Hani Kol Kırılır Yen İçinde Kalırdı ?.. Sercan Halili
Toplam Okunma: 5280 | En Son Okunma: 19.11.2024 - 11:47
20 Ekim 2010 Çarşambayı, Perşembeye bağlayan gece, saat 01.15 civarlarında başlayan Abbas Güçlü ile Genç Bakış Programını, Türkiye genelindeki sanatçılar sabırsızlıkla beklediler, çünkü konu başlığı konservatuar sorunları idi. Tüm sanatçı adayları, sanatçı eğitimcileri ve sanatçılar için kendimizi ifade edeceğimiz ve akıllarımıza takılan soruları, sorunlarımızı milyonların gözleri önünde tarafsızca konuşabileceğimiz bir fırsat ilk defa elimize geçmişti…
Bu programa evimizde, yani İ.T.Ü. T.M.D.K.’da ev sahipliği yaptığımız için çok mutlu ve heyecanlıydık. Akşam 20.00 da başladığımız yoğun provalar 00.30 civarlarında bitti. Program da sabah 06.00’a doğru biterken, kimilerinin yüzündeki mutluluk duygusu, kimilerinin yüzünde oluşan mutsuzluk duygusuna sebep olmuştu.
Bu program bittiğinde, şu ana kadar dikkatimi çok çekmeyen, okulumuzun içinde bulunduğu şaşırtıcı bir manzara çıktı ortaya. Sorulan sorular, öğrencilerin kendi okudukları ve markasını bir ömür taşıyacakları konservatuarımızı kötüleyen ve Sayın Aşkın başkanlığındaki yönetimimizi adeta zor duruma düşürmek için sorulan sorulardı.
750 TL harç ödüyorum diyen öğrenci, okulda ki derslerinden kaldığı için ve okulunu uzattığı için o harcı ödüyordu. Ama hiç çekinmeden okulun harcı 750 TL çok yüksek diyebiliyordu. Bu soruyu, okulda normal zamanında okuyup, faizsiz ödeme yapan bir öğrencinin sorması doğru olabilirdi. Cihat Aşkın, bu öğrenciyi utandırmamak için öğrencinin ödediği yüksek harca kendisinin sebep olduğunu söylemedi ve üstü kapalı bir cevap verdi.
Bir başka öğrenci, okulumuzun Türk Müziği eğitimini şikayet ederek, okulun Batı Müziği Konservatuarı ismi ile anılacağından korktuğunu bana göre hiç hoş olmayan bir üslup ile dile getirdi, konuşurken kin duygusu gözlerinden okunuyordu. Bu öğrenci o gece durmadan bağlama dinledi ve o bağlamaları dinlerken esnediğini, Yaylı Orkestra ile Cengiz Özkan’ı dinlerken de yüzündeki tebessümünü kendim çok net gördüm. O gece Oblivion dan başka yabancı bir bestecinin müziği çalınmadı. O müziği de Oğuzhan Balcı düzenlemesinden zevkle dinledik. Yaylı orkestra ile birlikte Kemençe Konçertinosu’nun 2. bölümüne eşlik ettim. Bunu göremedi. Melihat Gülses şarkısını söylerken yaylı orkestranın ve solistin icrası herkesi mest etmişti bunu da görmemezlikten geldi. Halil Karaduman’ın zevkli kanun icrası ve birçok Türk Müziği dinletisi gözünden kaçmış olacak ki, okulun isminin değişeceğinden korkmakta.
Okulumuz 1976 da ilk eğitime başladığında, Klasik Türk sazlarımız ile birlikte obua gibi birçok Batı sazlarının da kardeşçe öğretildiği bir ortam vardı. O ortamda daha çok küçük yaşlarda okulumuzun bünyesinde yetişen, mezun olup akademik kariyerini, sazına olan bağlılığına ara vermeden sürdürerek bu noktaya getiren ve çocukluğundan beri yetiştiği okula sahip çıkmak için müdürlük mertebesine gelen Sayın Cihat Aşkın’ı köşeye sıkıştırmaya çalışmak kimsenin hakkı değildir bence.
