Ney Dinî Musikiye Has Bir Çalgı mıdır?.. Y.Doç. Dr. M. Emin Soydaş*


Toplam Okunma: 13664 | En Son Okunma: 24.11.2024 - 05:56
Kategori: Cevabi Yazılar, Din ve Müzik, Toplum ve Müzik

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğu sanat yönetmeni Sadrettin Özçimi şöyle bir açıklama yapmış: “Ney, belli bir kültürün, felsefenin ortaya çıkarttığı, başka sazlarımızla aynı yerde tutamayacağımız farklı bir saz. Çünkü son 50-60 yıla kadar ney hep tekke müziğinde kullanılmış, yani dini musikide icra edilmiştir. Günümüzde olduğu gibi her türlü müziğin içine sokulmamış. İnsanlar tekkede neyi de ellerine abdestsiz almıyorlardı. Yani neye bu derecede saygı hürmet gösteriliyordu. Özellikle pop dünyasına neyi hiç yakıştıramıyorum, ancak öyle bir akım aldı başını gidiyor”…

Yazının başlığındaki soruya “hayır” cevabını verenlerin bile çoğu aslında ‘ney’in önceden beri esas olarak dinî musikide kullanıldığını, diğer müzik türlerine ise sonradan dahil edildiğini düşünmektedir. Birçok kişi ‘ney’in geçmişte de dinî musikide diğer türlere göre özel bir yeri olduğu konusunda hemfikirdir.

1720 Şenliği “Surname-i Vehbi”

Halbuki bu çalgının Osmanlı müziği tarihindeki yerine baktığımızda durumun böyle olmadığını rahatlıkla görebiliriz. Ney her dönem için fasıl müziğinin temel çalgılarından biri olmanın yanı sıra bazen raks müziğinde de kullanılmıştır. Yani bugün bazılarınca yadırganacak bir durum olsa da eskiden bir rakkasa eşlik eden neyzen doğal bir görüntüydü.

1582 Şenliği - Surname-i Humayun

Peki neden ney ve dinî musiki hakkında böyle bir algı oluşmuştur?

Bunun başta gelen sebebi ‘ney’in Mevlevî müziğinde gerçekten öncelikli bir role sahip olmasıdır. Mevlevî müziği ise genel olarak Osmanlı tekke müziğinin en önemli unsurlarından bir tanesiydi. Tekke müziğinin gerçek icra alanlarının ortadan kalkmasından sonra da bu konumunun doğal uzantısı olarak dinî musiki icrası denince Mevlevî müziği ve ney akla gelen ilk örnekler arasında yer almıştır. Diğer yandan bu çalgının tekke müziğinin geri kalan kısmında - ritim çalgıları dışındaki diğer çalgılar gibi - herhangi bir şekilde sürekli kullanımı veya özel bir yerinin olmadığını da belirtmek gerekir. Dolayısıyla ney genel olarak dinî musikide değil sadece Mevlevî müziğinde ayrıcalık sahibidir ve bu müziğin sembol çalgısıdır denilebilir. Bununla birlikte Mevlevîlik’in Osmanlı kültür hayatındaki yerinin oldukça güçlü olması bu çalgının dinî musiki ile yakınlığını pekiştirmiş ve bu yakınlığın bugüne kadar süregelmesini sağlamıştır.

Geçmiş yıllarda Türk sinemasında dinî motifli sahnelere eşlik eden müziğin ana çalgısı olarak kullanılması da ‘ney’in dinî musiki ile özdeşleştirilmesinde önemli bir faktör olmuştur. Aslında bu faktörü, ney ve dinî temalı müziğin topluma bir arada sunulmasının bir örneği olarak görmek ve bu etkiyi değerlendirirken sadece filmlerle sınırlı kalmayan bir sunumu göz önünde bulundurmak gerekir. Tabi ki bu sunum uydurma değildi, yukarıda bahsedilen sebeplere dayanıyordu fakat geleneğin kültür ve sanatına dair bilgi eksikliği yüzünden bir yandan da kendi yakıştırmasını sergiliyordu.

