Bakır Darbuka ve “Fiskeli Darb” İcracılarının Son Temsilcileri “TRT Türk” Kanalındaydı*… Ayhan Sarı


Toplam Okunma: 17934 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 05:06
Kategori: Eleştiri/Kritik, Yazarlarımız: A.Sarı, Çalgılar

Yeni yılın 2. saatinde, TRT Türk kanalı’nda uluslararası darbuka icracımız Burhan Öçal’ın “Atölye” programının konukları, emekli TRT sanatçılarımız, Atilla Mayda, Hüseyin İleri, Güngör Hoşses ve Ahmet Kulik ile kanun üstadımız Gültekin Aydoğdu, Klarnet Türkan Kandıralı, ses olarak ise Nurten Demirkol idi… Ağırlığı ritm sanatçılarından oluşan konukların ortak yönü bakır darbuka kullanmaları ve icra üsluplarının da fiskeli darb olmasıydı….

Radyo sanatçılarının yaptıkları müzik, son 30 yıl içinde GTM’nin halka yansıyan boyutu olmuştur.

Geleneksel Türk müziği(GTM) anlayışı, onların yaptıkları müzikten kaynaklandı, örnek alındı.

2000′den sonra ise müziğin çağa otomatize olan dinamizmi, devingenliği algılanmadı.

Her algılanamıyanın literatürsel olarak dışlanması anlayışı uygulamaya konunca, ortaya yok oluşun resmi çıkmaya başladı. Tıpkı TRT sanatçılarının emekli olanlarının yerine yeni sanatçı alınmaması uygulamasında olduğu gibi…

. . .

Emektar ritm üstadlarımız Atilla Mayda, Hüseyin İleri, Güngör Hoşses ve Ahmet Kulik. Hepsinin de ortak yanları bakır ve de fiskeli darbuka icra etmeleriydi. Kimisi yıllardır eline darbuka almamış, kimisi ise kolundan rahatsızdı.

Onlar kendi dönemlerindeki GTM’den, fasıl program sayısına değin birçok gerçeği bize bir kez daha anımsattılar.

Programdan -tutabildiğimiz kadarıyla- aldığımız notları aktarıyoruz:

Gültekin Aydoğdu:
Elbette çok şeyler değişti. Türk musikisi sadece eğlence musikisi değildir. Eskiden radyoda 6-7 fasıl korosu vardı. Şimdi hiç yok. Geleneksel müziği bugün yapan yok. Özel televizyonlarda da görebiliyor musunuz?

Hüseyin İleri:
Kot pantolon çıktı bu iş bozuldu.

Ahmet Kulin(Pabuç Ahmet):
Bu işe başbakan el koyarsa bu iş düzelir. Ben doğma büyüme Mecidiyeköy’lüyüm. bizim evde sabahtan akşama kadar TRT çalardı. Arada Atilla(mayda) ustamı duyuyorum. Hüseyin İleri usta bize usul kaymalarında haklı olarak kızardı. Darbuka matematiktir. Darbukacılar 2 ile 3 ü bulurlarsa bu işi çözerler.

Hüseyin İleri:
46 senesinde girdim. Çanakkale’de 57. Alay Tümen Bandosu’nda asker oldum. O Bandoda heveslendim.
Saxafon, trompet verdiler çalamadım. Trampet verdiler çaldım. Bayrak çekme ve indirmeye gidiyorduk. Gözümde yaşlarla çalıyordum. Askerlik güzel şey. İnsan Bayrağının vatanının, milletinin ailesinin kıymetini askerlikte anlar… Kanuni o zaman büyük üstad Ahmet Yatman Kıbrıs dönüşü Adana Ceyhan’da kaza yapmışlar, kolu kırılmış. O zamanlar gazino ve tiyatrocuların peşinde perde çekiyorum. Akşamları da elime def veya darbuka veriyorlar. Ahmet Yatmanı buldum. Kolu kırık. Beni sevdi. Sonra askere gittim. Beni askerde İstanbul’a gönderdiler. Müzik malzemesi almak için. SonraA.Yatman’la tekrar karşılaştık. Bana “Çakıl Gazinosu’na gel” dedi. Orda bi baktım Müzeyyen Senar. Bi baktım Hasan Tahsin. Ben darbuka çalmaya karar verdim. Askerlikten sonra Adana’ya döndüm. Baktım Adana’da istikbal yok. O zamanlar ulus gazetesi var. Gazetede Ankara’da Bomonti Gazinosu reklamı çıkıyor. Orda Hergelen(Hergele) meydanı vardır…

Burhan Öçal:
Zeki Müren’e eşlik ederken…

Güngör Hoşses:
Z. Müren’e büyük keyf alarak eşlik ederdim.

