Kemandan Viyolaya Gıygı… Prof. Dr. Süreyya Ülker


Toplam Okunma: 4265 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 05:03
Kategori: Araştırma Yazıları, Çalgılar

Yaylı çalgı denince usumuza öncelikle keman gelir. Eski kaynaklarda geçen bir Türkçe adı yoktur… Macar Türkbilimcisi Rasonyi kemençe sözünü Divan’da sivrisinek anlamında geçen kimünçe, kümiçe sözleriyle birleştirerek Türkçe olduğunu ileri sürmüş, bu görüş Gazimihal’ce de benimsenmiştir… Tokat’taki Karaçay göçmenleri kemana da kemençeye de kılkobuz demektedirler… Halk dilimizde keman anlamında kullanılan sözler, çalgının çıkardığı sesi betimleyen yansımalardır. Bunlar gıygı, dızdır, gıvgıv, gıygırak, gıygıy, kıykıdır. Bu kelimelerin içerisinde gıygı sözünü genel dile kazandırılmaya elverişli buluyoruz…

Kemandan Viyolaya Gıygı… Prof. Dr. Süreyya Ülker

Yaylı çalgı denince usumuza öncelikle keman gelir. Batıdan gelip, ilkel bir yaylı çalgı olan kemençenin büyük ölçüde yerini alan bu çalgının geçmişimizde kökü olmadığından eski kaynaklarda geçen bir Türkçe adı yoktur. Keman sözü Farsça olup özleyin yay anlamına gelir. Tokat’taki Karaçay göçmenleri kemana da kemençeye de kılkobuz demektedirler (4). Buradaki kıl sözü tel anlamında olup, çalgının telli bir çalgı olduğunu vurgulamaktadır. Çalgının yaylı olduğunu vurgulamamaktadır. Tavkul bu sözün Karaçay-Malkar Türkçesinde Kafkas kemençesi, bir tür saz, balalayka anlamlarına geldiğini belirtmektedir (21). Dolayısıyla bu sözün keman, kemençe gibi özgül bir anlam yüklenmekten çok, telli çalgı anlamını taşıdığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kemanın uygun bir karşılığı olamaz.

Halk dilimizde bunun dışında keman anlamında kullanılan sözler, çalgının çıkardığı sesi betimleyen yansımalardır. Bunlar gıygı, dızdır, gıvgıv, gıygırak, gıygıy, kıykıdır (4). Bunların içerisinde gıygı sözünü genel dile kazandırılmaya elverişli buluyoruz. Öbürküleri de bu sözün eşanlamlıları olarak sözlüklerde yer almaya değer buluyoruz.

Kemanın İtalyanca adı violinodur. Viyola adlı çalgının İtalyanca adı olan viola sözünün türevidir. Bunun da Latincede kemençe anlamına gelen vitula sözünden bozma olduğu sanılmaktadır (29). Gazimihal ise eski İtalya’da kemanların çiçek betileriyle bezendiğini, bundan dolayı menekşe anlamına gelen viola sözünün bu çalgının adı olduğunun düşünüldüğünü belirtmektedir (10). İtalyanca violino sözü Almancaya Violin, Fransızcaya violon, İngilizceye violin biçiminde girmiştir (29). Çalgının Almanca ulusal adıysa Geigedir. Bu, eski Almancada kemençe anlamına gelen gigadan bozmadır (2). Eski Almancada kemençe anlamına gelen giga, Almanca Geige sözleriyle başta gıygı olmak üzere halk dilimizde keman anlamında kullanılan yansıma sözler arasındaki ses benzerliği, eski Almanca giga’nın da yansıma olabileceğini düşündürmektedir. Çalgının Macarca adı hegedüdür (13).

