Cafe/bar/sokak müzisyenleri gürültüsüz çalabilir…
Toplam Okunma: 4397 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 21:41
Beyoğlu Bld. Bşk. Ahmet M.Demircan bazı sokak müzisyenlerine neden izin verilmediği sorularına cevap verdi: “Gürültü alanının çapını büyüttüler. Mücadele ettiğimiz alan müzikle değil gürültü ile… Müzisyenler gürültü yapmadıkları sürece devam edebilirler. Büyük ekiplerle, hoparlör kurarak, büyük sesler çıkartarak 50 kişiye değil de bin kişiye hitap edeyime gelince bu bir konsere dönüyor.”… 18 Ağustos 2009’da Galata Köprüsü altındaki mekanlarda yaşanan müzik durumunu “Galata Köprüsü ve Müzik Gürültüsü” başlıklı yazımızda şöyle dile getirmiştik:
“…Galata Köprüsü’ne Karaköy’den girerken sağ tarafı bir başka, sol tarafı bir başka güzel, bir başka manzara. Haliç tarafında “son” hissi uyanırken Marmara tarafında “özgürlük” hissi hakim. Bir köprü birbirine zıt iki duyguyu bu kadar mı güzel açıklar. Akşam gün batımını mı seyretmek istiyorsunuz? O zaman sağ tarafta bir yere oturacaksınız. Günün doğuşunda kahvaltı mı yapmak istiyorsunuz o zaman sabah sol tarafta sizin yeriniz. Oltacılar balıklarını çekiyorlar, isterseniz oltayı tutup sıra sıra balıkları çıkarabilirsiniz. Ama ya müzik tercihiniz? Yok da diyebilirsiniz ama öyle bir müzik kakafonisi oluşmuş ki eminim bir daha adımınızı atmak istemiyeceksiniz…
Yemek mekanları doğal olarak yan yana dizilmiş… Bunlara restoran ya da lokanta demiyoruz. Çünkü ne oldukları belli değil. Cafe mi, birahane mi, tavlahane mi, nargilehane mi, balık lokantası mı?
En önemlisi de disco mu? Dans veya oynama mekanı mı?
Bize göre bu mekanların hepsi de hiçbiri değil.
Arabeskin de bir kişiliği, ayrıcalığı var. Ama bunlar arabesk bile değil.
Eline elektrosundan mikrofonlusuna (akustik değil, akustiğin mikrofonlusu!..) gitarını ve bağlamasını alanı çıkarmışlar bir podyuma, yanlarına koymuşlar ses yükselticisini.
Bunların çoğunu müzisyen filan diye düşünürseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Ses veya çalgıları yerine ses yükselticisi volüm düğmesi virtüözü olmuşlar.
Bu sol yanıbaşımızdaki durum. Sağ yanımızdaki görüntü biraz daha farklı!..
Biz gün batımında romantik romantik yemeğimizi yerken, yurdumun insanları diğer yanımızda yere serilmiş sentetik vinileks kaplama minderlerin üstünde yayım yayım yatarcasına yayılmışlar. Volümü sonuna kadar açılmış hoparlörlerinden gelen müzik ise ritmik çıs-taklı bir disco dans müziği!.. Bunlar dansetmiyorlar ki, görüyoruz işte. Uzanmış, yatıyorlar. Hepsinin birden kulakları da sağır olamaz.
O zaman volüm neden niye yüksek?..
Ritmin alt katmanlarından olan içsel atımı da hesaba katıyorum. Düşünüp duruyorum akşamdan beri:
Bu volümün açılmasında ana etken nedir?
Kim, hangi eğitim, görgü ve kültürel yapısındaki yerel yönetici bunları bu şekilde yanyana dizmiş? Diye…“(1)
Benzer duruma Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan müdahale etti. İyi de yaptı. Çünkü hal Galata köprüsü’ndeki “gürültü sıvaması” boyutundaki tahammül edilemez bir duruma dönüşmek üzereydi.
