Sanat Etkinliklerinde “Protokol” Meselesi… Yrd.Doç.Dr. Göktan Ay
Toplam Okunma: 4172 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 17:13
… Bir kısım protokol kendi yerinin ayrılmak zorunda olduğunu sanarak, ya son anda gelirler, ya da geç gelirler. Gelmediklerinde boş kalan koltukların ne kadar kötü bir görüntü verdiğini düşünmezler… Şimdi uygulanan şekliyle; Protokol halktan kopuk olmaktadır… Protokol halkın heyecanını alamamaktadır… Protokol, en önde olduğu için sahneyi bütün olarak görememekte, sanat zevki eksik kalmaktadır…
Sanat etkinliklerinde “protokol” meselesi… “Düzeltmek gerek” Göktan Ay
“Gerçek akıllılar, güzellik duygulu kalpler için yaratılmıştır.” Schiller
Konserlerde ve toplantılarda; düzenleyenler için en önemli sorun hep protokol olmuştur yıllarca… Bir kısım protokol kendi yerinin ayrılmak zorunda olduğunu sanarak, ya son anda gelirler, ya geç gelirler..gelmediklerinde boş kalan koltukların ne kadar kötü bir görüntü verdiğini düşünmezler…Tabi bir de konser ortasında korumalarla birlikte sahnede eser devam ederken içeri girmeler vardır ki bir türlü düzelmez…
Gelmeyeceği bilinse dahi, protokol tarafından eğer aranmamışsa –ki ülkemizde hala LCV çalışmamaktadır- belki gelir(!) diye, ne olur ne olmaz işimden olurum(!) diye ön koltuklar boş kalabilmektedir.
Ben yıllardır, ön koltukların protokole ayrılmasını doğru bulmadım. Birçok konseri protokol olduğum halde, arkalardan izledim, konserin, gösterinin tadını ancak o zaman aldım. Düşünebiliyor musunuz, bir halk dansları gösterisini, operayı, tiyatroyu ilk sıradan izlemeyi… İlk sıradan görünen açı ile ortalardan izleyeceğiniz açı arasında büyük fark vardır ve sahne sanatının bütün özelliklerini hissetmenizi sağlar…
“……İKSV bir çözüm buldu. Davetiyelerinde yer numarası yok. Son 15 dakikaya kadar gelirsen, numaranı girişte alıyorsun. Gelmezsen, o yerler başkasına gidiyor, çürük diş görüntüsü kalmıyor.. Özel tiyatrolar, beni galalardan nefret ettiren bir uygulama yapıyor. Galalarda numara yok. Çünkü numara verdin mi, yerini beğenmeyen güceniyor.. Çünkü bizde böyle gecelerde tiyatro, opera, bale, konser dinlemek ve görmek değil, görünmek için. Onun da yeri ilk sıra.. Her davetliyi ilk sıraya oturtmak mümkün değil. O zaman, erken gelen oturur. O zaman sen galaya dostlarınla da iki çift laf için gidiyorsun ki, millet temsilden yarım saat evvel içeri doluşmuş, yer kapmaya.. Ne sohbeti.. Oysa, gazeteciliğe başladığım yıllarda tiyatrocu dostlarım öğretmişti bana.. “Rejisör koltuğu” deyimini.. En iyi izlenen yer dördüncü sıradan başlardı, onuncu sıraya kadar. İlk sıralar sahnenin tümünü ayni anda göstermediği için tiyatroda olmaz, hele konserde, hangi saza yakınsan sadece onu dinlediğin için hiç olmazdı…” *
Ayrıca, protokolün, sanat olaylarında; bu kadar ciddi olmasının, kendisini kasmasının da –ne kadar devlet ağırlığı olsa da- herhalde gereği yoktur…Yaptığım etkinliklerde, görüşlerimi bilen Sn. protokol, beni önceden arar, “sivil geleceğiz, arkada oturacağız, halkın arasında olmak istiyoruz, lütfen anons yapmayınız” derlerdi…