Yaylı halk çalgılarına kemençe denmektedir. Bu söz Farsçada yay anlamına gelen keman sözünün sonuna –çe küçültme ekinin getirilmesiyle oluşturulmuş kemançe sözünden bozmadır (1). Bu sözün sözlük anlamı yaycıktır. Macar türkbilimcisi Rasonyi ise kemençe sözünü Divan’da sivrisinek anlamında geçen kimünçe, kümiçe sözleriyle birleştirerek Türkçe olduğunu ileri sürmüş, bu görüşü Gazimihal’ce de benimsenmiştir (11). Gazimihal Rasonyi’nin görüşüne erişmeden önce yazdığı sözlüğündeyse kemençe sözünün Orta Asya’da kullanılmadığını, Anadolu’da 15. yy sonlarında kullanılmaya başladığını, buna karşılık kemançenin en eski Farsça kaynaklarda dahi kullanıldığını belirtmişti (10). Clauson, Divan’daki kimünçe’nin doğru biçiminin kömiçe olduğunu, yanlışlıkla köminçe biçiminde okunduğunu, olasılıkla alıntı olduğunu belirtmektedir (3).

Türkeli’nde kemençe anlamında gıcak sözü kullanılmaktadır (17). Türkmenlerin cicak ile ciçak, Özbeklerle Uygurların gıcak biçiminde kullandıkları bu söz Kırgızlarda kıyak, Batı Sibirya Tatarlarında kızak biçimine dönüşmektedir. Kıyak sözü Kırgızcada dar anlamda yaylı çalgı (keman ya da kemençe), geniş anlamdaysa çalgı demektir (17, 31). Ayrıca yay anlamında da kullanılmaktadır (17). Yaylı çalgı anlamında Karaçaylıların kılkobuzunun eşdeğeri olduğu anlaşılan kıl kıyak sözü de kullanılmaktadır (17, 31). Bu sözün de özleyin telli çalgı anlamına gelmesi gerektiği gözükmektedir.

Gıcak sözü Farsçada da gıçek biçiminde kemençe anlamında kullanılmaktadır (17). Ünlü çalgıbilimci Farmer Farsça gıçek’in Türkçe gıcak’tan bozma olduğu kanısındadır (17). Ögel de Farmer’a katılmaktadır (17). Gazimihal de gıçek sözünün Farsçada sonradan belirdiğini belirtmektedir (10). Gıcak sözü kökleşik sözlüklerimizden Okyanus’a Türkçe kökten bir veri olarak gıçak biçiminde girmiştir ( 24).

Öte yandaysa Slobin Afgan sınırları içerisinde kalan Güney Türkeli’ndeki Türkmenlerin kullandıkları ciçak sözünün gıcırtı anlamına gelen ciç sözüne –ak küçültme eki eklenmesiyle oluşmuş Darîce (Kâbil Farsçası) bir yansıma olduğunu belirtmiştir (17). Doerfer bu söze Farsçadaki Türkçe alıntılar arasında yer vermemiştir (6).

Gazimihal’e göre gıcak sözü Türkçe gıcık sözünün kökünden türemiştir (11). Bu söz gudok biçiminde eski İslavcada da geçmektedir (11). Bu verilerden eski Almanca giga, Almanca Geige, Türkçe gıygı, eski İslavca gudok, Farsça gıçek, Darîce ciçak, Türkmence cicak, Özbekçe-Uygurca gıcak, Kırgızca kıyak, Batı Sibirya Tatarcası kızak sözlerinin hepsinin yansıma olduğu, yaylı çalgının çıkardığı sesi betimlediği anlaşılmaktadır. Yansıma sözler de dilden dile değişir. Dolayısıyla giga ile Geige Almanca, gıygı ise Türkçe birer yansımadır. Geri kalanlarınsa Türkçe-Farsça-eski İslavcada ortak olduğu, köklerinin Türkçeye mi, Farsçaya mı dayandığının, konunun uzmanları arasında tartışıldığı anlaşılmaktadır. Kırgızca kıyak ile Anadolu’dan derlenen kıykı arasındaki benzerlik göze çarpmaktadır; ancak kıyak sözü Farsçadan bozma olmayıp Kırgızca bir yansımaysa Yenisey Kırgızlarının torunları olan Güney Sibirya Türkleri bu sözü niçin kullanmamakta, kemençelerine yançak komıs, okça komıs demekteler (17) ?

