Yeditepe Üniversitesi “2. İstanbul Folkloru Sempozyumu”nda Neler Sunuldu?.. Y.Doç.Dr. Göktan Ay


Toplam Okunma: 3808 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 06:46
Kategori: Kongre.simp.panel

25-26 Şubat 2010 tarihinde gerçekleşen, bilim kurulu üyesi olarak destek verdiğim, 2. İstanbul Folkloru Sempozyumu”nda 11 bildiri sunuldu… Sonuç olarak tesbit edilen bazı anekdotlar: İstanbul’daki yanlış yapılaşma, kültürü/doğayı/sanatı göz ardı ediyor; İstanbul halkı İstanbul’la ilgilenmiyor ya da ilgilenemiyor; Maalesef tarihine sahip çıkmayan bir millet durumundayız; Tarihimizi teorik olarak bildiğimiz/anladığımız konusunda şüpheler vardır; Hala, çoktan aşılması/yapılması gereken konuların konuşulması/dile getirilmesi düşündürücüdür…

Yeditepe Üniversitesi Folklor Kulübü “2. İstanbul Folkloru Sempozyumu”nda neler sunuldu?.. Y.Doç.Dr. Göktan Ay

Bilim kurulu üyesi olarak destek verdiğim, 2 gün süren sempozyuma 11 bildiri (2 si panelist) sunuldu. Açış konuşmasını yapan kulüp başkanı Ahmet Kutlu Vural; “ halk oyunları alanında çeşitli etkinlikler yaptıklarını, seyahatlere gittiklerini, teorik alandaki sorunları da İstanbul’u merkez yaparak değerlendirmek, akademisyen ve araştırmacılara açmak istediklerini, bu amaçla önemli isimlere ağırlık verdiklerini, ancak,i geri dönüşlerin gecikmesi nedeni ile tanıtımda geç kaldıklarını” belirtti.

Rektör yardımcısı Prof. Dr. Sedefhan Oğuz ise yaptığı konuşmada; “Üniversitemizin çok sayıda kulübü var. Biz öğrencilerin meslekleri dışında bu tür kulüplerle kaynaşmasını, yeteneklerini geliştirmesini, sosyalleşmesini istiyor ve destekliyoruz. Bu sempozyumda folklor kulübünün bir çalışmasıdır. Başarılı geçmesini diliyor, katılımcılara teşekkür ediyorum.” dedi.

Her zaman olduğu gibi, “geleceğim” deyip, program saatini belirletip, son anda programa katılmayanlar oldu.
Öğretim elemanları ve öğrencilerin ilgisi her zamanki gibi fazla yoktu.

Kulüp üyesi, öğrenciler her şeyin güzel olması için ellerinden geleni yaptılar, arada verilen Türk mutfağı çok özenli hazırlanmıştı.
Konuşmaları, özetlersek;

Yrd.Doç.Dr. Ender Abadoğlu-Yeditepe Üniversitesi Fen - Edebiyat Fakültesi (İstanbul’da kültürlülük ve kültürel etkileşim);
Bir milletin kendi varlığını sürdürmesi için gösterdiği tavra kültür diyoruz. İstanbul birden fazla kültürü içinde barındırıyor. Bu, bir hoşgörünün ifadesi değil, İstanbul’un doğal halidir. Yabancılara göre İstanbul, bir “şehirdir ve şehire gidiyorum” denilmektedir. 1453 den sonra İstanbul’u beslemek için uğraşılmış ve çok göç almıştır. Bizim insanlar olarak, tarihimizi teorik olarak anladığımızı ve bildiğimizi zannetmiyorum.

Yrd.Doç.Dr. Vehbi Baysan- Yeditepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi (Tanzimat’tan günümüze İstanbul tarihi) 3. Selim modernleşmeyi başlatan padişah olarak bilinmektedir. Tanzimat fermanının dili çok iyi yazılmıştır. Batı bilim alanında hep ilerde olmuştur. Bizde kızların eğitimi 1844 te başlamıştır. Çünki, eğitimli anneler; dinlerini, vatan sevgisini, saygıyı v.b. çocuklarına daha iyi öğreteceklerdir. Darülmuallim 1848 de öğretmen yetiştirmek için kurulmuş, 1851 de yurt dışından eğitim elemanları getirtilmiştir.Ancak meydanlar hala ulemanın elinde gözükmektedir. İşte bu nedenle hala aşılması gereken konuların konuşulması çok azıdır.