Okulumuz ilk kurulduğunda, eğitimi verilen bazı batı enstrümanlarının zaman içinde eğitimi kaldırılmıştır. Yeniden bu eğitimin başlaması yadırganmamalıdır. Cihat Aşkın’ın, Nail Yavuzoğlu’na Caz Birimi başlığında verdiği desteği ile Nail Bey’in Caz Orkestrasının ortasına Bağlama ve Klasik Kemençe gibi Klasik Türk sazlarını oturtması gözlerden kaçmamalıdır. Nevzat Atlı okuldan ayrılmayı düşündüğünde “Bana Cihat Bey kalmam için ricada bulundu, kıramadım” dedi. Niyazi Sayın Hocaya Fahri Doktora verilmesi için yaptığı büyük kutlamayı çabuk unutmuş bazı meslektaşlar. Aynı şekilde bu arkadaşlar, Cihat Aşkın’ın Niyazi Sayın Hoca’yı tekrar okula getirerek yaptığı büyük başarıyı da unutmuş olacak ki bu şekilde üstüne gittiler müdürümüzün.
Okulumuz, bazıları için diplomayı alana kadar veya sadece ekmeğini yemek için katlandıkları bir odadan ibaret olabilir ama benim gibi düşünen birçok meslektaşım için durum ne olursa olsun bu okul bizim evimizdir. Bu kurumun başında, kendi bünyesinde yetişen bir kişi olduğu için, ben gayet mutluyum ve benim gibi düşünen birçok sanatçı olduğunu biliyorum.
Kulağıma gelen eleştirilerden dolayı üzülerek şunları söylemek istiyorum;
Eleştirilerin olması çok önemlidir ve doğrudur. Ama eleştirileri yaparken kendimize dönüp bakmalıyız. Bu programda ve program dışında eleştirileri yapan bazı kişiler okul için, sanatımız için ne yaptılar? Birçoğu o geceki programa katılmayıp internet ortamından ileri geri konuşup, hepimizi eleştirdiler ve bazı cahilce konuşmalar karşısında sevinip güldüler. Her şey kulağımıza geliyor. Maalesef okulumuzda kol kırılıp yen içinde kalmıyor. O gece öğretmeninden, öğrencisine herkesin sazını alıp, kravatını takıp gelmesini beklediğimiz bir yere gelmeyerek, bir şey üretmeyerek, çaba harcamayarak, üreten kişileri bilinçsizce eleştirmek, bana göre büyük ayıptır, saygısızlıktır. Üreten kişilere, o zaten Batıcı veya Türk Müzikçi gibi yersiz yakıştırmalar yapmak bana göre yanlıştır. Spot ışıklarının altında benim gibi ter döken her meslektaşımın aklında ve kalbinde tek bir şey vardı, emeğimizi, mesleğimizin saygınlığını, okulumuzu iyi tanıtıp, yaptığımız işin ciddiyetini ve önemini milyonlara tanıtmak. Saat 18.00 dan ertesi sabah 06.00 a kadar yorulsa da dik durmaya önem veren bazı değerli meslektaşlarımla birlikte bu eleştirileri hak etmiyoruz. Öncelikle, bir mazereti olmadan programa katılmayıp, gayretimize ortak olmayan kişiler eleştirilerini düşünerek yapmalılar.
Son olarak; yapıcı yöntem ve uygulamalar ile yoluna devam eden, üreten ve çabalayan insanların ve bu insanların oluşturduğu kurumların desteklenmesi gerektiğine olan inancımın altını çizerek kanaatimce yöneltilen eleştirileri hak etmeyen ve o eleştirileri yöneltmiş kişilerin dahi her ne kadar bir an için unutmuş olsalar da markasını taşıdığı veya taşıyamayıp altında ezildiği İ.T.Ü. T.M.D.K.’da yetişmiş bir icracı olmaktan dolayı gurur duyduğumu belirtmek isterim.