İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun Konseri Üzerine… Dr. (tıp) İlhami Gökçen
Toplam Okunma: 3409 | En Son Okunma: 19.11.2024 - 12:11
Ayda yalnız bir konser veren İstanbul Devlet Klâsik Türk Müziği Korosu’nun konserlerini, benim gibi dış ülkeden gelenlerin ziyaretleri günlerine denk getirmesi hayli müşkil. Yine de kaderde varmış ki, uçağımı kaçırmamın neticesi olarak bu konseri izleyebildim… Nihaved Faslı bitip de ara verildiğinde dayanamayıp, arka sırada herkesi çok alkışlayan bir hanıma, “bu şarkıların hepsini ben de söyleyebilirim” dediğimde, “bu bir bahar konseridir” karşılığını aldım!..
İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun 16 Mayıs 2010 Konseri Üzerine… Dr. (tıp) İlhami Gökçen - Toronto, Kanada
Renkli, şık baskılı program kitapçığına göre Koro’da 24 kadın ile 21 erkek “ses sanatçısı” ve 22 “saz sanatçısı” bulunmaktadır. Konserde, Şef Fatih Salgar ile kadın söyleyiciler beyaz, erkekler siyah elbiseler giyinmişlerdi.
“Nihâvend Faslı” başlığını taşıyan konserin birinci bölümünde şarkı formundaki eserler, birbirine aranağmelerle bağlanmış olarak okundu. Yalnız keman taksimi ile bir ara verildi. Fasıl başında bir “peşrev” ve sonunda bir “saz semâisi” çalındı. Eserler çok bilinen ve hatta en çok bilinen şarkılardan oluşuyordu. Araya az bilinen şarkılar da konulsa biraz değişiklik olmuş olurdu. Saz eserleri de hep bilinenlerdendi.
Fasıl sırasında bazı hanım söyleyicilerin bazen bir oktav tize çıktıkları duyuldu. Eşlik eden çalgılar hep ayni güçte çaldılar. En eskisi Hacı Ârif Bey’in olan bu şarkıların birçok anlamlar taşıyan sözlerine veya makam geçkilerine uyan nüanslar da pek yapılmadı.
Bu bölüm bitip de ara verildiğinde dayanamayıp, arka sırada herkesi çok alkışlayan bir hanıma, “bu şarkıların hepsini ben de söyleyebilirim” dediğimde, “bu bir bahar konseridir” karşılığını aldım!..
Konserin ikinci bölümü, sololara ayrılmıştı. Burada neredeyse gözüme inanamadım. Diğer zamanda Otel odamdaki TV’de gitar, kontrbas, ve adını bilemediğim çıngıltılı bir testi (?) eşliğinde Türk musikisi eserlerini okuyan ve sesini onların tampere seslerine uyarlamıya çalışan hanım, Dilek Türkan hanım değil miydi? Şimdi “hicazkâr” şarkılar okuyordu ve fena da okumuyordu, yalnız sanırım TV’de şov yapma alışkanlığı dolayısiyle ellerini kollarını biraz fazla sallıyordu. Program notlarına göre de, “Yansımalar”, “İncesaz” gibi adları olan bu TV programlarında gitar çalan bey şimdi bu koroda tanbur çalıyordu, neyzenlik/söyleyicilik yapan da ney’ini!
Segâh şarkılar okuyan diğer solist, Atakan Aktaş’ın sesi müsaitse de, nefesini kullanmada henüz pek usta değildi. Örneğin, “âh ü enîn”i bir nefeste söyleyeceğine, ortadan keserek “âh ü/enîn” şeklinde söyledi.
Nefes alma, söyleme kadar önemli değil midir?
Sololara, tüm çalgılar topluluğunun eşlik etmesini biraz fazla buldum. Bunların yarısı kadar olsa daha daha samimi bir ortam yaratılmış olurdu. Sonra, Aktaş’ın solosuna bir peşrev ile başlamak yerine bir taksim ile başlansa sanırım daha uygun olurdu. Ayrıca, Peşrev çalınırken, solistin ayakta beklemesi de beni rahatsız etti.
Sololardan sonra Koro, Acemaşirân şarkıları bu defa birbirine bağlı değil, ayrı ayrı olarak söyledi.
Yalnızca şarkılardan oluşan bu konser programı biraz bir monotonluk yarattı. Saz eserlerinin de biraz daha nüanslı çalınmasını arzu ederdim.
Cemil Reşit Rey Konser Salonu, büyüklüğünden dolayı, bir oda musikisi karakterinde olan geleneksel Türk musikisi için uygun bir mekân değildir. Bu salonda, bu musiki için gereken samimiyet, yakınlık elde edilemediği gibi, seslerin bu büyük boşlukta dağılmasına sebep olmaktadır. Bunları daha önceki bir yazımda da belirtmiştim.*
——————-
* Gökçen, Dr. M. İlhami. Türk Musikisine Katkılar, Ankara: Ürün Yayınları, 2008, s. 271-3.
İlhami Gökçen E-Posta: ilhamigo@hotmail.com