Gazimihal çekme çalgıların yaylı çalgılardan daha eski olduğu kanısındadır (10). Ögel ise Türklerde kopuzun yaylı bir çalgı olarak oluştuğu, çekme biçimlerinin sonradan geliştiği kanısındadır (17). Kopuzla yaylı çalgıların ilişkisi Güney Sibirya’da yaşayan Şor Türklerinin kemençeye yaylı kopuz anlamına gelmek üzere yançak komıs , Sagay Türklerininse oklu kopuz anlamına gelmek üzere okça komıs demelerinden de anlaşılmaktadır (17). Gagavuzların kemençeye taktıkları ad olan kovuş sözünün (10) de kopuzdan bozma olabileceği kanısındayız. Kanımızca kemençe sözünün en uygun Türkçe kökten karşılığı yaylı kopuz olup, oklu kopuz sözü de bunun eşanlamlısı olarak sunulabilir.

Farsçada kemençeye gıçek ile kemançenin yanı sıra çeğane (20) ile kemane de denir. Kemane sözü kemançe gibi yaycık anlamına gelir. Keman yayı anlamında da kullanılır. Geniş anlamda kemençenin eşanlamlısı olmakla birlikte dar anlamda uzun kemençe anlamındadır. Bu anlamının doğal karşılığı uzun yaylı kopuzdur. Kemençenin Latincesi vituladır (29). Fransızca gigua, İngilizceyle İtalyanca giga eski Almanca gigadan gelir. Bu sözle Anadolu’da keman anlamına gelen gıygı arasındaki benzerlik bize bunun yansıma olabileceğini düşündürmektedir. Latince vitula’dan bozma İngilizce fiddle sözüyse hem gıygı, hem yaylı kopuz anlamlarına gelir (29). Yaylı kopuzun Anadolu’daki ölçünlü biçimi daha çok Karadeniz Bölgesi’nde kullanılır. Bu yüzden kimi kaynaklarda bu biçiminden karadeniz kemençesi biçiminde söz edilir (10, 23). Gazimihal, bu çalgının Gagavuzyeri’nden Mısır’a dek geniş bir alanda kullanıldığını, ilk çıktığında İç Anadolu’da da önem kazandığını, bunun da Anadolu’daki öbür yaylı kopuz çeşitleri gibi son yüzyıllarda batıdan geldiğini belirtmektedir (10). Bunun dışında kalan başlıca yaylı kopuz çeşitleri ayaklı kemane (ayaklı yaylı kopuz), kabak kemane (kabak yaylı kopuz), kese kemanı (torba gıygısı) (10), klasik kemençedir (kökleşik yaylı kopuz).

Kabak yaylı kopuza kısaca kabak da denir. Ali Rıza Yalgın Güney Anadolu Türkmenlerinin bir çeşit kabağa eğit dediklerini belirlemiştir (17). Ünlü Macar çalgıbilimcisi Bela Bartok, Macarcada gıygı anlamına gelen hegedu sözüyle bu söz arasındaki ad benzerliği üzerinde durmuştur (17).

Torba gıygısı cepte taşınabilen küçük bir yaylı kopuz olup, cep kemençesi (10) olarak da anılır. Almancada Taschengeige, İtalyancada violino di pochetto olarak anılır (10). Arapça cep sözünden kurtulmak için cep yaylı kopuzu yerine göncük yaylı kopuzu da denebilir.

