Etem Ruhi Üngör ile Mülâkat… Mehmet Nuri Yardım


Toplam Okunma: 3881 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 11:07
Kategori: Değerlerimiz

Etem Ruhi Üngör (Niğde 1922 - 2009 İstanbul) kendisini ziyaret ettiğim ve röportaj yaptığım ömrünü mûsikimize hasretmiş bir sanat adamıydı. Birkaç yıl önce de TYB’nin Kızlarağası Medresesi’nde onun adına bir toplantı düzenlemiştik. Zeki Yılmaz değerli müzikologumuz hakkında önemli bir konuşma yapmıştı. İlk özel müzik müzesini evinde kuran Etem Ruhi Üngör ile daha önce yaptığımız konuşmayı yeni kaybettiğimiz sanatkârımı- za rahmet olsun temennisiyle yayımlıyoruz:

“Türkiye’de kültür ve sanatımıza büyük hizmetler eden, yaşayan değerli şahsiyetlerden biri de Etem Ruhi Üngör’dür. Büyük müzik üstadı Hüseyin Sadettin Arel’in kurduğu yarım asırlık Türk Mûsikîsi Mecmuası’nı 41 yıldan beri gayretle, azimle ve sebatla devam ettiren Üngör, gözalıcı Çalgı Aletleri Müzesi ve Büyük Türk Müziği Arşivi ile tek başına adeta bir enstitü görevini üstlenmiş durumda. Yurtdışındaki birçok ilmî toplantıda tebliğ veren, bildiri sunan ve Türk müziğini tanıtan Üngör, kendisini sanatımıza adamış bir kültür elçisi. Yıllarca Anadolu’nun en ücra köşelerine uğrayarak müzik derlemeleri yapan, gezi notları kaleme alan ve adı bile unutulmuş sazları tekrar kültürümüze kazandıran Etem Ruhi Üngör’ün Kadıköy’deki evi, tam bir müze. Sevindirici olan taraf, sanatkârımızın hâtıralarını kaydetmiş olması. Bugün 25′e yakın eseri yayına hazır bulunan Etem Ruhi Üngör ile çocukluk hâtıraları, müzik mâcerâsı, çalışmaları ve arşivi üzerine konuştuk.

MEHMET NURİ YARDIM: Efendim, çocukluğunuzdan başlayarak mûsıkî hayatınız nasıl başladı, kimler sizi yönlendirdi, teşvik etti, anlatır mısınız?

ETEM RUHİ ÜNGÖR: Ben 21 Şubat 1922 tarihinde yani İstiklal Savaşı’nın tam civcivli zamanında İstanbul Cankurtaran’da bestekâr İsmail Dede Efendi’nin evinin çapraz ilerisinde doğdum. 26 günlükken babamın memuriyetinin Kadıköyü’ne nakledilmesiyle bu semte geçtik. Ki, bilirsiniz bizde çocuk, 40 günlük olmadan sokağa çıkarmazlar. Ama babam mecburen bu tarafa geçince nakl-i mekân eyleyerek Anadolu yakasına geçmiş oldum. O zamandan beri Kadıköylüyüm. Efendim Allah’a şükrederim, İstanbul’da doğdum ve İstanbul’da kaldım. Hiç İstanbul’dan ayrılmadım. Çünkü İstanbul, Türkiye’nin kültür merkezidir. Her şey, bütün kültür İstanbul’da. Eğer ben İstanbul’da doğup da sonradan ayrılsaydım veya başka yerde doğup sonra İstanbul’a gelseydim, bugünkü bilgi birikimine, kütüphaneme, koleksiyonuma belki de sahip olamazdım. Allah’ıma daima hamd ederim. İstanbul’da doğdum ve 80 yıllık ömrüm İstanbul’da geçti.
Benim küçüklüğümden itibaren evimizde Türk mûsikîsi icra edilirdi. Annem babam her ikisi de ud çalardı. O zaman her yerde çalgı çalınırdı. Çünkü radyo yoktu. Mûsikî evlerde icra edilirdi.

YARDIM: Evlerde hangi sazlar çalınırdı?
ÜNGÖR: Genellikle ud… Ondan sonra tanbur, keman, daha az klarnet, piyano. Evin maddi gücüne göre değişirdi saz aleti. Yabancı ailelerin dışında Türk ailelerinden de piyano çalan vardı. Özellikle zenginler. Biz orta halli memur ailesi olduğumuz için bizim evde ut çalınırdı. Annem ve babam da ud çalardı. İkisi de ud çaldıkları zaman ben bir şey anlamazdım. 8-10 yaşlarına gelmiştim, anne ve babamın çaldıkları beni pek enterese etmezdi. Ben ilk mektebin sonlarına doğru hafif müzikten hoşlanmaya başladım. O zamanın müziği tangolar, valslar, rumbalar filan… O müzikle haşir neşir olmaya başladım. Sonra Ankara Radyosu açıldı. Orada yapılan halk müziği programlarını dinlemeye başladım. Hatta rahmetli babamla aramda arasıra hafif yollu münakaşalar olurdu. Babam, fasıl dinlemek isterdi. Ben ise, “Baba, müsaade et, tango dinleyelim.” derdim. Babam sert olmayan bir adamdı. Benim hatırımı kırmamak için fasıldan vazgeçer görünürdü. Birkaç sene sonra kendiliğinden, kimsenin teşviki olmadan içimde Türk sanat mûsikîsine karşı bir ilgi uyanmaya başladı.

