Karagöz’de Günümüz, Tarkan/Sezen Aksu Tiplemeleri… Dr. Gözde Sarı (*)
Toplam Okunma: 11757 | En Son Okunma: 19.11.2024 - 11:58
Halk eğlenceleri yaşadıkları/varoldukları toplum içinde aidiyet kazanırlar ve bulundukları kültürün gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol oynayarak, temsili bir rol üstlenirler. İşte bir gölge oyunu kimliğiyle Türk halk eğlenceleri arasında yerini alan halk sanatımız Karagöz, bu bağlamda önemli bir eğlence aracı olmuş, bir yandan halkı eğlendirirken, bir yandan da toplumun çeşitli tabakalarına mesajlarını iletmiştir. Bunu yaparken sadece halkı değil, saray ve konak çevresini de etkisi altına almıştır. Günümüzde de “halkın dili” olan Karagöz’de güncel karakterler gölge oyununa uyarlanmakta, zaman zaman Sezen Aksu, Tarkan ya da “Oniki dev adam” tasvirleri kullanılmaktadır…
Türk Kültürünün Temsilinin Görsel ve İşitsel İfade Biçimi Karagöz & Günümüze Yansıması… Yrd. Doç. Dr. Gözde Çolakoğlu
Karagöz’ün tarihsel serüveni incelendiğinde, ilk kimliği olan gölge sanatının varlığının milattan önceki yıllara, Hindistan’a, Orta Asya’ya, Çin’e ve Japonya’ya kadar uzandığı ve Osmanlı ülkesine girmesinin 16. yüzyıla dayandığı kaynaklar doğrultusunda tespit edilmektedir. Dünyanın pek çok ülkesinde çeşitli karakterlere sahip olan gölge oyunu, Türk kültürüne Karagöz ve Hacivat olarak girmiş, devlet ve halkın en önemli eğlence ve taşlama araçlarından biri olmuştur. Üst düzey devlet adamı, memur gibi toplumun her sınıfının beğenisini kazanmış, müziği, karakterleri, hikâyeleri, günlük hayata olan atıfları ve taşlamaları ile özel gün ve geceleri süsleyen bir seyirlik gösteri olarak yüzyıllarca yaşamıştır.
Bu yazının amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşamış halkları, bunların kültürlerine ait tüm öğeleri ve tabi ki müziklerini birleştiren Karagöz’ü, Türk kültürünün temsili bir öğesi olarak ele almak ve kaynaklar doğrultusunda incelemektir.
Gölge Oyunu ve Türk Gölge Oyunu Hakkında…
Eldeki tarihsel veriler bu oyunun milattan önceki yıllardan itibaren geniş bir coğrafi bölgede hayat bulduğunu kanıtlamaktadır. Şair ve folklor araştırmaları dergisinin yayımcılığını yapmış İhsan Hınçer (1916-1979), Alman Türkolog ve doğu bilimci Dr. Jakop, DTCF Tiyatro kürsüsü eski başkanlarından Prof. Metin And gibi pek çok araştırmacı gölge oyununu Çin’e dayandırmakta ve buradan farklı coğrafi bölgelere yayıldığını ileri sürmektedir (Hınçer, 1959; And, 2002, s.56). Bununla birlikte bu tarihi sanatı Hindistan’a dayandıran çalışmalar da vardır (Rawlings, 2003; Cohen, 2000). Belirtilen kaynaklar ile birlikte pek çok bilgi ve bulgu gölge sanatının Uzak Doğu kökenli olduğunu, belgeleriyle birlikte kanıtlamaktadır.
Gölge oyununun Türk Kültüründe Karagöz ve Hacivat tiplemeleriyle varoluş hikâyelerine ilişkin çeşitli rivayetler vardır(1). Örneğin Karagöz ve Hacivat’ın Bursa’da bulundukları ve Şeyh Küştari tarafından öldükten sonra hayal perdesinde canlandırılmaları rivayetine cevap olarak Sultan Orhan zamanında Bursa’da gölge oyunun gösterildiğine ya da Karagöz ve Hacivat adının geçtiğine dair bir belge olmadığı ifade edilebilir (Yapı Kredi Koleksiyonu, 2004, s. 23).
Aynı şekilde Evliya Çelebi’nin Karagöz ve Hacivat’ın 13. yüzyılda Selçuklular zamanında yaşadığına dair verdiği bilgilerin doğruluğu, kendisinden 300 yıl öncesinin zamanı olması nedeniyle tartışılabilir.