Kökleşik yaylı kopuz, fasıllarda kullanılan bir çalgı olup, genellikle bir halk çalgısı olarak kullanılan yaylı kopuzun en gelişmiş biçimidir. Armudî kemençe (Armutsu yaylı kopuz) (10, 23), fasıl kemençesi (10, 23), istanbul kemençesi (23) olarak da bilinir. İstanbul’a 19. yy’de Polonya’dan gelmiştir (10). Farsça armut sözünden kurtulmak için ayvamsı yaylı kopuz seçeneği de sunulabilir. Son yıllarda Eyuboğlu ayva sözünün de Farsçadan bozma olduğunu ileri sürmüş (9); Eren ile Tietze de bu görüşe katılmışlarsa da ( 7, 8, 22) (Eyuboğlu uğraşman bir dilci olmadığından onun görüşleri uğraşman dilcilerce kaynak gösterilmemektedir. Nitekim burada da Tietze Eyuboğlu’nu değil, Eren’i kaynak göstermiştir. Oysa Eyuboğlu’nun sözlüğünün birinci basısı 1988’de, ikinci basısı 1991’de yayımlanmıştır. Eren’in ayva konusundaki yazısı 1999’da yayımlanmıştır. Eyuboğlu kendisini özengen bir dilci olmakla eleştiren Eren’i yanıtlarken çalışmalarında görüş alışverişinde bulunduğu Eren’in bu tutumunu anlayamadığını belirtmiştir. Eren ile 1978 yılında yaptığımız bir görüşmede ayva sözünün kökeni konusunda özgün bir görüşünün bulunduğunu, ancak bunu yakında yayımlanacak olan sözlüğünde açıklayacağını belirtmişti. Yakında yayımlanacağını söylediği sözlük ne yazık ki ancak 1999 yılında yayımlanabildi. Dolayısıyla Eyuboğlu’nun sözlüğünde yer alan görüşlerin bir bölümü Eren’den sözlü olarak edinilmiş olabilir. Eyuboğlu’nun bunları belirtmesi gerekirdi. Ancak Eyuboğlu’nun hangi bilgiyi Eren’den aldığını, hangisini almadığını bilemeyeceğimizden, ayva sözünün Farsça bir alıntı olduğu yolundaki savın en eski kaynağı olarak Eyuboğlu’nu anmamız gerekmektedir), kökleşik sözlüklerimize göre (1, 14, 18, 25) Türkçedir.

Yaylılar içerisinde anılması gereken önemli bir çalgı rebaptır. Yayla, çalgıçla ya da elle çalınan bir saplı telli çalgıdır. Adı, Arapça rebabdan bozmadır. Arapçada rebabe olarak da anılır (11). Bu sözün Farsça revaveden bozma olduğunu ileri süren İran kaynakları da vardır (11, 26). Rebab sözü Arapçada kopuz (ud) anlamında da kullanılmıştır (11, 26). Rebap Ortadoğu çalgıları içerisinde eski Türk kopuzuna en çok benzeyenidir. Gazimihal’e göre Arapların rebabı, İranlıların berbadıyla Türklerin kopuzu yapıca biribirine pek benzeyen çalgılardı (11, 17). Sahib-i kamus adlı yapıta göre rebab, adını ünlü yaylı kopuzcu Memdud bin Abdullah-ül Vasatî-ür Rebabî’den almaktadır (11).

Rebabın Türkçe adları ıklığ ile ıklıktır (17, 20). Gazimihal buradaki ık kökünün ok anlamında olduğu, sözcüğün oklu anlamına geldiği, okunsa yay anlamında kullanıldığı kanısındadır (10, 11). Ögel Gazimihal’e katılarak Sibirya’da yaşayan Şor Türklerinin Radloff’a göre ık sözünü kemençe yayı, kemençe anlamlarında kullandıklarını belirtmektedir (17).

