Hoca Cahit Gözkan(1909-1999) Mülakatlarından: Rebab …
Toplam Okunma: 4243 | En Son Okunma: 22.11.2024 - 14:23
Herhangi bir alet-i musıkîde icrakârlık iki şıktan hâli değildir. Birinci mertebede saz, icrakâra hükmeder. Bu mertebeden sonra, ikinci mertebede, icrakâr sazına hükmetmeğe başlar ki, artık muvaffakiyet yolu açılmış denektir. Rebâbta hemen, hemen birinci şık devam eder. Rebâb icrakâra karşı daima ağırını koyar. Yani, icrakârın tasarrufuna girmez. Bu mübarek sazın sazende ile ülfeti, sazendenin kendi şartlarına uyması ile kabil olur…
Hoca Cahit Gözkan(1909-1999) Mülakatlarından: Rebab … Cemil Altınbilek
Rebab, yirminci yüzyıla kadar, en az bin yıllık Klasik Türk Musikisinin yaylı enstürmanı idi. Son asırda keman, viyole, viyolensel gibi batı müziği yaylılarının müsikimize adapte edilmesi ve klasik musiki anlayının değişmeye başlaması ile birlikte bu asil ve icrası da bir o kadar müşkül olan saz, unutulmaya yüz tutmuştu. İşte bu dönem de, yani yirminci asırda Musikiye büyük hizmeti bulunan Hocam Cahit Gözkan, Rebab Sazının da en önemli icracısı olmuş ve onu ait olduğu yerde; Mevlevi Ayinlerinin icrası içinde ve Konya’da 1956-1966 yıllarında yeniden ihya edilen Mevlana irtifallerinde ve de bu merasimlerin açılış taksimlerinde kullanmıştır.
Bir mülakat çerçevesinde ve şifahi sohbet ortamında, Hoca Cahit Gözkan’ın Rebab Sazı hakkındaki ifadeleri hiçbir yoruma hacet bırakmadan, Rebabın serancamını şöyle anlatıyor:
“Tanburi Cemil Bey’den sonra merhum Kemani Faik Mis Bey de rebâb çalardı. Kendisini 1930’lar da dinlemiş ve bir de Rebâb almıştım. Türk musıkîsi, ehli aşk olan eslafın himmetleriyle haddi Kemâle gelmiş olduğundan lâyemut (ölümsüz-ebedi) olduğuna inanıyorum. Aşk esbabı hilkatten olduğuna göre aşka müteallik hususatın baki kalması tabiîdir.
Rebâb; bir cihetten de güzel sanatlar akademisi olduğu muhakkak olan Mevlevi dergâhına girmiş, o dergâhta hayatiyetini muhafaza ederek bizlere kadar gelmiştir. Sultan Veled Hz.nin “Bişnevidez nâle-i banki Rebâb” buna delildir. Ancak saha ve imkânsızlıklar onu bugün konuşamaz hale getirmiştir.
Herhangi bir alet-i musıkîde icrakârlık iki şıktan hâli değildir. Birinci mertebede saz, icrakâra hükmeder. Bu mertebeden sonra, ikinci mertebede, icrakâr sazına hükmetmeğe başlar ki, artık muvaffakiyet yolu açılmış denektir. Rebâbta hemen, hemen birinci şık devam eder. Rebâb icrakâra karşı daima ağırını koyar.Yani, icrakârın tasarrufuna girmez. Bu mübarek sazın sazende ile ülfeti, sazendenin kendi şartlarına uyması ile kabil olur. Bu da, Rebânın ağır, manevi tavır ve nağme ahengine intibak edebilmek zevk ve kabiliyetini gösterebilmesine bağlıdır.
Rebâb bünye ve mânâsına uygun olân; ayini şerifler, ilâhiler, beste ve semailerdir. Hülâsa, Rebâb mecazdan ziyade hakikati terennüm eden bir saz olduğundan ehli aşkın elinde dile gelir ve aynı şartları haiz muhatap arar. Bu sebeplerdir ki Mevlevî dergâhı şeriflerinde icra edilerek uşşak’a hitap etmiş ve dergâh canların mahremi olmuştur.
Pek güzel nay çalan ve keman başta olmak üzere bir çok sazları maharetle imal edebilen Mimar Dinçer Dalkılıç Bey benden Rebâb ölçüsünü alarak birkaç Rebâb imal etmiş, Kütahya’da bulunduğu esnada Ressam ve Neyzen Ahmel (Yakupoğlu) Çalışel Bey’in talebelerine vererek Rebâbla meşgul olmalarını teşvik etmiştir.
Muhakkak olan; Rebâb bir müptedi sazı değildir. Perdesiz ve bir tel üzerinde icrâ edilişi oldukça musıkî bilmeyi, sesleri iyice tanıyacak hale geldikten sonra Rebâb çalmaya teşebbüsü zaruri kılmaktadır.
Rebâbın geleceği yukarıda bahsi geçen zevatın iştigali sebebiyle sembolik olarak devam ve intikal edebilirse de, sahasını kaybettiğinden pek ümit verici olmayıp, tarihe intikal etmesi de ihtimal dahilindedir. Ancak bir “Mevlânâ Akademisi” tesis edilir ve bunun zımnında da evvelce olduğu gibi usûlü veçhile ayinlerin icrası ve bu mefhum içinde yetişecek Rebâbzenlerle inkişâfı(gelişimi)mümkündür.”
Bu mülakatın üzerine başka bir söz söylemeye lüzum kalmadığı ehlince malum olacağından, biz sadece bu sazın yeniden münferit icracılarının teşvik ve tebrik edilmek suretiyle yaşatılma gayretine yürekten destek verelim. Zira eskiler, “marifet itifata tabidir.” Derlerdi. Hocam da bu deyimi yeri geldikçe kullanırdı.
Bir de, Konservatuarların Türk Müziği Bölümlerin yanısıra, mülakatda da işaret edilen “Akademik” seviye ve organizasyon ile, hal ehli, Rebab icracılarını murad edelim ki, Hoca Cahit Gözkan’ın Ruhu, bir kere daha, Şad olsun.
Cemil ALTINBİLEK
Manisa Denge Gazetesinde 04.02.2008 günü yayınlanmış olup,
www.etvmanisa.com internet adresi yazarlar bölümünde mevcuttur.
http://www.etvmanisa.com/modules.php?name=Kose_Yazilari&file=yazi_oku&sid=1066