YARDIM: Çevreden herhangi bir telkin almadan mı başladı bu sevgi?
ÜNGÖR: Evet, hiç kimsenin telkini olmadan başladı bu alaka. Başladım Ankara Radyosu’nda Türk Müziği programlarındaki icra edilen şarkıların güftelerini yazmaya… Tabii şarkıcının ağzından çıktığı gibi yazamıyorum, bazen anlaşılmıyor, yarım kalıyor, bir gayretin içine giriyorum ve güftelerden meydana gelen bir defterim oluyor. O zaman güfte kitabı da yok. Bir gün babama dedim ki: “Baba, ben kanun çalmak istiyorum!” Babam da, “Peki oğlum. Altıyol’da bir Murat Usta var. Ona bir sorayım.” diye cevap verdi. Daha sonra beni çağırdı ve “Evlâdım, Murat Usta ile konuştum. Bana, ‘Kanun zengin çalgısıdır. Her gün bir teli kopar. - O zaman tel, bağırsaktan yapılırdı- Her tel 30 kuruştur, para yetiştiremezsiniz.” dedi. Ben direttim. “Hayır, dedim. Ben kanun çalmak istiyorum.” Tabii para nasıl kazanılır, nereden gelir, bilmiyorum. Babam da tekrar Murat Usta’ya gidiyor. “Bizim oğlan ısrar ediyor.” diyor. Bunun üzerine Murat Usta, “İcadiye’de bizim Armenak Usta var. O hem kanun çalar, hem de yapar, tamir eder, satar.” deyip babamı gönderiyor. Sonunda Armenak Usta’dan bir kanun satın alıyoruz. Böylece derse de başlamış oluyorum. O zaman da bir vasıta ile Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne dâhil oluyorum. Sene 1945… Bugün bu cemiyetin kalan en eski üyesi Cüneyt Orhon’dur. O benden altı ay önce başlamış. Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin en eskilerinden biriyim.

YARDIM: Yani 23 yaşında başlıyorsunuz mûsikîye.
ÜNGÖR: Evet, Oraya tam yedi sene devam ettim, hiç aksatmadan meşk ettim. İlk mûsikî bilgilerini oradan aldım. Ondan sonra Belediye Mûsikî Konservatuvarı’na girdim. Beş sene orada tahsil ettim ve oradan mezun oldum. İlk meşk hocam Üsküdar Mûsikî Cemiyeti’nde Emin Ongan’dır. İstanbul Konservatuvarı’nda da Şefik Gürmeriç, ondan sonra teganni hocası Münir Nureddin Selçuk, folklor bilgisi hocası Mesut Cemil Tel, solfej hocası Şive Baykurt, Cafer Bey adında Türk mûsıkîsi edebiyat hocamız vardı. Bu hocalardan ders aldım. Eğitimimi böylece ciddî ortamlarda tamamlamış oldum. İleri Türk Musikisi Konservatuvarı’nın radyo programlarında kanun çaldım. Aşağı yukarı 1950’den 1961’e kadar radyo programlarına katıldım. İleri Türk Mûsikîsi tarafından başlatılan ve Hüseyin Sadettin Arel tarafından kurulan Türk Mûsikîsi Mecmuası’nı Laika Karabey yönetiyordu. Laika Karabey 13 sene dergiyi yönetti. Ondan sonra onun cemiyetten ayrılmasıyla, hem cemiyete başkan oldum, hem de mecmuayı yönetmeye başladım. Ben de cemiyetten ayrıldım. Ve o zamandan bu güne mecmuayı 41 yıldır yönetiyorum.