Divan’da ekeme, ikeme biçimlerinde geçen bir çalgı vardır (5). Kopuza benzer bir çalgı olduğu belirtilmiştir. Ögel bu sözle ıklığın kökündeki ık sözü arasındaki benzerliği vurgulamıştır (17). Brockelmann’a göre bu çalgı bir kopuz (ud) ya da yongardı (gitar) (17). Clauson’a göre bu sözcüğün yazımı egeme olup, yaylı bir çalgıydı. Törpülemek anlamına gelen eğelemek eyleminin eski biçimi olan ege- eylem kökünün türevidir (3). Yayın tellere sürülmesinin eğeleme biçiminde yorumlandığı anlaşılmaktadır.
Iklık sözü dirgerlik diline lyra denen oluşumun adı olan bir dilgibilim (anatomi) terimi olarak İşçil-Elöve’ce sokulmuş (12), bizce de kopuz’un eşanlamlısı olarak bu anlamda benimsenmiştir (25).

Gıygı çoluğunun ana çalgısı gıygının kendisi değil, viyoladır (30). İtalyancada gıygı çoluğundan çalgılar viyolanın İtalyanca özgün adı olan viola sözünün türevi olan adlarla anılırlar. Gıygı anlamındaki violino da bunlardan biridir. Viyolanın atası düncel bir çalgı olan viola da bracciodur (29). Kol gıygısı anlamına gelir. Bacakarasına kıstırılıp çalınan viola da gamba’nın tersine omza dayanarak çalındığından dolayı bu adı almıştır (28). Viyolanın Almanca adı olan Bratsche viola da braccio’dan bozmadır (30). Viyola gıygıdan daha uzun, ancak daha ince seslidir. Bu yüzden İtalyancada viola alto olarak da anılır (29). Genelde ince sesleri tanımlayan İtalyanca alto sözü viyola anlamında da kullanılır (29, 30). Türkçe doğal karşılıkları ince gıygı, uzun gıygıdır.

Gıygı çoluğundan öbür çalgı çeşitleri kontrbas, viola da gamba ile viyolonseldir. Kontrbas, gıygı çoluğunun en büyük, en kalın sesli üyesidir. Kontrbas sözü Fransızca contrebassetan bozmadır (1). O da eski İtalyanca contrabassodan bozmadır (29). Yeni İtalyancada contrabbasso biçimine dönüşmüştür (29). Almancası Baßgeige (19), İngilizcesi bass fiddle ile bull fiddledır (29). Türkçe doğal karşılıkları kalın gıygı ile boğa gıygısıdır.

Viola da gamba yukarıda da belirttiğimiz gibi bacakarasına kıstırılıp çalınan bir gıygıdır. İngilizce adı violdür (28). Türkçe doğal karşılığı bacak gıygısıdır. Viyolonselin atası olan düncel bir çalgıdır.
Viyolonsel viola da gamba’nın geliştirilmesiyle ortaya çıkarılmış çağcıl bir gıygıdır. Adı İtalyanca violoncellodan bozmadır (1). İtalyancada kısaca cello diye de anılır. Bu biçimi dilimize çello biçiminde aktarılmıştır (1). Almancası Kniegeigedir (19). Almancasının çevirisi olan Türkçe doğal karşılığı diz gıygısıdır.

Ünlü gıygıcımız Doç. Pelin Halkacı Akın’ın annemizin halasının torununun kızı olduğunu da bu arada belirtmek isteriz. Kendileri Mimar Sinan Bilgitayı Devlet Konservatuarı öğretim üyesi olup, 1999 yılından beri Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile Borusan Oda Orkestrası’nın başgıygıcısıdır (16). Ünlü tatlıyatukçu Ziya Santur babasının anneannesinin amcasının oğlu olup, o da Edirne’nin köklü çoluklarından biri olan Halkacılardandır.

