Türk Müziğinde “Fasıl” ve Güncel Fasıl Tartışmaları… Y.Doç. Dr. Göktan Ay
Toplam Okunma: 8157 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 06:21
Türk müziğinde “fasıl” bir “form” olarak günümüze kadar gelmiştir. Ancak uygulamalarda yanlışlıklar yapıldığı, işin uzmanları tarafından dile getirilmektedir. Fasıl, son günlerde gazeteci Fehmi Koru’nun, bazı sanatçı ve bilim/sanat insanlarını çağırarak yaptığı müzik dolu gecelerle bir kez daha gündeme gelmiştir. Ayrıca; yapılanın fasıl olmadığını, sadece istenen/sevilen eserlerin seçildiğini belirten vb. eleştiriler vardır…
Bunda Sn. Koru’nun siyasetteki kişiliği önemli rol oynamıştır. Bir kısım insan kendilerinin niye çağrılmadığını, kimlerin neye göre tespit edildiğini sorgulamakta…
Biz fasıl konusunun dolaylı da olsa gündeme gelmesinden, bu bahane ile öğrenilmesinden/duyulmasından memnun olarak, işin çağrılanlar tarafına değil “sanat” tarafına değinmek istiyoruz.
TDK’na göre, “fasıl; bölüm, kısım olarak kullanılan bir kelime iken, müzikte “peşrev, nakış, şarkı, saz semaisi gibi parçaların belli bir sıraya göre çalınıp söylenmesi” anlamına gelir, dilimize, Arapçadan gelmiştir” denilmektedir. Bazı kaynaklarda ise; “bölüm/ kısım/ devre”, “Osmanlı ve Arap tiyatrosunda oyunun perde bölümü”, “Ortaoyununa başlamadan önce saz takımının çaldığı köçek havası ve curcuna”, “belli bir sürede yapılan iş”, “karşılaşılan durum ya da olay”, “peşrev, nakış, şarkı, saz semaisi gibi parçaların belli bir sıraya göre çalınıp söylenmesi.” gibi değişik anlamlarda da kullanılmaktadır.
“Fasıl, Türk musıkisinde bir bestekarın aynı makamda bestelediği 2 Beste ile 2 Semai’ye verilen ad’dır.Dede efendinin Sultân-ı Yegâh faslı demek,bestekârın o makamda bestelediği 2 Beste ile 2 Semai (Ağır ve Yürük Semai)ler demektir.
1. Beste ağır karakterli Darb-ı Fetih,Ağır Çenber,Darbeyn gibi usûl’lerle bestelenir.
2. Beste daba yürük canlı ve kısadır. Hafif ve Muhammes gibi usûller’le bestelenir.
Geniş manasıyla Fasıl,bir konser programıdır.Bu konserde eserler,aynı makamdan olmak şartıyla usûl’lerine göre sıralanarak icra eilir.Rast Faslı,Mâhur Faslı gibi.
Eski icralarda bu fasıl’larda sıra şöyledir: Herhangi bir sazla baş taksimi, Peşrev , 1.Beste veya Kar,2.Beste,Ağır Semai,çeşitli şarkılar, Yürük Semai,Saz Semai,istenirse bir de oyun havası.Şarkıların aranağmelerle birbirine bağlanmasından başka aralarda Saz ile Taksim yapmak veya Söz ile Gazel okumak adettir . Bu, günümüzde Fasıl içinde yanlış bir uygulama ile bazı Şefler tarafından solo eser okutulması şekline dönüşmüştür.
Geleneksel Fasıl icrasında Gazel ve Taksim’in dışında tek bir san’atçı nın solo okuması yoktur. Usûl’ler hareket sırasına göre sıralanıp, Yürük ve canlı usûl’ler Düyek, Yürük Aksak gibi,sona bırakılır.Sonlar da Türkü veya Köçekçeler de okunabilir. Bu topluluklar da bulunan sazlar,tarih boyunca çeşitli değişikliklere uğramıştır .Santur, Rebab, Lavta gibi sazlar unutulmuş,19.asır dan itibaren Sine keman’ın yerine Keman geçmiş Klarnet yayılmıştır. Viola. Violonsel gibi Batı sazları sık görülmeye başlamıştır. Eskilerde 40 Hanende+40 Sazende den oluşan 80 kişilik Fasıl Heyetleri de konserler vermiştir. Faslı elindeki Def’le Ser-Hânen de idare ederdi.”*
Fasıllar, kısaca; 14.yy dan günümüze kadar gelen, Türk Müziğinde “makam birliği” esasına göre “düzenlenmiş” repertuarlardır. Günümüzde ise;
a. Değişik bestekarlarca, aynı makamda, farklı tür-şekil-üslup-karakterde bestelenmiş eserler,
b. Bu tür eserlerin bir araya toplandığı nota dergisi, (Muharrem Taşcı’nın Uşşak Faslı gibi.),
c. Aynı makamdaki eserlerin, belli bir düzene göre sıralanıp icra edilmesi,
d. Bir bestecinin, aynı makamda bestelediği 2 beste ve 2 semaiden (biri ağır, biri yürük) oluşan takımı, (Dede’nin Sultani Yegah Faslı gibi.),
e. Bunlara saz eserleri- şarkılar- oyun havaları ilavesi ile oluşan takım “fasıl” olarak kabul edilmektedir.