Karagöz ile Hacivat’ın gerçekten yaşayıp, yaşamadıkları ise hiçbir şekilde ispat edilememiştir.
Bu bağlamda sayısı arttırılabilecek rivayetler arasında belki de en gerçeğe yakınının Türklerin PERDE GERİSİNDEN GÖLGE YANSITMA TEKNİĞİNİ Mısır’dan 16. yüzyıl civarında aldıklarıdır. Mısır oyunlarında birbirinden kopuk sahneler bulunduğu için ilk başlarda Türk gölge oyunlarında da buna uyulmuştur.
Ayrıca, Mısır gölge oyunlarında belirli, kalıplaşmış kişilere rastlanmaz.
Nitekim 16. yüzyılda Karagöz ve Hacivat’ın adını pek duymayız.
Böylece, Mısır’dan alınmış olan bu yeni oyuna zamanla Türk yaratıcılığı katılmış, çok renkli, hareketli bir biçim verilmiş, kesin halini aldıktan sonra da Osmanlı İmparatorluğu’nun etki alanı çevresinde yayılmıştır.
Böylece gölge oyunu Mısır’a yani geldiği yere bu yeni biçimiyle dönüp yerleşmiştir.
Hakikaten birçok gezgin, 19. yüzyılda Mısır’daki gölge oyununu anlatırken, bunun Karagöz olduğunu, Mısır’a Türkler tarafından sokulduğunu ve çoğunlukla Türkçe oynatıldığını belirtmişlerdir (And, 1985, s.278).
Karagöz’de Temsil Unsuru…
Karagöz’ün 16. yüzyıldan itibaren başta saray olmak üzere, Osmanlı toplumunda yaygınlaşmaya başladığı belirtilmelidir. Şehzade sünnet ve şenlikleri, görkemli ve uzun gün ve geceler süren düğün şenlikleri önce saray, daha sonra da halk kesiminin eğlence ve seyirlik oyunlara ilgi ve merakını arttırmıştır.
Surnâmelerden elde edilen bilgilere göre; bir şenlik kendinden öncekilerin görkemini bastırmak zorundadır.
Böyle bir dönemde Karagöz ülkenin her kesiminde TEMSİL UNSURU olmayı başarmıştır.
16, 17, 18 ve 19. yüzyıllarda Karagöz’ün Osmanlı’nın en önemli eğlencelerinden biri olduğunu kanıtlayan pek çok kaynak elimizdedir. 17. yüzyılda Evliya Çelebi, Naima, Abdi gibi yerli yazarların eserleri ve o çağda İstanbul’da bulunmuş Avrupalıların anı ve gezi kitapları, 18. ve 19. yüzyıllarda da Seyid Vehbi, Haşmet, Kâni, Sururî gibi şairlerin eserleri (Sûrnâme, Velâhatnâme, Hezeliyyat) ve yabancı yazarların verdikleri bilgiler tezimizi kanıtlamaktadır. Ülkenin pek çok yerinde evlenme, doğum, sünnet düğünlerinde saray, konak ve evlerde; ramazanlarda kahvehanelerde Karagöz oynatılmıştır (Çolakoğlu, 2006; 547).
Karagöz’ün yüzyıllar boyu sarayda, evlerde, konaklarda temsil unsuru olması, güncel hayatı temsil etmesinden gelmektedir.
Bir seyirlik sanat olan Karagöz halkın söyleyiş tarzı olmuş, günlük hayatta sevilen, sevilmeyen, eleştirilen pek çok unsur Karagöz’de temsil edilmiştir.
Gerek oyunların konusu ve konuyu canlandıran tipler, gerekse oyuna eşlik eden müzik günlük hayattan seçilmiş, bir yandan günlük hayattaki temsili öğe, bir yandan da temsili bir sanat olarak varlığını kanıtlamıştır. Hatta Osmanlı’nın batılılaşma döneminde ve özellikle Abdülaziz zamanında devlet adamlarına yapılan gönderme ve taşlamalar, devlet erkânı tarafından hoş görülmemiş, bu tutumun oyunlardan çıkarılması hükmü verilmiştir. Aynı dönemde Karagöz ve Hayal adıyla çıkan basılı dergi ve gazeteler ise hiciv yine Karagöz’le temsil edilmesini sağlamıştır(2).
