Devlet Tiyatro, Opera-Bale ve Orkestralar hakkındaki tasarı üzerine … Fazıl Say


Toplam Okunma: 4860 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 22:26
Kategori: Fikir Yazıları

Türkiye’deki tüm Devlet Opera ve Balesi kurumlarına , tüm Devlet Tiyatrolarına, Orkestralarımıza, Korolarımıza yeni uygulamalar getirilecekmiş. Görünen o ki, “ teşvik ve ikramiye” maaşları kaldırılıyor. Bu demektir ki, sanatçıların maaşlarına önceye oranla %35 civarı kesinti olacak. Yaşamları zorlaşacak. Ayrıca; bütün bu Devlet Kurumları özelleştirilecekmiş. Erken emekliliğe destek verilecekmiş… Benim yorumlarım şöyle:

Durun daha bitmedi; Devlet , “beğendiği projelere” destek verecekmiş. Ona da “en fazla proje maliyetinin %50’sine destek” olunacakmış. Hangi projelerin seçileceğine karar veren 11 kişilik bir “sanat jürisi” oluşturulacakmış.

Bu açıklamaların tümü günlerdir medyada yer almakta…

Benim yorumlarım şöyle;

1- Hiçbir Opera Bale kurumu ya da hiç bir Orkestra kendi döngüsüyle (bilet geliriyle) kendi maliyetini karşılayamaz. Avrupa’nın bütün kurumları, ya Devlete ya da Belediyeye bağlıdır. Desteksiz kalmak “bitmek” demektir. Mesela; bir Opera Bale kurumunda yaklaşık 500 sanatçı çalışmaktadır. Orkestracısı, dansçısı, korocusu, şan solisti, misafir sanatçıları vs. Her eserin ayriyeten, dekor, kostüm , proje maliyeti olmaktadır. Devlet olmadan bu masrafı kimse karşılayamaz. Bizden söylemesi; Bu plan aslında onları yok etmektir. Bu paranın ticari olarak karşılanması imkansızdır. Salonlar 2000 kişilik 3000 kişilik olsa da imkansızdır.

2- Sponzörlük ise ABD’ye özgü bir olaydır. Türkiye’de her kurumun her projesine sponzör bulmak yine imkansızı istemek olur. “Özelleştirme” , biraz da “ölüme terk etme” anlamına gelir. Sponzörleri kim bulacak? Bir Orkestranın yıllık maliyeti yaklaşık 10-15 milyon TL, bir Opera evinin yıllık maliyeti ise yaklaşık 40-50 milyon TL eder. Kim yapacak?

3- Ekonomik durumu iyiye giden bir Türkiye , neden sanat kurumlarını kapatmaya uğraşır? Zaten 5 tane Opera - balemiz, 8 yane de Orkestramız var, Devlet tiyatroları da pek çok şehirimizde var. 75 nilyon nüfuslu bir memlekette, bu yapılanma neden yok edilmek istenir? Daha iyisi nedir? Açıklama var mıdır? Kültür Bakanlığı zaten Devlet’in “en küçük” kalemlerinden biridir. Neden dünya yarışında “sanat ile var olmak” istenmemektedir? Neden bu kurumlar için “beğenilmiyorsa kapatmak” yerine “daha iyi olması için çare araştırmak” , ya da “yıkmak” yerine “yaratmak” yolları denenmiyor? Neden” yanlış sistemlerin kurbanı” olan sanat ve sanatçılar önce o “yanlış sistem”den kurtarılmıyorlar?

4- Neden pop-arabesk-magazin kültürüne dokunulmuyorken, kültür sanat kurumlarına dokunuluyor? Neden on yıllarca eğitim almış emek vermiş sanatçılar önce giyotine çekiliyor? Dünyanın gözünde “sanatçılarıyla uğraşan Hükümet” imajı ne kadar hoş karşılanacak?

5- Projeleri “seçici kurul” onayına sunmak ne sonuç verir? Bu nasıl olacak? Mesela Hayyam’ı anlatan 1. Sınıf çağdaş bir sahne eseri ile , -söz gelimi, birilerinin hoşuna gidebilecek- 15. Sınıf bir popülist eser mi karşılaştırılacak? Karşılaştırma siyasileşecek mi? Hangi eser kazanacak? Kim karar verecek? Neye göre karar verecek? “ Jüri beğenirse Devlet maliyetin bir kısmına destek olabilir” ne demektir? Ne kadarına ? Nasıl? Diğer yarısı ne olacak? Sanatçının özgürlüğüne kim nasıl karışacak?

6- Yıllarca, yanlış sistemler sonucu, halktan kopuk kalan kurumlarımız nasıl ve hangi yöntemlerle halka el uzatabilecekler, veya uzatılan elleri tutabilecekler? Hangi eserler ile? Asıl projeler nelerdir? Çağdaş sanatımız nereye varacak?

7- Genç yetenekler ne olacak? Nasıl yönlendirilecek? Türkiye’de kim piyano çalacak, kim keman, kim flüt, kim bale yapacak? Kim tiyatroda Şekspir oynayabilmek için Tiyatro eğitiminden geçecek? Kim?

8- Bugüne değin süregelen yanlış sistemde, zaten büyük para sıkıntıları vardı. Orkestra ve Operalar, dünyanın tanıdığı büyük isimli ünlü sanatçıları , şefleri, solistleri, şancıları, koreografları, opera rejisörlerini bu azıcık bütçeler ile 20-30 yıldır zaten davet edemez haldeydi. Bu durum devam edecek mi?

9- Memur sanatçı konusuna elbetteki karşıyız. Elbette. 36 yaşında bale yapmayı bırakıp 25 yıl bankamatikten maaş alan balecilerin düştüğü bu duruma da karşıyız. Ama bu duruma o balecinin kendisi de karşı! Onu ne şekilde kullanabileceği, ondan -bale dönemi geçtikten sonraki yaşamında- nasıl yararlanılabileceği eğer bir sistem içinde ele alınmamışsa, ve de ona yol gösterilmemişse, kusura bakmayın ama, bu bahsettiğimiz 60-70 “emekli balecimiz” de bu yüzden en suçlu en utanılacak insanlarımız değildir.

Sonuçta yıllar önceki kültür sanat hayatına onların da katkısı olmuştur… Yeni nesillerin kadro alamaması , eski nesilin suçu değildir. Sistemin hatasıdır. Türkiyede maaşıyla çalışan baleci sayısı kaçtır ? 300? 400? Değer mi bu sayıda bir topluluk için bunca tartışmanın çıkmasına? Koskoca devlette? Bir sistem yaratmak varken?..

Değer mi?..




Hoşgeldiniz