Yurt dışı Turnelerini/Konserleri’ni Abartıyor muyuz? Göktan Ay


Toplam Okunma: 4033 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 21:50
Kategori: Fikir Yazıları

Yurt dışına giden müzik mensuplarını kim neye göre belirliyor?… “Türk günü” adı ile anılan etkinliklere katılanların müzik kalitesi sürekli sorgulanıyor…Çok iyi salonlarda yapılan konserlerde seyircinin az olması neyi ifade ediyor?… Peki kimlere konser veriliyor? Konsere gelenler yabancılar mı, gurbetçiler mi? Aldığımız bilgilere göre, vatan özlemi çeken bizin insanlarımız… O zaman, yurt dışı konserinin avantajı, kültürümüze/tanıtımımıza katkısı var mı? Aynı kısır döngü içinde kalınacaksa, abartmak, hava atmak, büyüklenmek doğru mudur?…

Yurt dışı Turnelerini/ Konserleri’ni Abartıyor muyuz?
“Bir dokun bin ah işit”
Y.Doç.Dr. Göktan Ay

Kültür, okumak, anlamak, görebilmek,
görebildiğinden mana çıkarmak, intibah almak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir.
Atatürk

Ülkemizde müzik alanında çalışan solist veya sanatçıların, yurt dışında yaptıkları faaliyetler/konserler, ülke içindeki faaliyete göre daha kıymetlidir. Akademik alanda dahi, yurt dışı faaliyetlerin/bildirilerin (içeriği bilinmese de) puanı ve değeri fazladır. Ülke dışında yapılan konserleri basından az da olsa duyuyoruz…

“…İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası şu sıralar Almanya’da. Orkestra Betin Güneş’in şefliğinde Almanya’nın 8 kentinde 8 konser veriyor.

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar uzun ve kapsamlı bir konser turunda. Geçen hafta yine İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’yla birlikte konser veren Betin Güneş “Bu turne çok önemli” dedi. Sonra da nedenini anlattı:

“Bugüne dek bu kadar kalabalık orkestralarımız bir iki günlüğüne yurt dışına çıkardı. Bunlar da genellikle Türk günleri nedeniyle olur ve izleyicinin büyük bölümünü de bu ülkelerde yaşayan Türkler oluştururdu. Oysa bu kez orkestra ile tam 8 kentte konser vereceğiz, bu konserlerde asıl izleyiciler Almanlar olacak. Almanlara Türkiye’de klasik müziğin sevildiğini ve çok başarılı konserler verildiğini göstereceğiz…”*

Örneğin, yurt dışına giden müzik mensuplarını kim neye göre belirliyor?…
“Türk günü” adı ile anılan etkinliklere katılanların müzik kalitesi sürekli sorgulanıyor…
Çok iyi salonlarda yapılan konserlerde seyircinin az olması neyi ifade ediyor?…

Elbette yurt dışındaki dernek ve vakıfların, kendi bütçeleri ile çağırdıkları müzik insanlarını, kendi beğenileri olduğu için sorgulamıyoruz…

Biz, devlet veya resmi kurumlar adına, Türk müziği, çoksesli müzik ve halk oyunları alanında, gönderilenlerin üzerinde durmak istiyoruz…

aEğer, yıllarca, bu kadar çok müzik insanı yurt dışında konser/gösteri vermiş/yapmış ise, tanıtım çok iyi yapılmış, bizim müziğimiz uluslar arası alanda yerini almış demektir!… Yabancılardan, müzik okullarına “Türk müziğini veya halk oyunlarını” öğrenmek isteyenlerin yoğun bir başvurusu olması gerekir. Ama, böyle bir durum söz konusu değil… Müzik öğretmeni yetiştiren kurumların merkezi/ana kaynağı kabul edilen Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Müzik Eğitimi Anabilim Dalında dahi zaman zaman 30’u aşkın araştırma görevlisi çalışıyor. Ancak, bu arkadaşlar ülkemizdeki üniversitelerde görev yapanlar, yabancı ülkelerden gelenler yok denecek kadar az…Diğer kurumlarımızda da durum aynı sanıyorum.

Bunun yanında, gönderilen gruplar/solistler hakkında, yurt dışından olumsuz yazılar/haberler geliyor… Ancak, bunlar maalesef basında gerektiği gibi yer alamıyor, duyurulamıyor…

“…Üzücü olan nokta, İslâm dinini ve Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed’i karalamaya çalışanlara bazı safdillerin bilerek ya da bilmeyerek yardımcı olmasıdır. Meselâ, geçen haftalarda Fransa’nın başşehri Paris’de düzenlenen “Türk Mevsimi Etkinlikleri” çerçevesinde yer alan bir konserde Peygamberimize hakaret edildiği kamuoyuna yansıdı. Değil Paris’te, dünyanın neresinde olursa olsun böyle hakaretlere ‘kökten’ itiraz edilmeli. Bu hakeretin “Türk Mevsimi Etkinlikleri”nde ve netice olarak Türkiye’nin parasıyla düzenlenen bir konserde olmuş olması ise işin tuzu-biberi olmaktadır. ……………………………………………………………………………………………………….
Paris’te düzenlenen “Türk Mevsimi Etkinlikleri”nde Peygamberimiz’e (asm) hakaret edilmesi sonrasında “hiçbir şey olmamış” gibi davranan Türkiye’nin idarecileri başta olmak üzere herkesi uyanmaya, hakikatleri dile getirmeye ve yanlış yapanları ikâz etmeye çağırıyoruz. İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez; vesselâm…”