B. Öçal:
Maç olayı… Güngör abi Darbukayla adam dövme taklidi yapıyorsunuz. Bize de yapabilir misiniz?..
Darbuka solo icra ediliyor(A.S.)

Atilla Mayda:
1958’de Isparta’da Bando’da askerdim.

Ahmet Kulin:
Güngör abi Fenerbahçeli. Zeki Müren’e İzmir’de “ FB maçı var az şarkı okumasını rica ediyor” Z. Müren de “emredersin” diyor ve o gün matineyi 6 şarkıyla bitiriyor…

Gültekin Aydoğdu:
Z. Müren ile Ankara’da sahnedeyiz . Biz sazlarda icra açısından bir karışma oldu. Z. Müren seyirciye arkasını dönmeden , asla seyirciye arkasını dönmemştir. Kafasını bize çevirdi ve baktı. Kulisin arkasında ise “sizler benim için vazgeçilmezsiniz” diyerek. Hepimizi öptü ve öyle uğurlamıştı.

H. İleri:
Z. Müren o durumlarda seyirciye arkasını dönmeden şöyle bir bakardı. Bir şey söylemezdi. Ama o sazendeyi de o gece uyku tutmazdı.

Burhan Öçal;
Ben sizleri örnek alarak yetiştim. Benim stilim olan fiske usulünü sizlerden gördüm. Burada beş darbuka var. Hepimiz bu sazda ve çalma tekniğinde birleşiyoruz.…


Burhan Öçal ve fiskeli darb (sol el baş parmak ile orta veya yüzük parmak darbuka üst kenarında)

Hüseyin İleri caz müziğinden örnek ritmler ile müziği başlatıyor ve İngilizce kelimeler “ribab, thank you, very nice” kelimelerini her coştuğunda nida ediyor…(A.S.)

B,Öçal;
Türkan Kandıralı, sol demir klarnet çalıyorsun. Si bemol ile sol klarnet arasında ne tad farkı var?

Türkan Kandıralı;
Türk müziğinde si bemol kullanılmaz. Çok nadiren halk müziğinde kullanılır. İkisinin arasında tını farkı var. Metal olanların tınısı daha güzeldir. Mesela ud yerine cümbüş gibi…

Atila Mayda :
Üfleyen çok önemli…

Türkan Kandıralı:
Sol klarnet bekinde si bemol beki kullanıyorlar. Dünyada sol kl kullanan çok az. Bu nedenle ben soprano klarnet beki kullanıyorum.

B.Öçal:
Sibemol klarnet matlaştırıyor … Örneğin biz hepimiz şu anda bakır darbuka çalıyoruz

H.İleri:
Arap darbukaları fiskeyle çalamazlar. Darbuka deyince fiske önemli.

A. Mayda:
Fiske yani parmak önemli. Şimdikiler pança ile çalıyor. Yakın zamanda bir gün Adnan Şenses “bir düm tek vardı nereye gitti?” dedi. Arap darbukalarda düm vuruşlarında genişlik yoktur. Onlarda “pat” vardır. Derinlik yoktur. Orada ritm yoktur. O dümde derinlik yoktur. Bizim bakır darbuka düm’ü doyurucudur. Hüzzam segah makamlarında eser peste düştüğünde darbukacıcılar sesi peste(kalına) alırlar. Arap darbukalarında bunu yapmak mümkün değildir.

A. Kulin:
Ben bu sanatın son temsilcisiyim. Arkadaşlarımız elinde Arap darbuka. 5/8, 8/8 çalamıyor. Bazen de 9/8 lik usullerde solist sanatçılarımız “bendir çalar mısın?” diyor. Ne münasebet!.. Bendirle, daire ile 9/8 lik mi çalınırmış?..

B.Öçal;
Siz beş efsane, sizi bir arada görmek gerçekten çok hoş ve çok da zor. Tekrar bir araya gelmek ister miydiniz?

Her zaman…

Ahmet Kulin:
Ben gene onlardan hiç ayrılmak istemiyorum.

B.Öçal:
Şu bakır darbukaları beş yıl sonra vitrinlerde dahi göremiyeceğiz.
Hepsi maalesef işin kolayına kaçıyor…

___________________________*****_______________________
* Dr. Ayhan Sarı




Hoşgeldiniz