Daha önce sözü edilen ‘ney’in geçmişten gelen konumu, dinî musikinin bir konser müziği olarak icra edilmeye başlamasıyla birlikte daha da öne çıkmış ve ney dinî musiki icralarının en başta gelen çalgısı olma vasfını kazanmıştır. Yani eskiden çoğu zaman sadece ritim çalgıları eşliğinde söylenen ilahiler (Mevlevî ayinleri hariç), bugün birçok değişik çalgı eşliğinde söylenir hale gelmiş ve ney bu müziğin başroldeki vazgeçilmez öğesi olmuştur. Hatta artık tek başına bile bu müziği temsil edebilecek bir imaja sahiptir. Bunun herhangi bir olumsuz tarafı da yoktur, zaten müzik her zaman için ve her yönüyle değişimi bünyesinde barındıran bir sanattır. Hatta bu doğal değişim sonucu ney sadece dinî musikide kullanılan bir çalgı haline gelse bile bunun da eleştirilecek bir yönü olmamalıdır. Fakat geleneksel müzikler söz konusu olduğunda doğal değişim ile yozlaşma arasındaki sınırın da gerçekten belirgin olması gerekir ki bu ayrı bir konudur.

1720 Şenliği “Surname-i Vehbi”

‘Ney’in eskiden de farklı ortamlarda kullanıldığının ve dinî musikiye has bir çalgı olmadığının bilinmesi faydalıdır. Zira görüldüğü gibi bu yanlış bilgiye dayanarak çalgının bugün de farklı müzik türlerinde yer almasını eleştirenler olmaktadır. Kaldı ki eskiden sadece dinî musikide kullanılmış olduğunu farz etsek bile bugün pop müzikte kullanılmaması gerektiğini söylemek, herhangi birisinin şahsi beğenisi olarak bir değer ifade etse bile, Türk müziği icra eden veya bu konuda söz sahibi kabul edilen müzisyenlere yakışan bir tavır değildir. Ancak bir de bu yargıya varılırken tarihten getirilen dayanak tamamen yanlış ise o zaman durum değişir. Varlık sebebi Türk Müziği’ni araştırmak ve uygulamak olan bir kurumun sanat yönetmenliğini yapan kişi söz konusu açıklamayı yapabildiğine göre Türk müziği ile ilgili bilgilerimizin ne düzeyde olduğunun sorgulanması, daha önemlisi de fikir belirtmeden önce bilgi sahibi olmayı sağlayacak araştırmaya neden gerek duyulmadığının sebepleri gibi apayrı konuları tartışmak gerekir.

Aynı açıklamada, belli bir kültür ve felsefenin ortaya çıkarttığı bir çalgı olduğu için ‘ney’in diğerlerinden ayrı tutulması gerektiği de ifade edilmekte, eskiden tekkede hürmet gösterildiği gibi bugün de aynı tavrın sergilenmesi istenmektedir. Her çalgı gibi ney de müzik sanatının gelişimi içerisinde ortaya çıkmış ve varlığını sürdürmüştür. Çalgıların farklı coğrafyalara, kültür dünyalarına ait olmaları veya bazılarının felsefî yaklaşımlarla ilgilerinin bulunması müziksel anlamda birini diğerinden ayrı tutmayı gerektirmez.

‘Ney’in Osmanlı dönemi Mevlevî geleneğinde farklı bir konuma oturtulup saygı görmesi tarihsel bir gerçek olarak tabi ki anlam taşır ve bunu sürdürmek isteyen de bu seçiminde serbesttir.

Ama belli bir zaman ve zümreye ait bu olgudan yola çıkarak bir çalgıya “kutsallık” atfetmek ve bunun bugünün müziğine ve müzisyenlerine yansımasını beklemek doğru bir yaklaşım değildir.
__________________________
* Yrd. Doç. Dr. ; Çankırı Karatekin Üniversitesi - Güzel Sanatlar Fakültesi
emin.soydas@hotmail.com

Sabah Gazetesi, 25 Eylül 2008
http://arsiv.sabah.com.tr/2008/09/25/haber,135802F8920C433E9AF45DF6E441579A.html
Bilgi ve kaynak için ayrıca şu makaleye bakılabilir:
Ersu Pekin, “Kuram, Çalgı ve Müzik”, Osmanlı Uygarlığı, c. 2, s. 1008–1043, İstanbul 2003




Hoşgeldiniz