YARDIM: Bu bir rekor zannediyorum… Bu kadar uzun ömürlü dergi pek yok herhalde.
ÜNGÖR: 41 yıl dünyada mûsikî konulu bir dergi yayınlayan kimse yok.
Bizim dergi halen 52 yaşında. Dünyanın en uzun ömürlü ikinci dergisi. Diğer dergi 170 yaş civarında olan Almanların Rober Shoman’ın kurduğu müzik mecmuasıdır ki, Rober Shoman hayatta iken 23 sene bu dergiyi yayınlamış. Öldükten sonra Alman hükümeti bu dergiyi yaşatıyor. Tam 170 yıl. Böylece Türkiye’de uzun yıllar boyunca aralıksız bir dergiyi yayınlamakta şampiyonum. Ama kimsenin haberi yok. Mûsikî hayatım boyunca hem bu dergiyi yayınladım, hem de kongrelerde, sempozyumlarda, seminerlerde tebliğler verdim. Çoğunu bizim mecmuada yayınladığım makale ve kitaplar yazdım.

YARDIM: Hangi eserleriniz yayımlandı, lütfen bilgi verir misiniz
ÜNGÖR: İlk kitabım 1965’te yayınlandı: Türk Marşları. Türk Kültürünü Araştırma Ensitüsü Ankara’da bastı. Ondan sonra 1981’de Türk Mûsikîsi Güfteler Antolojisi iki cilt halinde Kültür Bakanlığı Yayınları arasında çıktı. İçinde 9500 güfte var ki, bugüne kadar yapılmış en zengin güfte kitabıdır. Ondan sonra yine Kültür Bakanlığı’nın bastığı Karagöz Mûsikîsi isimli inceleme kitabım var. Bundan başka hâlen basılmaya hazır 24 kitabım var. Ben bütün tebliğlerimde, yazılarımda ve kitaplarımda ele alınmamış, kimsenin el uzatmadığı seçkin konuları işliyorum. Şimdi bu 23 kitap da hiç işlenmemiş, bilinmeyen konular vardır.

YARDIM: Müzikle ilgili olarak hazırladığınız ama bugüne kadar yayımlanmamış bu eserlerinizin isimlerini söyleyebilir misiniz?
ÜNGÖR: Elbette. İşte yayımlanmamış kitaplarım:
1- Atatürk Besteleri Antolojisi
2- Türk Zeybek Oyunları ve Zeybek Havaları
3- Türkçe-İngilizce Açıklamalı Türk Çalgıları Albümü
4- Osmanlı Marşları
5- Türk İstiklâl Marşı Olayı
6- Türk Halk Çalgıları İnceleme Gezisi Notları
7- Dünden Bugüne Mehter (Külliyat-ı Mehter)
8- Ferit Alnar
9- Abdülkadir Merâgî Besteleri
10- Hatıra ve Belgelerle Yüzyıllar Boyunca Türk Musikisi
11- Türk Çalgıları Ansiklopedisi
12- Karagöz Musikisi
13- Türk Marşları
14- Özbek Türklerinin Musikisi
15- Kırım Türklerinin Musikisi
16- Tango Türk
17- Türk Musikisi Çalışmalarım
18- Türk Halk Musikisi Güfteler Antolojisi
19- Cumhuriyet Devrinde İlk Musiki Kongresi
20- İzmir’de Musiki
21- Türk Musikisi Bibliyografyası
22- En Eski Musiki Bilginimiz: Türkistanlı Türk Fârâbî
23- Türk Musikisi Tarihine Yardım

YARDIM: Peki meşhur ve çok kıymetli olduğunu bildiğimiz çalgı koleksiyonunuzda kimin hangi sazları bulunuyor, açıklar mısınız?
ÜNGÖR: Koleksiyonumdaki bazı mühim sazların kime ve hangi döneme ait olduğunu söyleyebilirim.
1- XVII. yy.’dan kalma (adı henüz tesbit edilememiş) ve dünyada 3 tane olan bir çalgı
2- XVIII. yy.’dan kalma Santur (6 burgulu)
3- 1794′ten Sînekeman (Dr. Suphi Ezgi’ye ait)
4- 1795 yapımı Ney (Şeyh Nâsır Abdülbbakî Dede’ye ait)
5- 1831 yapımı Ney (Kazasker Mustaa İzzet’e ait)
6- 1840 yapımı Lâvta (Sultan Abdülaziz’e ait) Kosti Ventura yapısı
7- 1859 Nefîr (Bektaşi tarikatına ait) Üzerindeki yazı: “Hû dost Abdüsseyyid Derviş bî avn ü” (1276)
8- 1876 Kanun (Emin Usta yapısı)
9- 1887 Tanbur (Tanburî Cemil Bey’e ait) Uzunyan yapısı
10- 1920 Rebab (Kemanî Faik Mis’e ait)
11- 2 adet Girift (NeyzenTevfik ve Neyzen Şevki Sevgin’e ait)
12- 2 adet Ney (Neyzen Tevfik’e ait)

YARDIM: Bu mülâkat için teşekkür ederim efendim.
ÜNGÖR: İlginiz için ben de size teşekkür ediyorum.(1)
_______________________________________
(1) http://www.sanatalemi.net/default.aspx?durum=haber_oku&id=2043




Hoşgeldiniz