** Bu yazıdan öğreniyoruz ki Ekim 2009 da verilen bir konser olay olmuş…

*** İlgili yazı şöyle: “FRANSA’da TÜRK SEZONU etkinlikleri yapılıyormuş. Bakın orada Türkiye devletinin, Ankara Dışişleri Bakanlığı’nın verdiği paralarla; birtakım vakıfların, kuruluşların, derneklerin, Türkiye kültür ve sanat adamlarının katkılarıyla ve herkesin gözü önünde Peygamberimiz’e (Salat ve selam olsun ona) ağır hakaretler yapılmış. Fransa’da Yasemin Berkol Hanımefendi’nin gönderdiği yazıyı aynen aşağıda okuyacaksınız. (Tekfen ve “Fevziye Okulları” Vakfı böyle bir şeyi nasıl yapmıştır?) “8 Ekim 2009 Perşembe günü saat: 12.30′da Paris Petit Palais adlı güzel sanatlar müzesinde bir konser verildi.
Fransa’da Türk Sezonu adı altındaki etkinliklerden biri olan ve Tekfen ve Fevziye Okulları Vakfı tarafından desteklenen bir etkinlik bu. Türk ve Fransız müzisyenlerin katıldığı bu konserde Peygamberimiz’e “Ağır hakaret ve küfür edildi”, ben bir Müslüman olarak bu denli hakaretten üzüntü duydum ve salondaki Türk izleyicilerden de tepki gelmemesi beni daha da hırslandırdı.
Aşağıda Fransızca ve Türkçe tercümesini yazdığım bu şiir barok müzik bestesiyle bir soprano tarafından İtalyanca okundu ancak Fransızca tercümesi el broşüründe izleyicilere sunuldu ve bol bol alkışlandı.

“……. Ah que soit maudit l’Arabe Mohamet et son successeur Ali, que le sol recouvre la Mecque, que tombe sens dessous-dessous Medinet al-nabî………”

“Ah Arab Muhammed’e ve onun halifesi Ali’e lânet olsun, Mekke’yi toprak örtsün, Nebînin şehri Medine’nin altı üstüne dönsün…” Avrupalıların her fırsatta Müslümanlara hakaret ettiği biliniyor ama bizzat Türk kültür ve sanat adamlarının yönetiminde, Türk vakıflarının ve Dışişlerinin parasıyla düzenlenen bu etkinlikler arasında bu hakaret gözden kaçan bir kaza olamaz! Bu bir skandaldır. Siz basın mensuplarını duyarlı olmaya davet ediyorum. Saygılarımla. Yasemin Berkol”

Peki ilgili kuruluşların seçim kriterleri var mı? Yoksa, gündeme göre mi belirleme yapılıyor? Bilmiyoruz…
Özel şirketlerle gidenlerin, önceki yıllarda nasıl oyuna geldiklerini, zorluk çektiklerini, şimdi ise konser verilen yerlerin eskiye nazaran daha iyi olduğunu, şartların düzeldiğini biliyoruz.

Peki kimlere konser veriliyor? Konsere gelenler yabancılar mı, gurbetçiler mi? Aldığımız bilgilere göre, vatan özlemi çeken bizin insanlarımız… O zaman, yurt dışı konserinin avantajı, kültürümüze/tanıtımımıza katkısı var mı? Aynı kısır döngü içinde kalınacaksa, abartmak, hava atmak, büyüklenmek doğru mudur?

”Affliction’ın Avrupa turnesi çok heyecanlı. Zira ben metal gruplarımızın, başta Pentagram, Avrupa’da Avrupalı bir dinleyici kitlesi olduğunu biliyorum. Peki diğer gruplarımız için de bu geçerli mi?

Manga bir turneye çıktı, Yüksek Sadakat pek yakında Avrupa konser takvimini açıkladı. Eskiden sadece İbo ve Sezen giderdi. Belki bir-iki de türkücü. Sonra herkes gitmeye başladı. Şimdi de rock grupları. Avrupa ikinci adres pek çok grup için. Üstelik Tolga (Akyıldız) yazmış geçenlerde, artık çok iyi sahnelerde, konser salonlarında, yabancı grupların turnelerinin de uğradığı salonlarda çalıyorlarmış. Eskisi gibi tavernadan bozma küçük Türk kulüplerine gidip turne yaptık demiyorlarmış.

Seviniyorum sevinmesine de bir sorum var hâlâ. O konserlere kim gidiyor? Hollandalı Yüksek Sadakat hayranları mı? Fransız Mangaseverler mi? Yine Türkler gidiyor. E mekan farklı, ortam aynı… Avrupa turnesi lafı işte o yüzden bana hep altı boş bir kavram geliyor. Türk’ün Türk’e propagandası. Zira çok eğlenceli ve şahane geçse de “biz bize” eğleniyor oralarda gruplarımız. Ha ben bu konserleri çok iyi karşılıyorum ve ben de denk geldiğimde çok eğleniyorum, destekçisiyim ayrı… Ama kendimizi kandırmayalım.”****

Tartışmakta yarar görüyor, bu konuda bilgisi olan varsa paylaşalım istiyoruz…

* Ataklı,Can; Kafama takılan sorular, Vatan, 14.11.2009

** Çakır, Faruk; Her zaman güneşe üfleyenler olur, Yeni Asya, 02.11.2009
*** http://www.milligazete.com.tr/makale/turk-sezonunda-peygamberimiz-e-hakaret-140614.htm
**** Tez, Mehmet; Milliyet Cumartesi, 07.11.2009




Hoşgeldiniz