Geleneksel Türk Müziği Üvey Evlat mı?..


Toplam Okunma: 5054 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 02:36
Kategori: Fikir Yazıları, Haberler

İzmir’de müzik alanında yapılan etkinlikleri, uzun süredir yakından izleyen duayen sanatçılar, Türk Sanat Müziği’nin adeta üvey evlat muamelesi görmesinden yakındı. Eski Devlet Bakanı ve Bestekâr Yılmaz Karakoyunlu’dan Devlet Sanatçısı İnci Çayırlı’ya, Devlet Sanatçısı ve Devlet Korosu kurucu şefi Dr.Teoman Önaldı’dan Devlet Sanatçısı Kutlu Payaslı’ya, İzmir’de Konservatuvar ve Devlet Korosu’nun temellerinde harcı bulunan Dr.Ayhan Sökmen’den Bestekâr Dr.Ümit Mutlu’ya, Bestekâr Kaya Bekât’dan Müzikbilimci Dr.Ayhan Sarı’ya müzik insanlarımızın görüşleri…

 

ӂok insan anlayamaz
eski mûsikimizden..
Ve ondan anlamayan
bir şey anlamaz bizden..”

1884-1958 yılları arasında yaşayan ve Türk Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden ünlü Şair ve Yazar Yahya Kemal Beyatlı yaşadığı döneme, ya da günümüze bir gönderme yapmıştı bu dizeleri dile getirirken.. Türk Müziği hakkında dile getirdiği bu kısacık dize, günümüzde ikinci plana itilerek, adeta yokmuş gibi sayılan Türk Müziği ve Türk Müziği’ne bakışın ne olduğunu, bizlere adeta 100 yıl öncesinden hatırlatan bir mesaj gibi çıkıyor karşımıza bugünlerde..

Binlerce yıldan bu yana üzerinde yaşayan insanlara ve onlarca kültüre ev sahipliği yapmış olan İzmir, bünyesinden Tanburi Ali Efendi, Rakım Elkutlu, Reşat Aysu, Avni Anıl, Yusuf Nalkesen, Dr. Ayhan Sökmen, Necdet Tokatlıoğlu, Nevzat Güyer; Aziz Efendi, gibi Türk Musıkisi’ne değerler kazandırmış önemli merkezlerinden biri olması rağmen, son zamanlarda başta İzmir ve hatta Türkiye’de Türk Müziği’nin her açıdan ikinci plana itilmesi, bu sanat dalına yıllarca hizmet etmiş duayenlerini adeta taşma noktasına getirdi. Bilhassa, İzmir’de yaşayan ve Türk Müziği’nin bu kentte ikinci plana atılmasından yakınan usta sanatçılar, Türk Müziği’nde gelinen bu durum karşısında görüşlerini şu şekilde dile getirdiler;

YILMAZ KARAKOYUNLU (Besteci, Ekonomist, Siyaset ve Devlet Adamı)
 Müzik kültürü açısından da İzmir’de bir bağnazlık var. Örneğin, İzmir Ahmet Adnan Saygun ismine çok özentili.. Bu isme adeta doymuyor. Yıllar önce İzmir Konak’ta yapılan Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde bulunan iki salondan birinin ismi Adnan Saygun.. Bu arada Güzelyalı’da yapılan Kültür Merkezi’nin ismi de yine aynı.. Bu arada Karşıyaka’da yapılacak olan kültür merkezinin de ismi yine A. Adnan Saygun olacakmış.. Nedir bu Adnan Saygun merakı, anlamakta zorlanıyorum. Oysa İzmir’de yapılan ve yapılacak olan Kültür Merkezleri’nin birisinin adı neden Rakım Elkutlu Kültür Merkezi olmasın. Bu konuyla ilgili yerel yönetimlerin daha dikkatli olması ve kültürümüzün bir parçası olan Türk Müziği’ne de aynı hassasiyeti gösterilmesi gerekir. Bu ülkenin varlığının en büyük nedenlerinden birisi, kendi kültürüne sahip çıkmasıdır, ve öncelikle kendi kültürünü ayakta tutması gerekir. Ülkeler ancak kendi kültürleriyle ayakta kalabilirler.

