Aidiyet mi önemli, yoksa bilimsel özgürlük mü?.. Abbas Güçlü
Toplam Okunma: 3312 | En Son Okunma: 23.11.2024 - 10:06
…Akademisyenlerin bölüm içinde alınan kararlara ve icraatlara demokratik bir biçimde katılımı yerine, üstlerine tam bir itaati öngören; bölümlerde bölüm başkanlarının hanedanlığına dayanan yönetim mekanizması, bu tür bir bağımlı kişiliği teşvik ediyor. Ve nihayet bir üniversitedeki bilim adamlarını temsil eden ve yöneten rektörlerin, siyasilerin önünde el pençe divan duruşuna kadar uzanan bilimin bilim dışındaki siyasi veya ekonomik erke bağımlılığına kadar uzuyor işin boyutu…
Aidiyet mi önemli, yoksa bilimsel özgürlük mü?.. Abbas Güçlü (1)
“Doktora tezinin sunumunda yer alan duygusal teşekkürü, önceki gün (bkz 2) sizlerle paylaşmıştık. İçeriğine yönelik bir tepki yok ama yayınlandığı yer konusunda yüzlerce eleştiri geldi. ”
Aslında amacımız, o aidiyet ve sevgi dolu satırları sorgulama yerine doktora tezlerinin ve akademik hiyerarşinin nasıl şekillendiğini ele almaktı. İşte bu çerçevede gelen çok çarpıcı maillerden bazıları:
Enteresan bir örnek…
Dünkü yazınızda bir hayli önemli bir konuya değinmişsiniz.
Doktora tezlerinin ön sayfalarında yer alan “Teşekkür” kısmı veya bizim gibi İngilizce tez yazan üniversitelerde ve yurtdışındaki üniversitelerdeki tezlerde yer alan “Acknowledgements” kısmı.
Doktora tezlerimizin kalite sorununu tartışırken buradan başlamak oldukça isabetli.
Aslında Türkiye’de doktora tezi veya kitap yazan genç akademisyenler, bu konuda iki farklı kutup arasında yer alıyor.
Doktora tezlerini incelerseniz, hatta bilim adamlarımızın çoğu çalışmalarına bakarsanız bunu görürsünüz.
Ya, çalışmalarına katkıda bulunan kimselere, moral ve maddi destek olan kişi ve kurumlara, sabır gösteren ailelerine ve dostlarına bir teşekkür sayfası bile yoktur ya da dünkü yazınızdaki örnekte görüldüğü üzere, işin dozu ve ciddiyeti oldukça aşılmıştır.
İlk durum, akademisyenlerimizin, toplumumuza da sinmiş olan, o aşırı bireysellik ve bencillik hislerinden meydana gelir büyük ölçüde. Her koyun kendi bacağından asılır vecizesinin yansımasıdır. Kolektif çalışma ve yardımlaşma konusunda bir hayli yoksul olan akademik dünyamızda bireysel ve kişiselleşmiş hırs ve kıskançlıkların beslediği kısır rekabetin bunda büyük payı vardır.
İkinci durumda ise, bazı meslektaşlarımız ipin ucunu biraz kaçırmaktadır. Aslında yazınızda verdiğiniz müstesna ve gerçekten enteresan bir örnek olmuş. Bu teşekkür ifadeleri veya gösterileri, sizin bahsettiğiniz yalakalık kadar ve belki de bilimsellik için ondan daha vahim bir durumu gösteriyor: Bağımlı bir kişilik…
Akademik hanedanlıklar…
Burada, akademik çalışmaya yapılan bilimsel, maddi veya moral katkılardan ziyade, kişisel, duygusal ve zihinsel açıdan önderliğe vurgu yapılıyor…
Neredeyse, kişi kendi bireysel emek ve yaratıcılığını gölgeliyor ve bunu üstlerine atfediyor…
Zira, şu anki akademik sistemimiz bu tür bağımlılıkları teşvik ediyor…
Akademik kalite ve ihtiyaçlar yerine, ahbap çavuş ilişkilerine, kayırmacılığa, nepotizme ve ideolojik yakınlığa dayanan akademik yükseltme kriterlerimiz; akademisyenlerin bölüm içinde alınan kararlara ve icraatlara demokratik bir biçimde katılımı yerine, üstlerine tam bir itaati öngören ve bölümlerde bölüm başkanlarının hanedanlığına dayanan yönetim mekanizması, bu tür bir bağımlı kişiliği teşvik ediyor. Ve nihayet bir üniversitedeki bilim adamlarını temsil eden ve yöneten rektörlerin, siyasilerin önünde el pençe divan duruşuna kadar uzanan bilimin bilim dışındaki siyasi veya ekonomik erke bağımlılığına kadar uzuyor işin boyutu.
Tüm bu problemlerin çözümü ise, kayıtsız şartsız hem bilimsel kaliteyi, yaratıcılığı ve üretkenliği, hem de bölüm, fakülte ve üniversite içi demokrasiyi merkeze alan bir yönetim ve zihniyet değişiminden geçiyor.
Yeri orası değildi…
Bir akademisyen olarak açık söylemem gerekirse duyguların bu kadar yoğun yaşanacağı yer, doktora tezindeki teşekkür kısmı olmamalı.
Ne kadar anlamaya çalışsam da ben anlamsız ve gereksiz buluyorum.
Ben bu şekilde tez danışmanı olarak bu tezi jüri üyelerine göndermezdim.
Öğrenci sözlü olarak duygularını danışmanına da eşine de açıklayabilir ama yeri doğru değil. Derler ya her şeyin bir zaman ve yeri vardır; bu hem yerini hem zamanını şaşırmış.
Akademi dışında okuyanları gülümsetebilir, ama olmamış. (Bu arada duygusuz biri de değilim ama her şey yerli yerinde olmalı.)
Eminim yalakalık bağlamında yazılmamıştır ama burada bence Danışman rahatsız olmalıydı!
Ben öğrencilerimden bana olan teşekkür kısımlarını (elbet teşekkür etmek isterse), 1-2 satırdan fazla olmamasını özellikle istiyorum.
Ama değişik bir teşekkür olmuş. Bende öğrenme imkânı buldum, hiç rastlamamıştım, hele ki mühendislik alanında…
Özetin özeti: Ne olur, buna gelinceye kadar daha ne önemli konular var demeyin. En azından üniversitelerde, aklın ve bilimin yerini, başka argümanlar almasın! Yoksa gerisi boşuna…
____________________________
(1) Milliyet Gazetesi - 27 Ocak 2011 Cuma
http://www.abbasguclu.com.tr/milliyetdiyalog/aidiyet_mi_onemli_yoksa_bilimsel_ozgurluk_mu.html
(2) http://www.musikidergisi.net/?p=2063