AKM hâlâ kültür çıkmazında… Özlem Ertan
Toplam Okunma: 3620 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 21:19
Atatürk Kültür Merkezi (AKM), yaklaşık iki buçuk yıldır terk edilmiş bir gemi gibi İstanbul’un göbeğinde duruyor. 2008’de “restore edilecek” gerekçesiyle kapısına kilit vurulan binada sanat hayatlarını sürdüren İstanbul Devlet Opera ve Balesi, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve İstanbul Devlet Tiyatrosu o zamandan bu yana çeşitli semtlerdeki küçük ve yetersiz sahneleri, prova salonlarını kullanmak zorunda kaldılar. Sanatçıların bu mağduriyeti ister istemez İstanbullu sanatseverlerin yaşamının da son derece olumsuz yönde etkilenmesine neden oldu…
Birçok İstanbullu üç yıldır doğru düzgün opera ya da bale temsili izleyemiyor örneğin. İstanbul’un kültür başkenti unvanını taşıdığı 2011 yılında kentin en önemli sanat mekânının kapalı olması da cabası.
Konuyla ilgilenen herkesin az çok bildiği gibi Kültür Bakanlığı’yla İstanbul 2010 Ajansı arasında protokol imzalanmasından sonra AKM’nin yenilenmesiyle ilgili tüm sorumluluk 2010 Ajansı’na geçmişti. Ajansın hazırladığı, 22.12.2008 gün 2268 sayılı kararla Koruma Kurulu tarafından onaylanan proje, binayı kullanan sanat kurumları ve Kültür Sanat Sendikası tarafından “sanatsal aktiviteleri ve işleyişi olumsuz etkilediği” gerekçesiyle uygun bulunmamış, ardından Sendika, idari yargıda dava açmıştı. Mahkeme, bilirkişi raporlarını da dikkate alarak proje için yürütmeyi durdurma kararı aldı.
Kültür Bakanlığı ise İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin 16.12.2009 tarihli bu iptal kararına Danıştay nezdinde itiraz etmeyip Koruma Kurulu’na başvurdu. Koruma Kurulu’nun 31 Aralık 2009’da “AKM’nin mevcut haliyle onarımı” yönünde bir karar almasına rağmen o günden bu yana ne 2010 Ajansı ne de Kültür Bakanlığı AKM’nin onarılması için hiçbir şey yapmadı.
Kısacası, Koruma Kurulu tarafından 30.10.2007 gün 1344 sayılı kararla 1. Derece Kültür Varlığı olarak tescillenen AKM, şehrin göbeğinde göz göre göre çürümeye terk edildi. AKM’nin onarım süreci, taraflar arasında bir tür siyasî çekişme alanına dönüştüğü için tıkandı ve bu tıkanıklık hâlâ çözülebilmiş değil.
Biz de bu çıkmazın aşılmasına katkıda bulunmak amacıyla konunun taraflarıyla konuştuk.
Bugün, 2010 Ajansı’nın hazırladığı projeyi mahkemeye götürerek yürütmeyi durdurma kararı alınmasına neden olan Kültür Sanat Sendikası’nın Genel Başkanı Yavuz Demirkaya’yla yaptığımız görüşmeyi yayımlıyoruz.
“Hani yedi ayda bitiyordu”
Yavuz Demirkaya, öncelikle yenileme projesine neden itiraz ettiklerini kısaca açıkladı:
“Projede çok bariz hatalar ve kanuna aykırılıklar vardı. Mesela dışarıya cam asansör verilmesi, binanın içindeki dekor atölyelerinin dışarıya, şu an otopark olan alana çıkarılması gibi. Otopark alanının tapusu Kültür Bakanlığı’na ait değil. Tapusu olmadığı halde, ‘orayı alacağız’ varsayımıyla, böyle bir proje çizilmiş. Ancak mahkeme bittiğinde bile hâlâ alınmamıştı orası. Arsanın bir kısmı belediyenin, bir kısmı şahsın. Onları ikna edeceksin, alanı satın alacaksın ve projeyi gerçekleştireceksin. Bunları bilmiyor kamuoyu. O projede dış cephenin orijinal görünümü değişiyordu. O yüzden biz, ‘Bu projenin belli yerlerini değiştirelim’ dedik. Biz restorasyona karşı değiliz. Ama ya yasa değişmeli ya da restorasyon yasaya uygun yapılmalı. Yasa değişmediğine göre yasaya aykırı bir şey yapılmasın istedik. Netice itibariyle biz davayı açtıktan sonra görüşmeler yapıldı.”