Prof. Dr. Mustafa Kaçar-
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi (İstanbul’un bilim ve kültür yapısı);
Osmanlı, merkezi otoriteye karşı, cihad arzusu bulunan, ganimet avcılarının olduğu bir toplumdur. Bu ortamın kültür oluşturması düşünülemez. İstanbul fetihten sonra kültür ve sanat alanında felsefi bir yaklaşım içine girebilmiştir.

Prof.Dr. Feza Tansuğ -
Yeditepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi (Türk ve dünya kültüründe İstanbul);
İstanbul, her sanat dalına kaynaklık etmiş, ilham vermiştir. Şiirle musiki İstanbul’da buluşmuştur. İstanbul ile sadece yerli sanatçılar değil, uluslar arası sanatçılarda ilgilenmiş, şiirler/romanlar yazmış, besteler/resimler yapmıştır. İstanbul bu özelliğini korumaya da devam edecektir.

Y.Doç.Dr. Kamile Akgül-
Yeni Yüzyıl Üniversitesi (İstanbul örneği üzerinden batılılaşma sürecinde dansın gerekliliği)
Dans, insanların hayatında önemli bir yeri olan, deşarjı-boşalmayı sağlayan önemli bir sanat dalıdır. İstanbul her dönem çağdaşlığın-asriliğin merkezi olmuştur. Her ülke kendi danslarını geliştirmek için çalışmakta, ülkeler arasında yaygınlık sağlamaya çalışmaktadır. Bu etkileşim batılılaşmaya giden yolu da açmaktadır. Bu konuda da tango, çaça v.b. danslar öne çıkmıştır.

Öğr. Gör. Tolga Uslu -
Yeditepe Üniversitesi (İstanbul’un toplumsal yapısı);
Osmanlılar zamanında esnaflar ve locaların önemli bir rolü vardı. Ahilik felsefesi v.b. ticaret yapanlara yol/yordam gösteriyordu. Yeni kuşaklara toplumu bir birine kenetleyen ve düzenli işleyişi sağlayan eski değerler öğretilmeli ve kültür akışı sağlanabilmelidir.

Doç.Dr. Hande Birkalan Gedik-
Yeditepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi (İstanbul’un toplumsal değerleri);
Kahire; anadır, dersaadet: mutluluk kapısı demektir. Son yıllarda büyük şehirlerde oluşan “güvenlikli kapılar-siteler” önemli bir sorunu da beraberinde getirmektedir. İstanbul’da güvenlikli yaşamak için her alanda yeni ve teknolojik sistemler oluşturulmaktadır. Ancak bu paranoya haline dönüştürülmemelidir. Güvenlikli alanlardakiler daha steril, temiz oluyor gibi bir anlayış oluşuyor. Bir zamanların varoşları (Çekmeköy-Ümraniye- Beylikdüzü v.b. ) şimdi güvenlikli sitelerden geçilmiyor. Bu da yeni bir elitizmi, sosyal kimliği, sınıf ayrımını ortaya çıkarıyor. Buna çok dikkat etmek gereklidir.

Doç.Dr. Mustafa Uslu –
Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi (Folklorumuzda İstanbul Türküleri);
Türküler yaşantıyı ifade eder ve halkın birikiminin bir sonucudur. Halk müziği; sesler, ritmler, renkler, hareketler bütünüdür. Her türkü bir konuyu ele alır. İstanbul türkülerinin yanında, içinde İstanbul geçen çeşitli yörelerden derlenmiş türkülerde vardır. Bu, insanımızın gönlünde İstanbul’un her zaman bir yeri olduğunu göstermektedir.

Üstün Gürtuna –
Emekli Öğretim Görevlisi/Folklor Araştırmacısı (Asırlar boyunca İstanbul halklarının giyim-kuşamı);
Giyim asırlar boyunca insan hayatında önemli bir yer tutmuştur. Osmanlılarda her görevin ve makamın kendine has giysisi vardı. Bugünde ülkemizde bekar kız, evli kadın, külhanbeyi, şıracı,zenne, köçek v.b. kişileri belirleyici giysiler yaşamaktadır. İstanbul hep modern kalmış, özellikle kadın giysilerinde çeşitlilik arz etmiştir.