İNCİ ÇAYIRLI (Devlet Sanatçısı-Türk Müziği Yorumcusu-Koro Şefi)
Müzik; karşılıklı sevgi ve saygıyla insanları bir araya getiren, eskiden olduğu gibi, günümüzde de hayatın en önemli ”olmazsa olmazlarından”dır. Maalesef bugünlerde artık müziğe saygınlık getirecek, ne bir radyo, ne de anlayış var. Bakın TRT’nin çok güzel sesleri var. Konservatuvarlar var; oradan mezun olanlar var. Ve de Allah’tan Devlet Koroları var.. Müziğimizi bunlar ayakta tutmaya çalışıyorlar. Bunda da Devlet ibaresi olması tabii ki çok önemli. Ama ben de, bu arada şunu belirtmeliyim ki, yerel yönetimlerin Türk Müziği’ni desteklemediklerini görmekteyim. Hani bir deyiş var ”Say beni sayayım seni” ya da ”Sev beni seveyim seni”.. Bizlerden sonraki nesillere, müziğimize aktarabileceğimiz ne doğru dürüst bir salon, ne de bu konuda yerel yönetimlerin sıcaklığını gözlemliyorum. Para her şey demek değil. Bakın ben sanatıma duyduğum saygımdan ve müziğimizin şeref ve haysiyeti için, çaba ve çalışmalarımla uzun yıllardır hizmet ediyorum. Nedenine gelince amaç; geçmişi günümüze, günümüzü de ileriye taşımak.. Ama her ne hikmetse Batı Müziği’yle aramızda eskiden bu yana gelen suni bir çekişme var. Buna daha önce de belirttiğim gibi yerel yönetimlerin tutumu da eklenince, iş tamamen içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Şu unutulmamalı ki bizler hepimiz Mozart’la, Bach’la, Beethoven’le değil; anamızın bize söylediği Hicaz ninniyle
doğduk, büyüdük. Bu asla unutulmamalı.. Güneş hiçbir zaman balçıkla sıvanmaz. Türk Müziği’nin büyük değerleri var, Münir Nurettin Selçuk, Rakım Elkutlu, Sadettin Kaynak gibi.. Yeni açılacak salonlara, artık bu değerlerin ismi bir bir verilmeli.. Kendi kendimizi inkâr edersek, yarın çok geç olacaktır.

Dr. TEOMAN ÖNALDI (Devlet Sanatçısı-Bestekâr-İzmir Devlet Korosu kurucu şefi)
Hiç birimiz Batı Müziği’ne karşı değiliz. Zaten böyle bir şeyi düşünmek bile yanlış olur. Ancak, bir şehrin Kültür hizmetleri yerine getirilirken, o şehirde ikamet eden tüm insanların eşit olarak yararlandırılması gerekir. Örneğin, sadece Batı ya da Türk Müziği’ne hizmet etmek, onlara ayrım yapılarak salonlar verip, bu salonlara belli isimleri koymak etik olarak doğru olmaz. Güzelyalı’da yapılan ve bir süre önce hizmete giren A.Adnan Saygun Kültür Merkezi’nin, daha önceki ilk projesinde İzmir’de sanatsal faaliyetlerde bulunan tüm kurumlar için ayrı üniteler vardı. Ancak, daha sonra buraya yapılan çok büyük yatırıma rağmen, bunun belli bir kesime hizmet vermesi, diğer sanat birimlerinin bundan istifade edememesi, İzmir için bir şanssızlık ve üzücü bir durum oluşturmuştur. Benim Devlet Korosu Şefliği yaptığım sıralarda özel konserler vermek üzere Mısır’ın başkenti Kahire’ye gidip, oradaki opera binasında verdiğimiz konserler sırasında, dikkatimizi çeken çok önemli bir nokta vardı. O da şu idi; Opera binasının bahçesinde Arap Müziği’nin iki ünlü ismi Ümmü Gülsüm ve Abdül Vahab’ın heykellerini, fuayede ise büstlerini gördük. Bununla birlikte o operanın müdiresi bayan, burada haftada 2 gün Mısır Arap Müziği’nin icra edildiğini söyledi. Orada olduğu üzere, şehrimizde de sanata bu bakış açısıyla bakılmalı. Batı Müziği’ne sağlanan kolaylıklar, kendi öz müziğimiz olan Türk Müziği Sanatçılarına ve Türk Müziği severlere de eşit olarak sağlanmalıdır.