“Projede mutabakat sağlanmıştı”
Kültür Bakanlığı’nın İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin bu 16.12.2009 tarihli iptal kararına Danıştay nezdinde itiraz etmeyip Koruma Kurulu’na başvurarak kararı bir nevi onayladığını söyleyen Yavuz Demirkaya, Koruma Kurulu’nun 31 Aralık 2009’da “AKM’nin mevcut haliyle onarımı” yönünde bir karar almasına rağmen bugüne kadar neden hiçbir şey yapılmadığını şu sözlerle anlatıyor: “2010 Ajansı’nın kurulma kanununda AKM’nin Ajans tarafından yapılması öngörülüyor. Ajans, bunlar için kuruldu. Ajans’a bunu yapması için bir de bütçe ayrıldı. Ancak ‘bizim istediğimiz gibi olmadı o yüzden yapmıyoruz kardeşim’ diyorlar. 2010 Ajansı, AKM için sürelerinin yetmediğini söyledi. Oysa bu doğru değil. 31 Aralık 2009’da ‘AKM’nin mevcut haliyle onarımı’ yönünde karar çıktı. Kısacası Ocak 2010’da süreç bitti. Zamanları vardı çünkü Ajans’ın kuruluş kanuna göre, devam eden projeler için 2011′in ilk altı ayında da çalışmaya devam edilebilecek. Hatırlarsanız Şekip Avdagiç kamuoyuna AKM’yi yedi ayda bitirebileceklerini açıklamıştı. Ocak ayından sonra biz sendika olarak Kültür Bakanlığı’na yazı yazıp AKM’nin durumunun ne olacağını sorduk. Bakanlıktan gelen resmî yanıtta onarım projesinde anlaşıldığı ve onarımı 2010 Ajansı’nın yapacağı yazıyordu. Fakat Ajans Kültür Bakanlığı’nın bu sözünü de dikkate almadı ve ‘Ben yapamam zamanım yok’ dedi.”
Yavuz Demirkaya, hiçbir zaman süreci tıkamak gibi bir niyetlerinin olmadığını Ajans’tan gelen tüm çağrılara cevap verdiklerini ve görüşmelere katıldıklarını söylüyor. Demirkaya’nın onarım projesinde herkes mutabık olduğu halde o onarımın bir türlü başlamaması hakkında da söyleyecekleri var: “Bizim süreci işlemez hale getirmek gibi bir derdimiz olsaydı zaten görüşmelere katılmazdık. Bütün çağrılara cevap verdik ve görüşmelere katıldık. Bizim anlaştığımız bu proje, ses kayıtlarımızla sabit. ‘Biz sizinle anlaştık, halettik’ diyen 2010 Ajansı olmasına rağmen akabinde bir sessizlik sürecine girildi. Artık süreçte birilerine mi danışıldı, ne oldu bilemiyorum.”
Yavuz Demirkaya, Ajans’ın onarım projesine onay verdiğini özellikle vurgulayarak, “Ajans, buna tamam dedi. Hatta mimarın kendisi bizzat orada sunum yaptı. Onun belgeleri, ses kayıtları da var bizde” diyor. Demirkaya, denetim yetkisini kullanmadığını söylediği Kültür Bakanlığı’nın da gelinen noktada sorumluluğu olduğunu söylüyor.
Birkaç ay önce Hıncal Uluç köşesinde, Başbakan’ın kendisine söylediklerine dayanarak, “AKM’nin kaderi Başbakan’ın elinde. O ister yaptırır ister yaptırmaz” demişti. Yavuz Demirkaya, “Doğru demiş” diyerek başladığı sözlerine şöyle devam ediyor:
“Çünkü maalesef bu iş başbakanın elinde. Başbakanın bir estetik anlayışı var. Ben burayı yıkacağım ve buraya devasa bir kompleks yapacağım diyor. Böyle bir şey mümkün değil. Bu, sayın Başbakan’ın distopyası yani ütopyadan farklı olarak kötü bir ütopya. Siz Taksim’i herhangi bir kasabanın çarşısı zannederseniz hata edersiniz. Taksim, sit alanı içinde. Eğer Taksim’e ve AKM’ye bunu yapmaya kalkarsanız o zaman 2863 sayılı kanunun defterini kapatıp bir yere asarsınız. Şu an Genel Kurula götürmeye çalıştıkları bir yasa var. Sit alanlarını Çevre ve Orman Bakanlığı’na devretmeyi sağlayacak bir yasa bu. Bu da başlı başına bir hata ve buna Kültür Bakanı da itiraz etti biliyorsunuz. Hiçbir arkeologu, uzmanı olmayan bir bakanlığa sit alanlarının sorumluluğu nasıl verilebilir?”
Artık sürecin sonuna gelindiğini söyleyen Demirkaya, binada tahribat tesbit edilmesi dolayısıyla savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını hatırlatıyor.
“Bizim suç duyurusunda bulunmamızın ardından Kültür Bakanlığı da soruşturma başlattı. Bundan sonra hukuk bu işi takip edecek. Oradaki tahribatı, onarımın neden yapılmadığını, AKM için ayrılan paranın nereye gittiğini araştıracak” diyen Yavuz Demirkaya, Başbakan’ın yumuşayıp AKM’nin tadilatına onay vereceği düşüncesinde olduğunu ifade ediyor. (1)
_________________________________
(1) “klasikbatimuzigi@yahoogroups.com” Haberleşme Grubu, 18 Şubat 2011 Cuma