Hep mutsuz, hep huysuz ama sorarsan, pek özel…
Toplam Okunma: 3687 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 21:11
“… Çalışkan olmak umurunda değil. Çünkü sıkılıyor, yoruluyor… Meşakkatli ve uzun yollardan kaçıyor… Çarçabuk beğenilmek, çok sevilmek istiyor… Sık sık “ben özelim!” diye tekrarlıyor içinden ve dışından; “eşsizim, biriciğim, bütün iyi şeyleri ben hak ediyorum!..” ve “hep bir şeyler eksik” duygusu yakasını bırakmıyor.” … Haşmet Babaoğlu’nun Sabah Gazetesi’ndeki köşe yazısı mesleğimizdeki insanları -belki de kendimizi- anlatması bakımından ilginç geldi. Aktarıyoruz:
Hep mutsuz, hep huysuz ama sorarsan, pek özel… Haşmet Babaoğlu
“İyi bir insan” olmak onu ilgilendirmiyor.
Çünkü bu kendini “iyi hissetmesine” yetmiyor!
Çalışkan olmak umurunda değil. Çünkü sıkılıyor, yoruluyor.
Bilen, düşünen, hisseden ve sezgileri güçlü biri olmaya gelince…
Kafa ve kalp konforunu kaybetmeyi göze alamıyor. Meşakkatli ve uzun yollardan kaçıyor.
Çünkü çarçabuk beğenilmek, çok sevilmek istiyor.
Nasıl takılmışsa artık aklına…
Hangi popüler kültür söylemi, hangi medyatik “kişisel gelişim” sözcüsü onu etkilemişse…
Sık sık “ben özelim!” diye tekrarlıyor içinden ve dışından; “eşsizim, biriciğim, bütün iyi şeyleri ben hak ediyorum!”
Durduk yerde “eşsiz”, durduk yerde “özel” olunmuyor.
İşte bu yüzden hep tatminsiz!
Bu yüzden ne sevmenin gücünden haberi var ne de sevincin!
Dünya onun “özel” olduğunun hâlâ farkında değilmiş gibi ya, ona bozuluyor.
“Hep bir şeyler eksik” duygusu yakasını bırakmıyor.
Çünkü hayat öteki insanlarla birlikte onu da hizaya girmeye zorluyor.
***
Anlattığım kişiyi tanıdınız, değil mi?
Belki, bir ihtimal, sizsiniz.
Ya da çok yakın bir arkadaşınız…
Şunu biliyoruz ki, sayıları her geçen gün artıyor.
Birkaç kuşaktır şehirli olan bir aileden geliyorlar. İyi eğitimliler.
Ve yaşlarını almış olmalarına karşın hala çocuksu bir mızmızlık içindeler.
Değerli bir okulda okuyunca “değerli biri” olacaklarına; bir yeteneğe sahip olunca, bütün dünyanın o yetenek karşısında el pençe duracağına inandırılmışlar.
Oysa el, elden üstün.
Bu gerçekle her yüzleşmenin ardından içi boş, dışı cafcaflı bir mistisizm sarıyor benliklerini.
“Evrenden isterlerse, olacağına”; “seçilmiş oldukları için bir gün mutlaka fark edileceklerine” inanırlarken…
Yıllar huzursuz, mutsuz, huysuz gelip geçiyor…
___________________________________________
(1) H. Babaoğlu, Sabah Gazetesi, 11 Ağustos 2012
Tümü için bkz:
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2012/08/11/hep-mutsuz-hep-huysuz-ama-sorarsan-pek-ozel