“….Bizim devlet ve siyaset geleneğimiz ‘ağır molla’lığa prim verir.Bir davete gitseler dans etmeden saatlerce otururlar, bir konsere gitseler el çırparak şarkıya katılamazlar, sahneye dansöz çıksa başlarını çevirip görmezden gelirler, maça gitseler gol olunca ayağa fırlamazlar vs. Çünkü beyinlerinin gerisinde bunun ‘hafif’ bir davranış olduğuna inanırlar. Sımsıkı bağlanmış kravatları ve takım elbiselerinin içinde sonsuz bir sıkıntıya mahkûm edilmiş gibidirler. Onları bir tek davul-zurna eşliğinde halay çekerken ya da kemençeyle horon teperken görebilirsiniz, çünkü ‘köylülük’ bizim ülkemizde özellikle siyasetçiler için her zaman tercih edilen bir durumdur. Bu öylesine yerleşmiş bir gelenektir ki sadece başbakanları, bakanları değil, valileri, kaymakamları, emniyet müdürlerini de etkisi altına alır. Bir davette ‘en yüksek mevkideki’ devlet görevlisi her kimse onun da oturduğu koltuğa zamkla yapışmış gibi davranması adettendir. İster İl Ziraat Müdürü olsun, ister Karayolları Bölge Müdürü. Durum değişmez. Hatta konserlerde ‘protokol’ diye en ön sıraya ‘sebilhane sürahisi gibi dizilen’ başka ‘sivil’ zevatı da adam gibi eğlenirken göremezsiniz! O ön koltuklara oturunca sahnede ve arkalarında kopan kıyametten soyutlanır, ellerini kavuşturur, öylece otururlar. Solculuk-sağcılıkla, İslamcılık-Batıcılıkla ilgisi olmayan bir durumdur. Çünkü bizde ‘ciddiyet’, ‘sıkıntıdan ölmekle’ aynı anlama gelir…..”**
Şimdi uygulanan şekliyle:
Protokol halktan kopuk olmaktadır…
Protokol halkın heyecanını alamamaktadır…
Protokol, en önde olduğu için sahneyi bütün olarak görememekte, sanat zevki eksik kalmaktadır….
Korumaların sahnenin sağında veya solunda durmaları, kulaklıklardan
konuşmaları/dolaşmaları, dikkatleri dağıtmakta, içerdeki seyircileri potansiyel örgüt militanı havasına sokmakta - ki zaten girişlerde yeteri kadar güvenlik koridoru bulunmaktadır- güzel bir görüntü de vermemektedir….
Protokolün olmaması, seyirciler arasında olması gerekenlerin sanatta yakınlıkları hususunda aleyhlerine görüşlerin artmasına sebep olmaktadır.
Düzenleyenler açısından, yerel protokolden destek alamamak üzüntüye vesile olmaktadır..
Unutmayalım ki; sosyal hayatta görgü kuralları ne kadar önemliyse iş hayatında/resmi ortamlarda/davetlerde/konserlerde de protokol kuralları o kadar önemlidir…
�
Sonuçta atanan veya seçilen protokol, halk için çalışan/görev yapan kişilerdir…Sanat doğallığı temsil eder….
O alanda kurallara uymak, etik olmakla ilgili sonuçlarda verir…
Bugün yetkili olsam, üst makamları bilgilendirir, bütün salonlardaki protokol yerlerini orta sıralara alır -5. ve 10. sıralar arası- konser/gösteri protokol kurallarını internet sayfasında duyurur, uygulamasına hemen başlardım…
İşte, size, kimseye zararı olmayacak, faydalı bir açılım daha ….
Ne dersiniz?..
______________________________
*Uluç,Hıncal; Protokol değil, görgüsüzlük..Sabah,10.08.2010
**Yılmaz, Mehmet Y.; Ciddiyet, sıkıntıdan patlamak mıdır?,Hürriyet, 10.08.2010
*** Resim temsili olup kişilerle ilgisi yoktur(M.D.)