A.M. Demircan NTV’nin canlı yayınında Oğuz Haksever’in konuyla ilgili sorularını yanıtladı(2).
Sokak müzisyenleri ile başlayalım. İlk anda kaldırıldı diye hava oluştu. Nedir işin sizin açınızdan durum?
Üç sene evvelinde Beyoğlu Belediyesi olarak, Sokak Çalgıcıları Festivali yapıyorduk. Sokakta, sokak sanatları yapacak, müzisyenlik yapacak insan bulmakta da zorlanıyorduk ama bugün çok insan geliyor şükürler olsun. Üç sene evvel böyle bir talep oluşunca bu güzelliği oraya getirebilmek adına gençlerden oluşan, profesyonelce bu işin içinde olan insanları bulmuştuk, o festival münasebeti ile onları 6-7 noktaya yerleştirmiştik. Onlara da bir başka kurum müdahale etmesin -bazen poliste müdahale edebiliyor- engelleyelim düşüncesi ile kendilerine bir belge verdik. Ama bu belge onların müzisyenliklerini sınayan, onları denetleyen, birisi iyi birisi kötü anlamına gelen bir yaklaşım değil. Yaklaşım tamamen onları muhafaza etmek ve çalmalarına zemin oluşturmak. Bu böyle devam edecek. Burada problem denge bulmakta, hassas olmamız lazım. Bunu daha büyük ekiplerle, hoparlör kurarak, daha büyük sesler çıkartarak yani 50 kişiye değil de bin kişiye hitap edeyime gelince bu bir konsere dönüyor. Beyoğlu Belediyesi’nin müdahale ettiği nokta bu işin bu çapta büyümüş olması. Bir esnafımız vardır orada belki onun kapısında çalışıyordur belki o adam da orada iş yapamıyordur. Beyoğlu Belediyesi’nin mücadele ettiği alan müzikle değil gürültü ile… Boğaz’da çok güzel mekanlar vardı. Bunların sesi Boğaz’ın karşı kıyısında oturanlar açısından sıkıntı oluşturdu. Olayı gürültü zeminininde değerlendirmek lazım ve bir de insanların haklarını korumak, dengeyi kaçırmamak adına. Beyoğlu’muz İstiklal Caddesi ile Taksim Meydanı’yla ismi çok büyük bir mekan ve insanlar “Beyoğlu büyük bir mekan gidelim orada istediğimiz gibi davranalım” diye düşünebilir. Oysa Galata Meydanı’mızı metrekare ile ölçtüğünüzde 3-5 bin metrekarelik bir alan olduğunu göreceksiniz. Sokaklarımız dardır, burada sesler bazen yankı yapar. Bütün olay gürültü olayıdır.
Nasıl bir düzen gelecek?
Müzisyenler kendi aralarında dernekleşip ciddi bir sertifikasyon sürecine gelmiş bir kitle değil. Üç sene evvel sokakta çalgı çalmak belki sanatçılarımız için çok da şık bir tavır değildi bu yeni bir trend. Görüyoruz ki, Beyoğlu’nda müzik yapmak tercih edilen bir şeymiş, demek ki böyle algılanıyor bu da bir mesafe. Burada biz insanları seçelim, iyi kötü ayıralım, diye bir yaklaşımımız hiç olmadı. Biz başlangıç sürecinde onları orada koruyalım, onları alıp götürmesinler diye bu arkadaşlara izin verdik, çalsınlar diye düzenleme yapmışız geçmişte. Bugün buna ihtiyaç duymadık, şu an içinde böyle bir organizasyonumuz yok. Gelen eğer; birini rahatsız etmiyorsa, yüksek sesle bir düzenek kurmuyorsa ve nihayetinde çaldığı da kendi rekabet ortamında insanları mutlu ediyorsa buna bir sınırlama getirmeyi de düşünmüyoruz.
