“Asri Kemençe” Monografisi Müzikbilim Dünyasında …
Toplam Okunma: 5875 | En Son Okunma: 22.11.2024 - 06:27
1926’da –sonraları Edirnekapı Dispanseri başhekimi- Dr. Zühtü Zühtü Rıza Tinel tarafından kaleme alınmaya başlanan, İstanbul Kemençesi’nin o zamanki durumu ve tıpkı keman ailesi gibi beşlemesinin meydana getirildiği(1933) detaylı çalışmaların bilimsel bir dille anlatıldığı ve 1984’den bu yana Dr. Ayhan Sarı Kütüphanesi’nde yayınlanmayı bekleyen Osmanlıca el yazması monografik çalışma Kasım 2010’da İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı tarafından yayınlandı. 1-3 Aralık 2010 tarihlerinde İTÜ Maçka Kampüsü Sosyal Tesisler’de düzenlenecek Cüneyd Orhon Kemençe Sempozyumu’nda ilk kez müzikbilim dünyasıyla buluşacak olan çalışmanın sunuşundan anekdotlar :
…Hüseyin Saadettin Arel 1948 tarihli Musiki Mecmuası’nın 6. sayısında başyazı olarak kaleme aldığı “Kemençe Beşlemesi Hakkında Hatıralar ve Düşünceler” yazısında şöyle diyor:
“…1922 senesinde benden armoni dersi almakta olan bazı meraklı arkadaşlarla konuşurken lakırdı sırasında kemençelere ait tahayyülatımı alelade bir temenni gibi zikretmiş bulundum.
Muhatablarımdan Dr. Zühtü Rıza merhum büyük bir tehalükle bu tasavvura taraftarlık gösterdi ve Türk musikisinde armoni tatbikatı için kemençelerden mürekkeb bir saz takımının ideal bir vasıta olacağını söyleyerek hemen işe girişmemiz teklifini ileri sürdü. Tabii ben zaten hazırdım… Dr. Zühtü Rıza Edirnekapı Sıhhat Merkezi Başhekimi iken emekliye ayrılmış, az sonra yani bundan(1948) birkaç sene evvel vefat etmiştir…”
1926’da yazmaya başladığı çalışmasını Arel ile sürdüren Zühdü Rıza Tinel uğraşılarının neticesini, 1930’larda birlikte hayata geçirmeye başladıkları, müzik tarihimizde önemli bir yeri bulunan “Kemençe Beşlemesi” ile almıştır.
Arel’in Zühtü Rıza Tinel için “…Bu üşenmez dost senelerce süren yorucu mesaiyi, imrenilecek bir takip ruhiyle hiç fütur getirmeden devam ettirerek mesut neticesine kadar götürdü ve bir gün kendi el yazıyla kitabında verdiği izahata(bkz.Ekler) göre 15 Temmuz 1932 de bana gelerek artık hazırlıkların bitirilmiş olduğunu müjdeledi…” şeklinde dile getirdiği satırların orjinalini yazılışından 78 yıl sonra çalışmamızın içinde ve Arel’in satırlarıyla birlikte Ekler bölümünde bulabilirsiniz.
Geleneksel Türk sanat müziği yaylı çalgıları alanında geleceği tasavvur eden Yazar, basımı yazımından 84 yıl sonra hiçbir maddi beklenti düşüncesi olmadan tarafımızdan –tıpkı kendi yaptığı gibi- meslek aşkıyla gerçekleştirilen çalışmasında varolan ileri bakış açısı, insanda derin ufuklar açıyor. Tabii ki üstüne kurulacak olanlarla… Bu da Tinel’i zamanının ilerisini görebilme özelliği açısından önemli kılıyor.
1983 yılında “Türk müziği çalgıları” araştırmam için veri toplama sırasında sıra kemençeye geldiğinde araştırmanın ucu “Kemençe Beşlemesi”ne uzanmıştı. Konu hakkında tek bilgi kaynağının ise H.S.Arel’in Musiki Mecmuası’nın 1948 tarihli 6. sayısında başyazı olarak kaleme aldığı “Kemençe Beşlemesi Hakkında Hatıralar ve Düşünceler” olduğu görülüyordu. Arel yazısında “Merhum dostum –Z.R.Tinel- kemençe hakkındaki faaliyetlerimizin her türlü tafsilatına dair bir de kitap telif etmiştir. Kendi el yazısıyla bana armağan ettiği bu eser kütüphanemde duruyor” demekte ve benim için de konu hakkında önemli bir sayfa açmaktaydı.