Karagözde Tiplemeler ve Temsil Unsuru…
Karagöz oyununun başlıca karakterleri Karagöz ve Hacivat’tır. Bununla birlikte Çelebi, Zenne, Tiryaki, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, Kastamonulu Himmet, Bolulu Aşçı, Laz Hayrettin, Kayserili, Rumelili, Kürt, Arnavut, Acem, Ak Arap, Zenci Arap, Dilenci Arap, Yahudi, Ermeni, Frenk, Rum’u da hayal perdesinde görmek mümkündür. Bu doğrultuda Osmanlı topraklarında yaşamış ve farklı etnisitelere sahip çeşitli tiplemelerin, bulundukları kültürlerin temsil unsuru olarak Karagöz’de hayat bulabildiği tespitine varmak yanlış olmayacaktır (And, 1967; c.16, s.184-186).
Günümüzde de güncel karakterler gölge oyununa uyarlanmakta, “halkın dili” olan Karagöz’de zaman zaman Sezen Aksu, Tarkan ya da On İki Dev Adam tasvirleri kullanılmaktadır. Bu akımı devam ettiren 20. yüzyılın ünlü hayalilerinden Metin Özlen’in öğrencisi Emin Şenyer konuyla ilgili şu bilgileri vermektedir: “Klasik oyunların sonunda seyirciyi eğlendirmek için dansöz figürü çıkarılırmış. Bu alışkanlık günümüze kadar gelmiş. Ancak dansöz hiç kimsenin ilgisini çekmez olmuştur. Bu yüzden güncel tiplemeler kullanmak güncelleştirmek açısından son derece önemli ve doğru bir uygulamadır” (Gündoğdu, 2008) (Bkz. Şekil 1)
Şekil 1. Emin Şenyer’in Tarkan Tiplemesi
Karagözde Müzik ve Temsil Unsuru…
Kaynağını destanlarda, menkıbelerde, tasavvufta, halk edebiyatında, divan edebiyatında bulan Karagöz oyununun müziğe ilgisiz kalması düşünülemez. Müzik Karagöz oyununun en büyük destekleyicisi ve bütünleyicisi olmuştur. Kimi muhavereler doğrudan musiki üzerine, musiki yeteneği ve bilgisi üzerine kurulmuştur (Avcı, 2005, 121). Karagöz’de kullanılan musiki, bir özellik kazandığı için ona hiç tereddüt etmeden Karagöz musikisi denilebilir (Üngör, 1989; 3).
Karagöz oyunlarının tekniği ve kurgusu gereği, perdeye gelecek her tip, önceden musiki aracılığı ile tanıtılır. Seyirci gelecek olanın İstanbul’lumu, taşralı bir karakter olacağını icra edilen musikiden anlar. Gelmekte olan bir Karadenizli ise, bir Karadeniz türküsü, Egeli ise bir zeybek havası çalınır. Musiki karagözde dışavurumcu bir görev üstlenmiştir. Fesleğen ektim gül bitti çalınır ve perdeye Tiryaki, İsfahan Rumeli türküsü Aliş’imin kaşları kara ile Rumelili gelir. Zennenin şarkısı her zaman yumuşak, hülyalı kısacası kadıncadır (Avcı, 2005; 115). İşte bu Wagner’in 19. yy. ortalarında operaya getirdiği yenilik sayılan önezgidir (leitmotiv) ve öteden beri Karagöz’ün en önemli müzik öğesidir (Borcaklı, 1970; 7).
Karagöz oyunundaki tiplemeler ve onlara ait müzikler incelendiği zaman, her tiplemenin kendine özgü karakterini ve yöresini belirleyen müzik eserleriyle perdeye geldiği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca konuşma aralarında okunan eserler konuyla uyumludur. Perde gazellerinin tasavvufi yönü ve giriş semailerinin ağır başlılığı da oyuna ayrı bir yön katan karakteristiklerdir.
Karagözde müziğin oyundan ve metinden bağımsız olmaması, özel bir tür haline gelmesine sebep olmuş, Osmanlı toplumunda yaşayan etnisitelerin temsil edilmesi açısından önem taşımıştır.
Medya ve Basında Kullanım Aracı: Karagöz
Günümüzde Türk kültürü yada İslam kültürüne has pek çok öğe ticari bir unsur olarak medyada yer bulurken, Karagöz’ün de bu piyasada yerini alması doğal bir olgudur. Karagöz’ün toplumda ve ticari piyasada belki de en çok hatırlandığı ve ünlü markalar tarafından reklam unsuru olarak kullanıldığı dönem Ramazan aylarıdır. Televizyonun olmadığı dönemlerde; Ramazan boyunca her gece oynatılan Karagöz, gelenekteki bu özelliği nedeniyle, Ramazan ayını hatırlatan bir öğe olarak simgelenmektedir (Bkz. Şekil 2-3).
