İstiklâl Marşında Yaşanan Komedilerin Sebebi; Müziği ile İnsanı Arasındaki Doku Uyuşmazlığıdır… Salih Zeki Çavdaroğlu


Toplam Okunma: 3269 | En Son Okunma: 23.11.2024 - 11:44
Kategori: Eleştiri/Kritik

Yıllar yılı İstiklâl Marşımızın topluluklar tarafından okunmasına dair eleştiri ve tartışmaların ardı arkası kesilmez. Son olarak da pop şarkıcısı Hadise’nin, 22 Mayıs 2010 günü, Futbol Millî Takımımızın ABD’deki Çek Cumhuriyeti ile yaptığı maçtan önce solo olarak millî marşımızı okuma tarzı(Bkz*), yıldırımları bir anda şarkıcının üstüne çekmiş, bir polemik oluşturmuştur… Daha önce böylesine bir icraya şahid olmamıştık… Batılı ülkelerdeki yenilikten bir ilham daha aldık.. Zaten bir müzikal imalat hatasından dolayı arızalı olan marşımız, iyiden iyiye pop-arabesk bir “parça” ya dönüştü…

İstiklâl Marşında Yaşanan Komedilerin Sebebi; Müziği ile İnsanı Arasındaki Doku Uyuşmazlığıdır… Salih Zeki Çavdaroğlu

Yıllar yılı, hemen hemen bütün tören,toplantı, spor müsabakası v.d. bir çok ortamda, İstiklâl Marşımızın topluluklar tarafından okunmasına dair eleştiri ve tartışmaların ardı arkası kesilmez.

Özellikle internetin hayatımıza iyiden iyiye girmesiyle, millî marşımızın bu tür mekânlardaki yanlış ve çarpık bir şekilde söylenmesi kitlelere büyük bir hızla ulaştırılmakta, buna sebep olan kişiler, kitlelerin acımasız eleştirilerine hedef olmaktadır.

Son olarak da pop şarkıcısı Hadise’ nin, 22 Mayıs 2010 günü, Futbol Millî Takımımızın ABD’ deki Çek Cumhuriyeti ile yaptığı maçtan önce solo olarak millî marşımızı okuması, yıldırımları bir anda üstüne çekmiş, konunun müzikal kapsamını bilen-bilmeyen herkesin katılımına açık bir polemiği de beraberinde getirmiştir.

Bu durum İstiklâl Marşı tarihimizde bir ilkti. Daha önce böylesine bir icraya şahid olmamıştık. Ancak anlamsız “Batılılaşma” maceramızın her evresinde olduğu gibi bu günde, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerdeki yenilikten ilham aldık ve bir ilke imza attık.Bir ilke imza atarken de zaten bir imalat hatasından dolayı arızalı olam marşımız, iyiden iyiye pop-arabesk bir “ parça” ya dönüştü.

Hadise vecd içinde okuduğunu sandığı marşı, yaptığı falso ve detone yorumlarla taçlandırdı!..

Bunda kusuru sadece Hadise’nin yorumuna bağlayamayız. Çünkü marşın melodisi en pestten tize doğru iki oktavlık bir ses aralığında seyretmektedir. İnsan gırtlağının bu sesleri doğru basabilmesi için ise, en kaba çizgileriyle bir şan eğitimi alması gerekmektedir. Böyle olsa dahi marşın neredeyse alamet-i fârikası olan prozodi bozukluğu mâluliyeti, yine de istenilen kalitede bir yoruma imkâm vermeyecektir.

Marşın bu aykırı ve zorluklar taşıyan yapısı o kadar önemlidir ki, meselâ 12 Eylül darbesi sonrasındaki günlerde, İstiklâl Marşımız’ ın cezaevlerindeki bir takım mahkum gruplarına sırf “ işkence” amacıyla söyletilmesi bile denenmiştir.

İstiklâl Marşımızın Mehmed Âkif Ersoy tarafından yazılan şiiri, bu konudaki yarışmaya katılan 724 şiir arasından neredeyse oy birliği ile ilk ve kurucu Meclisimizin 12 Mart 1921 tarihindeki oturumunda kabul edilir.

Aynı Meclis, hemen ertesi günde bu kerre şiirin bestelenmesi için ikinci bir yarışma düzenler. Neticede, neredeyse iki buçuk sene süren uzun bir süreç sonucunda, 12 Temmuz 1923 günü, yarışmaya katılan eserler arasından Ali Rıfat Çağatay’ ın “ Acemaşiran” makamındaki bestesi oldukça büyük tartışmalar sonucunda birinciliği kazanır.

