2011 “Evliya Çelebi Yılı”… Nerdesiniz? Göktan Ay


Toplam Okunma: 3414 | En Son Okunma: 23.11.2024 - 17:23
Kategori: Haberler

Evliya Çelebi hakkında şimdiye kadar bir belge bulunamadığı gibi Seyahatname’nin 10. cildi eksik bir şekilde birdenbire bitmektedir. Evliya’nın eserini bitiremeden vefat ettiği tahmin edilmektedir. Vefat yeri ve tarihi hakkında da kesin bilgi (muhtemelen Mısır/1682) yoktur… Her ülke kendi tarihinde ön plana çıkmış ve insanlığa fayda sağlamış veya insanlık adına kültürel miras bırakmış kişileri belirleyip UNESCO’ya bildiriyor, oradaki kurullar da uygun gördükleri takdirde o kişilerin anısına saygı olsun diye o yılı anma yılı olarak ilan ediyor.

Evliya Çelebi de doğumunun 400. yılı münasebetiyle 2011 yılı boyunca çeşitli etkinliklerle dünyanın pek çok yerinde ve bilhassa UNESCO’nun Paris’teki merkezinde anılacak…

Fetih’ten sonra İstanbul’a geldiği bilinen Evliya Çelebi, 25 Mart 1611′de İstanbul’un Unkapanı semtinde doğmuş. Babasının çevresi (Saray kuyumcularından Derviş Mehmet Zilli) sayesinde iyi bir eğitim almış; iyi bir hattat, müezzin, nakkaş, musikişinas ve şair olarak tanınmıştı.

Evliya Çelebi, 19 Ağustos 1630′da Muharrem ayının aşure gecesi bir rüya görür ve şöyle anlatır: “İstanbul’da evimde bir gece uykuya dalmıştım. Birden kendimi Ahi Çelebi Camii’nin içinde gördüm. Caminin kapısı açıldı ve nurlu caminin içi nur yüzlü bir cemaatle dolup taştı. Nur yüzlü kişileri hayranlıkla seyre daldım. Yanımda bulunan zata, “A sultanım mübarek isminizi buyurur musunuz’ deyince o zat cennetle müjdelenen okçuların piri Ebu Vakkas oğlu Sa’d olduğunu söyledi. Derhal elini öptüm. Yine “Sizin yanınızdaki zatlar kimdir” diye sorunca “Bunlar Sahabe-i Kiram, Muhacirin, Ensar, Erbâb-ı Suffe ve Kerbela şehidleridir. Mihrabın sağında Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer, solunda Hazreti Osman ve Hazreti Ali” vardır dedi. Bunları doya doya seyredip taze can buldum.

Mihrapta ise kâinatın efendisi Hazreti Peygamberimiz oturmakta idi. Namaz bitince Ebu Vakkas oğlu Sa’d Hazretleri elimden tutup beni Peygamber Efendimiz’in huzuruna götürdü ve dedi ki “Sadık aşığın, Evliya kulun şefaatini diler” diye söyleyince derhal Hazreti Peygamber’in mübarek ellerinden öptüm. Fakat heyecandan “Şefaat ya Resulallah” diyeceğim yerde “Seyahat ya Resulallah” deyiverdim. Efendimizin yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi. Peygamberimiz “Allah’ım seyahati, şefaati ve ziyareti sağlık ve esenlikle kolaylaştır” diye dua ettikten sonra el-Fatiha dedi. Bütün camideki cemaat Fatiha suresini okuyup dua ettikten sonra camideki bütün mübarek kişilerin elini öpüp, hayır dualarını aldım. Ben de sonrasında Ahi Çelebi Camii’nden çıktım.”

Evliya Çelebi sabah olunca rüyası, “Sen büyük bir seyyah olacaksın, sana seyahat buyurulmuş” diye tâbir edildi. Kasımpaşa Mevlevi Şeyhi Abdullah Efendi, “İlk olarak bizim İslambolcağazı yaz” deyince Evliya Çelebi, önce İstanbul’u dolaştı. Daha sonra ilk şehir dışı seyahatini 1640′da Bursa’ya yaptı. Bursa’dan döndükten ve 12 şeyhin duasını aldıktan sonra seyahatlerine başladı. Vefatına kadar (40 yılı aşkın) Asya’dan Afrika’ya, Kırım’dan Orta Avrupa’ya kadar Osmanlı coğrafyasının dört bir yanını gezdi, onun seyahat aşkı hiç sönmedi.