Danette adlı markanın 2008 Ramazan ayı reklâmındaki baba-oğul arasındaki konuşma Karagöz ve Hacivat’ın karşılıklı konuşmalarından esinlenerek oluşturulmuştur. Baba ve oğul konuşurken ellerini çenelerinin altında birleştirerek, Karagöz ve Hacivat taklidi yapmaktadırlar:
Hacivat (baba): Ne o yoksa Danette mi çıktı?
Karagöz (oğul): Danette keşkül babacavcav. Ne o yoksa canın mı çekti?
Hacivat (baba): Çekmez mi Karagözüm ağzımın suyu aktı
2009 Ramazanında ise Neomarin Alışveriş Merkezi Karagöz ve Hacivat’ı reklâmında görsel imge olarak kullanılmıştır. (Şekil 2)
Karagöz: Hoş geldin onbir ayın sultanı Ramazan
Hacivat: Neomarin’de buluşalım o zaman.
Şekil 2. Neomarin Alışveriş Merkezinin 2009 Ramazan Ayı Reklâmı
Şekil 3. Özdilek Alışveriş Merkezinin 2009 Ramazan Reklâmı
Web tasarımcısı ve flashblind adlı şirketin sahibi Faruk Korkmaz ise Karagöz’e internette bir sitede hayat vermiş, flash teknolojisiyle bir gölge oyunu hazırlamış ve bunu Türkçe ve İngilizce olarak sunmuştur. Internet Kıraathanesi olan Farazi Kozmos’ta internet’e girip, Online Zenne 2001 programında dansöz seyrederken sansürlenen Karagöz’e kahveci (sörf) surf yapacağına (çet) chat yapması için akıl vermektedir. Tavsiyeyi dinleyen Karagöz sonunda kaçınılmaz olarak Hacivat ile karşılaşmaktadır. Hacivar ise ona şu mesajı vermektedir: “Demem o ki, sen önce muvaffak ol kendi aleminde, sonra ilgilen aysikiyu (ICQ) ile vesaireyle” (http://www.gotofree.net/gulumseyin/resimler/flash/fl10.swf?ref=herseybedava.info) (Şekil 4)
Şekil 4. Internet Kırahathanesinden Çıkan Karagöz
Ülkemizi tanıtmak amacıyla hazırlanmış pek çok internet sitesinde de Karagöz, popülaritesini kaybetmiş, eski bir ramazan eğlencesi olarak tanımlanmaktadır. (http://www.cankan.com/gturkishfolks/22hacivat_karagoz.htm)(http://www.atamanhotel.com/karagoz.html)
Yukarıda verilen yakın döneme ait örneklerin sayısı arttırılabilmekte ve bu gibi örnekler medya ve ticari piyasada ünlü markaların, firmaların ve otellerin Karagöz’ü bir reklam unsuru olarak kullandıklarını kanıtlamaktadır.
SONUÇ
Karagöz Türk kültürünün temsilinin görsel ve işitsel ifade biçimi olarak varlığını sürdürmüş, kültürel çeşitliliği, tiyatral öğeleri, müziği, hiciv ve taşlama unsuru ile hem temsili bir sanat, hem de temsili bir öğe olarak yüzyıllarca yaşamıştır. Bu özellikleri ile birlikte medya ve ticari sektörde temsil işlevini sürdürmüş, teknoloji ve internet çağında da kendisine yer bulmuştur.(**)
______________________________________
(*) İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı Müzikoloji Böl. Öğr.Üyesi
(**) Bu yazı 6-7-8 Ekim 2005’de düzenlenmiş olan İTÜ TMDK “Uluslararası Müzikte Temsil Müziksel Temsil Kongresi”nde sunulan bildiriden derlenmiştir.
