Fazıl Say ve İstanbul… Cihat Aşkın
Toplam Okunma: 3393 | En Son Okunma: 23.11.2024 - 11:14
Halen yaşadığımız güzellikleri muhafaza ederek İstanbul’u kültürü ile yaşanan bir kent haline getirmek sanatçıların ödevidir. Bir dünya müzisyeni olan Fazıl Say İstanbul için görkemli bir senfoni yazarak bunu yerine getirmiştir. Fazıl Say’ın İstanbul senfonisi sadece 2010 İstanbul Kültür Başkenti kapsamında değerlendirilmesi gereken bir sanat eseri olarak değil, Çağdaş Türk Müziği’ni 21. Yüzyıla taşıyacak bir eser olarak tarihe damgasını vuracaktır. Çünkü klasik müziğimizin en önemli iki enstrümanı Ney ve Kanun ile senfonik orkestranın bütünleşmesi bu eserde kendini gösterdiği gibi, Çağdaş Türk Müziği’nin gideceği yönü belirlemesi açısından da oldukça yol gösterici bir eser olarak tarihe geçmiştir…
İstanbul eski dönemlerden bu yana şairlerimize, bestecilerimize ve edebiyatçılarımıza ilham kaynağı olmuş bir şehirdir. Nedim’den Tevfik Fikret’e, Yahya Kemal’den Nazım Hikmet’e, Orhan Veli’den Münir Nurettin’e, Mustafa Çavuş’ tan Cemal Reşit’e ve daha birçoklarına ilham kaynağı olan İstanbul artık 21. Yüzyıldadır. Güzellikleri ve eskiyi aradığımız nostaljisi ile artık gitgide çirkinleşmeye başlayan şehirde gökdelen-kondu tarzı yapılaşma daha fazla gündeme gelmektedir. Sermaye ve endüstrileşme İstanbul’u içten içe yok etmektedir.
Halen yaşadığımız güzellikleri muhafaza ederek İstanbul’u kültürü ile yaşanan bir kent haline getirmek ise sanatçıların ödevidir. Bir dünya müzisyeni olan Fazıl Say İstanbul için görkemli bir senfoni yazarak bunu yerine getirmiştir. Bence Fazıl Say’ın İstanbul senfonisi sadece 2010 İstanbul Kültür Başkenti kapsamında değerlendirilmesi gereken bir sanat eseri olarak değil, Çağdaş Türk Müziği’ni 21. Yüzyıla taşıyacak bir eser olarak tarihe damgasını vuracaktır. Çünkü klasik müziğimizin en önemli iki enstrümanı Ney ve Kanun ile senfonik orkestranın bütünleşmesi bu eserde kendini gösterdiği gibi, Çağdaş Türk Müziği’nin gideceği yönü belirlemesi açısından da oldukça yol gösterici bir eser olarak tarihe geçmiştir.
İstanbul Senfonisi’nde nostalji ney ve yaylıların iç içe geçmiş tınılar, tarikat zikir ayini esnasında kullanılan minimalist soyutlamalar, Sultanahmet Camii Kudüm ve Ney ile orkestranın sonsuz boşluğu arasında gidip gelen ruhani bir mertebe, Ada Vapurunda Hoş Giyimli Genç Kızlar, daha önce bir film müziğinde kullandığı –hani bazılarının ıslıkla çalacağı tarzda !- muhteşem bir melodi, Haydarpaşa Garından Anadolu’ya gidenler, tren raylarının gürültüsü arasında Anadolu teması ve Alem Gecesi’nde çılgınlığın ve sarhoşluğun verdiği ritmik yansımaların ardından Final ( NTV nin saygısızca kestiği bölüm), spektaküler bir şekilde kendini göstermiş ve 21. Yüzyıl Türk Müziği’ne armağan edilmiştir. 20. Yüzyılda TÜRK BEŞLERİ ile başlayan çoksesli kültürün saraydan alınarak halka arz edilmesi anlayışı 21. Yüzyılda müziğimize FAZIL SAY damgası vurarak devam edecek ve halkın çok sesli kültürü özümsemesi ise Fazıl gibi değerli bestecilerimizin öncülüğünde mutlaka ve mutlaka Türk müziğinin makamsal özelliklerinin, bağlamanın, kudümün,kanunun, udun ve bilumum kendi değerlerimizin evrensel değerler ile birleşmesi yoluyla elde edilecektir.
Bizim katkımız dünya kültürüne çok önemli bir katkıdır. Bırakın, bazıları çok sesli müzik dinlemeye Avrupa’ya gitsinler, ama biz dünyada önce kendi ülkemizde varız ve bu müziğin sahibiyiz, daha sonra dünyada varız, her yerde varız, ilk 1000 e değil 100 e giren müzisyenlerimiz ve bestecilerimiz vardır. Piyanistlerimiz vardır, kemancılarımız vardır, viyolonselcilerimiz vardır vs. Biz gerektiğinde toplumsal ve haklı tepkimizi gösterdiğimiz zaman kimsenin bize hakaret etmesine izin vermeyecek kadar güçlüyüz. Bunun için birlikte hareket etmek şarttır. Çok yakın zamanda Ulusal Müzik Konseyi’miz resmi olarak kurulacak ve çalışmalar toplumun her katmanına demokratik usüllerle yayılacaktır.
Fazıl Say, Türkiye’nin 21. Yüzyıla açılan en önemli pencerelerinden birisidir. Çok mühim bir müzik dili vardır. Bu müzik dili benim ve genç jenerasyonun icralarıyla ve besteleriyle desteklenecektir.
20. Yüzyılda Türk Beşleri ve öncülerin yarattıkları ve çok önemli değerlere kavuşturdukları müzik bizim jenerasyonumuz sayesinde toplumsal katmanlarla barışmış, 21. Yüzyılda ise daha katılımcı ve mesaj verici etkenlerle yepyeni bir yola girmiştir. İşte bu yeni yolun öncülerinden biridir Fazıl Say. Tarih bunu bu şekilde yazacaktır. Tüm içtenliğimle değerli kardeşimi selamlıyor ve yakında onun Keman Konçertosunu yorumlamaya başlayacağımı ilan ediyorum. Özellikle benim için yazdığı Kleopatra isimli solo keman eserini ise 2011 de ilk defa seslendirecek olmam bana büyük bir mutluluktur.