Yerel Klasik Batı Müziği Üzerine Bardakçı Fırtınası…
Toplam Okunma: 4554 | En Son Okunma: 22.11.2024 - 06:25
Özgüven davranış kökeninin bilimdışı olduğu bilinir. Bir örneğini yine gördük. Haber Türk TV’de Cumartesi günleri yayınlanan (25 Aralık 2010) “Tarihih Arka Odası” başlıklı programda Murat Bardakçı tarafından “Türk Beşleri”ne “Türk Leşleri” tabiri kullanılınca adeta kıyamet kopmuş, bunun üzerine de temsilci olarak 08.01.2011 tarihli programa Andante Dergisi sahibi Serhan Bali ve İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Müdürü Mehmet Güntekin davet edilmişlerdi. Müzikolog katılımı beklentisi, Bardakçı’nın Türkiye’deki müzikologları tanımaması nedeniyle gerçekleşmedi…
Zaten programın çoğu yeni çevrilmiş olan “Muhteşem Yüzyıl” filimdeki harem hayatı anlatımına yönelen eleştirilerin sohbetleriyle geçti. Bizimkiler ise beklediler, durdular. “Acaba bir pund yakalayabilir de Türkiye’de ses olabilir miyiz” diye… Tabii ki olmadı. Hem kendilerinden hem de Bardakçı tarafından oldurulmadı… Türk Musikisi Haberleşme Grubunda yayınlanan bir mesaj da “nerelerde olunduğu hakkında” adeta tuz biber oldu..
Programa gönderdiği bir mesaj’ın kopyasını bize de gönderen ve M.Bardakçı tarafından isim belirtilmeden yanıtlanan sorusunda Orcan Atasoy dedi ki:
“Programınızda varolan konukların şahıslarına değil, ama temsilci olarak gelen/çağrılan konuklara bir kez bakmak bile Türkiye’de müziğin -sohbetinin dahi- içinde bulunulan durumu ortaya koymaktadır..
Türk musikisinde akademik yaklaşım hala düşük düzeyde midir?
Sorum şu:
Bulamadınız mı?
Sanmıyorum.
Türkiye’de 10’dan fazla üniversite düzeyinde eğitim veren müzikoloji bölümü var. Neden dikkate almadınız?..”
Murad Bardakçı dediler ve de buyurdular ki:
“Türkiye’de müzikolog yoktur….”
Program konuklarından çıt çıkmadı.
Nasıl çıksın ki?
* * *
Bardakçı tarafından sağlanan bir sınav şansının pek de başarılı geçtiği söylenemez.
Şöyle ki :
” Müzik geleceğimizin yıllar yılı gerek okullar, gerekse devlet bakanlıklarında müzik ile doğrudan alakası olmayan meraklılar tarafından yönlendirilmeye/yönetilmeye çalışılması ve buna müsaade eden müzik insanlarımızın özellikle ön plana çıkarılması nedeniyle “al gülüm ver gülüm mekanizması” artık kronik hale gelmiştir.
Bardakçı 8 Ocak 2011 cumartesi tarihli HaberTürk TV “Tarihin Arka Odası” programında dışardan kendine göre seçtiği iki konuğunu beklete beklete yordu durdu. Onlar da sıralarını bekleyince, seslerini çıkaramayınca, etken, aktif olamayınca…
Bardakçı zaten sebeb değil, sonuç üzerinde durdu. Yüklendi.
“Kendine göre” haklıydı.
Herkes anladı…
Birileri hariç.
Onlar ki: Şimdi yazışıp duruyorlar E-posta gruplarında…
Diyorlar ki:
“Beni (Serhan Bali) yetersiz bulan arkadaşlarıma ve değerli büyüklerime sesleniyorum: Kusura bakmayın ama hiçbiriniz öyle bir ortamda benim sergilemeye çalıştığım performanstan öte bir performans sergileyemezdiniz. Bu bir böbürlenme değildir. Bu sakat formatın doğal bir sonucudur. Her birikimli insanın bu tip platformlarda söyleyecek sözü vardır. Herkes birikimlerini kendi meşrebince, doğru bildiği usullere göre, kendi çıkarımlarıyla sunacaktır. Kısacası: Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır.
…
*Burada ilk kez - zorunluluktan dolayı – açıklıyorum.
Ben bu programa konuk bulmak için çok uğraştım. Bulduğum konuklara ya Murat Bey türlü sebeplerden olmaz dedi ya da olur dedikleri türlü sebeplerden gelmek istemediler.
Programa katılmalarının doğru olacağını Murat Bey’e iletmeme rağmen kendisi tarafından - hepsi bana malum olmayan türlü sebeplerle - istenmeyen dostlarımız: Muammer Sun, Kemal Küçük, Mesut İktu, Şefik Kahramankaptan, Hakan Şensoy, Evren Kutlay Baydar
Programa katılmalarının doğru olacağını Murat Bey’e ilettiğim, kendisinin de olur dediği ama daveti kendilerine ilettiğimde hayır cevabı aldığım dostlarımız: Fazıl Say, Ersin Antep, Emre Aracı, Hasan Uçarsu.
