Evde tiyatro sahnesi: Porakishvili Evi … Dr. Ayhan Sarı
Toplam Okunma: 4796 | En Son Okunma: 19.11.2024 - 15:18
Gürcistan’ın Tiflis şehrinde 17.yy’dan kalma içinde tiyatro sahnesi bulunan Porakişvili Evi’ni gördüğümde çocukluğumun Çanakkale’sinin eski tip yapılı iki katlı evimizin girişte müştemilat odaları - araba garajı- benzeri üzeri kiremitli sundurma bölümünü, karşı komşu çocuğu arkadaşımla -içine sandalyeler dizerek- “Karagöz Gösteri Merkezi” (:) haline getirmeyi hayal etmemiz, gerekli malzemeleri alma aşamasında ise vazgeçmek zorunda kaldığımız günler geldi aklıma…
Gürcistan’ın Tiflis kentinde yaşamış 17.yy tüccarı aristokrat, varsıl Porakişvili saraylarda bile ender bulunan tiyatro salonunu, kendi evinin 500 m2’lik mutfağının bitişiğine inşa ettirmişti. 6’sı yatak odası olmak üzere toplam 20 odası bulunan evde misafirler; akşamüzeri, gün batımı yemeklerini yeyip ardından içkilerini de içtikten sonra tiyatro salonuna geçiyorlar, orada ev sahibi tarafından davet edilmiş sanatçıların konser veya gösterisini izliyorlardı.
Evin görünümü büyük ve ihtiyaca binaen yapılmış olduğu gözleminin dışında bir saray izlenimi edinmek pek de mümkün değildi. O yaşam zamanları düşünüldüğünde ise akşam hava karardığında eğlencesini sanatsal açıdan düşünen bir ev sahibi ve yakın dostları, misafirleri sözkonusuydu.
Tüccar Porakişvili’nin mahalle komşularını düşündüm. Tıpkı küçüklüğümde yaşadığım insanların -televizyonu olan eve misafirliğe gitmeleri- şeklinde yapılan akşam vakit geçirmeleri gibi.
İkisi de akşam olup hava karardığında insanın sosyalleşme geleneğinin uzantısı olan bir gösterinin/eğlencenin dostlarla, komşularla takibi/izlenmesi temel ihtiyacına dayanıyordu.
İlk çalgı da böyle bir ihtiyaçtan icad edilmemiş miydi? Gündüz avlanan avcı ilk insanların akşam olup da hava kararmasıyla uyuma zamanı arasında geçen süre içinde rahatlamak, gevşemek için ilk keşiflerinden bir tanesi de, oklarının yayının gerilme ve boşalma sırasında çıkardığı sesten haz almalarının farkına varmalarıydı. O müzikal aşamada çalgı ile icra edilen tek bir ses olsa bile o tek sesin ritmsel varyasyonları danslarına eşlik edebiliyor, içlerindeki durağanlığın hareketlenmesini, içsel coşkularının dışa vurulmasını sağlayabiliyordu.
19.yy ikinci yarısında İstanbul Gedikpaşa Tiyatrosu’nun izleyicilere hitaben ilanı ise şöyleydi:
“Seyircilerimiz ‘araba koşumu hayvanlarını bağlayacak bir yer bulamam’ endişesiyle tiyatroya gelmekten vazgeçmesinler diye kıymetli tiyatrokarîlerimize bir ahır tahsis edilmiştir.”(1)
II. Abdülhamid ise akşamın sosyal anlarını geçirmek üzere ikametgahı Yıldız Sarayı’nda yaptırdığı tiyatro sahnesine odasından –suikast endişesiz- gidebilmek için özel bir gizli geçit inşa ettirmişti.
Akşam hava karardığında uyuma zamanına değin geçen süre içinde insanlar hangi milletten olurlarsa olsunlar kendi kültür ve göreneklerine göre bir zaman geçirme geleneği oluşturmuşlardır.
Tüm canlı performans sanatlar işte bu zaman diliminde yani akşam ezanı/gün batımı ile yatsı ezanı/uyuma zamanı arasında sahnelenmek üzere yazılmış ve de bestelenmişlerdir.
Bu zaman dilimi müzik performans sanatlarının izleyici ile buluşmasının, insana malolmasının ilk aşamasıdır.
Evine sahne yaptıracak kadar performans sanatını benimsemiş, kimbilir bu sayede ne çok iş bağlamış, Türkiye/Kars’ta doğarak 1523 km’lik yolculuğun ardından Hazar Denizi’ne dökülen Kura Nehri’nin sularından yararlanan Tiflis kentinin tüccarı aristokrat Porakişvili saray imgelemi dışındaki sade evi sayesinde günümüz ile geçmiş arasında gerçekçi bir bağ kurmamızı sağlıyor.
Gelenekler o zamanların nasıl geçirildiği hakkında fikir edinmemizi sağlasa da insanlar arasındaki varsıllık ve sosyallik farkı nedeniyle geliştirilen eğlencelerin içeriği hep merak konusu olmuştur.
“Gün batımı ile uyuma zamanı arasındaki zaman” içinde insanlar tarih boyunca ne yapıyordu ve bu birkaç saatlik zamanı nasıl geçiriyordu?
Şimdi Karadeniz Sarp sınır kapımıza 30 dakikalık mesafede olan Gürcistan Batum; Rize, Trabzon, Artvin yöre vatandaşlarımıza bu sürenin geçirilmesinde keyifli olanaklar sunuyor.
Tıpkı 19.yy’da azınlık vatandaşlarının eğlence tiyatrosu ve eğlence müziği yapma mesleğini üstlenmeleri, Osmanlı elitlerinin buraları takib etmeleri gibi.
Tiflis’li aristokrat/zengin Porakişvili’nin 17.yy’da yaşadığı içinde tiyatro salonu bulunan evi bugün orada Hotel Kopala himayesinde özel ziyaretçilerine açık şekilde mevcudiyetini sürdürüyor.
Ev içinde tiyatro/konser sahnesi düşüncesi uzun zamandır düşünümüzde oluşan “soylular arasındaki sanat etkinlikleri” sorusuna cevap oldu.
Karşılaştırdık. Kıyasladık.
Günümüzle gerçekçi bağlantı kurduk.
Her mahallede insanların para ödemeden buluştuğu küçük yerel sahneler canlandırdık.
Yerel yöneticiler girişiminde –insanların mahalli etkinlikte bir araya gelmelerinden çekinilmez ise- inşa edilecek bu küçük sahnelerde sanat ve toplumsal sevecenlik yeniden canlanır diye düşündük…
Büyümüştük, küçüldük.
Yeniden büyüyeceğimize inanıyoruz…
____________________________
(*) Dr. Ayhan Sarı
(1) R. Ahmet Sevengil “Saray Tiyatrosu” C4, MEB Yayınları, 1970
Porakishvili Evi tiyatro / konser salonundan ayrıntılar