O süreçte Türk Musıkisi henüz devletçe bir kenara atılmadığı için, İstiklâl Marşımızın da geleneksel musıkimiz sistemi içinde bestelenmesi ve altı sene gibi bir zaman içinde çalınıp söylenmesine pek itiraz eden olmaz.

Ne zaman ki Cumhuriyet kurulur ve “müzik inkılâbı” gündeme gelir, İstiklâl Marşı’ nın bestesine de çok sesli müzikçilerimiz tarafından itiraz ve protesto sesleri yükselir.

Bu konuyu o günlerde yakından izleyen ve aynı zamanda kendisi de bir musıkîşinas olan Bursa Milletvekili Osman Şevki Uludağ’ın hatıralarından anladığımıza göre :

O sıralarda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ nın başında olan Osman Zeki (Üngör) Bey, başta M. Kemal Atatürk’ ün eşi Lâtife Hanım olmak üzere, dönemin etkili isimleri ile yaptığı kulisler sonucunda kendi bestesinin resmen millî marş olarak kabulünü sağlayacaktır.

Bu marşın, İstiklal Marşı olarak gündeme gelmesinden yıllar önce, Zeki Bey “ Carmen Silva “ adlı bir opera şarkısının ilk on ölçüsünü aynen alarak, yeni bir beste imişcesine devrin padişahı Vahdettin’e sunacaktır.

Vahdeddin’ in buna itibar etmemesi üzerine, aradan yıllar geçip Mehmed Âkif’ in yazdığı “ İstiklâl Marşı “ şiirini, daha sonra mevcut bestesinin üzerine monte edip, bunun orkestrasyonunu da Ermeni müzisyen Edgar Manas’a yaptırır ve millî marş olarak devlette kabul görmesini sağlar. Ancak bundan sonra da marşın gerek müzikalite tekniği ve gerekse icrasındaki olumsuzluklarına dair suçlama ve tartışmaların ardı arkası kesilmez.

İstiklâl Marşımızın güfte-beste uyuşmazlığı, teknik terimi ile “prozodi” bozukluğu konusunda müzik adamları görüş birliğindedir. İşin teknik kısmına pek yakın olmayanlar için daha açık söylersek, marşın hecelerindeki vurgulamaların, müziğindeki vurgulama ve tonalite ile pek uyuşmadığı söylenebilir.

Prozodi bozukluğunun tartışmasız sebebi de, daha önce kotarılmış müziğin, sonra da yazılmış şiirin üzerine giydirilmesidir. Ölçü içerisinde heceler ile ezgi birimlerinin farklı olması sebebiyle, marş okunurken ya kelimeler anlamsız hecelerde bölünüyor, ya da kelimelerin bölünmemesi gerektiği yerlerde, şan eğitimi almamış insanların nefeslerinin yetmemesi sebebiyle sözlerin anlamsız kelimelere dönüşmesi gibi acaiplikler ortaya çıkmaktadır.

Eğer profesyonel bir müzisyen değilsek ve diyaframımıza hükmedemiyorsak, marşı okurken, ister istemez kelime bütünlüğünü gerektiren doğru bir telafuz yapamadığımız ortaya çıkacaktır.

Nitekim “-larda yüzen alsancak…”, “tü-ten en son ocak…”, “o be-nim milletimin…” garabetleri bunun belirgin yansımaları olmaktadır.

Şimdi Türkiye kamuoyu bütün iletişim kurumlarında İstiklâl Marşımızın değiştirilip, değiştirilmemesi konusunu tartışıyor. Bunca seneden sonra değiştirilmesi, oldukça zor , hatta imkânsız bir durum.

Peki o halde ne yapabiliriz? Sanırım bu müzik teorisyenleri ve bestecilerinin başbaşa vererek çözebilecekleri bir meseledir. Bir şekilde marşın müziğinin sırıtan bazı yerlerinin makyajlanması mı, yoksa bir takım notaların eklenmesi, ya da çıkarılması veya bizim tahmin edemediğimiz daha değişik bir formülün mü uygulanmasının gerekeceğine akademik bir kurul karar vermeli ve siyasî otorite de gereğini yapmalıdır…
______________________________________
(*) İzlemek için bkz:
  http://video.mynet.com/adventure74/Hadise-Istiklal-Marsimizi-okudu/536902/




Hoşgeldiniz