Türk Mûsikîsinin Yeni Meseleleri -V- ÜSLUP … Fırat Kızıltuğ


Toplam Okunma: 2647 | En Son Okunma: 23.11.2024 - 12:47
Kategori: Fikir Yazıları

Bu yazımda “Üslûp” konusuna ağırlık vereceğim. Özellikle genç ses sanatkârlarımızda gözlemlediğimiz ve anlamakta zorluk çektiğimiz bir özellik var.( aslında özelliksizlik demek lâzım ) Diyelim ki, yayını yarısında açtınız. Bir şarkı okunuyor. Sesin sahibini, adı söylenene kadar tanıyamıyor- sunuz. Sesler, perdeler tamam. Usulde aksama yok. Kelimeler düzgün okunuyor; ama çağrışım yapmıyor… Neden? Çünkü sanatkârın özelliği yok…

Hele hele günlük ve geçici bestelerden biri icra edilirse, tanımak asla mümkün değil. Halbuki taş plâklardaki Hâfız Aşir Efendi, Hâfız Sami Efendi, Hâfız Burhan hemen tanınırdı Plâğın ismini okumaya bile gerek kalmazdı. Münir Nurettin Selçuk, Necmi Rıza Ahıskan, Ârif Sami Toker herkesçe sesinden ve üslûbundan tanınırdı. Ellili yılların Alâeddin Yavaşça’sı, Zeki Müren’i, altmışlı yılların Bekir Sıtkı Sezgin’i, bırakın uzmanları, Anadolu’nun her yerinde tanınır bilinirdi.

Bu husus hanım sanatçılar için de aynı. Onlar da bilgili, dünkülere göre pek çok maddî ve manevî imkânlara sahip, teknik donanımları daha yüksek, öğrenme kolaylıkları gani, ama hemen hepsi birbirinin aynı. Bütün icralar, yorumsuz, özelliği olmayan, sıradan solfej dersleri. Müzik yapmak değil de bir iş yapmak mesabesinde. Bir an evvel okuyalım da kurtulalım, sonra da işimize bakalım. Daha iyisini yapsan ne olacak? Böyle gelmiş, böyle gidecek umursamazlığı içinde. Yalnız bir şey unutuluyor. Bu böyle gitmez. İçindekilerle birlikte biter.

Safiya Aylâ, Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ ve Sabite Tur’un icraları halâ taze ve mükemmel örnekler olarak arşivlerdedir.

Ülkemizde bazı millî mûsikî âletleri çok yaygınlaştı. Bilhassa NEY sazımızı icrâ eden pek çok genç ve güçlü neyzen yetişti. Hatta neyzen kızlarımızın bile sayısı bir hayli kabarık.

Aynı şekilde kemençe sazımızın da birçok genç ustası yetişti.

En zor çalgılarımızdan TANBUR da rağbette. İki veya üç tane de başa güreşen tanbûrîmiz var. Kızlarımızdan ikisi de çok başarılı.

Ama bir Udîmiz hariç, Ud sazında yeterli üslûbu yakalayabilen sanatkâr yetişemedi. Kemanîmiz hiç yok.

Yorgo Bacanos’u Ada Faytoncuları bile tanırdı. Sadi Işılay ve Nubar Tekyay, herhalde bir daha gelmeyecek. Ercüment Batanay solistlerden bile maşhurdu.

Bu andığım insanların, unutulmamaları, halâ gündemde olmalarının bir tek temel sebebi vardır. Hepsi uslûp sahibi idiler. Mûsikî eserlerini icrâ ederken, sanatkâr mizaçlarını da aksettiriyorlardı.

Unutmayalım, bizim mûsikîmiz ancak güçlü ve üslûp sahibi sanatkârlarla yaşar ve ebedîleşir.




Hoşgeldiniz