Yıl 1983 idi. Arel 1955 yılında vefat etmiş, kütüphanesi ise 1961 yılında İstanbul ‘da bir kütüphaneye bağışlanmıştı. Kütüphane devrinin üzerinden ise 22 yıl geçmişti. Hemen İzmir’den İstanbul’a gittim. Kataloglarda aradım. Bulamadım. Görevlilere sordum. Kataloglarda yoksa burada yoktur” cevabını verdiler. Fakat ben söylenti olarak biliyordum ki Arel Kütüphanesi’nin “22 yıldır hala tasnif edilmemiş” birçok materyali Enstitü’nün bodrum katındaki bir odada tutuluyordu.
Durumu yani Dr. Zühtü Rıza Tinel’in “Asri Kemençe” başlıklı yazmasını aradığımı Kütüphane müdürüne belirttiğimde önce “yok” deyip ilgilenmediler. Misli misli ısrarlarım üzerine sayın müdür aşağıya bodruma indi ve aşağı yukarı 20 dakika sonra elinde yazmayla yukarı çıktı. Sonraları bir başka ışığı da yakacak olan yazmanın gün ışığına çıkması anındaki zafer duygularımı tahmin ettiğinizi sanıyorum.
O zaman 22 yaşında olan bendenize sayın müdürün ilk sorusu “siz bunu nereden biliyorsunuz” olmuştu. Kendisi elinde yazma olduğu halde odasına yöneldi. Ben de peşinden giderken kendileri “genel çalışma yerinde çalışamıyacağımı, odasında çalışmam gerektiğini” belirttiler.
Yıllardır bodrum katında atıl vaziyette duran Yazma birden değere binmişti. Mecburen uydum. Fakat tabii ki İstanbul’da kalacağım kısa zaman dilimi içinde yazmayı Sayın müdürün odasında çalışmam hem psikolojik, hem maddi, hem de Osmanlıca seviye yeterliliğim açısından mümkün değildi. Mikrofilm talebinde bulundum.(O zamanlar el yazmalarının kütüphanelerde taranmış hallerinin bulunmaması nedeniyle bu ihtiyaç ancak mikrofilm ile karşılanırdı) Her isteğe red cevabı vermeyi alışkanlık haline getirmiş bulunan sayın kütübhane müdürü “Kütüphanelerinde böyle bir hizmetin olmadığı” cevabını verdi. Yakın olan diğer bir büyük kütüphanede çekilmesi önerim de -artık alışıldığı gibi- önce reddedildi.
Bir yazmanın gün ışığına çıkarılması konusunda -o ana değin artık kendini kanıtlamış- bir meslek insanına destek olması gerekenlerin çıkardığı engeller, mesleğinin baharındaki genç araştırmacı açısından daha bir önem kazanıyordu.
Sayın müdürün yeni bir reddine karşın yılmayıp sürdürdüğüm ısrarlar üzerine izin verildiğinde ise dünyalar benim olmuştu.
Daha da önemlisi şu idi: Israrlı araştırmalarımın ödülü yıllar sonra Santuri Ziya Bey’in 1952’de baskı sırasında kaybolan “Türkiye’nin ilk Ney ve Santur Metodları’nı bulmak, gün ışığına çıkarmak, meslek hayatımın önemli aşamalarından birini kaydetmek” olarak bana geri dönecekti.
Bu kayıp metodlar da sonradan bulduğum müsveddeleriyle birlikte 1989’da Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik Bilimleri Bölümünde tarafımdan yüksek lisans tez konusu olarak çalışılmış ve sonuçlandırılmıştır.
Monografik yayınlar tarihsel araştırmaların belkemiğini oluşturur. Bu nedenle birinci derece kaynaklardaki veriler üzerine kurulmuş araştırmaların çokluğu, müzik bilim düzeyi açısından da belirli bir seviyenin göstergesi olarak algılanır. Müzikoloji bölümü bulunan okullarımızda gerçekleştirilen monografik yayın sayısı ise hemen yok denecek boyuttadır. Bu açıdan İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın yayın konusunda son yıllarda yaptığı atılımlar övgü ve takdirle karşılanmaktadır…
Tinel yazmasının başlık altı şöyle :
“HER HAKKI DARÜLELHAN’INDIR (O dönemin konservatuarı, kelime anlamı: Ezgiler Evi)… BASTIRANINDIR.” Dr. Zühdü Rıza Tinel Çalışmasının o dönemin konservatuarınca değil de, 84 yıl sonra 21.yy Konservatuarı’nca bastırıldığını görseydi acaba ne düşünürdü?..
