Devlet Koroları’ndan Topkapı Sarayı’na… Orcan Atasoy
Toplam Okunma: 4079 | En Son Okunma: 23.11.2024 - 11:15
Kültür Turizm Bakanlığı Devlet Korolarının bazılarında öteden beri, gizliden gizliye yaşanan koro şefi-koro müdürü çekişmesi benzer boyutunun Topkapı Sarayı’nda da yaşanabileceğini, saray yönetiminde de makam olarak üstte başkan altta müdürün olduğu bir sistemin varlığını bugüne değin kimse bilmiyordu… Söz Topkapı Sarayı (müdür biliyorduk) başkanı Prof.Dr. İlber Ortaylı’nın müdürü ile arasındaki yetki karmaşası hususunda yaşadıklarından açıldı… Ortaylı, “Burada bir başkan var, bir de müdür var. Ben başkanım, Yusuf Benli ise müdür..”… Kendisinin çok yorulduğunu ifade eden İlber Ortaylı’nın sözleri şöyle idi: “Ben çok kalamam, yaşım ilerliyor. Üniversiteye dönmem lazım.” …
Kültür Turizm Bakanlığı Devlet Korolarında öteden beri, gizliden gizliye yaşanan koro şefi-koro müdürü çekişmesi benzer boyutunun Topkapı Sarayı’nda da yaşanabileceğini, doğrusu saray yönetiminde de makam olarak üstte şef/başkan altta müdürün olduğu bir sistemin varlığını bugüne değin kimse bilmiyordu. Sanatsal/bilgisel ve akademik açıdan yetkin değerin yönetici olması, onun altında da idari işleri görmesi için bir müdürün görevlendirilmesi sistemi, ilk bakışta ve o zamanlar bu uygulamayı koyanlar açısından ileri bir yönetim şekli olarak görülse de, işin içine politika, vekil vs girdiğinde sistem artık işlemez hale geliyordu. Nasıl mı?..
Bu yönetim sisteminde sanat veya yönetim kurulunun bir başkanı var. Müdür başkanın/şefin altında görev yapıyor. İş yapma kararını bu kurul alıyor. Uygulamasını yürütmek ise müdür ve ona bağlı olan memurlarının görevi.
Başkan/şef (genel müdüre olsa da) tabii ki bakana bağlı. Bakanlık herhangi bir konuda aracılar aracılığıyla şefi değil de müdürü arıyor. Müdür şefe/başkana gidiyor. Mevcut başkanlık/şeflik sistemi zaten kendisini politik baskıdan koruması maksadıyla bu halde düzenlendiği için şef/başkan kendi kuruluyla birlikte öyle “her politik, yüksek makam isteğine ok. dememe” özgürlüğüne sahip oluyor.(idi)…
Kurulun özgürlüğü, şef/başkan özgürlüğü yerine “Bakan daha üstündür” vs şeklinde algılanmaya başladığı yıllar olan 1995 sonrasından bu yana sistemi delme, etkisizleştirilme girişimleri daha çok görülür oldu.
Ve bu “kurul etkisizleştirme operasyonu”nda son 15 yıldan yani Kültür Bakanlığı’nın DSP’ye ait olduğu dönemde beri müdür devreye girmeye başladı.
Bu şef/başkan, kurul etkisizleştirme uygulamasının ilk yaratıcılarından olan devrin bakanı İ. Talay’ın ilk işinin o zamanlar müdürleri değiştirmek olduğu, dönemi yaşayanlarca bilinir. Ardından ise müdürler, alınan kurul kararlarını uygulamakla yükümlü oldukları üstlerine yani koro şefine makam ağzından emir vermeye başladılar.
Emri güya kendileri değil makam veriyordu.
Sonra görüldü ki bu emirlerden bir tanesi makam emri ise 9 tanesi kendi istekleriydi!..
Sözkonusu çürütme sistemi politikanın da işine gelmişti. “Doğru” çıkarlara yenilmişti.
Büyük saflıkla bilimi/sanatı korumayı amaçlayarak konulmuş bir sistem alaturka zihniyette böylece çürüğe çıkartılmış oluyordu.
Çünkü kararı alan ile uygulayan arasında hiyerarşik mekanizma kurulmamıştı. Kağıt üstünde üstte görünen şefin müdür üzerinde hiçbir yaptırım gücü yoktu.
Yerel mahalden seçilmiş müdürün, sanat kurulu-şef ; yönetim kurulu-başkan üzerinde Bakan/vekil gücü kaynaklı hegemonya kurma çarpıklıkları üzerine yaşanan olayların gündeme gelmesi de zaten çok gecikmedi.
Kurum değil de şahsi üstünlük kibir çekişmeleri yüzünden ikisi de birbirlerini takmamaya dolayısıyla da geçinememeye başladılar.
Birbirlerini şikayet ettiler. Bakan tabii ki yine politik açıdan değerlendirerek istediğine soruşturma izni verdi, istemediğine vermedi.
Soruşturma izni verilip de sahaya gönderilen müfettiş ise göreve giderken karşısındaki başparmağın yukarıya mı, aşağıya mı dönük olduğuna dair ince ayrıntı, efsane şeklinde anlatılır durur. …
* * *
Söz Topkapı Sarayı (müdür biliyorduk) başkanı sayın İlber Ortaylı’nın müdürü ile arasındaki yetki karmaşası hususunda yaşadıklarından açıldı.
Haber şöyleydi:
Topkapı Sarayı’na müze müdürü olarak atanan Yusuf Benli, ilk demecinde tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın görevinin “misafirleri ağırlamak” olduğunu söyledi.(1)
Benli, tüm yetkilerin artık kendisinde toplandığını da dile getirdi.
Bu sözler Topkapı Sarayı’nda yetki karmaşası yaşandığı yorumlarına neden oldu.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, konuyla ilgili olarak NTV muhabiri Ilgaz Gürsoy’un sorularını yanıtladı.
İlber Ortaylı, Topkapı Sarayı’nda bir yetki karmaşası yaşanmadığını savundu.
Ortaylı, “Burada bir başkan var, bir de müdür var. Ben başkanım, Yusuf Benli ise müdür. Problemi varsa bize söylesin, çözmeye çalışırız. Zaman gazetesi üzerinden haberleşmeyelim, bu işler Zaman gazetesine kalmadı” dedi.
Topkapı Sarayı’na bir müdürün daha gelmesi gerektiğini belirten İlber Ortaylı, “Yönetmeliğe göre iki müdür var. Bir müdür daha olması lazım” diye konuştu.
Kendisinin çok yorulduğunu ifade eden Ortaylı, şöyle konuştu: “Ben çok kalamam, yaşım ilerliyor. Üniversiteye dönmem lazım.”
______________________________________
(1) http://www.ntvmsnbc.com/id/25167588/