Örnek olarak Çınar Müzik Yapımdan çıkan Kemal Gürses’in CD sinden “Uşşak Acemkürdi Faslı”nda kullanılan eserleri verelim;
1. Acemkürdi Peşrevi
2. Altın Tasta Gül Kuruttum
3. Arap Saz Semâisi
4. Aşkın İle Gündüz Gece Giryânım
5. Bir Vefasız Yâre Düştüm
6. Câna Rakib-i Handan Edersin
7. Çektim Elimi Gayri Bu Dünya Hevesinden
8. Fikrimin İnce Gülü
9. Hüseyni Faslı
10. Hüsyni Saz Semâisi
11. Karşılıklı Geçiş Taksimi
12. Kır Atıma Bineyim
13. Neler Çektim Neler Canan Elinden
14. Ömrümün Gülüsün Gül Ki Güleyim
15. Pek Muzdaribim Ey Gül-i Ter
16. Rüzgar Uyumuş Ay Dalıyor
17. Sevdi Gönlüm Ey Melek Sima Seni
18. Siyah Ebrulerin Duruben Çatma
19. Sönmez Artık Yüreğimde Yanan
20. Uşşak Peşrevi
21. Zaman Olur Ki Anın Hacle-i Visalinde
22. Zannetme Seni Şimdi Görüp Beğendim
“Fasıl yalnız evde yapılır. 1970’lerin sonuna kadar klasik ev fasılları Türkiye’de düzenli olarak devam etti. Her hafta cuma günü yapılırdı. Haftalık rutin, bunu yapanlar öldüğü için bozuldu. Periyodik olmasa da, hâlâ birkaç evde yapılıyor ama kimse söylemeye gerek duymaz, normal bir şeydir. Ben o fasıllarda yetiştim, benim evimde de devam ediyor.Fasıl toplu halde yapılan müziğin ismidir. Fasılda solo olmaz. Melihat (Gülses) 30 senelik arkadaşımdır, ama öyle çıkıp Deniz Baykal’ın sevdiği şarkıyı söyleyerek fasıl olmaz. Solo ancak parçaların arasında okunan gazellerde olur ama gazel okuyan da kalmadı. Fasıllar müzik toplantılarıdır. Bir masanın etrafına çalan, okuyan ya da müzik bilen insanlar oturur. Yemek ikram eder veya etmezsiniz. Eskiden zengin ev sahipleri yemek de verirdi; fakat gerçek fasıllarda çay arası vardır. Uzun fasıllar ikiye bölünür, ağır aksak şarkılardan sonra çay molası verilir. Kısa fasıllarda da iki fasıl yapılır; ikisinin arasında çay molası verilir. Yemek yenecekse de müzikten sonra yenir. Fasıl bütün kalıpları belli bir müzik formudur. Batı’daki süite benzer bir form… Sen şu şarkıyı çal, ben şunu çalayım yapamazsın. Önce peşrevle başlar, varsa eğer kâr çalınır. Kârdan sonra 1., 2. beste; sonra ağır semai, sonra ağır aksaklar çalınır. Usul hafifler; aksak, düyek çalınır. Sonra sırasıyla yürük semai, saz semaisi çalınıp kapanış taksimi yapılır. Gerçek fasıl dediğim müzikle o toplantılarda yapılan müziğin alakası yok. Fasıl adamı yerinden zıplatır, gümbür gümbür bir müziktir.”**
Önce şunu belirtelim ki; keşke durumu müsait olan, yalılarda veya köşklerde oturan, toplumun belli bir düzeyini aşmış kişiler/aileler, bu tür sanat dolu geceleri (hangi türü seviyorsa) sürekli yapsalar, kendi kültür ve değerlerini devam ettirseler/yaşatsalar….
