Ney Yapımcısı ve Neyzen Sencer Derya …
Toplam Okunma: 5830 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 00:08
Ney, içindeki sırrı açığa çıkaracak neyzenlerini, ney yapımcılarını arıyor yüzyıllardır. Gelmiş geçmişlerden kimisi ney üfledi, kimisi de kamışı ney çalgısına dönüştürdü. Çoğu neyzenimizin kendi neyini açmasından dolayı “müzik tarihimizde” ayrıca ney yapımcılığı gelişmedi. Sencer Derya aynı zamanda bu işin yapımcılığına soyunmuştu… Yıllarca ney açtı. Neye heves edenlere, içindeki sırlarını ışık etme fırsatı verdi. İşte o Sencer Derya’ ki 17 Kasım 2009 günü öğleden sonra aramızdan maddeten ayrıldı… Ödemiş’te yaşayan, Ödemiş’te aramızdan ayrılan ney Derya’mızın cenaze töreni 18 Kasım 2009 öğle namazından sonra Ödemiş’te ifa edilecek…
SENCER DERYA
1937 yılında Ödemiş’te Türk musikisini seven bir aileden dünyaya geldi. 1951 yılında musikimizle alakalandı. Tire Mevlevihanesi’nde yetişmiş, babasının dostu Mevlevi Şükrü ULUGÜVENÇ (Şükrü Dede 1878-1960) kendisine ney üflemeyi öğretti. Mehmet SENGÜN’ün teşvikiyle Ödemiş Musiki Derneği hocalarından Kemani Rıza KARHAN’dan ve Udi Mustafa KARAKAYA’dan makam, usul ve nota öğrendi. Fasıl geçti. 1957-1960 senelerinde Ankara Radyosu neyzenlerinden Şevki SEVGİN’den (1893-1969) de tekrar ney hususunda ciddi meşk, tavır ve üslup öğrendi. Ayrıca Ankara Radyosu neyzenlerinden Hayri TÜMER’den de yararlandı. Ankara’da bu yıllarda Tanburi Akın ÖZKAN, Kemani Yücel AŞAN’la Riyaset-i Cumhur Alayı Korosu’nda bulundu. Musiki bilgini Rauf YEKTA Bey’in kendisi gibi bilgin torunu Yavuz YEKTA’dan musiki tarihi, müzikoloji, nazariyat ve eski edvarların asıllarını tetkik etti ve musiki formlarımız genel musiki kültürü bilgisinden faydalandı. Diş doktoru Sadi TAVLAN’dan ney’de değişik perde yerleri ve transpoze hakkında perde bilgilerinden istifade etti.
1960′dan sonra amatör olarak bir çok koro ve derneklerde musiki çalışması yaptı. İzmir’de Dr. Ayhan SÖKMEN korosunda 1985 yılına kadar neyzen olarak icraatlara katıldı. Çanakkale Seramik Fabrikası yan kuruluşu olan Çan Musiki Derneğinin 1987′den sonraki çalışmalarına neyzen olarak katıldı. 1959 yılından 1992 yılına kadar 33 yıl Konya’daki Beynelminel Mevlana’yı Anma İhtifat Törenlerine katıldı.
Muhtelif aralıklarla yurt dışında bulundu. Hollanda’ya ders vermek amacıyla öğretim görevlisi olarak beş defa gitti. Hollanda resmi televizyon kanalında iki sefer ve yerel televizyon kanallarında da dört sefer tanıtıcı televizyon programlarında bulundu. İki sefer aralıklarla Almanya’da Kanal Avrupa’da televizyon programında uzun tanıtıcı ney ve röportajları oldu. Almanya ve İtalya’nın Roma ve Verona şehirlerinde müziğimizi tanıtıcı ve sevdirici programlar yaptı. Ayrıca Fransa’da Paris’in banliyölerinde Belçika ve Danimarka’nın Kopenhag şehirlerinde küçük konserler verdi ve tanıtıcı programlara katıldı. Makedonya’da Üsküp Televizyonu ve Tetova radyolarında da müziğimizin tanıtılmasına katkıda bulundu. İzmir ve civarında küçük kalabalık topluluklara sayısız konserler vermiştir. 15 seneden beri de İzmir’de ney ve musikimizi sevenlere ders vermekteydi.
Musikiyi ve neyzenligi amatör olarak yaptı. Daha çok ney’in en iyi yapımcısı ve ney açıcısı olarak tanınır. Türkiye radyo ve televizyonlarında yetişmiş üç talebesi ayrıca tevsik edip yönlendirdiği pek çok ney talebeleri vardır.
Ney üflemesi eski stil ve eski tarza uygundur. Ayrıca hali hazırda Ödemiş’de müzik aletleri satan bir dükkanı vardır.
Evli ve beş çocuk babasıdır. Ney ve musikimizi öğretmeyi ve kendi kültürümüzü yaymayı kendisine meslek ve zevk edinmiştir.
Merhum Sencer Derya Ney hakkındaki internet sitesinin girişinde şunları tesbit eder:
“Ney’in çok eskiden beri musikide kullanıldığı, Türkler tarafından özellikle Hz.Mevlana ile dini musikimize girdiği, gün geçtikçe mevleviliğin sembolü müzik aleti durumuna geldiği bilinir. Mevlevilik deyince ney’in, ney deyince de mevleviliğin hatta Cenab-ı Allah’ın hatıra geldiği, uhrevi bir mananın meydana geldiği malumdur. Ney’in sesindeki içli ve duygulandırıcı öz ve tesir Hz.Mevlana’ya yüksek bir coşkunluk içerisinde “ney’ini, tanburunu al da gel” dedirtmiştir. Mevlana gerçekte o yüce dergaha, Allah ve hak sevgisine, resulullahın aşkına bizleri çağırmaktadır. O coşuş da zaten bu hale erenlerindir.
Böyle bir nimete erenler ki, neş’e, zevk ve sürur içerisinde olurlar. Tekbir’deki, salavat-ı şerife’deki o yüksek ruh anlayışı ve ifade bizleri ulu dergaha çağırmakta, ney’in sesindeki davet de elsiz-ayaksız, dilsiz-dudaksız, işaretsiz, özümüze yalın bir çağrıdır. Bu dili herkes anlar. Putperesti, mecusisi, hristiyanı, musevisi de anlar. Kasıt o öze hitaptır.
“Ey dost! Ey ney’e, ney’in sesine aşık talip! Esasta sen seni arayıp çağırmadasın. Bul kendini. Bu çağrıya, sana başlangıçta bir destek, yardım ve yol olsun diye çok çok acizane olan tarifi senin için yaptım. Bir deliğinde bir çok çeşit avaze, nağme ve ses çıkan bu kamış parçası esasında basit kurallarla, nota işaretleri ve kaideleriyle de hiçbir zaman öğrenilmez. Sen notayı ve musikiyi çok iyi bilsen de yine bir bilene ney’i üflemeden önce danış. Aşkı, şevki, zevki, feyzi ehlinden, erbabından öğren. Onun için sana yakın olabilecek ney aşıklarını ve ney’e aşinaları ara. O aşıklardan destur al, himmet al ve feyiz al. Bu ezeli ve ebedi olan ilahi musikiye sen de ney’inle katıl. Aşkın ve feyzin bol olsun.”
Avazeyi bu aleme Davud gibi sal;
Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş.
Baki
Sencer DERYA