KUTLU PAYASLI (Devlet Sanatçısı-Bestekâr-Koro Şefi-Ses Sanatçısı
Öncelikle şunu belirtmek isterim; Türk Müziği için, haksızlık sayılabilecek tutumlar, biraz da bizlerden kaynaklanıyor; Nedeni Batı Müziği’yle iştigal edenler, üst kademeleri adeta rahatsız edercesine işin üstüne gidiyorlar. Ben 50 yılı aşkın müzik yaşantımdan sonra, Bursa’nın Gemlik ilçesine yerleştim. Ancak musıkide bir şeyler yapabilmek için mücadelemi hâlâ sürdürüyorum. Geçenlerde burada 380 kişilik bir atölyeyi biraz restore ederek, adını da ”Dede Efendi Konser Salonu” koydular. Ama inanın görüntüsü yürekler acısı..Yani sanat adına yapılan tutarsız davranışlardan dolayı, bin yıllık kendi kültür harcımızı adeta müdafaa eder duruma düştük. Bu tür olayların akabinde, sanatla ilginen, ince ve zarif duygu taşıyan sanatçıların ruhsal yapıları da erozyona uğratılıyor. Bakın ben şu anda Türk Müziği’nin gerçek dibası olan Müzeyyen Senar için, bir saygı konseri gerçekleştirmek istiyorum. Şu an 73 yaşımda olmama rağmen Müzeyyen Senar konserini gerçekleştirmek için, o organizasyon için sandalye bile taşıyabilirim. Biz kendi sanatımıza, musikimize, şairimize kısacası bu işe gönül vermiş kişilere saygı gösteremezsek, saygı duymazsak, zaten toplumda varolan dejenerasyon yüzünden çok daha kötü günler geçireceğimiz kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle gerek TRT’nin, gerekse Kültür Bakanlığı’nın sanatçısına ve sorunlarına daha somut bir şekilde yaklaşması gerekir görüşündeyim.

