Her Dilden Konuşan Müzisyen: Ömer Faruk Tekbilek
Toplam Okunma: 10160 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 09:19
Ömer Faruk Tekbilek(1951 Adana), dünyaca ünlü müzisyenlere eşlik etmesine, kendine ait dokuz albümü olmasına rağmen Türkiye’de pek tanınmasa da “Budha Bar” albümlerindeki ezgi ve icralarıyla meşhur… İmam Hatip’te okumuş. O zamanlar kaval çalıyormuş, bir abisi vesilesiyle ney üflemeye başlamış. Sonra İstanbul’a gelip Galata Mevlevihanesi’nde dervişlerle takılıp meşk etmiş… Zurna, bendir, darbuka ve def çalan Tekbilek Amerika’da sazlık bulamadığı için plastik boruları delerek kendine ney yapıyor. İçi pürüzsüz olduğu için bunların daha iyi ses verdiğini söylüyor. Fakat kamış hammaddeli neylerini Adana’da bir usta yapıp Amerika’ya yolluyormuş. Ney’de sekizinci deliği açan ilk neyzen…
Her Dilden Konuşan Neyzen… Ayça Şen
Ömer Faruk Tekbilek, bu anlamda, dünyanın her dilini konuşabilen ve de üstelik şu anda dünyanın sayılı neyzenlerinden.
Ben Ömer Faruk Tekbilk’in müziğini tanıyor, ismini bilmiyordum.
Salondan içeri giren üç kişiden hangisinin Ö.F.Tekbilek olduğunu bilmediğimden hal ve tavırlarından çıkarmaya çalıştım. Sonra elinde gazeteye sarılı uzun borulu adamın o olduğuna karar verip Radikal Gazetesi için röportaj yapmak istediğimi söyledim. Sakince “Tabii,” dedi. Öyle deri kılıflı müzik aletinin takım çantası filan değil; dünyanın en ünlü müzisyenleriyle çalışan, albümleri milyonlar satan adam, gazete kağıdına sarmıştı neyini.
Ömer Faruk Tekbilek, İmam Hatip’te okumuş. O zamanlar kaval çalıyormuş, bir abisi vesilesiyle ney üflemeye başlamış. Sonra İstanbul’a gelip Galata Mevlevihanesi’nde dervişlerle takılıp meşk etmiş (bu kendi deyimi!) Zaten ‘müzik yapmak’ değil, ‘meşk etmek’ diyor. Bunu da öyle ‘Bak ben nasıl söylüyorum,’ gibi değil, yirmi yedi yıldır Amerika’da yaşıyor olmasından, ağız alışkanlığıyla, deyim gibi kullanıyor. Onun için müzik yapmak meşk etmek demek. “Aşk yapmadan meşk olmaz,” diye de ekliyor.
İstanbul’a geldikten sonra buradan müzisyenlerle böyle arka sokaklarda harabe bir depo bulup meşk etmişler. Ambiyanslarının ismine de ‘Çöplükten çıkan pırlanta’ koymuşlar.
“Mevlevi misiniz?” diye sorduğumda “Onlara sempatim vardır, çok sevdiğim Mevleviler vardır fakat hiçbir şey değilim; Hz. Muhammed’in tarikati yoktu. En büyük ‘efendi’ insanın içinde. Bu yol en iyisidir dediğimizde yanlışa düşüyoruz,” dedi. “Sufi misiniz?” sorusunu “Kim nereye bakıp Allah’ı görüyorsa Sufi’dir,” diye cevapladı.
Ney’inde sekiz delik var
Ömer Faruk Tekbilek, hayat sorularının cevabını neyini üfleyerek kendine cevaplıyor. Bir çeşit kendisiyle ve Tanrı ile sohbet gibi.
Zurna, bendir, darbuka ve def çalan Tekbilek, en mükemmel aletin dikiş iğnesi olduğunu söylüyor. Ucunu deliyorsunuz, iğne oluyor.
