Sanat alanında “her şey” olabilmek -2- Göktan Ay


Toplam Okunma: 2641 | En Son Okunma: 24.11.2024 - 06:40
Kategori: Fikir Yazıları

11 Mayıs 2010 da yayınlanan, “sanat alanında kişi, her şey olabilir mi?” yazımıza devam ediyoruz… Çalgı sanatçılığı da ayrı bir yetenektir. Çalgı sanatçılığının okulu vardır ve son yıllarda, geçerli bir akçe olarak kendini kabul ettirmeye başlamıştır… Bana göre sanatçılığın üst kademesidir. “Kötü çalgı yoktur, kötü çalgıcı vardır” cümlesi çok doğrudur… Kısaca çalgı çalan bir kişinin yeteneği daha yukardadır…

Her kişi bir çalgıyı öyle veya böyle çalabilir…
Ancak, çalgıyı;
O makamın/ezginin/dizinin/ yörenin; tavrında, hızında, nüanslarıyla temiz çalmak,
Sahnedeki; oturuşu, giysisi,
Orkestra içindeki uyumu-işaretleşmesi,
Şefi takibi ile işi ciddiye almak önemlidir.

ÇALGI - SES SANATÇILIĞI (İKİSİ BİR ARADA) AYRI BİR YETENEKTİR.

Okulu vardır ancak, (THM hariç) geçerli bir akçe olarak kendini kabul ettirmeye başlayamamıştır…
Hem bir çalgıyı iyi derecede çalmak ve hem de sesle iyi yorumlamak kolay değildir.
Ayrı bir çalışma ve disiplin ister.
Beynin aynı anda iki ayrı organa emir vermesi demektir.
Parmakların ve sözlerin aynı anda ama farklı olarak vurgulama yapması demektir.
Parmakların tavra, söyleyişin üsluba önem vermesi gerekir.
O nedenle konservatuarlarda, ses eğitimi bölümlerinde okuyan öğrencilere, zorunlu görmekte oldukları çalgı derslerini ihmal etmemeleri, üzerinde ısrarla çalışmaları istenir.
Ama yinede hem çalgıda ve hem de seste iyi sanatçı –THM, TSM ye göre bu konuda çok iyi durumdadır- az sayıda yetişmektedir.
Kısaca çok daha fazla çalışmak gerekir…

ŞEFLİK DE AYRI BİR YETENEKTİR…

Şefliğin okulu vardır ve son yıllarda, geçerli bir akçe olarak kendini kabul ettirmeye başlamıştır…
Ancak burada kastettiğim, Türk müziğindeki amatör topluluklarda (koro kelimesi kullanımı yanlıştır) aynı eseri söyleyen kişileri idare eden, yani yöneten (şef kelimesi kullanımı yanlıştır) kişi değildir.
Bir orkestrayı ve ona göre yazılmış eseri seslendiren çalgı ve seslerden - yada sadece çalgılardan- oluşan çalgıların ve seslerin partileri yazılmış bir orkestradan bahsediyorum…*
Alanında iyi olan orkestra üyelerini, dengeli bir otoriterlik ve saygı içinde, kendi istediği nüanslarda birleştirmek…
Esere kendi yorumunu, damgasını vurabilmek önemlidir.

DİNLEMEK DE AYRI BİR YETENEKTİR, OKULU YOKTUR, YAŞAYARAK ÖĞRENİLİR…

Önemli olan salonu doldurmak değildir…
Konsere giderken gereğince giyinmek,
Salonda erkenden yerini almak,
Konser başladıktan sonra ön sıralarda dolaşmamak,
Sahnedeki arkadaşlara el sallamamak,
Eserlere gerektiği yerde alkış tutmak-eşlik etmek v.b.
Sadece arkadaşlarının veya dostlarını yer aldığı konserlere değil, genel olarak konserleri takip etmek..
Ve müziği içselleştirmek/anlamak önemlidir.

KONSER DÜZENLEMEK DE AYRI BİR YETENEKTİR…

Konsere zamanında başlamak/başlatmak,
Protokolü iyi ayarlamak, gelip gelmeyeceklerini bildirmeyenlere yer ayırmak/ayırmamak,
Açış konuşmasını (açılış değil) çok kısa tutmak,
Repertuarı zengin ve konser süresini uygun yapmak,
Tekrar ezgilerden/dönüşlerden kaçınmak,
Program basılı olduğu halde çalgıları isim isim –müziklerle- tanıtmamak, eserleri yeniden okumamak…
Eserleri metronomunda çaldırmak, okutmak
Kısaca dinleyici her an diri tutmak…önemlidir.
Şimdi müzik alanında yetenek isteyen alanları yukardan aşağıya doğru sıralayalım isterseniz;
Virtüözlük
Şeflik
Çalgı- ses sanatçılığı / yorumculuğu
Çalgı sanatçılığı / yorumculuğu
Ses sanatçılığı / yorumculuğu
Tabi ki bunların yanında disiplinli bir eğitim ve çalışma paralel olarak yürümektedir.

Ne dersiniz?…
_______________________________
*Sn. Ayhan Sarı’nın 10 KASIM 2008’de (http://www.musikidergisi.net/?p=717 ), Sn. Ahmet Rasim Küçükusta’nın 20 Nisan 2010 tarihinde yazdığı makaledeki (http://www.musikidergisi.net/?p=1435 ) görüşlerinin bir kısmına katılıyorum. Ancak, adı “Cumhurbaşkanlığı Fasıl Heyeti” değil, “Cumhurbaşkanlığı Türk Müziği Orkestrası ve Solistleri” veya “Cumhurbaşkanlığı Senfonik Türk Müziği Orkestrası ve Solistleri” olmalı, merkezi İstanbul’da olmalı ve THM-TSM çalgıları, repertuarları ve formları bir arada bulunmalıdır. Ayrıca bu orkestrada sesler, az sayıda solist seslerden seçilmeli, özellikle çalgılara ağırlık verilmeli, toplam sayı 35-40 ı geçmemeli, enerjik ve hareket kabiliyeti yüksek olmalıdır.

Bu teklif 1980 li yıllarda Sn. Necdet Varol’un büyük çabaları ile zamanın Cumhurbaşkanlarına yazılmış, Ankara’da bir kongrede Sn.Varol tarafından bildiri olarak sunulmuş, görüşmeler yapılmış, ancak sonuca ulaşılamamıştır.

Cumhurbaşkanımız Sn. Abdullah Gül’ün bu konuya ve uygulamaya sıcak bakacağını, ancak ismin –terminoloji bakımından- yanlış konularak eleştiriler içine düşülmemesini istiyoruz. Biz, 2010 yılında oluşturduğumuz “Bedestan Türk Halk Müziği Orkestrası ve Solistleri” ile TSM ve THM çalgılarını bir arada kullanarak ülkemizdeki zenginliği ayrım yapmadan seslendirmiştik…




Hoşgeldiniz