Dr. Murat Salim Tokaç-
İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma Uygulama Topluluğu Genel Sanat Yönetmeni (İstanbul ve musiki -Tanburi Cemil Bey örneği);
İstanbul bir çok dahi besteci yetiştirmiş, her semt bestelerde/türkülerde özellikleri ile yerini almıştır. Eserlerde İstanbul hayatının bir aynası görülmektedir. Tanburi cemil Bey üstad, hiç İstanbul’dan ayrılmadığı halde, halk müziğini hocalarından öğrenmiş, eserlerinde ve tanbur taksimlerinde halk müziği makamlarını bolca kullanmış, onu dışlamamış, içselleştirmiştir. Bu her iki musikinin de aslında temelde bir olduğunu da göstermektedir.

Ekber Yeşilyurt-
Büyükçekmece Belediyesi Başkanlık Sanat Danışmanı (Resimlerdeki İstanbul);
Resim sanatı ilk insandan başlayarak günümüze gelişerek ulaşmıştır.. İstanbul her sanatçı tarafından resimlere yansıtılmıştır.. İstanbul adeta bir mekandır. Her köşesi ayrı bir ilham kaynağıdır.

Panelde; yerel yönetimlerde örnek olarak, “Şişli Belediyesi Kültür ve Sanat Çalışmaları” hakkında bilgi verildi, daha sonra Deutsche Bank Türkiye adına Nüket Algan (Genel Müdür Asistanı), “Urban Age 2009 İstanbul Projesi” hakkında önemli bilgiler verdi.
Sempozyum Ahmet Kutlu Vural, Y.Doç..Dr. Göktan Ay ve Prof. Fikret Değerli’nin değerlendirmeleri ile sona erdi.

Sonuç olarak şunları not edebiliriz;İ

İstanbul; başka milletlerin elinde olsaydı, bir defa değil, sürekli kültür başkenti olurdu.

İstanbul’daki yanlış yapılaşma, kültürü/doğayı/sanatı göz ardı ediyor.

İstanbul halkı İstanbul’la ilgilenmiyor ya da ilgilenemiyor.

İstanbul’un çok kültürlü olması doğal bir halidir. Bunun hoşgörü ile ilgisi yoktur.

Maalesef tarihine sahip çıkmayan bir millet durumundayız.

Tarihimizi teorik olarak bildiğimiz/anladığımız konusunda şüpheler vardır.

Hala, çoktan aşılması/yapılması gereken konuların konuşulması/dile getirilmesi düşündürücüdür.

İstanbul, her sanat alanına ilham vermiştir, vermeye de devam edecektir.

İstanbul türküleri ve şarkıları bir yaşantıyı/durumu ifade etmektedir.

İstanbul’da, her yerde olduğu gibi, giyimi etkileyen faktörler olmuştur.

Bestecilerimizi THM ve folklor örnekleri etkilemiştir. Hayatı boyunca İstanbul’dan ayrılmayan Tanburi Cemil Bey, THM motiflerini eserlerinde, taksimlerinde yoğun olarak kullanmış, köklerinden kopmamıştır.

İstanbul’da son yıllarda oluşturulmaya başlanan “güvenlikli siteler” ile, yeni bir kent elitizmi/sınıf ayrımı/sosyal kimlik ortaya çıkmaya başlamıştır.

2010 projeleri ile halkın gelişimi/yaşayışı/sosyalleşmesi/katılımı sağlanmalıdır.
İstanbul’un dünya kültürüne katacağı çok şeyler vardır. Önemli olan bunları ortak projelerle hayata geçirmek ve tanıtmaktır.

İstanbul’da yaşayan İstanbul için ne düşünüyor? sorusu cevabını alamamıştır. Dolayısı ile İstanbul için ne yapabilirim? düşüncesi de hayata geçirilememektedir.

İstanbul’da yaşayanlar, İstanbul’u yaşayamıyor, tarihi yerleri gezemiyor, kültür merkezlerindeki etkinliklere gidemiyor dolayısı ile içinde bulunduğu değerleri/farklılığını bilemiyor. Bu mutlaka sağlanmalı –popüler konserlerle değil- , özel ve resmi kuruluşlar
üzerlerine düşen görevleri paylaşarak uygulamaya geçmelidirler.

İstanbul’un sanat ve kültüründe STK’na da önemli görevler düşmektedir.

İstanbul’un röntgeni çekilmeli, 5 yıllık bir plan çıkarılmalı, her alandaki kişi ve kuruluşlara görev dağıtımı yapılmalıdır.

Olmaz/mümkün değil/yapılmaz diye düşünülmemeli, güzel İstanbul için takipçi/ısrarcı olmalı, projelerin peşini kovalamalıyız.




Hoşgeldiniz