Sanat Kurumları Etkinlikleri…“Gerekli mi?..” Göktan Ay
Toplam Okunma: 3283 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 12:27
Üniversiteler sanat eğitimi kurumları sürekli konser / etkinlik yapmalı mı? Konuyu bir çok etkinlikler düzenlemiş bir kişi olarak, tarafıma gelen görüşlerle birlikte dillendirmek istiyorum; Etkinlikler öğrencilerin sahneye alışması/sahne tozu yutması/deneyim v.b. için elbette önemlidir…Ancak; görülüyor ki; yeterli hazırlık yapılmadan, her özel güne bir etkinlik yapma fikri, amaca uymuyor, artı yerine eksiler getiriyor… 500-600 kişilik bir salonda 40-50 seyirci varsa eksik bir şeyler var demektir…
Çünkü, etkinlik yapmak; emek ister…zaman ister…koşturmak ister…prova ister…düzen ister….salon ister….seyirci ister..
Şu gerçektir ki; öğrenci kobay değildir, her etkinliğe –dinleyici olsa dahi-katılmak zorunda değildir…
Eğer yapılacak etkinliklerde seviye ve kalite tutturulmuşsa, bilinçli öğrenci onun içinde elbette olmak ister…Yani zorlama ile sanat olmaz, istekle yapılırsa zevkli olur, o da seyirciye yansır..
Etkinlik öncesinde, çağırdığınız görevli kişilere çay dahi veremiyorsanız, kuru kuruya öğrencileri sahneye /misafirleri salona gönderiyorsanız olmaz…
Ayrıca 500-600 kişilik bir salonda 40-50 seyirci varsa eksik bir şeyler var demektir…
Üniversite bünyesindeki diğer birimler öğrenci ve öğretim elemanlarını, yetkililerini etkinliklere katabilmelisiniz…Yoksa kendiniz çalar kendiniz söyler durumunda kalırsınız…
Geçmiş dönemde CRR gibi uluslar arası salonun 50-100 kişi ile konserler verdiği basına yansımıştı. Görevlilere yazık, emeğe yazık, harcanan elektriğe yazık değil mi? Sahneye çıkan sanatçıların durumunu tahayyül edebilir misiniz?
Lütfen, son yıllarda moda olan, “ anlamayan çoğunluk yerine, seven/kaliteli/anlayan bir seyirciyle olmak daha güzel” gibi derin! cümlelere sığınmayalım…
Sahneye çıkanı –yorumcu ya da konuşmacı- canlandıran seyircidir, alkışlardır…
Bir toplantı yapıyorsunuz, çok değerli bir ismi çağırmışsınız, konferans salonunu hazırlamışsınız, ama içerde 20 kişi varsa durup düşünmek gerekmez mi?…
Ayrıca, öğretim elemanlarının, misafir konuşmacı çağırarak, etkinlik düzenlenmesi ve bunu akademik/bilimsel çalışma olarak sunması ne kadar doğru acaba?…
Ya aceleye getirildiği hissedilen koşuşturmalar/aksamalar…
Üst makamlara bir yılda şu kadar etkinlik yapıyoruz diyerek verilen raporlar…
Ya prova/etkinlik yapıyoruz diyerek kaybedilen ders saatleri…
Burada sahne üzerindeki sanat kalitesinden bahsetmek istemiyoruz….
Bunları yazarken gözümün önüne geliyor, İstanbul Türk Müziği Günleri’ndeki AKM, CRR v.b. salonlardaki seyirci patlamaları, protokolün, sponsorların, basının, ses sanatçılarının ve söz yazarlarının ilgisi, TRT Kurumu’nun her konseri yayına alması ve son olarak Genel Sanat Yönetmenliğini yaptığım, (2008) İTÜ TMDK 33. Kuruluş Yılı Etkinlikleri. Sponsorların kokteylleri ile, çayları/pastalar/yemekleri ile hala dillendirilmekte…
Demek ki bu konunun el alınmasında ve sağlıklı değerlendirilmesinde yarar var.
O zaman bir sanat eğitimi kurumu; vereceği eğitimle mi, yoksa bir yılda yapacağı etkinliklerle mi saygınlık kazanmaktadır?…sorusuna samimi cevap; eğitimle, eğitim kadrosu, mezunları iledir….
Bana göre, kuruluş yıldönümlerinde, haftasında/ayında veya eğitim yılı sonunda, sempozyum dolayısı ile etkinlikler yapılması doğaldır, gereklidir…
Ancak, etkinlikler önceden planlanmalı, davetiye ile çağrı yapılmalı, küçük bir ücret dahilinde dağıtılmalıdır…(Sanat kurumlarımızın bir çok eksikleri vardır, bu küçük miktarlarla sorunlar giderilebilir…her şey üniversiteden beklenmemeli)
Öğrenciler neden etkinliklere katılmıyor diyerek baskı yapmak, gelmeyen öğretim elemanlarını, ailelerini, misafirlerini görmemek sadece sorunların üstünü örtmek demektir…
Ben yaptım, güzel oldu, ama gelmediler gibi açıklamalar da çözüm değildir…
Özetlersek, etkinlikler;açılış konuşmalarının içerikleri ve sunuşları, ses tesisatları, sahnedeki görevlileri, orkestra üyeleri, repertuarları, solistleri, sunucuları, salonları, davetiyeleri, protokolü, ikramları, kameramanları ile bir bütündür…
Yoksa zamanı/enerjiyi lütfen boşa harcamayalım…