Gıygı, yaylı kopuz, ıklığ dışında kalan başlıca yaylı çalgılar yaylı tambur ile yaylı yatuğandır. Yaylı tamburun doğal Türkçe karşılığı yaylı tımbırdır. Yaylı yatuğan yatırılarak çalınan sapsız yaylı çalgıların ortak adıdır. Bunlara Almancada Streichzither denir (15, 27).
__________________________________________

KAYNAKÇA

1)Ağakay MA. Türkçe sözlük. 10. bası. TDK. Ankara, 2005.
2)Brockhaus FA. Der Sprech Brockhaus. 9. Aufl. Wiesbaden, 1984.
3)Clauson G. An etymological dictionary of pre-thirteenth century Turkish. University Press. Oxford, 1972.
4)Türkiye’de halk ağzından derleme sözlüğü. TDK. Ankara, 1963-82.
5)Divanü lûgat-it Türk dizini. TDK. Ankara, 1972.
6)Doerfer G. Türkische und mongolische Elemente im neupersischen. Wiesbaden, 1963-67.
7)Eren H. Ayva. Türk Dili Eylül 1999; 573: 739-48.
8)Eren H. Türk dilinin etimolojik sözlüğü. Ankara, 1999.
9)Eyuboğlu İZ. Türk dilinin etimoloji sözlüğü. 2. bası. Sosyal Yayınlar. İstanbul, 1991 (1. bası 1988).
10)Gazimihal MR. Musıki sözlüğü. MEB. İstanbul, 1961.
11)Gazimihal MR. Ülkelerde kopuz ve tezeneli çalgılarımız. Kültür Bak. Ankara, 1975.
12)İşçil Şİ, Elöve AU. Türkçe hekimlik terimleri üzerine bir deneme. TDK. Bursa, 1944-48.
13)Kerkay E. http://www.passisondiscs.co.uk/articles/hungarian_folk_instruments2.htm
14)Kutlu A, Yaşayan S, Ateş K, Dizman İ, Kul E, Özel S, Çotuksöken Y, Küçükceylan N. Türkçe sözlük. 2. bası. Dil Derneği. Ankara, 2005.
15)Michel A. Streichzithern. http://www.studia-instrumentorum.de/MUSEUM/zith_streichzith.htm , 2001.
16)http://muziklopedih.tripod.com/
17)Ögel B. Türk kültür tarihine giriş 9. 3. bası. Kültür Bak. Ankara, 2000.
18)Redhouse. Türkçe/Osmanlıca-İngilizce sözlük. 17. bası. Sev. İstanbul, 1999.
19)Steuerwald K. Türkçe-Almanca sözlük. ABC. İstanbul, 1983.
20)XIII. yüzyıldan beri Türkiye Türkçesiyle yazılmış kitaplardan toplanan tanıklarıyla tarama sözlüğü. TDK. Ankara, 1963-77.
21)Tavkul U. Karaçay-Malkar Türkçesi sözlüğü. TDK. Ankara, 2000.
22)Tietze A. Tarihi ve etimolojik Türkiye Türkçesi lugatı. Birinci cilt A-E. Österreichische Akademie der Wißenschaften. Simurg. İstanbul, 2002.
23)http://www.tufak.org.tr/halkmuzigiçalgilari.htm
24)Tuğlacı P. Okyanus 20. yüzyıl ansiklopedik Türkçe sözlük. Pars, 1971.
25)Ülker S. Ülker tıp terimleri sözlüğü. Latince-Türkçe, Türkçe-Latince. Açıklamalı 3. bası. İstanbul, 2004.
26)Ülker S. Kubuzdan lavtaya kopuz. Türk Dili Dergisi Kasım-Aralık 2008; 22 (129): 22-24.
27)Ülker S. Psalterion’dan santura yatuğan. Türk Dili Dergisi Mart-Nisan 2009; 22 (131): 24-26.
28)http://vdgsa.org/pgs/stuff.html
29)Webster’s third new international dictionary of the English language unabridged. Könemann. Cologne, 1993.
30)http://de.wikipedia.org/wiki/Bratsche , 2 Jul 2007.
31)Yudahin K. Kırgız sözlüğü. Çev. Taymas AB. TDK. Ankara-İstanbul, 1945-48.
________________________________________________
Bu çalışma “Türk Dili Dergisi Mayıs – Haziran 2009; 22 (132): 19 – 22”de yayınlanmıştır.




Hoşgeldiniz