“Ulusal Müzik ve Müzikoloji Çalıştayı”ndan İz(düşüm)ler… Gülay Karamahmutoğlu*


Toplam Okunma: 5369 | En Son Okunma: 23.11.2024 - 11:43
Kategori: Eleştiri/Kritik

29 Mayıs 2010 Cumartesi günü Kadıköy Süreyya Operası’nda, farklı disiplin ve bilim dalları ile aktüel yaşamın farklı alanlarında uzman isimlerin bir araya geldiği “Ulusal Müzik ve Müzikoloji Çalıştayı” toplandı. Ulusal müziğin gelişimine ivme kazandırarak katkıda bulunmak üzere “somut sorulara somut cevaplar aramak ve bulmak” ilkesi ile yola çıkılan çalıştay aynı zamanda, yaklaşık iki buçuk senedir sürdürülen “Bugün, Toplum ve Müzik Tartışma Zinciri”nin onuncu halkasını da teşkil etmekteydi.

Çalıştayın başlıca hedeflerini katılımcıların deneyim ve bilgi birikimlerini dolaysız olarak birbirleri ile paylaşması, toplumun müzik algısı ve bununla ilgili yaşanmakta olan sıkıntıların belirlenerek giderilmesi yolunda çözüm önerilerinin ortaya konularak tartışmaya açılması, değerlendirilmesi, (en kısa sürede planlı ve programlı bir şekilde) uygulamaya geçirilmesi oluşturmaktaydı.

Ersin Antep, Ali Ergur, Mehmet Ali Özdemir, Onur Özmen, Ayhan Sarı, Süleyman Şenel, Fatih Yayla ve Seyit Yöre, Çalıştay Bilim Kurulu’nda yer alan isimlerdi. Düzenleme Kurulu Başkanlığını Ersin Antep, Koordinatörlüğünü Bora Bilgin, Çalıştay Katılımcı Danışmanlığını ise Pınar Özcan Antep’in üstlendiği düzenleme kurulu: Soner Çelik, Hakan Güvençli, Yunus Emre İçigen, Yusuf Kocakaplan, Duygu Uzlar ve Süreyya Operası temsilcileri Aslı Ayhan ile Gizem Tüzün’den oluşmaktaydı.

Saat 09.15’de “Ön Bilgilendirme Toplantısı” ile başlayan çalıştay, 09.45’ten itibaren “1. Grup Toplantıları” ile devam ederek 12.00-13.15 arası verilen bir “öğle arası”ndan sonra 13.30’da başlayan “2. Grup Toplantıları” ile devam etti. Her iki grup toplantıları da 1’den 7’ye numaralandırılmış salonlarda eş zamanlı olarak gerçekleştirildi.

“1. Grup Toplantıları”, Çalıştay Broşüründe yer alan akış planında da parantez içinde belirtildiği üzere “branş”a yönelik oturumlardan oluşmaktaydı. Branşlar ise sırasıyla: “Müzikologlar”, “Müzik Eğitimcileri-Müzik Öğretmenleri”, “Besteciler”, “Şefler”, “İcracılar”, “Türk Halk Müziği” ve “Türk Musikisi” olarak belirlenmişti.

Saat 13.30’da başlayan “2. Grup Toplantıları” ise, yine çalıştay akış planında parantez içerisinde belirtildiği üzere “müşterek” oturumlardan oluşmakta idi. Sabah oturumlarındaki oturum başkanları ve yer aldıkları salonlar değişmemekte fakat bir önceki oturumlarda yer alan katılımcılar yer değiştirmekteydiler. Bu uygulama ile önceki oturumlarda ele alınan sorun ve önerilerin disiplinlerarası “müşterek” oturumlarla bir kez daha açımlanarak tekrar ve farklı bakış açılarıyla değerlendirilmesi amaçlanmıştı. “2. Grup Toplantıları”ndaki oturumlarda ayrıca “Müdahil Katılımcılar” olarak belirlenmiş radyo programcıları, yapımcılar, hukukçular, sosyalbilimciler, menajerler, organizatörler, kültür merkezi yöneticileri gibi ilgili ve farklı meslek gruplarından katılımcılar da yer almaktaydılar.