Savaşlara katıldı, bir savaş muhabiri gibi kaleme aldı. Üç kıtada 25 milyon km kareye yakın bir coğrafyada 7 iklim, 18 padişahlıkta 257 şehir gezdiği bilinmektedir. Gezdiği bütün yerleri tarihi, yiyecekleri, konuşma şekilleri, nükteleri ve şarkılarına varıncaya kadar en ilginç detaylarıyla birlikte anlattı. 10 büyük ciltten oluşan seyahatnamesi* dünya kültür mirasının en önemli hazinelerinden sayılmaktadır.**

Evliya Çelebi seyahatnamesinde; insanlara ilgili bilgiler yanında, yörenin evlerinden, cami, mescid, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra gibi değişik yapılarından da söz etmiştir. Bunların yapılış yıllarını, onarımlarını, yapanı, yaptıranı, onaranı anlatarak, yapının çevresinden, çevrenin havasından, suyundan da söz etmiştir.. Böylece konuya bir canlılık getirerek çevreyle bütünlük kazandırımıştır. Seyahatname’nin diğer özelliği de; çeşitli yörelerde yaşayan insanların yaşama biçimlerine, davranışlarına, tarımla ilgili çalışmalarından, süs takılarına, çalgılarına v.b. ayrıntılara yer vermesidir. Eserin bazı bölümlerinde, gezilen bölgenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen kişilerinden, şairlerinden, oyuncularından, çeşitli kademelerdeki görevlilerinden ayrıntılı biçimde söz edilmiştir. Bu eser dil bakımından da önemlidir.

Bilindiği üzere, seyahatname’nin 10. cildi eksik bir şe¬kilde birdenbire bitmektedir. Evliya Çelebi’nin eserini bitiremeden vefat ettiği tahmin edilmektedir. Vefat yeri ve tarihi hak¬kında da kesin bilgi (muhtemelen Mısır/1682) yoktur.

 “….Evliya Çelebi hakkında şimdiye kadar bir belge bulunamadığı gibi ne zaman ve nerede vefat ettiği de bilinmiyor. 400. yıl kutlamalarında gösterişli birçok toplantı yapılacak ve çoğunlukla daha önceki bilgiler tekrarlanacak. Yapılması gereken en önemli iş Evliya Çelebi’nin hayatındaki karanlık noktaları aydınlatmak. Bu araştırma günümüz için etkili bir gösteri olmaz ama en kalıcı iş olur ve gelecek nesiller bu işi yapanları rahmetle anar. Ayrıca büyükşehirlerimizden birinde mutlaka ama mutlaka bir Evliya Çelebi Üniversitesi kurulması gerekiyor.”***

“2011, UNESCO tarafından Evliya Çelebi yılı ilan edildi. Her ülke kendi tarihinde ön plana çıkmış ve insanlığa fayda sağlamış veya insanlık adına kültürel miras bırakmış kişileri belirleyip UNESCO’ya bildiriyor, oradaki kurullar da uygun gördükleri takdirde o kişilerin anısına saygı olsun diye o yılı anma yılı olarak ilan ediyor. Son yıllarda Türkiye’nin UNESCO heyetindeki arkadaşlar çok iyi çalışıyor olmalılar ki yıllardır ülkemizin adı anılmazken arka arkaya Mevlânâ, Yunus Emre, Kâtip Çelebi, Osman Hamdi Bey gibi isimler dünya mirası arasına kaydedilir oldu. Bu sıralamadan olmak üzere Evliya Çelebi de doğumunun 400. yılı münasebetiyle 2011 yılı boyunca çeşitli etkinliklerle dünyanın pek çok yerinde ve bilhassa UNESCO’nun Paris’teki merkezinde anılacak….. Artık Dışişleri ile Kültür Bakanlıkları dirsek temasında hareket etmek zorunda, yerel yönetimler, üniversite, kültür kuruluşları ve kültür adamları da onları destekleyici çalışmalar yapmak durumundadır. Aksi takdirde, korkarım 2011 yılı da gelip geçecek ve biz eli böğründe Evliya’nın ardından bir Fatiha daha okuyacağız. (Onun sık sık tekrarladığı bir mısradır):Görelim âyîne-i devrân ne suret gösterir. ” ****

Biz de alıntı yaptığımız yazarların görüşlerine katılıyor, 2011 yılının birinci çeyreğinin boşa gittiğini görüyor, kültür alanındaki projeler/faaliyetler konusunda ümitsizliğe kapılıyoruz.

Teşekkürler Unesco Türkiye yetkilileri, iyi ki varsınız…
____________________________________
*wikipedia.com, Seyahatname, Evliya Çelebi tarafından 17. yüzyılda yazılmış olan çok ünlü bir gezi kitabıdır. 10 ciltten oluşur. Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru, zaman zaman da fantastik bir anlatım içinde, halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde gezip gördüğü yerleri kendi üslûbu ile anlatmaktadır. Evliya Çelebi’nin 10 ciltlik Seyahatnâmesi, bütün görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir. Eser bu yönden Türk Kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir.
** Dağlı, Yücel; Kahraman, Seyit Ali; Dankoff, Robert; Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Yapı Kredi Yay., 2003, İstanbul
***Afyoncu; Erhan; Peygamberimizin duasıyla yola çıkan dünyanın en büyük seyyahı 400 yaşında, Haber10.com, 27.03.2011
****Pala İskender; Evliya Çelebi Yılı, Zaman, 10 Mart 21011




Hoşgeldiniz