Güzel sesli matmazeller… Ertan Ünal
Toplam Okunma: 4294 | En Son Okunma: 23.11.2024 - 10:30
İstanbul’da telefonlar otomatikleşene kadar şehiriçi görüşmeler ‘matmazel’ adı verilen operatörler aracılığıyla yapılırdı. Bu görevlilerin güzel sesli olması, İstanbul Türkçesi’yle konuşması, ayrıca Fransızca’yı iyi bilmesi şarttı. Matmazeller önceleri sadece azınlıklardan seçilirken ‘Kadınlar Dünyası’ dergisinin etkili yayınıyla müslüman Türk kadınları da işe alındı…
Graham Bell’in ‘asrın harika buluşu’ olarak nitelenen icadının 1878 Paris sergisinde tanıtımından üç yıl sonra İstanbul’da ilk telefon hatları çekilmiş bulunuyordu. Bunlardan Soğukçeşme’deki telgrafhane binasıyla Yeni Cami Postanesi arasına çekilen hatta ilk hat gözüyle bakılmaktadır. Bu hatta biri posta müdürü, diğeri fen kalem müdürlüğü, öbürüyse fabrika müdürü ve Yeni Cami’deki posta müdürünün makam odası olmak üzere dört telefon yer almıştı. Aynı yıl Galata Postanesi’yle Yeni Cami Postanesi ve Galata’daki Osmanlı Bankası’yla Yeni Cami Postanesi arasına da birer hat çekilmiş, bunu Galata Liman İdaresi’yle Kilyos Tahlisiye Merkezi arasına çekilen hatlar izlemişti.
Bu arada telefonla ilgili yayınlar telefon cihazının ilk örneklerinin Beyoğlu’ndaki yabancı firmalara ait mağazalarda satışa sunulması özellikle levantenler, tüccarlar ve halk arasında bu icada duyulan ilgiyi arttırmış, aleti edinmek isteyenler çoğalmıştı. Ancak 16 Ağustos 1886 günü saraydan gelen bir iradeyle telefon kullanımı yasaklandı.
Sultan II. Abdülhamid toplumsal açıdan büyük yarar sağlayacak, başkentin çevreyle haberleşme olanağını arttıracak bu buluşu kendisine özgü vehimlere kurban etmişti. Ona ve yakın çevresine göre “Telefon gizli kapaklı işler görülmesine elverişli bir icattı. Saltanatı yıkmak ya da suikast yapmak isteyenler bu icattan yararlanıp bir araya gelebilir, planlarını gerçekleştirebilirlerdi.”
Aynı düşünceler telgraf hatları için de geçerli olmuş, Yeni Cami’den Tünel’in üst başına kadar yeraltından uzanan telgraf hatları bile “Hatlar gizli olmayacak” emriyle topraktan çıkarılıp havai hatta dönüştürülmüştü.
Abdülhamid’in emriyle mevcut hatlardan Galata Kilyos hattı dışındakiler söküldü. Ülkeye telefon ve telefon araç gereç ithali de yasaklandı.
Meşrutiyetle serbestlik geldi…
Telefon yasağı 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanına kadar sürdü. Bu süre içinde dünyada telefon kullanımı iyice yaygınlaşmıştı. Ama koca bir imparatorluğun başkentinde telefonun adı bile edilemiyordu.
Meşrutiyetin ilanıyla yeni hükümet, telefon kullanma yasağını kaldırdı. Ama bu kez ortaya Posta ve Telgraf Bakanlığı çıktı. Bakanlık bu konuda birçoğu yabancı olan çok sayıda kişi tarafında başvuru yapılmasına rağmen telefonu ‘hükümet tekelinde’ kabul ettiğinden kimseye ruhsat ve imtiyaz vermiyordu.
6 Nisan 1911 günü İngiliz, Amerikan ve Fransız sermayedar gruplarını temsil eden Herbert Lows Webb adlı kişiye İstanbul’da merkezi bataryalı (manuel) bir telefon santralı kurması ve işletmesi imtiyazı verildi. Çıkarılan kanunla telefon, imtiyazı alan şirkete başvuru halinde her isteyen kişiye verilebilecekti.
İlk telefon memureleri…
Bedra Osman ve arkadaşları, telefon memuresi olarak çalışabilmek amacıyla şirkete başvurdular. Bedra Osman İstanbul’un saygın ve varlıklı ailelerinden birine mensuptu. Çalışıp para kazanmaya muhtaç değildi. Bu girişimini müslüman Türk kadınlarının iş hayatına girmesini sağlamak amacıyla çalışan Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin bir üyesi olarak yapıyordu.
Ancak Bedra Osman ve arkadaşlarını, telefon şirketinde tatsız bir sürpriz bekliyordu. Dilekçelerini ilettikleri memur onlara kaba davranmış, müslüman Türk kadınlarını çalıştırmadıklarını belirterek “Telefon başında islam hanımları elverişli iş göremez” deyip geri çevirmiş, bu arada bazı hakaretamiz sözler söylemişti. Bedra Osman, bu davranış üzerine başından geçenleri ‘Kadınlar Dünyası’ dergisine ayrıntılı olarak bildirdi. Kadınlar Dünyası’nın yaptığı yayınlar halk arasında tepkiye yol açınca telefon şirketinin bir görevlisi dergiye gelip şirketi adına özür diledi ve bir de müjde verdi: Şirket, müslüman Türk kadınlarını da işe almaya karar vermişti ve derginin bu konudaki aracılığını rica ediyordu! Ancak bunun da bir şartı vardı: Başvuran adaylar öncelikle Fransızca olmak üzere, ‘güzel ses’ten, İstanbul Türkçesi’ne kadar bir dizi sınava tabi tutulacaktı.
Geceleri ve hafta sonu nöbet…
“Türk kadınlığının iş hayatındaki zaferi” olarak nitelenen bu olay, kadınlar arasında sevinç yarattı.
Bu öncüler kimlerdi, şimdi onları sıralayalım: Bedra Osman, Nezihe Mustafa, Semiha Hikmet, Vefika Mustafa, Mediha Enver, Hamiyet Derviş (ünlü romancı Suat Derviş’in kardeşi) ve Bedia Şekip (Muvahhit) hanımlar.
Şirket yönetmeliğine göre çalışma süresi haftada 48 saatti. Geceleri ve hafta sonları da nöbet tutulacak, gece nöbetinden santralda kalmak istemeyenler özel bir görevliyle evlerine götürülecekti.
Matmazeller sessizce gitti…
1931 yılının ekim ayı yaklaşırken gazetelerde yer alan haberler telefon aboneleri arasında sevince yol açtı. Telefonlar ‘kademeli’ olarak otomatik hale getiriliyordu ve artık aracıya gerek kalmamıştı. Bu durum sevincin yanı sıra, her telefonu açışta matmazellerin sesini duymaya alışmış olanlar arasında burukluk da yarattı. Ama asıl burukluğu ve gelecek korkusunu yaşayanlar da memurelerdi. Yıllarca gece demeden, gündüz demeden çalışan ve İstanbulluların telefonla haberleşmelerini sağlayan matmazeller gözden düşmüş bir sevgilinin burukluğu içinde sessizce İstanbulluların yaşamından çekip gitti.(1)
__________________________________
(1) Ertan Ünal “Güzel sesli matmazeller aranıyor” Milliyet Gazetesi, 12 Ekim 2011
http://cadde.milliyet.com.tr/2011/10/12/HaberDetay/1449584/GUZEL_SESLi_MATMAZELLER_ARANIYOR