Türk oda müziği konser repertuarı… Ayhan Sarı
Toplam Okunma: 4146 | En Son Okunma: 19.11.2024 - 18:27
Günümüz sanat deviniminde oda müziği konser boyutu/içeriği ne olmalı?… Sözkonusu müzik tarzının öteden beri seyirciyle olan yakınlığı, birebirliği, içe kapanma eğiliminde olan günümüz insanının televizyon öncesi küçük salon konserleri atmosferi duygularını dile getirmesi, gelecek konser mekanları hakkında da fikir verir gibidir. Şöyleki: Küçük mekan, doğru repertuar, büyük sanat, seçkin dinleyici…
Başlığın iki boyutu bulunuyor:
1- Türkiye’de oda müziği konser repertuarı
2- Türk Oda müziği repertuarı
Bu yazımızda daha çok konunun birinci boyutuna değindik.
Türkiye klasik konservatuar eğitim ve öğreti sistemindeki monotonluk son yıllarda kendini daha belirgin gösterir oldu. Aynı durum oda müziği konserleri repertuar seçimi konusunda da geçerli. Yenilik sağlanamıyor.
O Mezzo TV’de veya canlı seyrettiğimiz seçkin orkestraların Batı müziği(!) disiplini buralarda oluşturulamadı, dolayısıyla da müziğe yansımadı.
Müzik okullarımız hocalarının eğitim amacıyla icra yükseltisi gözeterek seslendirtdikleri eserler, öğrenci konser repertuarına -gururla- alınıyor. Bu durum zamanın öğrencisinin gelecek repertuar oluşturmalarında etkili oluyor.
“Öğrenci eğitim repertuarıyla!” günümüz izleyici beğenisi arasındaki mesafe giderek açılıyor.
Bugün maalesef konservatuarlarımızın tıpkı yazılışı gibi yabancılaştırılmış “composition” bölümleri işlevsizleştirilmiş, aynı konservatuarların icracıları ise -herhalde yapıt bulamayınca!- eğitim müziği ile seyircinin müziğini birbirine karıştırmışlardır.
Hem de on yıllar boyu…
Ortaya çıkan mezun ise ne besteci, ne de solistdir.
Doğru deyimi de artık kanıksadık:
Kapıkuleden öte tanınmama sendromu…
Görüyoruz:
Bu toprağın çalgısı ve sesi, piyasa anlamından uzak bir şekilde ne geleneksel ne de batı konservatuarlarımızda hala değer bulmuyor.
. . .
Eğitim yükseltisi ile konser repertuarı hala birbirine karıştırılıyor…
Konser repertuarı ölçütü ne olmalı? Dinleyici kitlesinin kalbini biraz hızlı attırmak veya huzurla doldurmak…
Çok mu basit oldu?..
Yine de üzerinde bir düşünmek gerek…
Bestecilik bölümleri ile icracılık bölümleri arasındaki işbirliğinden/beraberlikten doğmuş yeni müziklerden bilgimiz/haberimiz var mıdır?
Yazmak, duyurmak, seslendirmek gerek.
Konservatuarların küçük, tarihi çalışma odalarından “büyük odalara” ve “seçkin konser salonlarına” giden yolda hangisi ağır basmalı?
Eğitim, literatür müziği mi, konser müziği mi?
. . .
Yoksa idare-i sanatgüzarlığa devam mı?…
_________________________________________
Dr. Ayhan Sarı - 24 Şubat 2012