DR. AYHAN SÖKMEN (Bestekâr-Koro Şefi)
 1958 yılında İzmir’e geldiğimizde İzmir’de müzik adına hemen hemen hiçbir şey yoktu. İzmir’de ilk amatör koroyu kurdum. Uzun yıllar çalışmaların ardından İzmir’de Ege Üniversitesi’ne bağlı Konservaturvar ve Devlet Korosu hizmete girdi. Ama bu çalışmaların etkinlikleri eskiden daha bariz idi. Zira o zamanlar, her açıdan daha çok destek görüyorlardı. Mesela ben Devlet Korosunun konserlerine yıllardır giderim. Ancak şu son senelerde devletin üst kademelerinden olsun, yerel yönetimlerden olsun konserlerde kimseyi göremez oldum. Siz sanata ve sanatçınıza değer vereceksiniz ki, onlar da bu şevkle başarılarını pekiştirsinler. Ulu önderimiz Mustafa Kemâl Atatürk, Türk Müziği’ni çok sever; hem dinler ve de kendisi de söylerdi..İzmir’den aralarında Rakım Elkutlu, Tanburi Ali Efendi, Reşat Aysu, Yusuf Nalkesen, Avni Anıl gibi yaklaşık otuza yakın ünlü müzik insanı geldi geçti.. Ama bunlardan hiçbirisinin adı, bir kültür Merkezi’nin ismine lâyık görülmemiş.. Biz hep işin gösterişindeyiz. Değerlerimizin kıymetini bilemiyoruz. Meselâ, Yahya Kemal Beyatlı, Rakım Elkutlu için 20. Asır’ın ”Dede Efendisi” yakıştırmasını yapmıştır. Ama bu gibi değerlere yeterince ilgi gösterilmiyor. Örneğin, İzmir’de bir salon adı ”Rakım Elkutlu” ya da başka bir ünlü Türk Müziği sanatçısının ismiyle adlandırılabilir. İzmir’de çok büyük meblağlara malolan bir Adnan Saygun salonu inşa ediliyor. Türk Müziği oradan içeriye giremiyor. Orada herkesin vergisi var. Sosyallikten uzak olmakla hiçbir şey elde edilemez. Adı Adnan Saygun ama oraya gittiğiniz zaman Adnan Saygun’un ne bir eserini dinleyebilir ne de bir CD’sini orada bulabilirsiniz. Ne de hayat hikâyesini.. Belediyeler ve Kültür Bakanlığı, etkinliklerinin duyurulabilmesi için kolaylık göstermeli, hatta şehrin muhtelif yerlerine panolar asarak bu etkinliklerin halka duyurulabilmesini sağlamalıdır. Bu arada medyanın da bu konulara eşit olarak eğilmesi ve halkın kültürel etkinliklerden haberdar olmasını sağlamalıdır.

DR. ÜMİT MUTLU (BESTEKÂR-KANUN VE SANTUR SANATÇISI)
Eski bir İstanbullu olarak İzmir’le kıyaslamaktan zaman zaman kendimi alamıyorum. Bu kıyaslamam daha çok kültürel bakımdan oluyor. Uluslararası etkinliklerin pek çoğu İstanbul’da yapılıyor. 14 yılı İzmir Devlet Korosu’nda olmak üzere 20 yıldan beri müzik hayatımı İzmir’de sürdürmekteyim. Şunu üzülerek söylemeliyim ki bir müzisyen olarak İzmir’de mutlu olmak mümkün değil.. Müzisyen buraya tıkılıp kalmıştır. Dışarı taşamaz. Kısır döngüde yaşarsınız. Bizi yönetmeye soyunan yetkililerin Türk Müziğine bakış açısı oldukça soğuktur.
İzmir’e bayağı pahalıya malolan Güzelyalı’daki Adnan Saygun Kültür Merkezi yapılana kadar, doğru dürüst bir tek Atatürk Kültür Merkezi vardı. Bilindiği gibi oraya da yaşlıların ve hareket engellilerin katılımı mümkün değil.. Çünkü asansör ikinci kata kadar çalıştığından, üçüncü kata dik merdivenlerden yürüyerek çıkmak zorundasınız. Zaten küçük olan otoparkı, bu sene belediyeye kiralandığından yer bulmanız mümkün değildir.
Akla şu sorular geliyor: Adnan Saygun Kültür Merkezi yalnız Batı Müziği etkinlikleri için mi inşa edilmiştir? Kültür Bakanlığı İzmir Devlet Korosu neden orada konserler veremez ? Yoksa koronun faaliyetleri kültürden sayılmıyor mu ? Acaba adı Adnan Saygun olduğu için mi yakıştıramıyorlar? İstanbul’daki Cemal Reşit Rey Salonu her türlü etkinliğe açıktır.
Evet , İstanbul’da müzisyen olmak bir ayrıcalıktır. Bunu kabul edelim. Oradaki müzisyenler gerek TV lerde ve gerekse salonlarda guruplarıyla konserler vererek İstanbul seyircisine hizmet vermektedirler. İzmir’de bu anlamda bir müzik gurubu ismi biliyor musunuz ? Neden İzmir Televizyonlarının hiçbiri program yaparak Devlet Korosu’nun veya İzmirdeki müzisyenlerin potansiyellerinden istifade etmek istemezler. Bunları anlamak mümkün değildir.

