İstanbul 2010 “Yaşadığı Mekanda Dede Efendi Eserleri Konseri”…
Toplam Okunma: 3576 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 12:51
Müziğimizin tarihsel dönem taşlarından İsmail Dede Efendi(1778- 1846) 1001 gün çile çektiği, yaşadığı tarihi mekanda, Merkez Efendi Zeytinburnu’ndaki Yenikapı Mevlevihanesi’nde eserleriyle yâdediliyor. Bu coşku büyük olmalı hissedebilen için… İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı etkinlikleri kapsamında 2 Ekim Cumartesi akşamı saat: 20:00′de, Zeytinburnu Merkezefendi’deki Yenikapı Mevlevihanesi’nde, İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu tarafından verilecek olan konsere giriş serbest…
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı etkinlikleri kapsamında, Türk Musikisi Vakfı’nın projelerinden İSTANBUL MİMARİSİNİN MÜZİĞİ, Yenikapı Mevlevihanesi ve Dede Efendi altbaşlığı ile yapılacak olan 8′inci konseriyle devam ediyor.
2 Ekim Cumartesi akşamı saat: 20:00′de, Zeytinburnu Merkezefendi’deki Yenikapı Mevlevihanesi’nde, İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu tarafından verilecek olan konserin solistleri Münip Utandı ve Adnan Mungan. Konseri İstanbul Devlet Korosu Şefi Fatih Salgar yönetiyor.
Konsere giriş serbest…
Dede Efendi’nin musikisini, içinde yaşadığı ve eserlerini verdiği mekânda dinlemenin ayrıcalığı ise bir başka güzel…
…İşte günlerden bir gün, sanatçıların seslerini kulağı kirişte tâkib eden hükümdâra(Sultan III.Selim d.1761-ölm.1808; saltanat 1789-1807 ), uzaklardan bir çilekeş Mevlevî dervişinin sesi erişti. Yenikapı Mevlevîihânesi’nin bu genç mürîdi(Hamamizâde İsmail), daha çilesinin ikinci senesinde ağıraksak semai usulünde, buselik makamında:
Zülfündedir benim baht-ı siyahım
Sende kaldı gece gündüz nigâhım
İncitirmiş meğer ki seni ahım,
Seni sevdim budur benim günahım…
…diye, İstanbul ufuklarında dalgalanan ilk bestesini, çileye soyunduğu dergâhının duvarlarından aşırarak san’at muhitlerine, oradan da saraya duyuracak bir kudret göstermiş bulunuyordu. padişah, kulağına erişen bu olgun sesin sahibini görmeli idi. Genç bestekâr ile karşılaşmak, âdetâ câzibe kanûnunun çaresizliği gibi, önüne durulamaz zarûretlerdendi. Derhal sarayın açılan kapısından, Musâhip Vardakosta Ahmed Ağa çıkarılarak, Yenikapı Mevlevîhânesi postnîşini Ali Nutkî Dede’ye gönderildi. Şeyh Efendi, tarîkinin âdâbına göre, bu hakanî emri, ancak bir şartla kabûl edebilirdi. Çile müddeti dolmamış bir dervişin çilesi kırılmamak için, gün kavuşmadan dergâhına dönmesi lâzımdı. Buselik eserin bestekârı genç İsmail de, ancak bu kaideye riâyet etmek sûretiyle saraya gidebilirdi.(1)
…
Genç derviş, toyluğuna ve tecrübesizliğine rağmen bütün bunları bilecek ve göz önünde tutacak kadar, girdiği yolun prensiplerine bağlı bir insandı. Onun için de pâdişahın huzurundan maddî manevî iltifatlara gark olmuş bulunarak dönerken, bu ikbal ile mağrur ve sarhoş değil, âdetâ mahcuptu. Elinde bir kese altınla koşa koşa dergâhına döndüğü sırada, birden yolunu değiştirip, annesine uğraması lâzım olduğunu düşündü. Zîrâ çileye soyunmağa karar verdiği zaman, babasından kalma hamamı satıp parasını muhtaçlara dağıtmış olduğu için, buna annesinin canı sıkılmış bulunuyordu. Şimdi o eski hesâbı silecek fırsat, kat kat elinde idi. Ama genç dervişin oyalanacak vakti yoktu. Hem annesini hoşnud edecek böyle bir fırsatı kaçırmamalı hem de gün kavuşmadan dergâhdan içeri girmeli idi. Adımlarını biraz daha sıklaştırarak evinin önüne kadar geldi ve açılan kapıdan keseyi içeri bırakırken, annesinin hayretten büyümüş gözlerine bakarak: “Hamam için artık üzülme anne, al hepsi senin olsun, pirimin ihsanı!” diyerek, dergahının sâkin ve mütefekkir durağına doğru süratle geçip gitti…
__________________________________
(1) http://www.turkmusikisi.com/makaleler/sa_ismail_dede_efendi.htm