“1. Grup Toplantıları”ndaki branşlara yönelik oturumlar arasında müzik alanında branşları temsil eden müzikoloji, müzik eğitimi, bestecilik, şeflik ve icracılığın yanısıra “Türk Halk Müziği” ve “Türk Musikisi” başlıklı iki oturumun yer alması ile ilgili olarak sorulan sorulara cevap Ersin Antep’ten geldi: 6. (THM) ve 7. Salonlarda (TM) düzenlenen bu oturumlardaki katılımcılar besteci, eğitimci, icracı ve akademisyenlerden oluşuyor olup çalışma alanlarını THM ve T(S)M yoğunluklu olarak sürdürmekteydiler.

Üçüncü ve son toplantı öncesinde, Alin Aylin Yağcıoğlu (soprano), Gürkan Kırankaya (klarnet) ve Mert Yeşilmenderes (piyano) tarafından büyük salonda bir de Schubert Dinletisi (D.965: Kayanın Üzerindeki Çobana) sunuldu.

Çalıştay Bilim Kurulu üyelerinin tüm oturumlar boyunca ele alınan sorun ve önerileri değerlendirerek verilen kararları açıkladığı “3. Toplantı”, tüm katılımcıların hep birlikte hazır bulunduğu büyük salonda gerçekleştirildi.

Ciddi bir müzik terimleri sözlüğünün oluşturulması, Mesam ve Müzed gibi oluşumların dışında müzik (özellikle hem besteciler hem de icracılar için) odalarının oluşturulması, müzik üzerine yüksek eğitim veren kurumlarda birer basım biriminin bulunması ihtiyacı, bestecilerin eserlerini seslendirecek ortam bulmakta yaşadıkları zorluklar, orkestralar ve korolarda yaşanan kadro sorunları, memur statüsündeki orkestra ve toplulukların repertuarlarının beklenen genişlikte olmaması, devlet orkestra ve müzik topluluklarında besteci kadrolarına da yer verilmesi, kaliteli müzik konusunda medyanın bilinçlendirilmesinin gerekliliği çalıştay boyunca ele alınarak tartışılan konulardan bir kısmı olarak sayılabilir (Çalıştay ve sonuçları hakkındaki daha detaylı bilgi www.muzikoloji.org adresinden takip edilebilir).

Üçüncü toplantının ardından, yine büyük salonda Cihat Aşkın ve Mehru Ensari tarafından, ikilinin 1998 tarihli “Minyatürler” Albümlerinde yer alan eserlerden oluşan bir Piyano-Keman Resitali verildi.

Disiplinli bir düzen ve nitelikli bir çalışma ürünü olarak çalıştayın içeriğinde yer alan konular, (ulusal) müzik algısı kapsamında disiplinler arası buluşmanın sağlanarak özgür ve özgün bir ortamın yaratılmış olması, tartışmalarda yaşanan beyin fırtınası, sürenin doğru planlanması ve kullanımı ile program akışında hiçbir sorunun yaşanmaması, düzenleme kurulunda yer alan üyelerin güleryüzlü ve ilgili tutumları, her oturumun kaydedilmesi gerçekten örnek alınması gereken önemli ve her bilimsel çalışmada olması elzem özellikler olarak sayılabilir. Bilim kurulunun, bilimselliğin olmazsa olmazı eleştiriye açık oluş ve kendi kendini eleştirebilme niteliklerini taşıyan gerçekten samimi bir tutum içerisindeki kişilerden oluşması da takdire değerdi.