Programa katılmasının doğru olacağını Murat Bey’e iletmeme, kendisinin de olur demesine rağmen sonradan aralarında gelişen birtakım gerginlikler üzerine Murat Bey’in davet etmekten vazgeçtiği dostumuz: Cihat Aşkın.
…
Artık çok net gördüm ki, Facebook ortamı zıvanadan çıkmış durumda. Bazı müzisyen dostlarımın mesaj zincirlerinde yer alan, program ve hakkımda yazılan çirkin-edepsiz mesajları okuyunca acı acı güldüm. Adamın tekinin oraya yazdığı pespaye mesajı okuyorsunuz bir de sahnede çaldığı müthiş Elgar’ı, söylediği Yunus Emre’yi gözünüzün önüne getiriyorsunuz. “Bu iki adam nasıl aynı adam olabilir” diye insan soruyor kendine. Bazı müzisyenlerimizin kendilerini düşürdükleri durum hakikaten içler açısı. Yine bazı müzisyenlerimizin sözde fan’larının sergiledikleri tetikçilik ise “pespaye” terimiyle bile açıklanamayacak bir “çukur”luk arz ediyor. Saygın müzisyenlerimizin bu tip platformlarda coşkun-taşkın yaradılışlarından kaynaklanan anlık tepki gösterme kolaycılığına sapmamaları bence “duruşları” açısından onlara çok şey kazandıracaktır.(1)
(1) klasikbatimuzigi@yahoogroups.com 9 Ocak 2011 Pazar, “serhan bali” serhanbali@ … com)
* * *
Fazıl Say:
“Bardakçı 30-40 dakikaya yakın bir süre karcığar köçekçenin Erkin’in olmadığını anlattı. (Bunu ama haince yaptı, sanki Erkin o müziği araklamış gibi bir imaj yaratmaya çalıştı, “onun değildir” dedi)
Erkin’in kendisi de zaten bu köçekçeden yararlanmıştır. “Melodi benimdir” dememiştir ki.
Karcığar köçekçe bölümü Erkin’in Köçekçesinin sadece bir bölümüdür, kalanı Erkin’in müziğidir.
Parçanın tamamı 9 dakika, ilk 30-40 saniyesi karcığar Köçekçe.
Ayrıca;
Bartok Romen halk danslarını bestelediğinde,
Prokofyef rus halk şarkılarını bestelediğinde,
Beethoven Mozart’ın bir teması üzerine
Brahms, Haendel’in bir teması üzerine
Rahmanınov , Paganini’nin bir teması üzerine bestelediğinde;
oluyor da
Erkin, Anonim Karcığar köçekçe üzerine bestelediğinde mi olmuyor?
Konu ne?
Soru ne? Cevap ne?
Serhan?
Ve 50 kere yazdık burada, Erkin’in ilk 10 eseri arasına bile giremez köçekçe.
3 konçerto , 2 senfoni onca piyano eserleri, şarkıları , ve odamüziği eseri olan bir besteci bu.
Yani, bir bestecinin “imaj” zedelemesi “karcığar köçekçedeki 30 saniye yüzünden” olmamalıdır.Bunu bile başardı ya.. Diyecek bir şey yok..(2).”
(2) klasikbatimuzigi@yahoogroups.com, 9 Ocak 2011 Pazar, “fazil say” ffazilsay@ … com
Ve…
Müzik dünyamızdan renkler:
Turk musikisi haberleşme e-posta grubundan -sempozyumların ik türlü yani ulusal/uluslararası olarak yapıldığını, katılım puanlarının farklı olduğunu bilmeyen, bu nedenle de konuyu niyetince başka yerden alan- A. Tevfik Bildik’in -İTÜ TMDK’nın Türk Müziği Kurultayı yapılacağına dair ilanları üzerine- verdiği cevabi mesajı maalesef “daha nerelerde olunduğu, daha çok yol alınması gerektiği” hakkında önemli ipuçları veriyordu:
“a) ‘Ulusal Türk Muziği’ ne demek? “Türk Müzigi” neden kifayetsiz kalıyor. Mutlaka “ulusal” mı olması lazım. Ne kadar saçma, zevksiz ve kötü bir kelime. Küfür gibi.
b) Her müzik tartışmasında sözün sonu neden Mustafa Kemal Paşa’ya dayanır? Ne anlar Kemal Paşa muzikten?
c) Türk Beşleri de dahil olmak üzere, bu memlekette batı müzigi bestecisi oldugunu söyleyen herkes, neden bizim perdelerimizin ırzına tecavüz etmekten haz duyar? Bu zevatın baska işi yok mudur?(3)
(3) 8 Ocak 2011 turkmusikisi@yahoogroups.com
“Türk Beşleri ve Kurumların Kişilere Dönük Kamuoyu Beyanları Hk.” A. Tevfik Bildik” tbildik@ … com
* * *
Yorum tamamen sizlerin…
Musiki Dergisi