Dr. Ayhan Sarı
Yazmanın girişinden:
“…Her mûsıkî mensubunun ferdi çalışması lâzımsa da bu kişilere hangi esaslar dâhilinde çalışmak lâzım geleceğini bildirecek bir ilim ve sanat merkezi işlemeye başlamalıdır. O merkezi biz şimdilik Darülelhan kabul ediyoruz.
Ara sıra vakit buldukça mûsıkîmizin ilerlemesi uğrunda çalışan bir ferd sıfatı ile benim de aklım fikrim kemençeye takılmış idi. Kemençenin şekline ve sonra da çıkardığı latif sese bakarak “neden bu güzel saz; keman, ud kadar revaçta değil?” suâlini kendime sordum.
Bildiklerime danıştım. Çalanlarla konuştum: “Güç çalınır, kemençe yapıcılar kalmadı” gibi cevaplar aldım. Bir kemençe alarak ve bir bildikten düzenini öğrenerek ıskalalar(alıştırmalar), havalar çaldıkça nerelerinde güçlüğü olduğunu öğrendim.Kemençe çalanlar ilgisiz, yapımcıların ilim ve ihtisas ile alış verişleri yok…
Bu üzücü vaziyete fikrimce son vermek ve kemençeyi düzelterek nağmesini kolaylaştırmak istedim. İncelemelere başladım. Fikrimi sevgili hocama (Hüseyin Saadettin Arel 1880-1955 AS) açtım. Düzeltme noktalarını anlattım. Uygun gördü. O aralık armoni derslerini alıyorduk(1922 AS). (kuatuor = yaylı dörtleme) konusuna işâret buyurarak “Eğer bu işi başarır da kemençe serisinin kuatuorunu meydana getirir iseniz inşallah ilk bir yaylı dörtleme eseri bestelemek vaadim olsun” tarzında iltifat ve teşvikde bulundular[1338 /1925 Ortaköy]. “
Dr. Z. R. Tinel
Orijinal yazmanın içindekiler(fihrist) ise şöyle:
FİHRİST
Sayfa
4 - Birkaç Söz
6- Asrî Kemençe (Başlangıç) Kemençenin Bugünkü Mûsikî Değeri
12 - Sazların Mûsikî Değerlerini Belirlemek İçin Kurallar
13- Tını Farkları
15 - Mastar Genişliği, İfâde Gücü, İcrâ Zenginliği Farkları
13 (16 Olması Gerekir. AS) İkinci Derecede Vasıflar
17- Mûsıkî Fasıllarında Kemanla Kemençenin Yerleri (İnce Saz, Kaba Saz)
21- Kemençe Tınısının Güzelliği Hakkında Düşünceler
22- Asrî Kemençenin Gelecekteki Durumu
25- Kemençe Tarihi Hakkında İncelemeler
45- Kemençenin Düzeltilmesine Dâir Gerekçe, Kemençe Boyunun Kısalığı Ne Gibi Hataya Sebeb Oluyor ve Düzeltilmesi Ne Tarzdadır?
49- Rast Telinin Uzunluğu Ne Gibi Güçlükler Yapar? Ve Düzeltilmesi.
50- Kemana Nisbetle Kemençede Bir Tel Noksan Olması Nasıl Bir Kusurdur? Ve Düzeltilmesi.
52- Burguların Göğse Dayanması Ne Gibi Bir Kusur Yapar? Ve Düzeltilmesi.
54- Kemençe Teknesinin Sonundaki Dayanma Kusuru Nedir? Ve Düzeltilmesi
55- Kemençeyi Oyarak İmal Etmek mi, Yoksa Ud Gibi Kalıpla Yapmak mı Doğrudur?
56- Kemençe Yayının İlkelliği, Çağdaş Kemençe Yayı.
57- Kemençe Tellerinin Tekne Sonuna Bağlama Şeklindeki İlkellik.
59- Sesli Kemençe Yapabilmek İçin İnceleme ve Araştırmalarım
62- Parabol Bilgisi Hakkında Topladığım Malûmat (Eski Nafia Nâzırı Merhum Hulûsi Bey’in Konferansı)…
67- Ressam Matematikçilerden Muallim Ziya Beyefendi’nin Parabol Eğrisi Hakkında Düşünce ve Araştırmaları
76- Eser Hakkında Muhterem Hocamız Rauf Yekta Bey’in Değerlendirme ve İlave Bilgileri
78- Kıymetli ve Sevgili Hocam Hüseyin Sadettin Beyefendi’nin Kemençe Yaylı Kuatuoru
________________________________________
Kitap hakkında bilgi almak için:
ayhan.sari@yahoo.com.tr
Sipariş ve kargo adresiniz için “Asri Kemençe” başlığı ile :
musikidergisi@yahoo.com.tr
Kargo dahil ödemeli sipariş: 20TL.