Peki, çalıştayda dikkatimi çeken ve katılmadığım yönler hiç yok muydu? Elbette vardı…

Aklıma takılan sorulardan ilki “Türk Musikisi” ile kastedilen müziğin genelde Türk Sanat Müziği (TSM) olarak bilinen Geleneksel/Klasik Türk Makam Müziği mi olduğu idi. Çünkü “Türk Musikisi” geleneksel, klasik, halk ve modern uygulamalar ile Türk’e ait her tür ve tipten ulusal müziği içeren bir başlıktır. Yunanca kökenli “musiki” kelimesinin, bazılarının Doğu dillerine öykünerek telaffuz ettikleri gibi “mûsıkî” olarak okunduğunda akıllara Geleneksel/Klasik Türk Makam Müziği ve/ya Türk Sanat Müziğinin gelmesi, çözümlenememiş bir yanlış kullanım örneğidir. “1. Grup Toplantıları”ndaki Türk Musikisi oturumunda yer almanın, bu sorunun tekrar gündeme getirilmesi bakımından benim için iyi olduğu kanaatindeyim. Zira terimler ve ana başlıkların seçimi özellikle (Geleneksel/Klasik) Türk Makam Müziği’nin en önemli ve güncelliğini sürdüren sorunlarından birisini oluşturmaya devam etmektedir.

Bir diğer dikkatimi çeken şey de, çalıştay duyuru afişi ve broşürü üzerinde yer alan “Lir çalan kadın” resminin estetik anlamda çok güzel durmakla birlikte “ulusal”lık kavramına uyan bir sembol teşkil etmediğidir. Sembol ve/ya simge, en genel anlamda, görünmez ya da algılanamaz herhangi bir şeyi benzerlik, uygunluk, bütünlük gibi çeşitli yollarla temsil eden, hatırlatan bir araç olarak ele alındığında; afişlerden broşürlere kadar yer alması düşünülen sembol ve simgelerin kullanımlarına özellikle dikkat etmek gerekir. Çünkü birer örtülü anlam aracı olarak sembol ve simgeler, insan(lar)da istenilen bilincin yaratılmasında önemli ve son derece dikkat edilmesi gereken birer iletişimsel bilinç uyarıcılarıdır. Ulusallık kavramı sözkonusu olduğunda sembolize edilen amblem, logo, resim ve grafiklerin ulusal kültür kökenine ait “öz” değerleri hatırlatması gerekir. Bu durumda ne “Lir” ne de Yunan kıyafetleri içerisindeki bir kadın, ulusal kültürümüz içerisinde yer almamaktadır. Türkler, günümüz tarihsel bilgilerine göre, kökleri Orta Asya’ya kadar dayalı bir kültürel varlığa sahip olup, o dönemlerden günümüze halen devam etmekte olan çalgılardan birinin (mesela hemen ilk akla gelen bağlama olabilir) yer alması, konusu toplumumuzdaki müzik ve ulusal müzik algısına yoğunlaşan böyle önemli bir çalıştayda (bence) daha doğru olurdu.

Son olarak dikkat çekmek istediğim ve aklıma takılan bir diğer konu da yine “ulusal” başlığı taşıyan bir çalışmada Schubert Dinletisi’nin yer alması idi. Cihat Aşkın ve Mehru Ensari’nin çalıştay sonunda vermiş oldukları keman ve piyano resitalinde, ulusal müziğimizden çeşitli örneklerin yer alması, çalıştayın genel anlam ve içeriği düşünüldüğünde daha doğru ve yerinde bir seçim olmuştu.

Dikkatimi çeken ve üzerin,(d)e tekrar düşünülmesi gereken bu üç nokta dahi, bu tip bilimsel organizasyonların, sağlanacak faydalar bakımından ne kadar gerekli ve önemli olduğunu bir kez daha vurgulamaktadır.

Ulusal müzik ve müzikoloji bağlamında, müzik alanından ve dışından ülke genelinde pek çok değerli katılımcının buluşarak, ortak bir beyin fırtınasının yaşandığı böyle bir çalışmada yer almaktan gerçekten onur ve dahası mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. Benzer etkinliklere özellikle örnek olmasını umduğum bu anlamlı ve önemli çalıştayın devamının gelmesi dilekleriyle, en başından itibaren düzenlemede emeği geçen ve orada gerek konuşmacı gerek dinleyici olarak yer alan tüm katılımcıları kutlar ve teşekkür ederim.
________________________________
*İTÜ TMDK öğretim üyesi (Yrd. Doç.)

** Bu yazı, Ayda bir yayımlanan Bosphorus Sanat Gazetesi Haziran-2010 (sayfa: 10) sayısında yayınlanmıştır.




Hoşgeldiniz