(1) A-Türkiye’deki Karagöz oynatanların (hayalîlerin) rivayetlerine göre; gölge oyunu Anadolu’da ilk olarak 14. yüzyılda İran’ın Şustar (veya Küşter) şehrinden Bursa’ya göç eden Şeyh Muhammed Küştâri tarafından icra edilmiştir. Şöyle ki: Bursa Ulu Cami’nin inşasında (1324-1362) çalışan duvarcı ustası (Halil Hacı Ivaz) Hacivat ile demirci ustası (Kambur Bâli Çelebi) Karagöz arasında geçen nükteli sohbetleri dinlemek isteyen diğer işçiler işlerini aksatırlar, bu yüzden caminin yapımı da bir türlü bitmez. Bunu öğrenen Sultan Orhan bu işin sorumlusu olarak Karagöz ve Hacivat’ın başlarını vurdurur, ancak bundan büyük üzüntü duyar. Şeyh Küştâri, az bir müddet sonra pişman olan sultanı teselli etmek amacıyla bir perde kurdurur ve perde arkasından onların görüntülerini oynatıp, nükteyle yaşatır.” Şeyh Küştâri Bursa’da meftundur. Hayal oyunlarının cereyan ettiği meydan (perde) “Şeyh Küşteri Meydanı” diye anılır ve perde gazellerinde şeyhin ismi oyunun mucidi olarak geçer. (Hınçer, 1959)
B- Evliya Çelebi’nin (1611-1682) hikayesi ise şöyledir: Efelioğlu Hacı Eyvad, Selçuklular çağında Mekke’den Bursa’ya gidip gelen Yokça Halil diye tanınmış biridir. Bu yolculuklardan birinde kendisini eşkıyalar öldürmüştür. Karagöz ise Bizans tekfuru Konstantin’in seyisi olan, Edirne dolaylarında Kırk Kilise’den kıptî Sofyozlu Bâli Çelebi’dir. Yılda bir kez Tekfur kendisini Alaeddin Selçuki’ye gönderdiğinde Hacıvat ile buluşup, konuşurlar. Gölge oyunu sanatçıları ise onların söyleşmelerini gölge oyunu olarak oynatır. (Kudret, 1968, c.I, s.11)
C- Metin And; 1517 yılında Mısır’ı fetheden Yavuz Selim’in, Memluk sultanı Tumanbay’ın Nil nehri üzerindeki Roda adasında asılışını hayal perdesinde canlandıran bir hayal sanatçısını, oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın da görmesini arzu ederek İstanbul’a getirmesinden bahseder. Gölge oyunu da Anadolu’ya girmiş olur (Yapı Kredi Koleksiyonu, 2004, s.17) (Bkz. Çolakoğlu, 2006, s;546-547).
(2) Teodor Kasab’ın çıkardığı, yazıları çoklukla Karagöz ile Hacivat’ın söyleşmeleri biçiminde olan “Hayal” dergisi. (1829-1872) (And,1985) ve “Karagöz” adlı resimli mizah gazetesi (1908-1950) (Büyük Ansiklopedi, 1990, c.VIII, s.2879)
_______________________________
KAYNAKLAR
AND, Metin, 1967. Karagöz ve Ortaoyununda Kişiler ve Kişileştirmeler, Türk Dili Dergisi, 17, 184-186.
AND, Metin, 1985. Geleneksel Türk Tiyatrosu, İnkılâp Kitabevi, İstanbul.
AND, Metin, 2002. Oyun ve Bügü, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
AVCI, Gülşen, 2005. Cemal Ünlü ile Karagöz ve Karagöz Musikisi Üzerine Bir Röportaj, Musikişinas, 113–124.
BORCALI, Ahmet, 1970. Karagöz, Ankara.
COHEN, Alvin P., Documentation Relating to the Origins of Chinese Shadow Puppet Theater, Asia Major, 2000, 13.
ÇOLAKOĞLU, Gözde, 2006. Gelenekten Beslenen Karagöz, Folklor Edebiyat, 2006/2.
HINÇER, İhsan, 1959. Gölge Oyunlarının ve Karagözün Doğuşu, Türk Folklor Araştırmaları Dergisi, T.F.A. Yayınları, İstanbul.
KUDRET, Cevdet, 1968,69,70. Karagöz, Bilgi Yayın Evi, İstanbul, c. I, II, III.
GÜNDOĞDU, Sinem Erken, 2008. Emin Şenyer’le Röportaj, Incitiy Dergisi, 8.
RAWLINGS, Keith, 2003. Deeper Investigations, Observation on The Historical Development of Puppet, (http://www.sagecraft.com) 25.01.2006
ÜNGÖR, Ethem Ruhi,1989. Karagöz Musikisi, MAS Matbaacılık, Ankara.
YAPI KREDİ KARAGÖZ KOLEKSİYONU, 2004. Yıktın Perdeyi Eyleyin Vîrân, YKY Yayınları, İstanbul.
http://www.gotofree.net/gulumseyin/resimler/flash/fl10.swf?ref=herseybedava.info/ 02.05.2010
http://www.cankan.com/gturkishfolks/22hacivat_karagoz.htm/ 02.05.2010
http://www.atamanhotel.com/karagoz.html/ 02.05.2010