Beyoğlu’nda sokak ve sahne sanatları gelişsin diye özel birkaç araba yaptırmıştık. Belediye olarak sahneyi otomatik açıyorduk orada imkan tanıdık. Mesela; Galata Meydanı’nda çok etkinlik yaptık ama bir gün geldi ki vatandaşımız ve esnafımız “sayın başkanım bu etkinlikler artık bize zarar veriyor” dendi ve biz bir daha orada etkinlik yapmadık. Bazen bazı şeyler eğer maksadını aştıysa orada o dengeyi de bulmak gerekiyor. Mesela; Galata Moda yapardık onu Tepebaşı’na aldık. Amaç, şıklığı ve güzelliği tadında tutmasını bilmek birini rahatsız etmeden dengesini sağlamak.
Bu haber, “şimdi de sokak çalgıcıları kaldırıldı” diye çıktı. Bu nasıl çıktı, bir operasyon mu yapıldı?
Açıkçası ben şehir dışındaydım, anlamakta zorlandım nedir diye. Zabıtaya sordum, herkes normal işini yapıyor aslında. Tabi en son Beyoğlu masa sandalye işgaliyeleri konusunda gündeme gelince sanki insanların yaşam haklarına müdahale mi ediliyor, böyle bir algı, tereddüt mutlaka birilerinde olmuştur. Bunun üzerine şimdi de bu gibi gelince artık biz de yanlış anlaşılmanın da ölçüsü aşıldı.
İlk olarak ne sebep oldu bu müzisyenlerle ilgili haberlerin çıkmasına?
Bir esnaf şikayet ediyor ve zabıta da gidiyor “seni şikayet ediyorlar” diyor muhtemelen de aynı adamla ilgili 20-30 olmuş şikayet ve “seni alıyorum” demiştir. Basında “bu da mı oluyor” diye haberini buldu.
Masalar olayına gelelim?
Ben 8. yılımda belediye başkanıyım ve başkanlığımız sürecinde Beyoğlu’nda çok ciddi değişimler oldu.
Önceden bildirmeden, hoyratça bir kaldırma oldu eleştirileri geldi.
Belediyemizin Kentsel Tasarım Müdürlüğü var. Bu firmaların tentesinden, hijyen kalitesine kadar her şeyini kontrol eder dışarıdaki işgaliyesine kadar. Düşünün ki; 3000 işletme var. Bunun 2250 tanesinin işgaliye ile hiçbir alakası yok. 750 tanesinin 250’si izin almış 500’ü izinsiz kullanıyor. Şimdi burada izinsizleri koordine etmeye çalışırken tıpkı sokak çalgıcılarında olduğu gibi zabıta gidip müdahale etmiş, bir münferit olaya müdahale etmiş oradan sanki bütün sokak çalgıcılarına müdahale varmış gibi algılandı. Burada bir haksızlık var. Bakıyoruz kayıtlara bir sene evvel zabıta yine benzer bir olayda birine gidip müdahale etmiş. O zaman da kamuoyunun gündemine “Beyoğlu’nda sevgililer bir kanepede oturamıyor” diye çıkmış haber. Burada haberlerin manipülasyon noktasında zabıtaya iş yaptıramaz hale gelmesinin ayarında çok güzel gidiyor olmamız lazım ki bu denge daha sonra daha olunmaz tedbirlere gitmekte bizi zorlamasın. Son durumda müzisyenler gürültü yapmadıkları sürece devam ediyorlar. Kafeteryalar konusunda onlara mekanları nasıl kullanacağımızla ilgili 3 tip hazırlık yaptık. Çok yakında bir araya gelip onlarla, asla geriye dönmeyecekleri, sınırlı, şehrin şıklığını ortaya çıkaracak ve müşteriyi içeriye davet edecek bir düzenleme yapacağız.(2)
_______________________________________
(1) Ayhan Sarı “Galata Köprüsü ve Müzik Gürültüsü” 18 Ağustos 2009,
http://www.musikidergisi.net/?p=1149
(2) http://www.ntvmsnbc.com/id/25242650/