KAYA BEKÂT (Bestekâr-Ses Sanatçısı)
Ben de bir Türk Müziği Sanatçısı ve Bestekâr olarak Adnan Saygun ismine karşı değilim, ancak; bir hizmet gerçekleştirilirken adaletli olmak gerekir. Siz yerel yönetim olarak İzmir’de bir takım kültürel etkinlikler düzenlerken, Türk Müziği’ni ve sanatçılarını bu etkinlikler kapsamı dışında tutarsanız, bunda kaybeden hem Türk Müziği olur, hem de bu işe gönül vermiş olanlar… Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Türk Müziği’ni en çok seven liderdi.. Ama onun izinde olarak yönetime gelenlerin adeta entel takınarak Türk Müziği’ni yadsımaları utanılacak bir durum.. İzmir’de Türk Müziği’ne hizmet etmiş insanlara, hiç olmazsa biundan böyle sahip çıkılması iade-itibar olacaktır. H.Sadettin Arel, Tanburi Ali Efendi, Sadettin Kaynak, Cüneyt Orhon, Necdet Varol, B.Sıtkı Sezgin eskilerin deyimiyle İzmir çukurundan geçmiş ve musıkiye çok katkısı olmuş kişilerdir. Maalesef zamanımızda bazı kişiler anlamadığı müziğe daha çok ilgi duyarak, onu adeta yüceltiyorlar. Bu böyle giderse yakında Türk Müziği diye bir şey kalmayacak..

DR. AYHAN SARI (Müzik Bilimci)
İzmir’in, Geleneksel Türk Müziği’nden ziyade, Batı Müziği’ni sevdiği, uygulamaları ve katılımlarıyla da belli olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun, Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi açılışının hemen ardından, uluslararası nitelikte görkemli bir opera binası yapılması için harekete geçtiğini biliyoruz. Geçenlerde bir haber daha vardı. Büyükşehir Belediyesi’nin Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı’nda 5 bin kişilik açıkhava tiyatrosu yapacağı duyuruluyordu. Açılan birçok kültürel kompleks, İzmirli’den yeterli ilgiyi görmedi. İnsanın aklına hemen şu soru geliyor; İzmir geri kalmışlığının kompleksini, kültür kompleksleriyle mi gidermeye çalışıyor?..
Kurulduklarından bu yana, maalesef yıllardır -Sanki İzmir’de hiç uygun bina yokmuş gibi- Devlet senfoni Orkestrası (1975) ve Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun(1985) Türk Dünyası Halk Müziği Topluluğu’nun (2006) hâlâ kendi binaları yok.. Şimdi ne yapılacakmış? Görkemli şehir opera binasının projesi Düşünce güzel olmasına güzel ama… Üstelik İzmir, bir opera bestecisi de yetiştirmemiş bugüne değin?..
Biz konuyu fikir olarak desteklesek de İzmir’de gerek sanat, gerek para ve en önemlisi halkımızın alt yapısının hazır olmadığını, bu opera projesine harcanacak parayla İzmirli’yi sanatın ve en önemlisi de, katılımcı sanat hayatının içine çekmenin başkaca yollarının aranmasının daha faydalı olacağını düşünüyorum…
Bu arada İzmir Devlet Korosu sanatçılarının İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sn.Kocaoğlu’nu bugüne değin hiç katılmadığı konserlerine beklediklerini de belirtmek istiyorum…
______________________________________
11.11.2009
http://www.haberhurriyeti.com/HaberDetay/11210-turk-muzigi-uvey-evlat-gibi.aspx




Hoşgeldiniz