Neyin ne olduğu, hangi suçun cezası ne kadar bilinmemelidir.
Fakat herkes her an suç işlediğini hissetmelidir ki başkaldıramasın.
Her zaman, suç işlediği halde kendisine taviz verildiği için başı önünde dolaşır insanımız.
Bizim ‘ilk günah’ımız budur; cezalandırılmayan küçük günahlar toplamı.
Ayrıca devlet de aynı suçluluk duygusu içinde müeyyideleri uygulamaz. Bu bakımdan bağışlayıcıdır.
Karşılıklı bir oyundur bu.
Bağışlanmayan tek suç, bu oyunu fark etmek, bu oyuna karşı çıkmaktır. Gerçeği aramaktır.
Bilim bunun için tehlikelidir, felsefe bunun için tehlikelidir, ‘deneme’ bunun için tehlikelidir, roman ve hikaye bunun için tehlikelidir.
Belirli kalıplar içinde kalan şiir bunun için tehlikesizdir.
Taklitçi olmayan Batıcılık bunun için tehlikelidir.
Gerçeği arayan Doğu bunun için tehlikelidir.”
__________________________________________________
http://arsiv.sabah.com.tr/2008/02/10/haber,5C4F9AA0E8EE438F8FE59FAA9F27E341.html