“Fasıl” kaynaklara göre 14. yüzyıldan beri var olan bir gelenek. Tarihimizde konaklarda “fasılların” yapıldığını, halk arasında “cem törenlerinin” yapıldığını, “oturak alemleri”nin çeşitli yörelerde değişik adlarla, içkili yada içkisiz uygulandığını biliyoruz. Bu tür toplantılarla; eğlence, saygı, repertuar, düzen, meşk, eğitim v.b. kriterlerin de babadan oğla/ustadan çırağa geçtiğini, çağrılan insanların mutlaka o ortamı paylaşması gerektiğini biliyoruz.***. Kısaca çağrılanlar “ya okuyacak, ya çalacak ya da bilim/kültür insanı” olacaktır.
”Bizim için mekanın lüks olup olmaması önemli değil, önemli olan insanların bir araya geleceği bir mekan olması. Fasılların evde olması gerektiğiyle ilgili bazı köşe yazıları çıktı. Evet, geleneksel fasıllar bu şekilde olur ama önemli olan içerik. Fasıl illa evde olacak diye bir kural yok.
Musikinin sosyolojik açıdan en önemli vasfı, birleştirici olmasıdır. Türk musikisi belki de farklılıklarımızı zenginliğe dönüştüren en önemli değerlerimizden. Osmanlı döneminde yaşamış Ermeni, Rum, Yahudi bestekarlar vardır. Örneğin Kürdilihicazkar fasıllarının peşrevi ve saz semaisi Tatyos Efendi’ye aittir. Onun saz semaisinin olmadığını düşünürsek eksik bir Kürdilihicazkar algımız olurdu. Farklı etnik kökene sahip insanların aynı musiki algısı etrafında birleşmesi tarihimizin en önemli paylaşımlarından biri.
Biz de bu paylaşımı farklı fikriyatta olan insanların bir araya geldiği bu fasıllarda yaşıyoruz, buna ihtiyacımız var. Fikri ayrılığı ayrıcalık haline getirebiliriz, ki bu fasıllar bu ortamı sağladı. Farklı fikriyattan, farklı medya çevrelerinden insanlar bir araya gelip hiçbir şeyin hesabını kitabını yapmadan sadece musikiyi paylaştı. Herkes aynı duygulanım içerisinde şarkıları terennüm etti ve dinledi.
Fikriyatımızı daha olgun savunma mekanizmalarıyla ortaya koymalıyız. Biz buna psikiyatride süblimasyon / yüceleştirme diyoruz. Kişinin içindeki olumsuz duyguları ve düşünceleri bir sanat veya mizah unsuruyla olumlu bir yöne aktarmasıdır bu. Bu fasıla katılanlar, içlerinde birikmiş o olumsuz duyguları musiki vasıtasıyla güzel bir paylaşıma dönüştürdüler. Bu tür meclislerin çoğaltılması gerektiğine inanıyorum.”****
Evde ya da konakta, nerede yapılırsa yapılsın, “Fasıl” konusunda kafaların hayli karışık olduğu, konservatuarlar kurulmasına, mezunlar verilmesine, genç sanatçılar yetişmesine rağmen, dil, akıl, eğitim ve uygulama birliği sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Eğer biz, her tarihi ve kültürel değerimize popüler eklentiler yaparak bozacaksak, her sanatçı/şef/yöneten kafasına göre takılacaksa vay halimize…
Bakınız Ajda Pekkan’da bu kervana katıldı. “…….3 bölümden oluşacak şovda sırasıyla şunlar yaşanacak; ilk olarak Pekkan, birbirinden hareketli şarkılarıyla, ışık ve danslarıyla görsel bir şölen sunacak…..2.bölümde fasıl yapan sanatçı….”*****
Kurumlarımız, yaşayan çok önemli/değerli müzik insanlarımız var…Bu gidişat ve başıbozukluk karşısında seslerini neden çıkarmazlar, anlamak mümkün değildir!…
Bakınız “kolbastı” oyunu bile ne hale geldi, uzmanlar dışında ağzı olan konuşuyor…İşin doğrusunu bilen/açıklayan/anlayan yok…Derneklerden, Halk Oyunları Bölümlerinden ve Türk Halk Oyunları Federasyonun’dan bir ses/açıklama yok, aksine yarışma var!…