Neyde yedi nefis mertebesini ifade eden yedi delik var. Bunlar yakılarak açılıyor; kendisi de Amerika’da sazlık bulamadığı için plastik boruları delerek kendine ney yapıyormuş. İçi pürüzsüz olduğu için daha iyi ses veriyormuş. Fakat sazdan neylerini Adana’da bir usta yapıp yolluyormuş.
İşin en hayret verici tarafı dünyada ilk kez neyde sekizinci deliği açan neyzen o. Mevlana da yaylı tamburaydı sanırım; bir tel eklemiş. Tekbilek böyle yaparak Batı soundunu yakalayabiliyormuş. “Cenabıhak insanın içini açmış, yakmış, onun gibi biz de neyi açıp, yakıp, nefesimizi içine ‘hu’ diyerek veriyoruz,” dedi. Derler ki dünyadaki bütün seslerin toplamının çıkardığı ses ‘hu’dur. Bu da birliğin sesidir; bu yüzden ‘hu’ kutsaldır diye.
Amerika’da yaşıyor
İstanbul’da Orhan Gencebay için bir gün konsere neyzen aranıyormuş, gitmiş, hemen çok beğenmişler. Fakat daha sonra karısı Amerika’da oturduğu için oraya taşınmış ve çocukken annesinin fal baktırdığı falcı kadının kehaneti gerçekleşmiş, Amerika’da bir arkadaşı onu Brian Keane ile tanıştırmış, sonrası zaten çorap söküğü.
Ömer Faruk Tekbilek’e göre en büyük kompozitör Tanrı. Bir arkadaşım geçen senelerdeki konserinde paso türbanlılar olduğu için bir daha gitmeyeceğini söylediğinde politikanın her şeyi; müziği bile nasıl yanlış yargılatıp yozlaştırdığını düşündüm. Yanında dünyanın en ünlü müzisyenleri olmasına rağmen:
Robert Redford ve Brad Pitt’in oynadığı Spy Game filminde müzik yapmış, Nusrat Fateh, Don Cherry, Ginger Baker, Ofra Haza, Peter Erskine, Arto Tunç, ve tabii Brian Kean ve daha birçok müzisyenle solist olarak çalışmış.
Başkalarıyla yaptığı albümlerin dışında kendine ait dokuz albümü var. Son albümü Alif. Albüm isimlerinin tamamı İngilizce. Türkiye’de çok az tanınıyor. Fakat artık sık sık Türkiye’de de konser vermeyi düşünüyor. Taşınmayı istemiyor çünkü orada müzik yapmak için şartlar daha iyiymiş.
Sahnedeyken gözleri uyurkenki rahatlığıyla kapalı, açınca da zaten yarı açık.
Son dönemlerde oğlu Murat Tekbilek’le sahne alıyor; o da müziğe gönül vermiş. En beğendiği müzisyenler Aka Gündüz Kutbay, Okay Temiz, İsmet Sıral. Yabancı müzisyenlerden de çok samimi insanlar varmış..(1)
Ö.F.Tekbilek “…Ben rock müziği dinlemezdim ama caz dinlerdim. Ünlü ritm ustası Burhan(Tonguç) babayla dinlerdik. O davulcu olduğu için Elvin Jones severdi. Duke Ellington’ları,Coltrane’leri dinlerdik. Grup Metronom’un icralarında caza kaçtığımız yerler olurdu. Emprovizasyonlar yapardık. Zaman zaman Burhan babayı tek başına bırakırdık sahnede,davulunun başında… ” diyor
Albümleri:
Suleyman The Magnificent (1988)
Fire Dance (1990)
Beyond The Sky (1992)
Whirling (1994)
Mystical Garden (1996)
One Truth (1999) (I Love You)
Dance into Eternity – selected pieces 1987-1998 (2000)
Alif (2002)
Tree Of Patience (2005)
Ra Re Elements (Remixes)(2009)
Kelebek (Butterfly) (2009)
________________________________________________
(1) http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=cts&haberno=3516 Radikal Gazetesi adresindeki röportajdan sadeleştirilerek oluşturulmuştur.
Resmi sitesi için bkz: http://www.omarfaruktekbilek.com