“2009 yarışma şartnamesinde yer alan ve yarışma dallarımızdan biri olan folklorik dans yarışması 2009 yılı içerisinde yapılması planlanmaktadır. Yarışma şartnamesinde ” Kökeninde geleneksel dans kalıplarının barındığı ve oluşumunda bale, modern dans, tiyatral unsurları da içine alarak oluşturulan ve eğitmeninde yorumunu da içine katarak sergilenen bir gösteri şeklidir. (Bu dalda yarışmalara katılabilmek için kulüplerin geleneksel düzenlemesiz ve stilize düzenlemeli dalda yarışmalara katılmış olmaları gerekmektedir.)” denilmektedir. Dolayısı ile kulüplerimiz Anadolu Ateşi benzeri çalışmalar, kol bastı, hoptek, v.b. oyunlarla bu yarışmaya katılabilirler. Bu yarışmaya katılmak isteyen kulüplerimiz içerisinden yukarıda belirtilen şartlara uyanların Mayıs ayı sonuna kadar federasyonumuza yazılı başvurmaları gerekmektedir. Yapılması düşünülen yarışmanın şartnamesi, yeri ve tarihi katılımcı kulüplerimize başvuru tarihinden sonra duyurulacaktır.. ******
Bize göre; kurumlar, STK lar, yöneticiler halktaki gelişmeleri/değişmeleri yakından takip etmeli, doğru bilgilendirmede öncü görevi görmelidirler… “Fasıl” hakkındaki çalışmalarınızı/görüşlerinizi bekliyoruz…
Yazımızı şair arkadaşım Nihat Malkoç’un 12/05/2009 da Bursa’dan gönderdiği
Bir Seher Vakti şiiriyle bitirelim.
Kelimeler topladım ben yıllarca
Mânâ yükledim de, şiire döndü
Talihsiz bahtıma, kafiye koydum
Nice çözülmezler, uğura döndü
Söz harmanı, hazır ise hasada
Bütün yollar, kapalıdır fesada
Ufuklarda yükseliyor gür seda
İnleyen nağmeler, çığıra döndü
Seher vakti, aydınlığa işaret
Yar sineni, bak ordadır beşaret
Haksız-acımasız yoruma ar et
Hakir gördüklerin, değere döndü
Geçitsiz yollarda, bekleme geç git
Bu muydu ezelden verdiğin ahit?
Açık kapıların bekçisi şahit
Ip ıssız mekanlar, şehire döndü
Dua dua yükselince nefesler
Coşkuyla buluştu, aheste sesler
İnsan, insanlığa muhabbet besler
Fiziksel boyutta, zahire döndü
Asıl olan sözdür, bir de eylemi
Gönül damgalıysa, geçmiyor demi
Beden hücre hücre, rotasız gemi
Nedendir bilinmez, şaire döndü
(Dem: Zaman, vakit, Çığır: Yol, iz, yöntem, devir, Beşaret: Müjde, muştu, sevindiren haber
Ahit: And, söz verme, antlaşma, Aheste: Yavaş, sessiz, ağır, Zahir: Açık, belli, görünen)
____________________________________
* Aydoğdu, Gültekin; Türk musikisinde fasıl, www.kalemguzeli.net
**Bardakçı, Murat; Ağam ben nasıl edem, sms yoluyla fasıl edem, Röp. Miraç Zeynep Özkartal, Milliyet, 17.05.2009
***Yaren meclisi (Manisa, Ankara, Kastamonu, Kütahya, Çankırı), Kekil günü (Adana),
Gezek alemleri (Afyon), Teltel gecesi (Amasya), Kuzu çevirme (Amasya), Cümbüş alemleri (Ankara), Dere ağzı toplantıları (Adıyaman), Bulgur çekme adeti, Hasat ve bağbozumu,
Baranalar (Balıkesir), Ziyafet geceleri (Burdur), Hovardalık alemleri (Bursa), Sohbet toplantıları, Ateş gelmeleri (Bolu) kaynaklara geçmiş, derlenmiş içkili ve içkisiz toplantılardır
****Çoban, Dr. Adnan; Ağam ben nasıl edem, sms yoluyla fasıl edem, Röp. Miraç Zeynep Özkartal, Milliyet, 17.05.2009
*****Süperstarla süper eğlence, Milliyet Cafe/Plazma, 22.05.2009
******www.thof.gov.tr, 14.05.2009